İKİ KONU ÜZERİNE
1. KONU :
Ehli tasavvuf, Bedir Savaşında inen (Enfal: 15-16)
ayetlerini delil getirerek sahabenin, düşmanı bizzat
kendileri değil Allah’ın öldürdüğünü söylediler.
Bunun, bir müridin ulaşması gereken yüksek bir mevki olduğunu,
bu mevkiye ulaşmak için de yürüyüşünün, bakışlarının
ve diğer davranışlarının, Allah’ın nuruyla olması
gerektiğini söylediler veya buna benzer sözlerde bulundular.
Delil olarak getirdikleri bu ayet şudur:
“Onları siz öldürmediniz, ama Allah öldürdü.”
(Enfal: 17)
Eğer ehli tasavvufun dediği gibi, hakiki manada öldürme
fiilini Allah yaptıysa, o zaman sahabelerin cihada çıkıp da
düşmanı öldürmelerinden ötürü hiç bir sevap alamadıklarını
söylememiz gerekir. Çünkü öldüren sahabe değil, Allah’tır.
Oysa o ayetleri yukarıdaki gibi anlamak doğru değildir.
Buna sebep de kuranın üslubudur. Zira, böylesi kullanımlar
Kuran’da çoktur. (Örneğin, Bakara: 16, 19, Kasas: 88 v.b)
Bu ayette iki hususa işaret vardır:
1- Burada anlatılmak istenen (Allahu A’lem) şu olabilir:
“Onların ölüm zamanını siz takdir etmediniz, biz takdir
ettik. Şu ayette olduğu gibi:
“(Fakat Lut’un) karısını müstesna, biz onun geri
kalanlardan olmasını uygun bulduk.” (Hicr: 60)
Buradaki hadise şöyledir: Lut’un (as) kavmini helâk
etmesi için Allah (c.c), iki melek göndermişti. Bunlar
İbrahim (a.s) yanına uğramış ve Lut’un (a.s) kavmini helâk
edeceklerini ama onun karısını geride kalıp helâk olacağını
söylemişler ve buna da “Biz takdir ettik” manasına
gelen sigasıyla söylemişlerdir. Oysa insanın ölüm zamanını
ancak Allah takdir eder. Zamanı gelince de öne ve geriye alınmaz.
Kur’an’da ibare böyle geldi diye aklımıza göre manalandırırsak
yanlış hareket etmiş oluruz.
İşte Enfal 15-16’da da aynı durum söz konusudur.
Ölenlerin ölüm zamanını biz takdir ettik, manası vardır.
Ve yine aynen Allah ölümü yaratmadığı zaman, insanların
teşebbüslerinin bir manası yoktur. Bu ikisini birden ifade
etmektedir ayet.
2- Enfal 15-16 ayetlerinin ifade ettiği bir diğer
mana da şöyledir: Yüce Allah Bedir Savaşıyla alâkalı
olarak şöyle buyuruyor:
“Hatırlayın ki siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. Buna
karşılık O, ben size meleklerden gelen bin tanesi ile yardım
edeceğim diyerek, duanızı kabul buyurmuştur.” (Enfal:
9)
Bu ayete göre Allah (c.c) Bedir Savaşı’nda melekleriyle
yardım etme vadinde bulunduğunu beyan ediyor. Allah verdiği
vaadinden asla vazgeçmez:
“Muhakkak Allah verdiği sözünden asla dönmez.” (Ali
İmran: 9)
O halde diyoruz ki Allah (c.c) katiyyen Bedir Savaşı’nda
ashabı kirama yardımda bulunmuştur.
Bize ulaşan siyer kitaplarında sahabenin savaştan sonra
birbirleriyle konuşurken birbirlerine düşmanın boynunu
vurmadan, müşriklerin kellelerinin yere düştüğüne şahit
olduklarını anlatmışlardır. Esasen bunu melekler yapmış
ve bunu da Allah (c.c) emretmiştir:
“(Onların) boyunlarını vurun.” (Enfal: 12)
Yani şu bir gerçektir ki; melekler, Bedir savaşında bir
çok müşriği boyunlarını vurarak öldürmüştür. İşte
ayetin ifade ettiği, sahabelerin gördükleri, vurulmadan düşen
bu boyunları, sahabelerin değil Allah’ın öldürdüğü
manasındadır. Meleklere öldürmelerini emreden Allah, bu
emrin kendisine ait olduğunu beyan için de öldürmeyi
kendisine izafe etmiştir.
Her şeyi hakkıyla bilen ancak Allah’tır.
Not: Meleklerin yardımıyla esir edilenler hakkında
bakınız: İslâm Tarihi, M. Asım Köksal, c.2, sf. 156,
İrfan Yay. İstanbul-1978.
