SİYASİ FİKİRLER -16

 Aldülkadim Zellum

 BOŞLUK 

 

Boşluk sözcüğü, devletlerarası siyasette kullanılan bir ıstılahtır. Bunun manası; çalışmaya ve sebatlık göstermeye muktedir olmamaktır. Başka ifadeyle; ortada bir güç var fakat bu güç layık ve uygun şekilde ortaya çıkmadığı için bu durum olmaktadır. Boşluğun çeşitli türleri vardır ki bunlar; siyasi boşluk, askeri boşluk ve stratejik boşluktur.

Siyasi boşluk; devletin toplamında istikrarsız ve uyumsuzluk içinde bulununca meydana gelir. Orada devlet başkanı, diğer yerde başbakan ve öbür yerde milletvekilleri vardır, fakat bunların fikirleri ve işleri arasında uyum yoktur. Bu nedenle devlet işleri bir çizgide yürümez ve değişik taraflara çekilmiş olur. Ayrıca belli bir görüş ve belli bir iş üzerinde sebatlık bulunmaz. Üstelik sarsıntılara karşı dayanmaz hale gelir. Bu durum olunca siyasi boşluk doğar. Bu durumda sanki devlet yoktur. O zaman devletin varlığı aranmaya başlanır. Yani devleti yürütecek yöneticilerin aranması doğar ve bu zorunlu olur. Bu boşluğu doldurmak için başka güçler öne geçmeye başlar. Bunlar ise, ya dışarıya bağlı olmayan iç güç olur ya da dış güçler veyahut dışarıdan destek alan iç güçler olur.

Askeri boşluk ise; devletin askeri gücü, iç emniyeti korumak ve dışarıdan gelen saldırılara karşı savunmak için yeterli olmayınca bu boşluk meydana gelir. Hem iç isyan ve devrimlerden hem de dış saldırılardan kendini himaye edemez hale gelir. Hem güçsüzlük ve hem de sebatsızlık durumuna düşer. Bunun ise iki sebebi vardır: Birincisi; devletin sahip olduğu silahın yetersiz olması veya silah eğitimi kafi derecede gerçekleşmemesi veyahut lazım olan askeri gücü donatmak için mal ve servetin yetersiz olmasıdır. Böylece askeri boşluk doğar. O zaman, sanki askeri güç bulunmamaktadır. Bu halde yabancı bir gücün memlekete saldırması ihtimali ve işgal etmesinden doğan korku kalbe girer. Zira bu güçler her zaman memlekete göz dikerler. Bu nedenle o güçler o memlekette askeri boşluğu gürünce hemen onu işgal etmeye kalkışır. Bu işgali engelleyen ise, ancak bu güçlere rakip olan diğer güçlerdir. Bu diğer güçler saldırabilecek güçlere karşı askeri boşluğa sahip olan memlekete yardım eder. Bu yardım gelmezse o memleket işgale maruz kalır ve onun askeri boşluğunu yabancı güçler doldurur.

İkinci sebep ise; ordu elemanları veya komutanları arasında uyum bulunmamasından, harekete dayanıklılık göstermemelerinden ve faaliyet yapmaya güçsüz olmalarından kaynaklanır. Bu durumda yabancı güçler gelip ordunun bazı mensuplarına veya bir gurubuna yardım eder ve onlara fikir verir. Böylece askeri boşluk doldurulur. Fakat bu yabancı güç indirek bu boşluğu doldurmuş olur. Bu şekilde boşluk doldurulmazsa, birinci durumda olduğu gibi direk yabancı güçlerin işgali gerçekleşir ve böylece boşluk doldurulmuş olur.

Özet olarak askeri boşluğun manası şöyledir: Memlekette mevcut olan askeri güçlerin çalışma gücünü yitirmiş olmaları ve sebata muktedir olmamalarıdır. Bunun sebebi ise; ya ordu komutanları ve subaylar arasında uyum bulunmaması, beraber çalışmamaları ve aralarında huzur bulunmamasıdır. Ya da asayişi korumak ve savunma işlerini üstlenmek için ellerinde maddi gücün bulunmamasıdır.

Stratejik boşluğa gelelim: Bu boşluk, devletin iç emniyetine ve dışa yönelik selametine karşı problemler ve zorluklardan kaynaklanır. Şöyle ki: Memlekette silahlı ve silahsız maddi çatışmalara giren, birbirine ters gelen akımların bulunması veya sürekli ve değişik yerlerde bombaların patlaması gibi memleketin emniyetini ihlal eden faaliyetlerin var olmasıdır, veyahut tüccarlar, iş adamları, siyasetçiler ve yöneticilerin huzurunu kaçıran şaibelerinin yayılmış olması veya halk arasında öyle şaibeler yayılır ki sanki halk gücünü yitirmiş gibi hallerin olmasıdır. Ya da dışarıdan ara sıra öyle saldırılar gelir ki, memleketin işgalini hedef edinmez fakat memleketi meşgul eder ve onun huzurunu kaçırır olmasıdır. İşte bu durumlarda boşluk bulunur.

