20 Rebül Sani 1417 tarihli Hizb-üt Tahrir imzalı "Amerika'nın
Irak'a Tecavüz Saldırısı" başlıklı, bütün
müslümanlara hitap eden bir beyan dağıtılmıştı. Elimize
geçen bu beyanı, okuyucalarımıza faydalı olur düşüncesiyle
yayınlıyoruz.
AMERİKA’NIN IRAK'A TECAVÜZ SALDIRISI
17-8-’96’da Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan
Vatan Birliği Partisi ile Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan
Demokratik Partisi arasında çatışmalar yeniden alevlendi.
Neticede Talabani’nin partisi, İran’dan yardım alarak
bazı stratejik yerleri işgal edebilmiş ve bunun sayesinde
Irak’tan Türkiye’ye uzanan petrol hattına egemenlik
sağlayabilecekti. Bu durum Barzani’nin Partisinin Bağdat’tan
yardım almasına sevk etmiştir. Bağdat yönetimi de, hemen
onun talebine icabet ederek 28-8-’96’da Kuzey Bölgenin sınırlarına
doğru güçlerini yollamıştır. Böylelikle Cumartesi günü
(31-8-’96), Irak ordusunun girmesine yasaklanan bölgeye girip
Erbil’i ve başka mevkileri zapt etmiştir. Salı ve Çarşamba
günleri de (3 ve 4-9-’96), Amerikan deniz ve hava güçleri
Güney’de Irak’ın Hava Savunma merkezlerine ve iletişim
istasyonlarına saldırıp tecavüz etmiştir. Oysa olaylar Güney’de
değil Kuzey’de cereyan etmektedir.!
Amerika, bu iki lider Kürt Partisi arasındaki çatışmaları
durdurmak ve birbirleriyle barıştırmak için çalışıyordu.
Böylelikle Londra’da, Amerika güdümünde onların
aralarında barış görüşmelerini başlatmak için 30-8-’96
günü tesbit edilmişti. Fakat Irak ordusunun Erbil’e
girmesi, Amerika’nın o barıştırma işini suya düşürmüştür.
İşte bu şekilde bölgede olaylar gelişti. Bu olayları
anlayabilmek için tarafların siyasetlerini, Bağdat’ı ve
Amerika’yı harekete geçiren unsurları ve birbirlerinin
hedeflerini idrak etmek gerekir.
Kürdistan Demokratik Partisi lideri Barzani ve Kürdistan
Vatan Birliği Partisi lideri Talabani'ye gelince; bu ikisi, Kürtlerin
liderliği üzerinde birbirleriyle rekabet yapmaktadırlar.
Ayrıca bu ikisi, Bağdat’la gizli ilişki kurmaktadırlar.
Fakat Talabani, Amerika ile beraber yürüdüğünü
göstermektedir. Bu nedenle 1991’de Barazani’nin, Saddam’la
yaptığı özerklik anlaşmasını red etmişti.
Bağdat ise, ister Kuzey olsun, ister Güney olsun, isterse
Orta olsun; Irak’ın tümünün birliğini ve tek bir varlık
içinde bulunmasını hedef edinmektedir. Bu sebeple bölünmesini
ve parçalanmasını engellemek için her teşebbüse karşı
direnmektedir. Böylelikle Talabani-Barazani çatışmasını ve
ikisinin güçleri arasındaki dengeyi sağlaması sayesinde
Kuzey’de Kürt kesiminin Irak’tan ayrılmaması ve
bağımsız Kürt Devleti’nin kurulmamasını temin edeceği görünmektedir.
Bundan dolayı bu iki parti arasında çatışmayı
alevlendirmeye ve ikisi arasında dengeyi sağlamaya çalışmaktadır.
ABD ise; Kuzey Irak’taki Kürt kesiminin Bağdat’taki
merkezden ayrılması ve orada bağımsız Kürt Devleti’nin
kurulmasını sağlamak için çalışıyor. Bu nedenle bu iki
lider Kürt partilerini barıştırmak ve bağımsız Kürt
Devleti’nin kurulması temellerini atmak için büyük çaba
sarf etmektedir. Fakat her seferinde bu iki partinin birbirine
karşı inatlaşmasıyla ve her barıştırma teşebbüsü ardından
ikisinin birbirleriyle çatışmasıyla karşılaşıyor.
