Irak’taki Amerikan askerleri Kur’an üzerine Haç çizdiler, Guantanamo
Hapishanesi’nde ve Afganistan’daki Bagram Üssü’nde O’nu tuvalete
atıp yırttılar ve ayaklarıyla çiğnediler. Eğer Amerikan askerleri,
Müslümanların beldelerinde Kur’an’ın ve Sultân’ın [Devletin]
birlikte olduğunu ve Müslümanların yöneticisinin vereceği cezânın
onların peşini bırakmayacağını bilselerdi, Kur’an’a hakâret etmeye
kat’iyyen cesâret edemezlerdi. Onlar daha önce de Ebu Ğurayb’da
Müslüman mahpusları tâciz ettikleri, Müslüman hanım mahpusların
nâmuslarını vahşice kirlettikleri, hatta İngiliz askerlerin Iraklı
mahkumlar üzerine bevletmesinin fotoğrafları yayınlandığı halde
onlar cezâlandırıldılar mı? Hayır! Bu iğrenç fiillerden sorumlu
olanlara hak ettikleri cezâlar verileceğine, Amerika’nın imajını
düzeltmeyi amaçlayan soruşturma ve komik duruşmalardan öte bir şey
yapılmadı. Her ne zaman hurumâtımız ve mukaddesâtımız çiğnendiyse,
hep aynı senaryolar tekrarlandı. Kur’an’a hakâret haberlerinin
yayılıp İslâm Âlemindeki gösterilerin çoğalması üzerine bunun ilk
sahnesi başlatıldı. Buna rağmen Amerika’nın bu iğrenç cürümün
işlenmesinden ötürü özür dilemesi şöyle dursun, yaptığını itiraf
etmeyerek “konuyu araştıracağız” demekten başka da hiçbir şey
yapmadı!
Müslümanlar ve beldeleri üzerinde Amerikalıların otoritesi olduğu
sürece ve başlarındaki devletler harekete geçtiklerinde sadece
kınayıp reddetmekle yetindikleri ve aralarından tüm ilişkileri
kesecek, petrol akışını durduracak ve orduları harekete geçirecek
cesur bir devlet çıkmadığı sürece, bu eylemler daha çok tekrarlanır
ve biz bunları daha çok duyarız. Çünkü Allah [Subhânehu ve Te’alâ]
şöyle buyurmuştur:
Eğer onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler ve size
ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten onlar sizin
kâfir olmanızı istemektedirler. [el-Mumtehine 2]
Ey Müslümanlar!
Muhakkak ki Allah, kendisini yüceltmek ve korumak üzere bugün ortaya
çıktığınız Kitâbı’nda yedi kat semâvât üzerinden size, kâfirlerin
kalplerindeki korkunun Allah’tan olan korkularından daha şiddetli
olduğunu haber vermektedir. Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle
buyurmuştur:
Onların göğüslerinde size karşı duydukları korku, Allah'a olan
korkularından daha şiddetlidir. [el-Haşr 13]
Bilesiniz ki sizler Rabbiniz ile güçlüsünüz, ‘Akîdeniz ile
güçlüsünüz, îmanınız ile güçlüsünüz. Biliniz ki Amerika ve
pervâneleri sizden korkmaktadırlar. Allah için, Rasulü için ve
Kitâbı için duyduğunuz şiddetli öfkeden korkmaktadırlar. Eğer sizi
ve hurumâtınızı koruyan bir Halîfeniz olsaydı, Amerika’nın sizden
olan dehşeti daha açık ve daha somut olurdu. Öyleyse dünyaya bir
mesaj gönderin de hâlâ capcanlı bir Ümmet olduğunuzu ve Allah’ın
Kitâbı’nı koruyan erler olduğunuzu gösterin! İşte bugün onlara,
kâfirlerin kalplerini korkuyla dolduran ve mü’min toplumun
gönüllerine şifâ veren şeyi gösterin:
- İslam’ın en yüce olduğunu, ondan daha üstün bir şey olmadığını,
onun sizin rehberiniz ve vahdetinizin simgesi olduğunu gösterecek
şekilde ellerinizi öne çıkarın ve Mushâfları en yükseğe kaldırın.
