Boşluk sözcüğü, devletlerarası
siyasette kullanılan bir ıstılahtır. Bunun manası; çalışmaya
ve sebatlık göstermeye muktedir olmamaktır. Başka ifadeyle;
ortada bir güç var fakat bu güç layık ve uygun şekilde
ortaya çıkmadığı için bu durum olmaktadır. Boşluğun çeşitli
türleri vardır ki bunlar; siyasi boşluk, askeri boşluk ve
stratejik boşluktur.
Siyasi boşluk; devletin toplamında
istikrarsız ve uyumsuzluk içinde bulununca meydana gelir.
Orada devlet başkanı, diğer yerde başbakan ve öbür yerde
milletvekilleri vardır, fakat bunların fikirleri ve işleri
arasında uyum yoktur. Bu nedenle devlet işleri bir çizgide
yürümez ve değişik taraflara çekilmiş olur. Ayrıca belli
bir görüş ve belli bir iş üzerinde sebatlık bulunmaz.
Üstelik sarsıntılara karşı dayanmaz hale gelir. Bu durum
olunca siyasi boşluk doğar. Bu durumda sanki devlet yoktur. O
zaman devletin varlığı aranmaya başlanır. Yani devleti yürütecek
yöneticilerin aranması doğar ve bu zorunlu olur. Bu boşluğu
doldurmak için başka güçler öne geçmeye başlar. Bunlar
ise, ya dışarıya bağlı olmayan iç güç olur ya da dış güçler
veyahut dışarıdan destek alan iç güçler olur.
Askeri boşluk ise; devletin askeri gücü,
iç emniyeti korumak ve dışarıdan gelen saldırılara karşı
savunmak için yeterli olmayınca bu boşluk meydana gelir. Hem
iç isyan ve devrimlerden hem de dış saldırılardan kendini
himaye edemez hale gelir. Hem güçsüzlük ve hem de sebatsızlık
durumuna düşer. Bunun ise iki sebebi vardır: Birincisi;
devletin sahip olduğu silahın yetersiz olması veya silah
eğitimi kafi derecede gerçekleşmemesi veyahut lazım olan
askeri gücü donatmak için mal ve servetin yetersiz olmasıdır.
Böylece askeri boşluk doğar. O zaman, sanki askeri güç
bulunmamaktadır. Bu halde yabancı bir gücün memlekete saldırması
ihtimali ve işgal etmesinden doğan korku kalbe girer. Zira bu
güçler her zaman memlekete göz dikerler. Bu nedenle o
güçler o memlekette askeri boşluğu gürünce hemen onu işgal
etmeye kalkışır. Bu işgali engelleyen ise, ancak bu güçlere
rakip olan diğer güçlerdir. Bu diğer güçler saldırabilecek
güçlere karşı askeri boşluğa sahip olan memlekete yardım
eder. Bu yardım gelmezse o memleket işgale maruz kalır ve
onun askeri boşluğunu yabancı güçler doldurur.
İkinci sebep ise; ordu elemanları veya
komutanları arasında uyum bulunmamasından, harekete dayanıklılık
göstermemelerinden ve faaliyet yapmaya güçsüz olmalarından
kaynaklanır. Bu durumda yabancı güçler gelip ordunun bazı
mensuplarına veya bir gurubuna yardım eder ve onlara fikir
verir. Böylece askeri boşluk doldurulur. Fakat bu yabancı güç
indirek bu boşluğu doldurmuş olur. Bu şekilde boşluk
doldurulmazsa, birinci durumda olduğu gibi direk yabancı güçlerin
işgali gerçekleşir ve böylece boşluk doldurulmuş olur.
Özet olarak askeri boşluğun manası şöyledir:
Memlekette mevcut olan askeri güçlerin çalışma gücünü
yitirmiş olmaları ve sebata muktedir olmamalarıdır. Bunun
sebebi ise; ya ordu komutanları ve subaylar arasında uyum
bulunmaması, beraber çalışmamaları ve aralarında huzur
bulunmamasıdır. Ya da asayişi korumak ve savunma işlerini
üstlenmek için ellerinde maddi gücün bulunmamasıdır.
Stratejik boşluğa gelelim: Bu
boşluk, devletin iç emniyetine ve dışa yönelik selametine
karşı problemler ve zorluklardan kaynaklanır. Şöyle ki:
Memlekette silahlı ve silahsız maddi çatışmalara giren,
birbirine ters gelen akımların bulunması veya sürekli ve değişik
yerlerde bombaların patlaması gibi memleketin emniyetini ihlal
eden faaliyetlerin var olmasıdır, veyahut tüccarlar, iş
adamları, siyasetçiler ve yöneticilerin huzurunu kaçıran
şaibelerinin yayılmış olması veya halk arasında öyle
şaibeler yayılır ki sanki halk gücünü yitirmiş gibi
hallerin olmasıdır. Ya da dışarıdan ara sıra öyle saldırılar
gelir ki, memleketin işgalini hedef edinmez fakat memleketi
meşgul eder ve onun huzurunu kaçırır olmasıdır. İşte bu
durumlarda boşluk bulunur.