2. KONU :
Bazı tasavvuf ehli insanlar (Enfal: 17) ayetini delil
getirerek insanın davranışlarında, Allah’ın bir takım
fiiler yapabileceğini ve böylece Allah, insanın vücudunu
kullanarak konuşabileceğini, yürüyebileceğini, tutup
kaldırabileceğini, özetle söylersek Müridin her hareketinin
kendisine ait olmadığını, bazı davranışlarının Allah’ın
fiilleri olduğunu iddia etmişlerdir. Meselâ: Hallacı Mansur,
insanın kendi ağzıyla kelime-i tevhid’i söyleyerek Allah’ı
gerçek manada birlediğine pek değer vermez. Gerçek manada
Allah’ı birlemenin ancak Allah’ın bizzat kendisini
birlemesi şeklinde olabileceğini savunur. (1)
Delil getirdikleri ayet şudur:
“Attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı.” (Enfal:
17)
Bu ayet iki hususa müteala edilebilir:
1- Allah (c.c) daha önceden takdir ettiği bir gerçek vardı.
Allah (c.c)’ın takdir ettiği ise katiyyen yerine gelecektir.
O gerçek de İslâm’ın zaferiydi. Bedir Savaşında Cenab-ı
Allah müslümanları müşriklerin gözüne az göstermiş ve
savaşın başlamasında onların tereddüte düşmesini
sağlamıştı. Fakat savaş başladıktan sonra bin tane melek
ile yardım göndermişti. (Enfal: 9)
Siyer kitaplarında müşriklerin melekleri görünce donup
kaldıkları ve esir olarak müslümanların ellerine düştükleri
haberlerini okuyoruz. (2) Demek ki müşrik ordusu,
karşılaştıkları bu melek ordusundan dolayı kalpleri
korkuyla ürpermişti. Biz onların kalplerinin korkuyla
ürperdiğine iman derecesinde inanıyoruz. Çünkü bunu Allah
bize bildiriyor:
“Hani Rabbin meleklere, Muhakkak ki ben sizinle beraberim,
haydi iman edenlere destek olun, diye vahyediyor. Ben
kâfirlerin yüreğine korku salacağım, diyordu.” (Enfal:
12)
Demek ki Allah (c.c) müşriklerin kalplerine korku
atmıştı. Esasen müşriklerin Allah Rasulü'nün ordusundan
korkacakları yoktu. Çünkü hem kemiyetçe azdılar, hem de
bir yandan Allahu Tealâ müslümanları onların gözünde az
gösteriyordu. Yukarıda Allah’ın hükme bağladığı İslâm’ın
zaferinin gerçekleşmesi için bu az göstermeyi yaparak müşriklerin
savaşa başlamalarında bir tereddütte bulunmalarını
sağladığını belirtmiştik. İşte meleklerin aralarında
karışmış olduğu bu İslâm ordusunun verdiği bu dehşetle
müşriklerin kalbine korkuyu atan Allah, “Bu korkuyu sen
değil fakat Allah atmıştır” buyurarak mezkur hadiseye
işaret buyurmuşlardır.
2- Ayetin ifade ettiği diğer bir mana da şudur: Bedir
Savaşı esnasında Allah Rasulü yerden toprak alıp müşriklerin
yüzüne saçmıştı. Atarken de “Yüzünüz karasın”
diye duada bulunmuştu. Kaynakların bize belirttiğine göre bu
toprakla gözünü oğuşturmayan müşrik kalmamıştı. Daha
sonra da hezimete uğradılar. (3)
Bunun üzerine de “Atarken sen atmadın ama Allah attı”
ayeti nazil olmuştur. Eğer Allah dilemeseydi, yardımda
bulunmasaydı, Rasulullah’ın attığı toprak, önündeki bir
veya iki müşriğin gözüne değerdi. Ama Allah’ın
yardımıyla bu toprak, bütün müşriklerin gözüne ulaştı.
İşte bu ayette anlatılmak istenen sen bu toprağı atarken
öyle bir atışla attın ki o atış bir beşer atışı
değil, içinde ilahî atış bulunan bir atışla attın.
İşte bu atışı atarken de sen değil bütün müşriklerin gözüne
ulaşmasına yardım eden Allah attı, manasınadır.
Her şeyi hakkıyla bilen ancak Allah’tır.
Notlar:
(1) Bkz. Gazali, Mişkatul Envar, sf. 29-30,
İstanbul-1966. Çev. Süleyman Ateş, H. Altıntaş, Tasavvuf
Tarihi, sf. 86-87.
(2) Bkz. İslâm Tarihi, M. A. Köksal, c.2, sf.156,
İrfan Yay. İstanbul-1978.
(3) Medarikut Tenzil ve Hakaikut Te’vil, Nesef, c.2, sf.
98. o
|