Hizb-ut Tahrir.org Hizb-ut Tahrir.info Al-Ummah.org
Türkiye Vilâyeti

BAŞÖRTÜSÜ, MÜSLÜMAN KADININ TACIDIR

RAŞİDİ HİLAFET, İSLAM ÜMMETİNİN TACIDIR!
 



 

İslam’ın hayat ile bağlarının kopartıldığı, Hilafet’in kaldırıldığı günden bu yana laik (dinsiz) Türkiye Cumhuriyeti'nin uygulamış olduğu baskıcı politikalar renk ve ritim değiştirerek devam etmektedir. Soluduğumuz havayı dahi kirleten laik (dinsiz) TC, kirlettiği bu hayatta temiz kalan son değerlerimize saldırılarını ısrarla sürdürmektedir. Nitekim kadının hür ve Müslüman olduğunun bir işareti olarak Rabbimizin farz kıldığı başörtüsü, son yıllarda hedef tahtası haline getirilmiştir.

Kurulduğu günden beri halkına karşı demir yumruk olmasını bilen bu laik devlet, başörtüsüne karşı ayrı bir kin beslemektedir. Uygulanan laik politikalar neticesinde kendi kültüründen kopartılmış şahsiyet fukarası kesimler, içinde yaşadıkları toplumun dininden utanç duymuş ve bu toplumda başörtülü Müslümanların olmasını hiçbir zaman kabullenememişlerdir. Bu utanç, kin ve nefret öylesine hâd safhaya ulaşmıştır ki; İffetlerini korumak ve Rablerini razı etmek için başörtüsü takan Müslüman hanım kardeşlerimiz ile karşı karşıya gelmemek adına  “kamusal alan” mefhumunu icat etmişlerdir.

Laikliği benimseyerek hayvâni bir hadarata sahip olmuş bu kesimlerin yaptıkları şaşılacak bir şey değildir. Çünkü izini takip ettikleri ataları da, şapka giymeyen binlerce Müslüman için darağaçları hazırlamış ve hiç acımadan vahşi bir katliama girişmişlerdir.

إِن يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ أَعْدَاء وَيَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُم بِالسُّوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ  Eğer onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler ve size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten onlar sizin kâfir olmanızı istemektedirler. [el-Mumtehine 2]

Dini hayattan ayırma akidesini, yani küfrü kalplerine ve zihinlerine yerleştirmiş, İslamî ne varsa ona karşı savaş açmış ve böylesine bir katliama imza atmış bu zalim güruh ile; başörtüsüne türlü hakaretlerde bulunan, başörtülüleri aşağılayan, onları okul kapılarında beklettiren, bulaşıcı bir hastalığa yakalanmışlar gibi onlara tecrit odaları hazırlayanlar aynı zihniyetin ürünleridir. İşte bu nedenle onların iğrenç cürümlerine şaşırmak ancak onları tanımamaktan kaynaklanır.

قَالَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّثْلَ قَوْلِهِمْ تَشَابَهَتْ قُلُوبُهُمْ قَدْ بَيَّنَّا الآيَاتِ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Kesinlikle bilen bir toplum için âyetleri apaçık gösterdik. [el-Bakarâ 118]

İşte Bu Nedenle Ey Müslüman Bacılarımız!

Bu zorbaların zulümleri, sizi aşağılamaları, sizi tehdit etmeleri, İslam dışı vaatleri karşısında ilk dönemin saliha hanımları gibi davranmaya devam ediniz. Rabbimizin başınıza taç olarak yerleştirdiği başörtüsünü ne pahasına olursa olsun korumaya özen gösteriniz. Şu saliha hanımları kendinize örnek edininiz:

Ebû Davut Safiyye bint-u Şeybe'den o da Âişe [RadiyAllahu ‘Anh]'dan şunu tahric etti:

أنها ذكرت نساء الأنصار فأثنت عليهنّ وقالت لهنَّ معروفاً، وقالت: لما نزلت سورة النور عَمَدْنَ إلى حجور، فشققنهنَّ فاتخذنه خمراً "O, Ensar kadınlarını hatırladı da, onları hayırla yad etti ve onlar hakkında güzel sözler söyledi. Ve dedi ki;“Nur suresi nâzil olduğunda onlar önlüklerine yöneldiler ve hemen onu parçalayıp ondan hicâb edindiler."