Böyle hallerde devlet, sanki mevcut değildir. Bu halde istikrarı sağlayacak devlet aranmaya başlanır. Buna göre zati güçleriyle istikrarı sağlamak için içeriden yönetimi ele geçiren kişiler ortaya çıkarlar ya da dış güçler tarafından desteklenen içerideki kişiler ortaya çıkıp bu boşluğu doldururlar ve istikrarı sağlarlar.

Bu üç manayla boşluk, kesin ve çok etkili bir silah olur. Büyük devletler, herhangi bir ülkeyi kendilerine boyun eğdirmek ve ona egemen olmak isteyince, orada bu tür boşlukları meydana getirir. Nitekim Osmanlı Devletini yıpratan savaş değil, diğer güçlerin kendi ülkesinde bu tür boşlukları meydana getirmek için gösterdikleri faaliyetlerdir.

Fertler, Dünya Siyasetine Nasıl Tesir Edebilecekleri ve Partilerin, Devletin Yönelişlerini Nasıl Etkileyebilecekleri

Fertlerin dünya siyasetine nasıl tesir edebilecekleri sorulabilir. Daha doğrusu, bir kaç yüzyıldan beri sürüp halen rolü devam ede gelmişken, devletlerin bu seyrine partilerin nasıl tesir edebilecekleri de sorulabilir.

Buna cevap ise; fertler ve partilerin, siyasi işleri ve devletler arası siyaseti, akli zevklerini tatmin, fikri safahata kavuşmak, öğrenme ve bilgilerini artırmaları için yani siyasi kimse olabilmeleri için, dünyanın siyasetini izlemelidirler.

Bir siyasi kimse en büyük dahi olsa, yine de zihinsel zevki doyurmaya yönelmemelidir. Yine en derin düşünür olsa bile, fikri safahatçılığa gitmemelidir. Daha doğrusu siyasi kimse, siyaseti takip ederek devletlerarası durumu ve vaziyeti anlamaya çalışmalıdır. Bunun akıllı veya mütefekkir olduğundan değil siyasi kimse olduğundan siyaseti izlemelidir.

Siyasi kimse olmanın manası, dünya işlerini yürütmek için çalışmaktır. Başka ifadeyle; devletlerarası siyasete tesir etmeye yönelik gayret sarf etmektir. Bu, bir yandan böyledir. Öte yandan ise; kendisini bir fert olarak tasavvur ederek çalışmaz. Ancak kendisini ümmetten bir parça ve bir varlık olma vasfıyla, yani devlette bir unsur sıfatıyla çalıştığını düşünür. Kendisi, devletin siyasetiyle ilgili karar alan veya onu yürütenlerden olmadığı zaman, kendisini karar alan ve yürütenlerden olmaya tamah eder. Veyahut bunları hesaba çekenlerden olmak için çalışır. Böylece karar alan ve yürütücülerden olmayıp da bir fert olarak kalsa bile, devletlerarasında tesirli olur. Ancak bu tür insan olursa o zaman tesir sahibi olur. Zira devlet, bu tür kimseler ve benzerleriyle devletlerarası siyaseti ve durumu etkileyebilir. Yine bu tür kimseler, dünya siyaseti ve devletlerarası durumu etkilemek için mensup oldukları devletleri hareket geçirirler. Bu şekilde siyasi mefhumlar verir ve ondan hedef edinilen hususlar gerçekleşir. Devlet, dünyada yürütülen siyasi işleri ve bilhassa büyük devletler tarafından yürütülen işleri kavrayan kimseleri ve siyasi olarak uyanık kişileri yetiştirerek, devletlerarası siyaseti ve durumu etkiler.

Bundan dolayı devletlerarası siyaseti ve durumuna tesir edebilmek için ilk atılacak adım, siyasi mefhumları billurlaştırmaktır. Bunun ilk tuğlası ise; siyasi işleri izlemek ve devletlerarası siyaseti anlamak için fertleri harekete geçirmektir. Başka ifadeyle evrensel siyasetinde siyasi kimseleri yetiştirmektir. Bunun akabinde, devletlerarası siyasette ve durumda devletin tesiri tabii olarak gerçekleşir. Böylece siyasi mefhumların zarureti ve kıymet derecesi belli olur.

Şu var ki; bir devletin devletlerarasında söz sahibi olabilmesinin diğer devletlerle alakasının bulunmasına bağlı olduğu bilinmelidir. Şöyle ki: Bir ferdin kendi toplumunda söz sahibi olabilmesi için diğer fertlerle alakası bulunması gerekir. Toplumda ve insanlar arasında onun makamı ancak bu alakalara ve insanlar arasındaki tesirine göre olur. Aynı şekilde devletin varlığı ancak diğer devletlerle ilişkilerinin bulunmasıyla olur. Makamı da devletlerle ilişkilerine göre ve devletlerarası alakalarda kendi tesirine göre yükselir veya düşer.

 

Sayı 95...1417-RAMAZAN...1997-OCAK...Yıl-08

Sayfayı Birine Gönder