MÜSLÜMANLARA ÇAĞRI

Ebu Yusuf

 

Ey müslümanlar !

Faziletli Ramazan ayına tekrar kavuştunuz, o ay ki rahmet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, şeytanların bağlandığı bir aydır. Buhari ve Müslim Ebu Hureyye (r.a) kanalı ile Resulullah (S.A.S)'den rivayet ettikleri şu hadiste vasfedilen bir aydır.

"Ramazan ayı geldiğinde rahmet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlerle bağlanır."

Allahu Tealâ, oruç farziyetini kendisi için halis bir ibadet olarak Ramazan ayının özelliği kıldı. Bu ayı diğer aylardan faziletli kıldı. Onda kullarına rahmet ve ikramı inmektedir. Yine bu ayda İslâm risaletinin, hidayet ve nur risaletinin inmesi ile kullarını nimetlendirdi. Bu ayda indirmeye başladığı İslâm risaletini bütün risaletlerin sonuncusu ve kıyamete kadar tüm insanlar için bir risalet kıldı. Allahu Teâlâ şöyle dedi :

"O ramazan ayı ki onda insanlar için bir hidayet, hidayet veren ve hakla batılı ayırandan açıklamalar olarak Kur'an indirildi. O aya sizden kim erişirse onu oruçlu geçirsin." (Bakara : 185)

Aynı şekilde Allahu Teâlâ bu ayı, içerisinde bin aydan hayırlı bir gecenin bulunduğu ay kıldı. Zira o gecede Kur'an inmeye başladı. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle dedi :

"Muhakkak ki biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesi nedir bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlı bir gecedir." (Kadir 1-3)

Allah bu gecenin imanla, ibadetle ihya edilmesini, ihya edenin önceki günahlarının affedilmesine denk sevab kıldı. Nitekim Buhari, Ebu Hureyre (r.a)'dan Nebi (S.A.S)'in şöyle dediğini rivayet etti :

"Her kim imanla ve Allah için Kadir gecesini ihya ederse onun daha önceki günahları afolunur."

Ramazan orucu, İslâm'ın temel esaslarından ve Allah'ın kendisine ibadet etmemiz için emrettiği farzlardan bir farzdır. Bu ayı iman ve ihlasla geçirene çok büyük sevap ve günahlarından af vaadetti. Nitekim Buhari, Ebu Hureyre (r.a)'dan Nebi (S.A.S)'in şöyle dediğini rivayet etti :

"..Nefsim elinde olana yemin olsun ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur." (Allah diyor ki :) "Oruçlu yemesini, içmesini ve şehvetini Benim emrim üzere terk eder ve Benim için oruç tutar. Ben de onu on misli ecirle mükafatlandırırım."

Ramazan ayı; oruç, nafile ibadetler, sadaka verme, Kur'an okuma v.b. itaat ve ibadet ayıdır. Bu ay taat ve ibadetler, hasenatın toplanması ve artırılması ayıdır. Zira, yukarıdaki hadiste geçtiği gibi bu ayda bir haseneye on misli sevap vardır.

Muhakkak ki taat sadece ibadetten ibaret değildir. Zira Allah'ın her emrine O'nun emrettiği şekilde itaat ve icabet taattandır. Allah'ın emirleri ister ibadetlerle alâkalı olsun ister, ahlâkla olsun muamelatla ilgili olsun, ister devletle ve toplumla ilgili olsun bunların hepsi Allah'ın emri olması hasebi ile uygulanması gereken, itaat edilmesi gereken şeylerdendir. Yani taattandır. Allah'ın her emrinin O'nun emri olduğu için uygulanması ibadettendir. Bunu yapana sevap, terk edene ise günah vardır. Zira Allahu Teâlâ şöyle buyurdu :

"Ben ins ve cinni yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat : 56)

Namaz, oruç, zekat ve hacc İslâm'ın temel esaslarındandır. Üzerine farz olan kişiler için eda edilmesi farz-ı ayındır. Aynı şekilde Allah'ın indirdikleri ile yönetim de namaz, oruç, zekat ve hacc gibi yerine getirilmesi müslümanlar üzerine farzdır. Bu farzlar yerine getirilmedikçe günah kalkmaz. Nitekim Allah'u Teâlâ şöyle dedi :

"Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan ihtilafta seni hakem kılmadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa : 65)

"Aralarında Allah'ın indirdiği ile yönet, onların arzularına ve heveslerine uyma. Onların seni, Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından saptırmalarından sakın." (Maide : 49)

"Kim Allah'ın indirdiği ile yönetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." (Maide : 44)

Allah'ın indirdiği ile hükmün (yönetimin) onu tatbik edecek bir devlet var olmadıkça gerçekleşmesi mümkün değildir. Bunun için devlet, İslâm'ın hükümlerinden bir şerî hüküm ve şerî hükümlerin uygulanması için gerekli bir metoddur. İslâm'ı, toplum ve hayat vakıasında müşahhas olarak var olmasını sağlıyan unsurdur. Nitekim Resul (S.A.S) Medine'ye hicretiyle birlikte orada İslâm devletini kurdu ve onun başı oldu. Zira o hem Resul ve hem de devlet reisi idi. Bu devlet Resul (S.A.S)'in kurduğu günden beri, Raşid halifeler döneminde ki o Hilâfet devleti idi, ondan sonra Emevîler döneminde, Abbasîler ve sonra da Osmanlılar döneminde bir tek devlet olarak varlığını sürdürdü. Ta ki başlarında İngiltere olmak üzere küfür devletleri eliyle 1. Dünya savaşından sonra yıkılasıya ve onların ajanı M. Kemal'in eliyle 1924'de ortadan kaldırılasıya kadar.