Sizler eğer bu tâcı korur ve sabreder iseniz, İslam’ın ilk hanım şehîdi Sümeyye’nin ve Ebî Seleme [RadiyAllahu ‘Anh] ile birlikte hicret etmek istediğinde insanların evlâdını elinden alıp kolunu kırarak kocasına eşlik etmesine engel oldukları halde Allah kendisine bir çıkış yolu verinceye kadar sabreden Mü’minlerin annesi Umm-u Seleme’nin kardeşleri olursunuz. Yine siz, Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] ile İkinci Akabe Bey’atı'na katılan iki hanım sahâbe olan Esmâ Umm-u Munia ile Nuseybe Umm-u Ammara’nın ve diğer celîl hanım sahâbilerin kardeşleri olursunuz.

Muhakkak ki mâruz kaldığınız şiddet ve başınıza gelen zorluk, yakın kurtuluşun alâmetleridir. Nitekim Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] şu âyeti okuduğunda:

فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا، إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا  Her zorlukla beraber muhakkak bir kolaylık vardır. Gerçekten her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. [İnşirah 5-6]

Salâvatullahi ve Selâmuhu Aleyh şöyle dedi:عسر واحد لن يغلب يسرينBir zorluk asla iki kolaylığa galip gelmez.

Ey, Müslümanların Oylarını Alarak Yönetime Gelen, Sonra da Onlara İhanet Eden Hain Yöneticiler!

Sizleri öylesine bir ölüm sessizliği kaplamış ki, sizler zillet içinde yaşamaya öylesine alışmışsınız ki başörtüsüne uzanan elleri öpmek için birbirinizle yarışıyorsunuz. İffetli Müslümanlara “fahişe” diyecek  kadar Müslümanlara kin besleyenlerin hazırlamış olduğu TV programlarında boy göstermekten utanmıyorsunuz. Ve yine hiç utanmadan şu sözleri sarf edebiliyorsunuz:

“Türkiye'de türban sorunu var, her zaman bunu söylüyorum. Bu konuda iki çıkış yolumuz var; birisi toplumsal mutabakat, birisi de kurumlararası ilişkilerin mutabakatı. Şu anda toplumsal mutabakat var, diğeri maalesef yok. O da başarılırsa herhangi bir gerginliğe mahal verilmeden bu iş çözülmüş olur.”

Âr damarı param parça olmuş Erdoğan’ın söylemiş olduğu bu söz ve buna benzer tüm sözleri, onun ABD’den aldığı özel eğitimler neticesinde öğrenmiş olduğu oyalama taktiklerinden ve ABD aleyhtarı olan laik kesimlere baskı uygulama siyasetinden başkası değildir.

Şu bilinmelidir ki; Allah’ın Müslüman kadına yüklemiş olduğu bu farziyetin, tartışılmaya veya referanduma veya mutabakata asla ihtiyacı yoktur. Bu yöneticilerin başörtüsüne mutakabat aramalarının sebebi Allah’tan korkar gibi laik Kemalistlerden korkmalarıdır. Onların durumu Rabbimizin şu hitabında anlattığı gibidir:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ قِيلَ لَهُمْ كُفُّواْ أَيْدِيَكُمْ وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً وَقَالُواْ رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلا أَخَّرْتَنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ قُلْ مَتَاعُ الدَّنْيَا قَلِيلٌ وَالآخِرَةُ خَيْرٌ لِّمَنِ اتَّقَى وَلاَ تُظْلَمُونَ فَتِيلاًıKendilerine, ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin, denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da "Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki: "Dünya menfaati önemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez."

Ey Türkiye Müslümanları!

Gördünüz ki başınızdaki yöneticiler ABD ile ittifak yapmak, Müslümanların kanı bulaşmış necis elleri sıkmak için tüm gücünü sarf ederlerken Müslüman kadınlarımızın iffetini korumak için hiçbir şey yapmamaktadırlar. Onları öylesine bir zillet kuşatmıştır ki kendi çocuklarını ABD’ye okumaya gönderirlerken fakir halkın çocuklarının okul kapılarında aşağılanmasına seyirci kalmaktadırlar.

