Yolculukta namaz kısaltıldığı gibi öğle
namazı ile ikindi namazı beraber ve akşam namazı ile yatsı
namazı beraber cem edilir. Fakat ikindi namazı ile akşam
namazı beraber veya yatsı namazı ile sabah namazı beraber
veyahut da sabah namazı ile öğle namazı beraber cem
edilemezler. Bunun delili ise şudur:
İbni Ömer (ra) şunu rivayet etmiştir: “Rasulullah
(SAV) yolculuğa çıkmaya dair bir karar alırsa, akşamı
yatsıyla beraber cem ederdi.” (Buhari, Müslim)
Enes (ra) de şunu rivayet etmiştir: “Rasulullah
(SAV) öğleni ikindiyle beraber cem ediyordu.” (Buhari, Müslim,
Tirmizi ve diğerleri)
Rasulullah (SAV)’in sabahı öğleyle,
ikindiyi akşamla, yatsıyı da sabahla beraber cem ettiği hiç
rivayet edilmemiştir. İbadet ise tevkifidir (yani delilde geçtiği
gibi uygulanır). Eğer onunla ilgili delil geçmezse onun dışına
çıkılmaz. Öyleyse nass varid olmadığı için yukarıda
namazlarla ilgili geçen nassların dışında başka şekilde
namazlar cem edilmez.
Şu var ki; takdim ederek öğlen vaktinde öğlen
namazı ile ikinde namazı cem edilerek kılınabileceği gibi
ikindi vaktine de tehir edilerek bu iki namaz cem edilerek
kılınabilir. Yine aynı şekilde takdim ederek akşam vaktinde
akşam namazı ile yatsı namazı cem edilerek kılınabileceği
gibi yatsı vaktine de tehir edilerek bu iki namaz cem edilerek
kılınabilir. Buna göre her iki vakit grubunda birbirinin
vakitlerinde ya takdim ya tehir edilerek kılınır. Fakat eğer
birinci vakitte bulunulursa bu vakitte cem etmek daha efdaldır.
Yine; eğer yolculuğu devam ediyorsa o vaktin namazını öteki
vakte tehir ederek cem etmek daha efdaldır. Bunun delili ise
şudur: İbni Abbas (ra)’ın şu dediği rivayet edilmiştir:
“Rasulullah (SAV)’in namazını size göstereyim mi? Eğer
evdeyken güneş zeval ederse (göğün ortasından meyil
ederse) ikindiyi öğlen vaktine takdim eder (öne alır) ve öğlenle
beraber ikindiyi kılardı. Eğer güneş zeval etmeden önce
yola çıkmışsa öğleni ikindi vaktine tehir eder (sonraya
alır) ve ikindi vaktinde öğleni ikindiyle beraber kılardı.”
(Buhari, Müslim ve diğerleri)
Şu da var ki; birinci vakitte takdim ederek
cem etmek istendiği zaman, muhakkak birinci namazı kılmaya
başlamadan niyet edilmelidir. İkinci vakite tehir edilerek
namazlar cem edilecekse yine niyet edilmelidir.
(Öğlen vaktinde cem edilecekse, önce öğlen
namazı kılınır ve arkasından da ikindi namazı kılınır.
Eğer ikindi vaktine tehir edilerek cem edilecekse, yine önce
öğlen namazı kılınır ve hemen arkasından da ikindi
namazı kılınır. Aynı şekilde; akşam vaktinde cem
yapılacaksa, önce akşam namazı kılınır arkasından da
yatsı namazı kılınır. Eğer yatsı vaktine tehir edilerek
cem edilecekse, yine önce akşam namazı kılınır ve hemen
arkasından da yatsı namazı kılınır.)
Eğer kişi yolculuk esnasında cem yaparsa
ve ikindi vakti girmeden önce ikamet yerine varırsa bu
kıldığı namazları sahih olur.