Hilâfet devleti olan İslâm devleti yıkılalıdan bugüne kadar müslümanları koruyan başları maalesef kayboldu. Zira Resul (S.A.S) şöyle dedi :

"İmam (Halife) kalkandır, onunla korunulur ve onun arkasında savaşılır."

Aynı şekilde müslümanlar, gölgesinde güvendikleri, onların işlerini güden, onları koruyan ve yeryüzünde iktidar ve zafer sahibi kılan, heybetleri, kâfir devletleri korkutur cihan siyasî varlığını (devleti) kaybettiler. Bununla birlikte müslümanlar, küfür devletlerinin gölgesinde yaşamaya başladılar. Üzerine küfür nizamları tatbik ediliyor, düşmanın kalblerinden heybeti kalkmış, güçlerini kaybetmiş bulunuyorlar. Her taraftan aç kurtlar tepelerine üşüşmüş ve onları parçalamak, yeyip bitirmek istiyorlar. Yeryüzündeki en alçak mahluklar olan Yahudiler onların başında aslan kesilmiş durumdalar, maalesef...

Ey Müslümanlar !

Muhakkak ki, Hilafet devletinin yıkılması, Allah'ın indirdikleri ile yönetimin ilga edilmesi, küfür nizamlarına boyun bükülür duruma düşülmesi; bütün müslümanlara Hilafet'in tekrar kurulması ve Allah'ın indirdikleri ile yönetimin tekrar getirilmesi için tehir etmeden süratle çalışmaları şer'an farzdır. Hilafet devleti var olmadıkça ve üzerlerine küfür nizamları tatbik edildiği sürece tüm müslümanlar günahkâr olurlar. Hilafet kurulup bir halife nasb edilmedikçe ve Allah'ın indirdikleri ile yönetim tekrar geri getirilmedikçe bu günah onların üzerlerinden kalkmaz. Hilafet'in kurulması ve Allah'ın indirdikleri ile yönetim farziyeti sadece bazı cemaat ve partilere has değildir. Bilakis bütün İslâm ümmetinedir. Zira Allahu Teâlâ'nın İslâm'la yönetimi farz kılan hitabı müslümanlara yöneliktir, sadece onlardan bir guruba değil.

Onun için ey müslümanlar -özellikle ey kuvvet, güç ve tesir sahipleri- bizimle beraber Hilafet'i kurmak ve Allah'ın Kitabı ve Resulunün sünneti üzerine biat edeceğimiz bir halifeyi nasb etmek, Allah'ın indirdiği ile yönetimi tekrar hakim kılmak için çalışmaya koşmanız gerekir. Ancak böyle küfür nizamlarının üzerimize tatbikine susmaktan doğan günahtan kurtuluruz. Aynı şekilde küfür devletlerinin müslümanlar, ülkeleri ve servetleri üzerindeki egemenlikleri ve tasallutlarından kurtuluruz. Yine o küfür devletlerinin başımıza belâ kıldıkları, Allah'tan korkmayan, mü'min hakkında söz ve ahidlerinde hiç durmayan, işleri sadece küfür devletlerinin iradeleri önünde boyun bükmek, teslimiyet ve uğrunda ülkeleri kaybolup halkları helâk olsa da kürsülerini korumak olan o yöneticilerden -Allah onları kahretsin- de kurtuluruz.

Ey müslümanlar !

Muhakkak ki Hilâfet'in dönüş alâmetleri ufukta belli olmaktadır. Zira Resul (S.A.S) şöyle demektedir:

"Sonra da nübüvvet metodu üzerinde Hilâfet olacaktır." (İbni Hanbel)

"Muhakkak ki Allah, benim için yeryüzünü gözümün önüne serdi. Ben onun doğusunu ve batısını gördüm. Ümmetimin mülkü bana gösterilen her yere mutlaka ulaşacaktır." (Müslim)

Resul (S.A.S) daha önce bize Konstantiniyye'nin (İstanbul'un) fethini müjdelemişti. Bu gerçekleşti. Aynı şekilde bize Hristiyanlığın merkezi olan Roma'nın fethini de müjdeledi. Bu da önceki müjdenin gerçekleştiği gibi mutlaka gerçekleşecektir.

Hilâfet'in dönmesi ve Allah'ın indirdikleriyle yönetimin tekrar gelmesi müslümanların umudu oldu. O halde biz sizleri onu kurmak için çalışma yapmaya davet ediyoruz.

Allah'tan, müslümanlara en kısa zamanda peygamber metodu üzerindeki Raşid Hilâfet Devletini kurmaları ve İslâm'ın yönetimini geri getirmeleri hususunda güç ve imkan vermesini niyaz ederiz. Muhakkak ki Allah kendisinden niyazda bulunana ikram eder ve her şeye gücü yetendir.

 

 Sayı 94...1417-ŞABAN...1997-ARALIK...Yıl-08

Sayfayı Birine Gönder