Kapaktaki resmi gören kimse, kafir Hıristiyanlarla
yapılan diyalog konusunun hangi boyuta ulaştığını ve ne
derece kötü neticeler verdiğini idrak eder. 15-12-’96’da
(Pazar) Almanya’da Duisburg kentinde Kreuzeskirche kilisesinde
Diyanet İşleri Başkanlığının yolladığı bir hafız, küfür
sembolü olan Haç altında Kuran okumuştur. Pazar, 5-1-’97’de
bu kilisenin bir papazı tahrif edilmiş ve küfür inançlarını
içeren İncil’i Duisburg’un Diyanete ait bir camiinde
okumuştur. Bir kaç ay önce Duisburg’un Meidrich bölgesinde
kendilerini Müslüman olarak takdim eden bir grup birlik,
Yahudi ve Hıristiyanlarla beraber “Barış Yemeği”
adı altında ekmeği tuzlayarak yediler. Aynı yerde yine
şarapla donatılmış masada Kuran okudular. Geçen sene de
yine Duisburg Bruckhausen bölgesinde kiliselerle değişik
kuruluşlara bağlı üç caminin işbirliği ile Neolbaba
pazarı düzenlenmiştir. Buna benzer hareketler başka yerlerde
de olmaktadır.
Bu küfür hareketler, Hıristiyan Yahudi Müslüman
diyalogu adı altında düzenlemektedir. Bu hareketlerle kafir
Yahudi ve Hıristiyanların Müslümanlarla diyalog yapmalarının
amacı belli olmuştur ki bu Müslümanları kafir yapmaktır.
Nitekim Allah’u Teala, kafirlerin bize karşı olan bu amaçlarını
Kuranı Kerimde bildirmiştir. Şöyle buyurmaktadır:
“Ehli kitabın çoğu, siz imana
girdikten sonra sizi küfre döndürmeyi istemektedir.”(Bakara:
109)
Kafirler bu yolla bazı Müslümanlara karşı
isteklerini gerçekleştirebildiler. Şöyle ki:
1- Kilisede Müslümanların ibadet
yapmaları caiz değildir. İkinci halife Ömer (r.a) Kudüs’ü
fethe edince Kıyamet kilisesi adını taşıyan tarihi bir
kilise görmeye gitti. O zamanlarda Mescidi Aksa yeri çöplük
idi. Öğle vakti olunca, sahabelerle öğle namazını kılmak
için nerede kılınacağı hususunda danışınca, Yahudiliği
terk edip İslam’a giren Kaab ElAhbar adlı kişi Ömer (r.a)
“Kilisede öğle namazını kılalım” deyince, Ömer (r.a)
ona şöyle dedi: “Sende daha Yahudilik izleri vardır.”
Daha sonra Ömer, kilise dışında temiz bir toprak üzerinde
Müslümanlara imamlık yaparak namazı kıldırmıştır. Ondan
sonra orada bir cami yapılmıştır. Ve bu cami halen duruyor
ve ismi Mescidi Ömer’dir. Bu cami, Mescidi Aksa’dan başkadır.
Sahabelerin tümü Ömer’in hareketini tasvip etmişlerdir.
Kuran okumak da bir ibadettir. Bu nedenle küfür sembolü olan
Haç altında, kilisede bu ibadet yapılmaz. Haç ise, Hz. Mesih
İsa (as.)’ın haça gerilip öldürüldüğünü temsil
etmektedir. Hıristiyanlar buna inanırlar. Buna inanan kimse
kafirdir. Çünkü Allah’u Teala şöyle buyurmuştur:
“Bir de kafir olmalarından ve
Meryem’in üzerine büyük bir iftira atmalarından ve ‘Allah’ın
elçisi olan Meryem oğlu İsa’yı öldürdük’ demeleri
yüzünden onları (lanetledik). Halbuki onu ne öldürdüler ne
de haça gerip astılar. Ancak (öldürdükleri kimse) onlara
İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan
dolayı tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna
uymak dışında hiç bir ilimleri (kesin bilgi veya delilleri)
yoktur. Kesin olarak onu öldürmediler. Bilakis Allah onu (İsa’yı)
kendi nezdine kaldırmıştır. Allah güç ve hikmet sahibidir.”