Sahih hadislerde namazları cem etmek (bir
vakitte iki namazı arka arkaya kılma) sabittir. Enes (ra) şöyle
demiştir: “Rasulullah (SAV), güneş göğün ortasından
kaymadan (zevaldan) önce yolculuğu çıkınca, öğlen
namazını ikindi vaktine tehir eder ve varınca da iki namazı
cem ederdi. Zevaldan sonra yola çıkmışsa, öğlen vaktinde
kılıp bineğine binerdi.” (Buhari ve Müslim)
Yine Enes (ra) şöyle demiştir: “Rasulullah
(SAV), yolculuğu acele ederse, öğlen namazını ikinde
vaktine tehir ederdi. Akşam namazını da tehir edip yatsıyla
cem ederdi.” (Buhari ve Müslim)
Muaz b. Cebel (ra) şunu rivayet etmiştir: “Rasulullah
(SAV) Tebük Gazvesinde güneş zeval etmeden önce yolculuğa
devam ettirirse, öğlen namazını ikindi vaktine tehir ederdi.
Akşamda da aynı şeyi yapardı. Güneş batmadan önce yolculuğa
devam ederse, akşamı tehir edip yatsı namazıyla cem ederdi.
Güneş battıktan sonra yolculuğa devam edecekse yatsıyı
takdim edip akşamla cem ederdi.”
Bütün bu hadisler sahihtir. Böylelikle
bunlar; öğleni ikindiyle takdim veya tehir ederek, akşamı
yatsıyla takdim veya tehir ederek cem edilebileceğine cevaz
verir.
Bazıları diyorlar ki; “Allah (c.c) namaz
için vakitler tayin etti. Her vaktin başlangıcını ve sonunu
belirtti. Bundan dolayı namazın vakti girmeden
kılınamayacağı gibi vaktinden de tehir edilemez. Müslüman,
namazını vaktin dışına ertelerse veya öne alırsa günahkar
olur. Üstelik bu vakitler, mütevatir hadislerle sabittir.
Yolculukta namazları cem etmek, haberi ahad hadislerle
sabittir. Buna göre mütevatir hadisler terk edilip haberi ahad
hadislere gidilmez.”
Böyle söylenemez. Çünkü, yolculukta
namazları cem etmek, mütevatir hadisi terk etmek demek değildir.
Ancak bu, mütevatir hadise tahsis getirir. Haberi ahad hadisi,
hem mütevatir hadise tahsis getirdiği gibi Kuran’a da tahsis
getirir. Mütevatir hadislerle sabit olan namaz vakitleri
geneldir. Namazı vaktinden takdim etmek veya tehir etmek,
yolculuk durumlarıyla ilgili özel hükümdür. Namazları
vakitlerinde kılmayı yine de muhafaza etmek, mütevatir
hadislerle sabit olur. Ancak seferilik hali müstesna kılınır.
Bu şekilde takdim ederek veya tehir ederek namazları kılmak,
özel bir hal olur ve bu sahih hadislerle sabit olmaktadır.
Ancak namazları cem etmek, şu hallerde caiz
olur: Yolculuktan başka, Arafat dağı üzerinde durulunca ve
Müzdelife’de geceleyince ve yağmur günlerindedir.
Arafat ve Müzdelife’de cem etmekle ilgili
delil ise; Rasulullah (SAV) bu iki durumda namazları cem
ettiğindendir.
Yolculukla ilgili delil ise; yukarıda gösterilen
hadislerde geçtiği gibi “yolculuğa çıkınca” “yola
çıkmışsa” ve buna benzer çok hadisler buna delalet
etmektedir. İbni Abbas’ın rivayet ettiği bazı hadislerde;
“Rasulullah (SAV) yolculuğa çıktığı zaman öğleni
ikindiyle ve akşamı yatsıyla cem ederdi.”
“Rasulullah (SAV), yolculuğa çıkmak
istediğinde bineğine binmeden güneş zeval ederse, öğleni
ikindiyle cem ederdi (ve yola çıkardı). Eğer zevaldan önce
çıkmışsa, ikindi vaktinde öğleni ikindiyle cem ederdi.
Yine yola çıkmadan akşam olursa, evinde yatsıyı akşamla
cem ederdi. Eğer yola çıkmadan önce akşam olmamışsa,
yatsı vaktinde akşamı yatsıyla beraber cem edererk
kılardı.”
Buradaki yolculuk, şeriata göre itibar
edilen olaydır. Belli mesafeye gidilince bu yolculuk sayılır.
