BAŞÖRTÜSÜNE UZATILAN ELLERE VE DİLLERE HADDİNİ
BİLDİRECEK HİLAFET'İN GELİŞİ YAKINDIR
Erzurum Atatürk Üniversitesi'ndeki mezuniyet töreninde başörtülü
velilerin girişlerine izin verilmemesi hükümet ve muhalefetin
gündeminde ilk sıralarda yer aldı. Nitekim Lübnan ziyareti sırasında
uçakta bu konu hakkında bir açıklama yapan Erdoğan şöyle dedi;
“Türkiye'de türban sorunu var, her zaman bunu söylüyorum. Bu konuda
iki çıkış yolumuz var; birisi toplumsal mutabakat, birisi de
kurumlararası ilişkilerin mutabakatı. Şu anda toplumsal mutabakat
var, diğeri maalesef yok. O da başarılırsa herhangi bir gerginliğe
mahal verilmeden bu iş çözülmüş olur.”
Muhakkak ki başörtüsü, Allah’ın Müslüman kadınlar üzerine yüklemiş
olduğu farzlardan bir farzdır. Allah’ın farzlarını uygulamak için
mutabakat aramak ise O’nun otoritesine şirk koşmak demektir. Üstelik
namaz, oruç, zekat da Allah’ın farzlarındandır. Bu konular hakkında
toplumsal ve kurumsal mutakabat sağlandıktan sonra mı serbest
bırakıldı ki başörtüsüne mutabakat aranmaktadır.?
Ayrıca Erdoğan konuyla ilgili olarak yapmış olduğu açıklamada
toplumsal mutabakatın sağlandığını belirtmiştir. İşte demokrasi adlı
küfür sisteminin yalandan ibaret olduğu bu sözlerle de açığa
çıkmıştır. Kabaca halkın kendi kendisini yönetmesi anlamında
kullanılan bu küfür sistemi, halkın mutabık olduğu konularda dahi
halkın isteklerini yerine getirmekten acizdir. Yıllardır İslam ile
bağdaştırmaya çalıştıkları, mutluluğun ve huzurun yegane kaynağı
olarak gösterdikleri demokrasinin, esasında hiçbir şeyi çözemeyen
kokuşmuş bir sistem olduğunu da böylece itiraf etmiş oldular.
Şüphesiz ki demokrasi küfürdür ve küfürden Müslümanlar için bir
hayır gelmesi beklenemez.
Ey Müslüman Türkiye Halkı!
Başörtüsü Müslüman kadınların iffet simgesi olduğu gibi Müslüman
erkeklerin de onurudur. Maalesef Müslüman kadınlar iffetlerini,
Müslüman erkekler de onurlarını yitirmişleridir. Bu onurlarını
yitiren erkeklerin başında da Müslümanların oylarını alarak iktidar
olan, sonra da sömürgecilere hizmetten başka bir iş yapmayan Erdoğan
ve taifesi gelmektedir.
Ancak Müslümanların şanlı tarihinde Müslüman kadının başörtüsüne
yönelik saldırılara karşı ordu hazırlayan yiğit Halifeler de
mevcuttur. İşte Hizb-ut Tahrir Allah’ın yardımı ile başörtüsü
için ordu hazırlayan halifeleri tekrar diriltmek için çalışmalarını
aralıksız bir şekilde azimle sürdürmektedir.
Hizb-ut Tahrir’in kurmak için sizleri davet ettiği İkinci
Raşidi Hilafet Devleti hayal olmadığı gibi uzakta değildir. İşte
o gün başörtülü Müslüman kadınlarımıza el uzatanların elleri
kırılacak, dil uzatanların dilleri koparılacak, bu zulme ortak
olanlar ve seyirci kalanlar ise şiddetli bir şekilde hesaba
çekilecektir.
Artık İslam ümmeti uykusundan uyanmış bir vaziyettedir. Her ne kadar
sömürgeci kafirler ve onların ajanları konumundaki kukla yöneticiler
bu uyanışın önüne geçmeye çalışsa da İslam kıvılcımdan ateşe
dönüşmüştür artık, hem de karşısında duranları yakıp kül edecek bir
ateş…
Muhakkak ki Allah, Allah ve Rasulü’nü incitenleri dünyada ve
Ahirette lânetlemiş ve onlar için muhîn (horlayıcı) bir azap
hazırlamıştır. Mü’min erkeklere ve mü’mine kadınlara, yapmadıkları
bir şeyden dolayı eziyet edenler ise şüphesiz apaçık bir iftira ve
(büyük) bir günah yüklenmişlerdir. [al-Ahzâb 57-58]