(Nisa: 156-158)
Bu şekilde haç altında Kuran okunursa ne gülünç
hale düşülmektedir. Sanki Kuran’a aykırı inançlarını
tasvip ediyorlar. Kuran Hıristiyanların inançlarını tekzip
ediyor ve buna rağmen biri gidiyor orada Kuran’ı okuyor ve
bir sürü Müslüman kafirlerin ibadet sıralarında oturup
bunu dinliyor?! Müslümanlar bunu protesto edip oradan ayrılmalı
ve hak sözünü söylemeliydiler. Müslüman kiliseye giderse
ancak oradaki kafirleri İslam’a davet etmeye çağırmalıdır.
Orada ibadet yapamaz.
2- Hıristiyanlar böyle müsaade
verince karşılığını alıyorlar. İşte bir papaz camiye
gelip tahrif edilmiş, batıl ve küfür inançları içeren
İncil’i okur. Bu İncil, Allah’ın Hz. Mesih İsa’ya
indirdiği İncil değildir. Bu, sahte İncil’de ise İsa Haça
gerilip öldürüldüğü yazılıyor. Yukarıda gösterdiğimiz
ayet bunu yalanlıyor. Ayrıca İsa (as.) öldürülünce, nasıl
olur da İncil’de İsa haça gerilip öldürüldü yazar?
Çünkü İsa, artık yoktur. Nasıl olur da bu sahte İncil
İsa’nın getirdiği İncil sayılır?! Nitekim gerçek
İncil, İsa (as.) dünyadayken kendisine nazil olmuştur. İsa’nın
gidişinden sonra takdim edilen sahte İncil’de değişik
hurafeler anlatılıyor. Onun için bu İncil Allah’ın sözü
olamaz. Ayrıca Allah’u Teala Kuranı Kerimde, onların
kitaplarını elleriyle yazdıklarını buyurmaktadır.
“Elleriyle bir kitap yazıp sonra onu az
bir bedel karşılığında satmak için ‘Bu Allah’ın
katındandır’ diyenlere yazıklar olsun!” (Bakara: 79)
3- Bir kafirin camiye girmesine müsaade
edilmez. Çünkü o necistir (necasettir). Müslüman cünüp
(cenabetli) ise yani büyük abdesti yoksa veya Müslüman kadın
haiz ise camiye giremez. Camiye girebilenler ancak tahir
olanlarladır. Necis ve cünüp gibi bunlardan arınmış
kimseye tahir denilir. Rasulullah (SAV) bunu belirtmiştir.
Ayrıca Kuran Kerim bunu açıklamaktadır:
“Allah’a ortak koşanlar, kendilerinin
kafirliğine bizzat şahitlik ederlerken Allah’ın
mescitlerini imar edemezler.” (Tevbe: 17)
Kuran’ı tefsir edenler, mescitleri imar
etmenin manasının yalnız tesis etmek değil içine girip
doldurmak olduğunu belirttiler. Çünkü Arapça’da bir şeyi
imar etmek, ona canlandırmaktır. Buna göre kafirlerin hem
camiinin inşaat işine katılmaları hem de camiye girmeleri
yasaklanmıştır.
4- Sahte İncil’de Allah’a ortak
koşma konusu vardır. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu
yazılmaktadır. Oysa camiide Allah’a ortak koşmak kesinlikle
caiz değil ve bu hiç bir kimseye müsaade edilemez. Allah’u
Teala şöyle buyurmaktadır:
“Mescitler ancak Allah’ındır.