Bu konuyu ileride bahsedeceğiz...
Yağmurlu günde cem etmenin delili ise şöyledir:
Esrem, Ebu Seleme b. Abdurrahman’dan şunu rivayet etmiştir:
“Sünnette şu vardır ki, yağmurlu günde akşamla yatsı
cem ediliyordu.” Buradaki “sünnette” demesindeki
maksat, Rasulullah (SAV)’in sünneti kastedilmiştir. Böylece
bu bir hadis sayılır. Hişam b. Irva şöyle demiştir: “Osman
oğlu Eban’ın yağmurlu gecede akşamla yatsıyı cem
ettiğini gördüm. Onunla beraber Zübeyr’in oğlu Irva,
Abdurrahman’ın oğlu Ebu Seleme ve Abdurrahman oğlu Ebu
Bekir kılıyorlardı. Onların asrında hiç bir kimse onlara
itiraz etmiyordu. Böylece onların bu yaptıklarında icmanın
var olduğu gösterilmiştir.”
İbni Ömer’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Rasulullah (SAV), Medine’deyken yağmurlu günde öğleni
ikindiyle cem etmiştir.”
İbni Abbas şöyle demiştir: “Rasulullah
(SAV), Medine’deyken seksen yedi defa öğleni ikindiyle ve
akşamı yatsıyla cem etmiştir.” Eyyüb dedi ki; “Belki yağmurlu
gecelerde bunu yaptı?” Dedi ki; “Olabilir.” (Buhari)
Buradaki Eyyüb, Ebu Eyyüb EsSehistiyanı’dır.
Ebu Eyyüb EsSehistiyanı, Cabir b. Zeyd’e dedi ki: “Belki
yağmurlu gecelerde bunu yaptı” Cevap veren Cabir b. Zeyd
ise, “Olabilir” dedi.
Bu hadiste yağmurla ilgili olarak,
namazların cem etme ihtimalini Malik kabul etmiştir. Bütün
bu deliller, yağmurda namazları cem etme cevazına delalet
etmektedir. Yağmurdan maksat; yağmur kavramının
taşıdığı anlamdır. Şu rivayet edilmiştir: “Rasulullah
(SAV), yağmurda namazları cem edince, evi ile cami arasında
sayılmayacak kadar ufak bir mesafe vardı.”
Namazları cem etmek, camide caiz olduğu
gibi evde de caizdir. Namazı cem etmek için yağmur yağsın
veya yağmasın önemli olan yağmurlu bir günün olmasıdır.
Hadisler, namazları cem etme konusunu bir illete
bağlamamıştır. Tevkifi olarak (delile bağlı kalarak) o hüküm
alınır. Çünkü camide veya dışında cem etme hükmü
mutlaktır, kayıtlı değildir. Üstelik şu hadis rivayet
edilmiştir: “Rasulullah (SAV), camide namazları cem ettiği
gibi hanımlarının evlerinde de cem etmiştir.”
Hadislerde “yağmurlu günde” “yağmurda”
ve Ebu Eyyüb EsSehistiyanı’n gördüğü ihtimal “yağmurlu
gecede” gibilerinden kastedilen ise, durumun yağmurlu
olmasıdır. O anda namaz kılmaya başlanırken, yağmurun
yağması şart değildir. Çünkü namazları cem etmek için
kabul edilen mazeret ise, cem etmenin sebebidir. Bu mazeret
bulunursa, cem etmek caiz olur. Tıpkı yolculukta olduğu gibi.
Buna göre eğer yağmur durumu varsa mutlak şekilde namazları
cem etmek caizdir, ister maksat bulunsun isterse bulunmasın,
camide olsun ya da başka yerde olsun fark etmez.
Arafat, Müzdelife, yolculuk ve yağmur
durumları dışında namazları cem etmek mutlak bir şekilde
caiz değildir. Meşakkat bahanesiyle bunlar kıyas yapılamaz.
Çünkü illet yoktur. Yukarıda geçen hadislerde meşakkata
dayalı bir illet olması, nasslarda varid olmamıştır. Zira
illet olmaksızın kıyas yapılamaz. Üstelik ibadet, illetli
değildir ve onlara kıyas yapılamaz.
