Günümüz dünyasında özellikle de Türkiye’de son
dönemlerde “Temiz toplum” sloganları ve
kampanyaları çerçevesinde aşırı bir toplumsal kirlilikten
bahsedilmektedir. Artık kirliliğin saklanamayacak boyutlara
ulaşması ve uzun bir birikim süreci içinde barındıramıyor
olması, bu durumu hızla insanlığın gündemine taşımıştır.
Toplumsal kirliliği tanımlayabilmek için
önce toplumun ne olduğunu tanımlamamız gerekiyor. Toplum;
insan, fikir, duygu ve sistemden oluşan bir bütündür.
Hepimizin bildiği gibi insan, doğuştan temiz olan bir
varlıktır. Onun kirlenmesine, içinde yaşadığı topluma
hakim fikir, duygu ve sistemin bozuk oluşu neden olmaktadır.
Toplumsal kirlenmenin hat safhasına
ulaştığı günümüzde plelodleşme ve küreselleşme
çerçevesinde yeni bir dünya düzeninden bahsedilmektedir.
Yeni dünya düzenine temel olan fikri ve sistemsel yapı, aynı
zamanda toplumsal kirliliğe de neden olmaktadır. Yeni dünya
düzenine temel olan fikri ve sistemsel yapı, liberalizm
(kapitalizm) olarak tanımlanmalıdır. Liberalizm, ekonomik yöne
ağır basan bir sistem olmakla birlikte özgürlük fikrini de
içinde taşımaktadır. Zaten toplumsal kirliliğe neden olan
şey de liberalizmde temel olan özgürlük düşüncesidir.
Fikir, inanç, mülkiyet ve şahsi özgürlük adı altında dört
ana özgürlükten kaynaklanan liberalizme göre insan kendi
hayatıyla ilgili düzenlemelere ait kararlarda belirlenmiştir.
Şahsi özgürlük düşüncesine göre insan istediği gibi
yaşayış hakkına sahip olup bu konuda herhangi bir
sınırlama ile karşılaşmamaktadır. İşte kirlenme burada
başlamaktadır. Liberalist anlayışa göre insan davranışlarının
oluşmasına temel olacak şey de, hayattaki lezzet ve zevklere
maksimum düzeyde ulaşabilmektir. Yaşamın anlamı ve hedefi
bu olmuş ve bu hedefe ulaşmayı sağlayan her türlü yaklaşım
meşru sayılmaktadır. Örneğin; sömürgecilik, fuhuş,
kumar, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, uyuşturucu ticareti,
tekelleşme, kara para aklama operasyonları, G7 zirveleri, IMF,
Dünya Bankası gibi toplumsal ve uluslararası kirlenmeler
meşrutiyet kazanmaktadır.
Bütün bunlardan anlaşıldığı gibi,
kirlenmenin gerçek nedeni hayatla ilgili düzenleme konusunda
insanın özgür olmasıdır. Peygamberler de işte tam bu
noktada gönderilmektedir. İnsanlar ilahi kaynaklı hayat
anlayışını terk edip liberalizm gibi insan kaynaklı hayat
anlayışlarına yöneldiklerinde kirlenme ya da sapıklık
diyebileceğimiz şeylerle karşılaşmaktadırlar.
“Hak, Rabbinden gelendir. Rabbinden gelen
haktan sonra sapıklıktan başka ne vardır. O halde nasıl döndürülüyorsunuz?”
(Yunus: 32)
İnsanlık tarihi boyunca sapıklık ve
kirlenme, ilahi kaynaktan uzaklaşıldığında ortaya çıkmaktadır.
Günümüzde de insanlık ilahi kaynaktan uzaklaşmış, hayatla
ilgili düzenleme konusunda kendini yeterli görerek Rabbımızın
sapıklık olarak nitelediği demokrasi, laiklik, liberalizm,
sosyalizm, vs. sapıklığın ve kirlenmenin temelini oluşturan
hayat anlayışlarına yönelmişlerdir. Öyleyse toplumsal
kirliliği önlemenin yolu, bu tür insan kaynaklı
anlayışları terk ederek ilahi kaynaklı anlayışa dönmekten
geçmektedir.
“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri
yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki böylece (sapıklıktan
ve kirlenmeden) korunmuş olursunuz.” (Bakara: 21)
|