Nitekim Amerikan heyetinin Kuzey Irak’a olan son ziyareti geçen
Nisan ayında gerçekleşmişti. O tarihte bu heyet, bu iki
parti arasında ateşkes anlaşmasını sağlayabilmişti. Lakin
bu iki Kürt Partisinin liderlerinin otoriteyi paylaşmaları,
parlamento ve hükümette temsil edilen anayasal müesseseleri
canlandırma konusunda başarılı olamamıştır.
Geçen Ağustos ayının başlangıcında tekrar barış
sağlama umuduyla bu iki Kürt liderleriyle temaslarını
yenilemiştir. 28-8-’96’da ABD, Bağdat’taki merkezî
otoritenin egemenliği dışında bulunan ve bu bölgede bir
kaç günden beri süren çatışmaları durdurmak maksadıyla
bu iki Kürt Partisi arasında ateşkes anlaşmasını
sağladığını duyurmuştu. Bunun yanısıra Barzani’nin
ateşkesi kabul ettiğini de bildirmişti. Ve yine ABD’nin güdümünde
Londra’da 30-8-’96’da yapılan barış görüşmelerinin
başlayacağını belirtmişti. Üstelik o sahada,
gözlemcilerin yerleştirilmesi yoluyla ateşkesi temin etmeyi
hedef edinecek ve iki partinin temsilcilerini toplayacağını açıklamıştı.
Yalnız bütün bunlar, Barzani’nin talebine binaen Erbil’e
Irak ordusunun egemen olmasıyla ortadan kalkmıştır. Bağdat’ın
oraya müdahale etmesine sevk eden faktörler ise; bu iki Kürt
partisi arasında dengeyi tekrar sağlamak, Talabani’nin güçlerini
stratejik yerlerden uzaklaştırmak, bu iki parti liderlerinin
barışmasını ve aralarında otoriteyi paylaşmasını ve
Bağdat’tan ayırıp Kürt Devleti’nin kurulmasına yönelik
anayasal kuruluşları canlandırmaya yönelik Amerika’nın
çabalarını başarısızlığa uğratmaktır.
İşte Barzani’nin güçlerine yardımı ulaştırmak için
Bağdat’ı harekete geçiren unsurlar bunlardır. Oysa bunlar
Amerika’yla karşı karşıya kalmaya sevk eder. Nitekim
mesele, Kuzey’i ayırmak için yapılan bir entrikayla
ilgilidir. Bundan dolayı bunu engellemek için yapılan bu çalışmalar,
öylesi bir rizikoya girmeye değer.
Bu bunalım Kuzey’de olmasına rağmen, Amerika Kuzey’deki
değil de Güney’deki Irak’ın askerî hedeflerini
füzelerle vurmuştur. Üstelik Irak uçaklarının uçmasına
yasaklanan bölge, Kuzey’de değil de Güney’de 33 nolu
hatta kadar genişletilmiştir. Böylelikle yapılan bu hareket,
Amerika’nın Kuzey Irak’ta Kürt kesimini ayırmakla ilgili
değil de Güney Irak’taki Şii kesimini ayırmakla meşgul
olduğunu göstermektedir. Irak ordusunun Güney Irak’a
girmesine yasaklık konulması, Güney bölgesinin Irak’tan
ayrılmasına kolaylık sağlar. Hatta Güney’in ayrılması,
Kuzey’in ayrılmasından daha kolay hale getirir. Çünkü
Kuzey Irak’ın ayrılmasını engelleyen hem Kürtlerin, hem
de bölgede bulunan devletlerin tutumlarıdır. Fakat Güney
Irak’ı ayırmayı engelleyen, sadece Irak ordusunun
varlığıdır. Eğer Irak ordusu Güney’den ayrılırsa,
oradan ayrılmasına karşı duran bir engel kalmaz. İşte Irak’a
ve Güney Irak’taki askerî hedeflere karşı Amerika’nın
yapmış olduğu bu saldırısının ve tecavüzünün hedefi
budur.
Şu var ki; bu yapılan, Güney Irak’tan Irak ordusunu çıkartmak
için Amerika’nın ilk operasyonu değildir. 1994 Ekim ayında
bir operasyon başlatmıştı. O tarihte, Irak’ın tekrar
Kuveyt’e saldırmak için Güney’de güçlerini yığdığını
iddia ederek orada Amerika güçlerini büyük ölçüde yığmıştı.