- Haykırışlarınızı duyurun: İşte Kur’an Burada, Hani Sultân
Nerede?
- Kadın-erkek,yaşlı-genç, çoluk-çocuk dışarı dökülün! Meselenizin
bir grubun yada bir ülkenin meselesi değil, tüm Ümmetin meselesi
olduğunu gösterin!
- Yahudilerle olan ilişkiler gibi Amerika ile olan tüm ilişkilerin
de derhal kesilmesini talep edin!
Ey Hayrın Ümmeti!
Muhakkak ki sizler Kur’an’ın nîdasına icâbet ettiniz, Doğu’da
Endonezya’dan Batı’da Mağrib’e (Fas’a) kadar çıktınız ve Kur’an’ın
kirletilmesine “Hayır!” dediniz. Bilesiniz ki size çağrıda bulunan
başka mukaddesâtınız ve hurumâtınız da vardır. Filistin’de, Irak’ta,
Çeçenistan’da, Afganistan’da, Keşmir’de ve Özbekistan’da… her gün
akıtılan Müslümanların kanları!.. Yahudilerce işgâl edilen el-Mescid-il
‘Aksâ!.. Kâfirlerin Irak’ta, Endonezya’da ve Sudan’da parçalamak
için çalıştıkları İslâmî beldeler!.. ve Kâfirlerin Irak’ta,
Lübnan’da, Sudan’da ve Pakistan’da aralarındaki fitne ateşini
körüklemek için çalıştıkları Müslümanların vahdeti!.. İşte bu
mukâddesât ve hurumât sizleri çağırıyor, Ey Hayrın Ümmeti! Haydi bu
çağrıya da icâbet edin!
Ey Müslümanlar!
Muhakkak ki Amerika kibirlendi, şımardı ve azgınlaştı. Artık bu
tâğuta haddini bildirmenizin ve Allah’ın sizden râzı olduğu vasfa;
İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı Ümmet [Âl-i İmrân 110]
vasfına geri dönmenizin tam vaktidir. Kendinizi Amerika’nın
tasallutundan ve maddî hayvânî hadâratından kurtarın artık. Dünyayı
maddeye ve arzulara kulluktan Allah’a kulluğa ve Amerika’nın
zulmünden İslam’ın adâletine çıkarın! Bundan başka yol yoktur. Bu da
ancak Kur’an’ı ve Sultân’ı birleştirmekle mümkündür. Daha ne zamana
kadar Kur’an ve Sultân birbirinden ayrı kalacak? Ve daha ne zamana
kadar bizi Allah’ın Kitâbı ile yöneten bir yöneticiden mahrum
kalacağız? Daha ne zamana kadar Allah’ın inzâl ettiklerinin dışında
izzet arayacağız? Ve daha ne zamana kadar Rabbimizin Zikri’nden yüz
çevireceğiz?
Eğer Amerikan askerleri Kur’an’ı atmışlarsa, bu onların kâfir
olmasından dolayıdır. Bu ise onlar açısından şaşılacak bir şey
değildir. Fakat bundan daha fecî ve hiçbir aklın kabul edemeyeceği
cürüm; bugün kendisini yüceltmek ve korumak üzere çıktığınız halde
Allah’ın Kitâbı’nı arkanıza atmanız, onu hükümsüz bırakmanız ve
onunla yönetilmemenizdir!
Şüphesiz ki Hizb-ut Tahrir / Fas, izzetinizin ancak
kendisiyle birlikte olduğu, miğferinizin ancak kendisiyle korunduğu
ve şerefinizin ancak kendisiyle savunulduğu Râşidî Hilâfet
Devleti’ni kurarak Kur’an’ı ve Sultân’ı birleştirmek üzere
çalışmaya sizleri dâvet etmektedir. Nitekim Rasulullah [SallAllahu
‘Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:
İmâm [Halîfe] ancak kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla
korunulur.
Ey îman edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat veren şeye dâvet
ettiği an icâbet edin! [el-Enfâl 24]