Öyleyse (orada) Allah’a ortak koşmayın.” (Cin: 18)
Her yerde Allah’a ortak koşmak küfürdür,
fakat bu ayette bilhassa camiilerde bunu yapmanın daha büyük
küfür olduğunu göstermektedir.
5- Kafirlerin ibadetlerine katılmak
küfürdür. Çünkü ibadetlerde, inancın gereği
yapılmaktadır. İnsanın yücelttiği ve kutsadığına
tapmaktır. Ekmeği tuzlayıp kafirlerle birlikte onların
ayinlerini yapmak, onların ibadetlerine katılmaktır. Şarapla
donatılmış masada Kuran’ı okumak, Kuran’a büyük bir
ihanet ve onunla büyük bir alay etmek ve hakarettir. Tamamen
haç altında Kuran’ı okumak gibi. Çünkü Kuran; içkiyi
içmeyi yasaklıyor ve günah işlenen yerde Müslümanların
oturmalarını da yasaklıyor. Maide Suresinde (90-91) İsrail
oğulları günah işleyenlerle oturdukları için
lanetlendiler.
Müslümanlardan bunu yapanların çoğu, bu
hakikatları idrak etmemektedirler. Onların amacı, Müslümanlar
için bazı faydalar sağlamaktır. Fakat Hıristiyanlar ve
Yahudiler; diyalog fikrini ortaya attıkları gibi bunun
neticelerinin de farkındadırlar. Nitekim hep öneri teklif
eden veya daha doğrusu tuzağı kuran onlardır. Kurulan
tuzakta ortaya bir yem koyarlar ve kuşlar kadar düşünebilenler
de bu yeme iştahlarını açarlar ve tuzağa düşerler.
Kafirlerin bu diyalogdan hedefleri belli
olmaya başlamıştır.!. Acı meyveleri ise sadece bunlar
değildir. Onun için hedefleri şöyle özetlenebilir:
1-) Hak olan İslam’ı batıl olan
dinlerin seviyelerine düşürmektir.
2-) Müslümanları imanlarından çıkartıp
küfre sokmaktır.
3-) Müslümanları bu kafirlere İslam
davetini yüklenmekten vazgeçirmek ve küfür akidelerini
çürütmek için yapılacak olan fikri çatışmaktan
alıkoymaktır.
4-) Hıristiyan ve Yahudileri kafir olma
damgasından kurtarıp müminler gibi mümin olarak görmeyi sağlamaktır.
Bu şekilde Müslümanlarla entegre edilir ki neticede
kafirlerdeki her şey kabul edilir ve sistemlerinden memnun
ederler.
5-) İslam Hilafet Devleti kurmak için
Müslümanların çalışmasını önlemek. Ayrıca bunun için
çalışanların karşısına Müslümanları çıkartmak.
Çünkü bu yapılan entegre neticesinde Müslümanlar küfür
toplumundan ve kafirlerden ayrılmak istemez hale gelirler.
Üstelik İslam yönetimi isteyenler; aşırı veya anarşist
olarak gösterilmeye başlarlar.
6-) Müslümanları cihad düşüncesinden
vazgeçirmek. Filistin’i Yahudilerden kurtarmak veya Hıristiyanların
değişik yerlerde işgal ettikleri toprakları kurtarmak için
cihada baş vurulmayı engellemek. Bu nedenle 1995 senesinde
Nisan ayında Yahudiler Güney Lübnan’a saldırıp yüzlerce
masum, yaşlı, çocuk ve kadın Müslüman’ı öldürürken
ve yarım milyon Müslüman’ı evlerinden çıkartırken
Almanya’nın Essen kentinde bir Sinagog’ta bazı Müslümanlar
Hıristiyan ve Yahudilerle diyalog kuruyorlardı.