Yine, Erzurum’da yaşanan olayda da gördünüz ki bu kokuşmuş sisteme evlatlarınızı kurban vermeniz dahi İslam düşmanlarını memnun etmemektedir.

Şüphesiz ki; başörtüsü sorununun kaynağı bizatihi laik Türkiye Cumhuriyetinin kendisidir. O, var olduğu müddetçe ne başörtüsü sorunu, ne de Müslümanların diğer sorunları köklü bir çözüme kavuşturulamaz.

Ancak İslamî hayatın başlaması, yani İkinci Râşidî Hilafet Devleti’nin kurulması tüm sorunlarınıza çözüm getirecektir. İslamî hayatın var olduğu dönemlerden bize ulaşan şu iki örnek bunun bir delilidir:

İbn-i Hişam, Sîreti’nde Benî Kaynuka gazvesinin şu sebeple olduğunu rivayet etmiştir:

“Müslüman bir kadın, satmak için bir eşyasını getirdi ve onu Benî Kaynuka'nın pazarında sattı. Sonra onlardan bir kuyumcunun yanına oturdu. Daha sonra onlar kendisinden yüzünü açmasını istediler, o ise bunu reddediyordu. Peşi sıra kuyumcu gizlice onun elbisesinin bir tarafına yöneldi ve hemen onu kadının sırtına iliştirdi. Sonra kadın ayağa kalkınca avret yeri açıldı, onların da buna gülüşmeye başlamalarıyla birlikte kadın feryat etmeye başladı. Bunu duyan Müslümanlardan bir adam kuyumcunun üzerine atladı ve onu öldürdü. O kuyumcu yahudiydi. Yahudiler de bu Müslümana aşırı kızdılar ve onu öldürdüler. Bundan dolayı o Müslümanın yakınları da yahudilere karşı Müslümanlara bağırarak yardım istedi…”

Hicrî 223 senesinde, Rum topraklarındaki Amuriyye'nin (Ankara) fethinin, bu ülkede tesettürü ayaklar altına alınan bir hanım sebebiyle olduğu tarih kaynaklarında mevcuttur. Kadın bağırarak Müslümanların Halîfesi Mu'tasım Billâh bin Hârun er-Raşîd'den yardım istedi. Bunu duyan Halîfe hemen orduyu hazırladı ve Umuriyye üzerine yürüdü. Neticede orayı fethedip düşmanı şiddetli bir bozguna uğrattı.

Şüphesiz ki; başörtüsü Müslüman kadının tâcı olduğu gibi; Râşidî Hilafet de İslam ümmetinin tâcıdır ve Hizb-ut Tahrir size işte böylesine izzetli ve şerefli bir tacı giydirmek için, gece-gündüz çalışmalarına devam etmektedir.

İkinci Râşidî Hilafet, Allah’ın izniyle kurulma arifesindedir. Kapılar aralanmış, kilitler tek tek kırılmaktadır.

Haydin! Siz de tüm gücünüzü bu hayırda kullanın ve karanlıklara gömülmüş dünyayı aydınlatacak olan İkinci Râşidî Hilafet’in güneşini görmek için, üzerinize atılmış olan ölü toprağını silkeleyin!

Haydin! Sizin için çalışan ümmetin ihlâslı dava adamlarıyla birlikte siz de çalışın.

Haydin! Hizb-ut Tahrir’in size hayat verecek olan çağrısına icabet edin  ve bu kirli havayı, bu kirli hayatı tertemiz İslam nuru ile doldurun.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ، بِنَصْرِ اللَّهِ İşte o gün Mü’minler de Allah’ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır.[er-Rum 4-5]

 

 HİZB-UT TAHRİR
 Türkiye Vilâyeti
H. 25 Cuma'de El-Ula 1426
M. 01 Temmuz 2005

| ANASAYFA | BEYANLAR | KİTAPLAR | YENİ SAYI |