Böyle hallerde devlet, sanki mevcut değildir.
Bu halde istikrarı sağlayacak devlet aranmaya başlanır. Buna
göre zati güçleriyle istikrarı sağlamak için içeriden
yönetimi ele geçiren kişiler ortaya çıkarlar ya da dış güçler
tarafından desteklenen içerideki kişiler ortaya çıkıp bu
boşluğu doldururlar ve istikrarı sağlarlar.
Bu üç manayla boşluk, kesin ve çok etkili
bir silah olur. Büyük devletler, herhangi bir ülkeyi
kendilerine boyun eğdirmek ve ona egemen olmak isteyince, orada
bu tür boşlukları meydana getirir. Nitekim Osmanlı Devletini
yıpratan savaş değil, diğer güçlerin kendi ülkesinde bu
tür boşlukları meydana getirmek için gösterdikleri
faaliyetlerdir.
Fertler, Dünya Siyasetine Nasıl Tesir
Edebilecekleri ve Partilerin, Devletin Yönelişlerini Nasıl
Etkileyebilecekleri
Fertlerin dünya siyasetine nasıl tesir
edebilecekleri sorulabilir. Daha doğrusu, bir kaç yüzyıldan
beri sürüp halen rolü devam ede gelmişken, devletlerin bu
seyrine partilerin nasıl tesir edebilecekleri de sorulabilir.
Buna cevap ise; fertler ve partilerin, siyasi
işleri ve devletler arası siyaseti, akli zevklerini tatmin,
fikri safahata kavuşmak, öğrenme ve bilgilerini artırmaları
için yani siyasi kimse olabilmeleri için, dünyanın
siyasetini izlemelidirler.
Bir siyasi kimse en büyük dahi olsa, yine
de zihinsel zevki doyurmaya yönelmemelidir. Yine en derin düşünür
olsa bile, fikri safahatçılığa gitmemelidir. Daha doğrusu
siyasi kimse, siyaseti takip ederek devletlerarası durumu ve
vaziyeti anlamaya çalışmalıdır. Bunun akıllı veya mütefekkir
olduğundan değil siyasi kimse olduğundan siyaseti
izlemelidir.
Siyasi kimse olmanın manası, dünya işlerini
yürütmek için çalışmaktır. Başka ifadeyle;
devletlerarası siyasete tesir etmeye yönelik gayret sarf
etmektir. Bu, bir yandan böyledir. Öte yandan ise; kendisini
bir fert olarak tasavvur ederek çalışmaz. Ancak kendisini
ümmetten bir parça ve bir varlık olma vasfıyla, yani
devlette bir unsur sıfatıyla çalıştığını düşünür.
Kendisi, devletin siyasetiyle ilgili karar alan veya onu
yürütenlerden olmadığı zaman, kendisini karar alan ve yürütenlerden
olmaya tamah eder. Veyahut bunları hesaba çekenlerden olmak
için çalışır. Böylece karar alan ve yürütücülerden
olmayıp da bir fert olarak kalsa bile, devletlerarasında
tesirli olur. Ancak bu tür insan olursa o zaman tesir sahibi
olur. Zira devlet, bu tür kimseler ve benzerleriyle
devletlerarası siyaseti ve durumu etkileyebilir. Yine bu tür
kimseler, dünya siyaseti ve devletlerarası durumu etkilemek için
mensup oldukları devletleri hareket geçirirler. Bu şekilde
siyasi mefhumlar verir ve ondan hedef edinilen hususlar gerçekleşir.
Devlet, dünyada yürütülen siyasi işleri ve bilhassa büyük
devletler tarafından yürütülen işleri kavrayan kimseleri ve
siyasi olarak uyanık kişileri yetiştirerek, devletlerarası
siyaseti ve durumu etkiler.
Bundan dolayı devletlerarası siyaseti ve
durumuna tesir edebilmek için ilk atılacak adım, siyasi
mefhumları billurlaştırmaktır. Bunun ilk tuğlası ise;
siyasi işleri izlemek ve devletlerarası siyaseti anlamak için
fertleri harekete geçirmektir. Başka ifadeyle evrensel
siyasetinde siyasi kimseleri yetiştirmektir. Bunun akabinde,
devletlerarası siyasette ve durumda devletin tesiri tabii
olarak gerçekleşir. Böylece siyasi mefhumların zarureti ve
kıymet derecesi belli olur.
Şu var ki; bir devletin devletlerarasında söz
sahibi olabilmesinin diğer devletlerle alakasının
bulunmasına bağlı olduğu bilinmelidir. Şöyle ki: Bir
ferdin kendi toplumunda söz sahibi olabilmesi için diğer
fertlerle alakası bulunması gerekir. Toplumda ve insanlar
arasında onun makamı ancak bu alakalara ve insanlar
arasındaki tesirine göre olur. Aynı şekilde devletin
varlığı ancak diğer devletlerle ilişkilerinin bulunmasıyla
olur. Makamı da devletlerle ilişkilerine göre ve
devletlerarası alakalarda kendi tesirine göre yükselir veya
düşer.
|