Üstelik dinler arası diyalog hareketi, son
senelerde dünya çapında icra edilmektedir. Hem devletler
seviyesinde ve hem de kuruluşlar seviyesinde yapılmaktadır. Büyük
ve küçük devletler katılmakta, başkentlerinde ve değişik
şehirlerde düzenlenmektedir. İşte bunlar kafirlerin İslam’ı
yok etmek için yürüttükleri hamlelerden biri sayılır.
Sovyetler Birliği yıkıldıktan ve komünizm hayattan
çekildikten sonra İslam dünya çapında bir düşman olarak gösterilmeye
ve onun tehlikesinden söz edilmeye başlanınca ve Müslümanlar
Batı ve onun lideri olan Amerika’ya karşı çıkıp bunun düşmanlığını
fark edince ve İslam Devleti kurmak için faaliyetlerini hızlandırınca;
demokrasi, insan hakları, piyasa ekonomisi, çoğulculukla
beraber dinler arası diyalog fikri ve bu konularla ilgili
toplantılar tertiplenmeye başlanmıştır. Zira Müslümanlara
sadece komünizm bir düşman olarak takdim ediliyordu. Bu
şekilde cihatlarını onlara karşı yönlendiriyorlardı. Komünizm
tehlikesi yok olunca Müslümanlar kapitalist ve sömürgeci Batı
tehlikesini fark ettiler. Bu nedenle Batı ve lideri olan
Amerika’ya karşı mücadele etmeye başladılar. Bu mücadeleyi
bozmak için işte bu dinler arası diyalog düşüncesi ortaya
çıktı.
Yahudiler ve Hıristiyanlar, Müslümanların
müttefiki ve dostu olarak takdim etmeye başladılar. Daha
ziyade Müslümanların kardeşleri olarak gösterilmeye başlandı.
İddialarına göre bunların babası İbrahim (as.)’dır.
Kuran onları şöyle tekzip etmektedir:
İbrahim ne Yahudi ne Hıristiyan idi.
Yalnız tevhid akidesine dayalı Müslüman idi. (Ali imran 67)
“Ey iman edenler! Yahudileri dost
edinmeyin, onlar ancak birbirlerinin dostudur. Kim sizden onları
dost edinirse onlardan olur. Şüphesiz ki Allah zalim insanları
hidayete erdirmez. Kalpleri hasta olanların onları (Yahudileri
ve Hıristiyanları) dost edinmek için koştuklarını görürsün.
Bunlar şöyle demektedirler (bahane etmektedirler): Başımıza
bir kötülük gelmesin diye korkuyoruz (ondan dolayı onları
dost ediniyoruz). Umulur ki Allah fethi gerçekleştirir veya
kendi katından bir emir gelir. O zaman bunlar (kalpleri hasta
olanlar) pişman olacaklar.” (Maide: 51-52)
Üstelik Müslümanlar, kafirleri memnun
etmek için ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar kafirler
kendilerinden memnun kalmazlar. Allah’u Teala şöyle
buyurmaktadır:
“Yahudiler ve Hıristiyanlar kendi
milletlerine (dinlerine) uymazsan senden hiç memnun olmazlar.”
(Bakara: 120)
Son olarak; Müslümanların uyanmalarını
temenni ediyoruz ve bu diyalogdan vazgeçsinler. Hıristiyanlara
ve Yahudilere İslam’ı kabul ettirmeye yönelirler ve
Özellikle İslam’ın temel özellikleri olan Allah’ın
vahdaniyeti, Muhammed (SAV)’in peygamberliği ve Kuranı
Kerimin Allah’ın sözü olduğunu onlara inandırmaya çalışmalıdırlar.
Bunun için toplantılar düzenlesinler ve onlarla uzun ve derin
tartışma yapmalıdırlar. Tamamen Kuran’ın bizden istediği
ve Rasulullah (SAV)’in yaptığı gibi. Hep Yahudileri ve
Hıristiyanları imana çağırdı ve onlarla tartıştı. Asla
onlarla dinler arası diyalogu kurmamıştı.
|