O hareketle, Güney Irak’a yasaklık bölgesini genişletip
oradan Irak ordusunu çıkartmayı hedef edinmişti. Ancak
diğer büyük devletler olan İngiltere, Fransa ve Çin Amerika’nın
çalışmalarını boşa çıkartmışlardı. Bugün ise,
Amerika tekrar aynı hedefe yönelik teşebbüslerini başlatmıştır.
Yine bu büyük devletler, Amerika’nın bu teşebbüsünü
suya düşürmüştür. Ancak bu devletlerin çoğu, yalnız
Irak uçaklarının Güney Irak hava sahasında uçmasına
konulan yasaklık bölgesini genişletmeye muhalefet
etmemişlerdir. Amerika’nın bu başarısızlıkları, yine de
teşebbüslerini durdurmayacaktır. Defalarca teşebbüslerde
bulunacaktır. Çünkü Irak’ın parçalanmasına büyük
ehemmiyet vermektedir.
Amerika'nın Irak’a saldırısına karşı Fransa ve Rusya’nın
tutumu ve bölgedeki Amerikan ajanlarının tutumu; Irak’ın,
kendi toprağı üzerinde egemenliğini korumasının ve
birliğini sağlaması hakkının var olduğunu ve böylelikle
bölünmesini engellemek için meşru bir hareket yaptığını,
Barzani’ye yardım etmesinin de devletlerarası kanunlarla ve
Güvenlik Konseyi’nin kararlarıyla çelişmediğine dair ilânlarıdır.
Bu da gösteriyor ki; Irak’ın askerî hedeflerine yapılan
Amerika’nın bu saldırı ve tecavüzünün; ancak Irak’ın
taksimine, Kuzey ve Güney’i ayırmakla onun küçültülmesine,
böylelikle onu eline geçirme ve Irak ordusunun gücünü zaafa
uğratmasına yönelik bir hedef olduğunu idrak ettiklerine apaçık
şekilde delâlet etmektedir. Aslında Irak’ın güneyinde
Hava Savunma merkezlerini ve iletişim istasyonlarını Amerika
bombaladıktan sonra 3-9-’96’da Clinton şöyle açıklamıştı:
“Hedeflerimiz tesbit edilmiş ve belirtilmiştir. Bunlar ise;
Saddam’a hesap sormak, komşularını tehdit etme gücünü
zaafa uğratmak ve Amerika'nın çıkarları üzerinde teşkil
ettiği tehditlerini ortadan kaldırmaktır.” Devamında şöyle
dedi: “Güney Irak’taki hava saldırısındaki yasaklık bölgesini
genişletmeye dair karar çıkarttık. Bu ise, Kuveyt
sınırından Bağdat’ın güney mahallelerine kadar Irak’ın
hava sahasına egemen olmaktan Saddam’ı mahrum edecektir. Bu
nedenle Irak’ın hava operasyonları yapma gücünü sınırlandıracaktır.”
Ve şöyle ekledi: “Bize düşen görev, Irak’ın
komşularını vurma gücünü zaafa uğratmak ve ileri
tarihlerde Irak’ı kendi kanatlarımız altına sokmak için
ülkemizin gücünü artırmaktır. Bugün attığımız
adımlar, bu hedefi gerçekleştirmede katkı sağlayacaktır.”
Amerika’nın; Irak’a saldırmak için Güvenlik Konseyi’nden
izin alamaması, müttefik devletlerin çoğundan onay temin
edememesi ve kendisiyle beraber olan müttefik devletlerden hiç
birisinin kendisine katılmaması, velhasıl bütün bu
hususlar; bu ittifakın parçalanmaya başladığına delâlet
eder. Buna dayalı olarak; Amerika’nın, Irak üzerindeki
cinayetli planını infaz etmesinin zor olduğunu göstermektedir.
Şüphesiz ki Amerika’nın Irak’a tecavüz ederek saldırması,
Saddam’a yönelik değil, İslâm topraklarına ve müslüman
halka yöneliktir. Bundan dolayı müslümanların, Amerika’ya
ve bölgedeki projelerine kararlılıkla karşı çıkmaları
gerekir. Onunla siyasî, askerî ve ekonomik ve bütün ilişkilerini
kesmeleri lazım. Bölgeden onun nüfuzunu ve diğer büyük
devletlerin nüfuzlarını kökten sökmeye çalışmaları
elzemdir.
|