Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org
Sudan Resmi Sözcülüğü

Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korku durumlarını güvene çevireceğini vaâdetti. Zira onlar yalnız Bana ibadet eder ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir. [Nur 55]



 

el-Hayât Gazetesi’nden

Gazeteci-yazar Mu’min Ğâli’ye

 

Okuyucu Avâd Muhammed tarafından “Hizb-ut Tahrir’e Son Reddiye” başlığıyla yayınlanan makâlenin olduğu köşede aşağıdaki reddiyeyi yayınlamanızı rica ediyoruz.

Tahiyyelerimizi kabul ediniz.

 

Güneş Kalburla Kapanır mı?

 

Hep güneş kalburla kapanmaz diye duyardım ve bu söz üzerinde iki kişinin anlaşmazlığa düşebileceğini hiç sanmazdım. Tâ ki 31.05.2005 tarihli el-Hayat Gazetesi’nin “Doğu’nun Güneşi” köşesinde yayınlanan okuyucu Avad Muhammed el-Hâdi’nin “Hizb-ut Tahrir’e Son Reddiye” başlıklı makâlesini okuyuncaya kadar. Gördüm ki bu adam güneşi kalburla kapatmaya uğraşmaktadır. Bir yerde değil iki yerde hem de! Nasıl olduğuna gelince; şöyle ki:

Birinci Yer: Fransa’da Müslüman hanımların hicâb (başörtüsü) giymelerinin yasaklanması üzerine Hizb, 01.01.2004 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı’na bir mektup göndermişti. Mektubunda Hizb; 16. yüzyılda Avrupa’da yaşanan Pavya Savaşı sırasında Fransa Kralı’nın esir alındığını, bunun Fransa için utanç verici olduğunu, Kralını kurtarmak için Müslümanların o zamanki Halîfesi Suleymân el-Kânunî’den başka yardım talep edeceği bir yer bulamadığını, ondan yardım istediğini, Halîfe’nin de harekete geçerek Kralı serbest bıraktırdığını Fransa Cumhurbaşkanı’na hatırlatmıştı. Hizb ona Fransa’yı zilletten kurtaran Hilâfet’in ne kadar azametli olduğunu ve Allah’ın izniyle Hilâfet’in muhakkak geri döneceğini hatırlatmış, dolayısıyla Fransa’nın Hilâfet’in bu iyi niyetli tavrını hatırlayarak Hicâb yasağını kaldırmasını istemişti.

Hizb-ut Tahrir’in bu tutumu, Müslümanların beldelerindeki Arap olan-olmayan mevcut tüm devletlerin karanlık gecelerinde parıldayan bir güneş idi. Zîra onların tutumları, bu kanunu kaldırması için Fransa’ya yalvarmak ile Fransa’nın kendi kanunlarını koyma hakkı olduğunu iddia ederek temkinli davranmak arasında gidip geliyordu. Bu okuyucu ise henüz kurulmadan önce Hilâfet’in gelişini müjdeleyen ve onu yücelten bu azîm tavrını saygıyla destekleyeceğine, bu tavrı Hizbin bir şâibesi olarak değerlendirmektedir. Bu tavrın üstünlüğünü perdelemek için bahsettiği dayanaklara gelince; bunlar, “Hizbin üyeleri nasıl Fransa’ya gidip mektubu elden teslim etmişler? Fransa, kendisine ulaşmalarına imkân sağlayarak onlara göz kırpmış olmasın? “Fransa zelîl olduğu zaman Hilâfet’in kendisini kurtarmasına karşılık Fransa’nın da hicâb yasağını kalması” mı gerekirmiş? Duydunuz mu, ey akıl sahipleri?” gibi sorularıdır.

Okuyucu Avâd’ın bu azîm tavrı neyle örttüğünü görüyor musunuz? Muhakkak ki o, güneşi hatta bir mumu bile kapatamayacak bir kalburla kapatmaya çalışmaktadır.

