el-Hayât Gazetesi’nden
Gazeteci-yazar Mu’min Ğâli’ye
Tahiyyeden sonra;
10.05.2005 tarihli ve 744 sayılı el-Hayât
Gazetesi’nde yayınlanan, “Yâsir Armân’dan Elinizi Çekin!” başlıklı
makâlenizi mütalâa ettim. Bu makâleniz hakkında bu defa iki kısa
mülâhazamız vardır:
Birincisi: Siz diyorsunuz ki: “Hizb-ut
Tahrir’den başka bu anlaşmayı açık ve net bir biçimde reddeden
herhangi bir grup var mıdır?” ve sanki siz bu sözünüzle bu
işten, “hak veya bâtıla tâbilerinin çokluğuyla hükmedildiğini”
gösterir şekilde bahsediyorsunuz. Burada şunu söyleriz: hak,
tâbilerinin çokluğundan dolayı değil, hakîkatinden dolayı haktır. O
hak olduğu sürece, bakış ve basîret sahibi olan tâbilerinin az
olması, ona zarar vermez. Zîra hakka dâvet eden birçok Rasuller ve
dâvetçiler, az oldukları hallerde bile dâvetlerini sürdürmüşler,
sonra hak onların kuvvetlerini artırmış ve nihâyet zafer onlar için
zâhir olmuştur.
Ve âkıbet
muttakîlerindir! [el-Kasas 83]
Tek başına bu meş’um anlaşma karşısında durmak;
Hizb-ut Tahrir ile muhlis sâdıklar için hayır iken bu bâtıl
anlaşma ve bütün destekçileri için de şerdir.
İkincisi: Siz diyorsunuz ki: “Muhâlif
kuvvetler olarak bizim 15 senede yapamadığımızı, Halk Hareketi yaptı”
ve Sudan’a isyan eden, onu parçalayan ve bir Müslüman beldesini
alenen Küfrün hakimiyetine açan, bunun yanında -Halk Hareketi [Güney
Sudan isyancıları] ile Sudan Hükümeti’nin hemfikir olduğu gibi- tüm
boyutlarıyla sömürgeciliğin lideri olan Amerika Birleşik
Devletleri’ne Güney Sudan’da emîn bir mekân ve açık bir hareket
noktası kazandıran Halk Hareketi’nin yaptıklarından gururla ve
övgüyle bahsediyorsunuz. Bu bir musîbet değil midir? Bu bir başarı
mıdır? Amerikan ipleriyle dokunan ve onun gözetiminde doğan bir şey
nasıl başarı olabilir ki?
Bizden şunu iyice öğren: Eğer bu yeni doğum,
sağlam bir duruşla karşısında durmadığımız, onu engellemediğimiz ve
onu henüz beşiğindeyken yok etmediğimiz halde, yaşama ve büyüme
şansı bulursa, bir gün gelecek ve siz kendi kendinize şöyle
diyeceksiniz: “Bir zamanlar tek bütün bir Sudan vardı. O acaba
şimdi nerede?”
Son olarak birincisini sizden bekleyebilsek de
ikincisi bizi şok etti.
Tahiyyelerimi kabul ediniz.