İbni Abbas’ın rivayet ettiği hadise
gelelim: “Nebi (SAV) Medine’deyken korku ve yağmur durumu
olmaksızın öğleni ikindiyle ve akşamı yatsıyla cem
etmiştir.”
Yine İbni Mesut’un rivayet ettiği bir
hadis vardır: “Rasulullah (SAV), öğleni ikindiyle ve
akşamı yatsıyla cem etmiştir.” Ona bundan söz edildi,
dedi ki: “Benim ümmetim sıkıntıya girmesin diye bunu
yapmıştım.”
Bu hadisler ve benzerleri, yolculuk ve
yağmur durumlarında geçmiş değildir. Onun için bu hadisler
dirayeten red edilir. Çünkü mütevatir hadislerle çelişmektedir.
Haberi ahad hadisleri, Kuran ve mütevatir hadisleriyle çelişirse,
haberi ahad hadisi terk edilir ve Kuran ve mütevatir olan
sünnetle amel edilir. Çünkü haberi ahad zannidir ve
mütevatir ise katidir. Ancak zanni olan delil kati delille bağdaştırıla
bilinirse, o zaman ikisiyle amel edilir.
Namazların vakitleri mütevatir hadislerle
sabit olmuştur. Bu nedenle bu vakitleri muhafaza etmek gerekir.
Onlarla çelişen haberi ahad bir hadis geçerse o red edilir.
Çünkü çelişki olunca mütevatir terk edilmez ve zanni
olanla amel edilmez.
Şu da denilemez: “Namazları cem etmek
caizdir. Ancak bu adet haline getirilmemeli ve ancak bir ihtiyaç
veya mazeret olursa cem etmek caiz olur.”
Böyle şey denilemez. Çünkü yağmur
ve yolculuk dışında cem etmenin cevazını veren hadisler,
kayıtsız ve mutlak şekilde geçmiştir. Eğer yolculukla veya
bir şeyle kayıtlı kılınsaydı, bu kayıtla amel edilirdi.
Fakat mutlak şekilde geçmiştir. O zaman kafamızdan ona bir
şey ekleyemeyiz. Mutlak delil ise, kendisiyle ilgili kayıt
gelmezse mutlak olarak kalır. Madem ki gösterdikleri haberi
ahad hadisleri mutlak şekilde geçti ve namaz vakitleriyle
ilgili mütevatir hadisler mutlak geçti; o zaman mutlak olan bu
haberi ahad hadisleri mutlak olan mütevatir hadislerle çelişir.
Bu nedenle bu red edilir. Bundan dolayı yolculuk ve yağmurla
ilgili hadisler mutlak değil tahsis edicidir.
Yolcu, yolculuğu devam ettikçe, zaman ne
kadar uzarsa uzasın namazları cem edebilir. Eğer bir yeri,
kendisi için bir ikamet yeri olarak tayin edip orada kalırsa,
artık o yolculuk meselesi biter ve artık cem edemez. Misal
olarak; Kudüs’ten çıkıp Riyad’a giderse ve orada çalışmak
için ikamet ederse, artık yolculuk meselesi bitmiş olur. Yine
İstanbul’dan çıkıp da Almanya’da çalışmak için
ikamet ederse artık seferilik hali bitmiş olur ve
namazlarını cem etmesi caiz olmaz. Fakat Riyad’ı veya
Almanya’yı ikamet yeri olarak tayin etmeyip sadece oralarda
bir takım işlerini (ticaret, ziyaret v.s) bitirmek için kaldığı
müddet uzasa dahi o zamanlarda namazlarını cem edebilir.
Çünkü orada çalışmak için ikamet etmeye niyeti yok.
(Yolculuk mesafesi ise dört Bured veya iki
gününü yürüyüşüdür. Fakihler bunu 81 km’le takdir
etmişlerdir. Bu mesafeye gitmeye niyet ederse, namazlarını
cem edebilir ve kısaltabilir.)
(Namazları cem etmekle ilgili hadislerin
hemen hemen hepsi Buhari ve Müslim’de geçmektedir.)
|