İkinci Yer: Cevabında geçen Hizbin, kendini toparlamak, eğitim görmek ve savaşmak üzere Taliban yanında güvenli bir saha elde ettiği, Taliban’ın devrilmesinden sonra Hizbe bağlı olanların içerideki Cihâdı sürdürmek için Özbekistan ve Tacikistan’a kaçtığı şeklindeki iddiasıdır. Tacikistan’da Hizbin üyelerinden 400’den fazlasının tutuklanmasını da buna delil olarak göstermektedir.

Bakış ve basîret sahipleri bilmektedir ki Hizb Hilâfet’e dâvet eder ve Hilâfet’i îlan etmeyen herhangi bir yönetimi tanımaz. Taliban Hilâfet’i îlan etmemişken Hizb nasıl olur da onunla birliktelik kurar ve nasıl olur da o Hizbe güvenli bir saha oluşturur. Birincisi budur.

İkincisine gelince; Hizb hiçbir maddî eyleme başvurmaz. Bu herkesçe bilinmektedir. Hatta okuyucu Avâd da bizzat ilk makâlesinde Hizbi, dediği şekilde diğer hareketler gibi maddî eylemlere başvurmadığı için kınamıştır. Buradaki reddiyesinde ise “eğitim görmek, savaşmak… içerden savaşmak için diğer ülkelere kaçmak” gibi abuk sabuk ifadeler kullanmaktadır. Kendisine göre delil de Tacikistan’da 400 üyenin tutuklanmasıdır!

Hizbin binlerce üyesi Orta Asya’da tutukludur. Sadece Özbekistan’da yaklaşık 8.000 tutuklu vardır. Fakat onlar maddî eylemlere başvurdukları için tutuklanmamışlardır. Bilakis, Ey Okuyucu Avâd, onlar [] Rabbimiz Allah’tır dedikleri için tutuklanmışlardır! Öyleyse onların tutuklanmaları, içerden Cihâd etmek için kaçmalarının delili olur mu? Arap olsun olmasın Hizbin şebâbının tutuklanmadığı Müslümanların herhangi bir beldesi var mıdır? Onların “suç aletleri” kitaplar, beyannameler, konuşmalar ve vaazlar değil de nedir? Zâlim yönetici karşısında hak sözü söylemeleri değil de nedir?

Öyleyse tutuklanmaları, ülkelerinde içerden Cihâd etmenin delili olur mu?

Okuyucu Avâd, kesinlikle bilindiği üzere Hizbin maddî, şiddet eylemlerine başvurmadığı gerçeğini, bir kıvılcımı bile kapatamayacak bir kalbur ile örtemezken, bir güneşi nasıl kapatacaktır?

Son olarak, bu okuyucunun ilk makâlesinden anladık ki kendisi Hizbe, üzerinde taşımadığı şeyler ile “iftira” atmaktadır. Yine de iyi niyetle yaklaşıp okuyucunun Hizb hakkında câhil olduğunu varsaydık ve okuyucunun Hizb'den üzerinde bulunmayan şeylerle bilerek ve kasten bahsetmesini gözardı ettik. Bunun içindir ki birinci reddiyemizin başında, bizi büromuzda ziyâret etmesini talep ettik ve kendisine kitaplarımızdan bazılarını hediye olarak takdim etmek ve hakkımızda cehâletle bahsettiği hususları aydınlatmak için adresimizi hatırlattık. Bizi ziyâret etmeyi kabul etmiyorsa, köşe yazarının bürosunda, kendisinden izin alarak buluşalım dedik. Bunu da kabul etmiyorsa, tartışalım ve meseleleri açıklık ve kesinlik ile açıklayalım diye bizi telefonla arasın, dedik. Fakat ne büromuza gelmeyi, ne köşe yazarının bürosunda görüşmeyi ne de telefonla aramayı kabul etti. Hatta bizi evine dâvet etme nezâketinde bile bulunmadı. Bunun yerine bize, güneşi kalburla kapatarak cevap verdi.

 

İbrâhim Usmân (Ebu Halîl)
 HİZB-UT TAHRİR
Sudan Resmi Sözcüsü
H. 27 Rabî-us Sâni 1426
M. 04 Haziran 2005

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |