İBARETLERLE İLGİLİ KONU 

Ali Ragib

İKİ NAMAZI CEM ETMEK

 

Yolculukta namaz kısaltıldığı gibi öğle namazı ile ikindi namazı beraber ve akşam namazı ile yatsı namazı beraber cem edilir. Fakat ikindi namazı ile akşam namazı beraber veya yatsı namazı ile sabah namazı beraber veyahut da sabah namazı ile öğle namazı beraber cem edilemezler. Bunun delili ise şudur:

İbni Ömer (ra) şunu rivayet etmiştir: “Rasulullah (SAV) yolculuğa çıkmaya dair bir karar alırsa, akşamı yatsıyla beraber cem ederdi.” (Buhari, Müslim)

Enes (ra) de şunu rivayet etmiştir: “Rasulullah (SAV) öğleni ikindiyle beraber cem ediyordu.” (Buhari, Müslim, Tirmizi ve diğerleri)

Rasulullah (SAV)’in sabahı öğleyle, ikindiyi akşamla, yatsıyı da sabahla beraber cem ettiği hiç rivayet edilmemiştir. İbadet ise tevkifidir (yani delilde geçtiği gibi uygulanır). Eğer onunla ilgili delil geçmezse onun dışına çıkılmaz. Öyleyse nass varid olmadığı için yukarıda namazlarla ilgili geçen nassların dışında başka şekilde namazlar cem edilmez.

Şu var ki; takdim ederek öğlen vaktinde öğlen namazı ile ikinde namazı cem edilerek kılınabileceği gibi ikindi vaktine de tehir edilerek bu iki namaz cem edilerek kılınabilir. Yine aynı şekilde takdim ederek akşam vaktinde akşam namazı ile yatsı namazı cem edilerek kılınabileceği gibi yatsı vaktine de tehir edilerek bu iki namaz cem edilerek kılınabilir. Buna göre her iki vakit grubunda birbirinin vakitlerinde ya takdim ya tehir edilerek kılınır. Fakat eğer birinci vakitte bulunulursa bu vakitte cem etmek daha efdaldır. Yine; eğer yolculuğu devam ediyorsa o vaktin namazını öteki vakte tehir ederek cem etmek daha efdaldır. Bunun delili ise şudur: İbni Abbas (ra)’ın şu dediği rivayet edilmiştir: “Rasulullah (SAV)’in namazını size göstereyim mi? Eğer evdeyken güneş zeval ederse (göğün ortasından meyil ederse) ikindiyi öğlen vaktine takdim eder (öne alır) ve öğlenle beraber ikindiyi kılardı. Eğer güneş zeval etmeden önce yola çıkmışsa öğleni ikindi vaktine tehir eder (sonraya alır) ve ikindi vaktinde öğleni ikindiyle beraber kılardı.” (Buhari, Müslim ve diğerleri)

Şu da var ki; birinci vakitte takdim ederek cem etmek istendiği zaman, muhakkak birinci namazı kılmaya başlamadan niyet edilmelidir. İkinci vakite tehir edilerek namazlar cem edilecekse yine niyet edilmelidir.

(Öğlen vaktinde cem edilecekse, önce öğlen namazı kılınır ve arkasından da ikindi namazı kılınır. Eğer ikindi vaktine tehir edilerek cem edilecekse, yine önce öğlen namazı kılınır ve hemen arkasından da ikindi namazı kılınır. Aynı şekilde; akşam vaktinde cem yapılacaksa, önce akşam namazı kılınır arkasından da yatsı namazı kılınır. Eğer yatsı vaktine tehir edilerek cem edilecekse, yine önce akşam namazı kılınır ve hemen arkasından da yatsı namazı kılınır.)

Eğer kişi yolculuk esnasında cem yaparsa ve ikindi vakti girmeden önce ikamet yerine varırsa bu kıldığı namazları sahih olur.

Sahih hadislerde namazları cem etmek (bir vakitte iki namazı arka arkaya kılma) sabittir. Enes (ra) şöyle demiştir: “Rasulullah (SAV), güneş göğün ortasından kaymadan (zevaldan) önce yolculuğu çıkınca, öğlen namazını ikindi vaktine tehir eder ve varınca da iki namazı cem ederdi. Zevaldan sonra yola çıkmışsa, öğlen vaktinde kılıp bineğine binerdi.” (Buhari ve Müslim)

Yine Enes (ra) şöyle demiştir: “Rasulullah (SAV), yolculuğu acele ederse, öğlen namazını ikinde vaktine tehir ederdi. Akşam namazını da tehir edip yatsıyla cem ederdi.” (Buhari ve Müslim)

Muaz b. Cebel (ra) şunu rivayet etmiştir: “Rasulullah (SAV) Tebük Gazvesinde güneş zeval etmeden önce yolculuğa devam ettirirse, öğlen namazını ikindi vaktine tehir ederdi. Akşamda da aynı şeyi yapardı. Güneş batmadan önce yolculuğa devam ederse, akşamı tehir edip yatsı namazıyla cem ederdi. Güneş battıktan sonra yolculuğa devam edecekse yatsıyı takdim edip akşamla cem ederdi.”

Bütün bu hadisler sahihtir. Böylelikle bunlar; öğleni ikindiyle takdim veya tehir ederek, akşamı yatsıyla takdim veya tehir ederek cem edilebileceğine cevaz verir.

Bazıları diyorlar ki; “Allah (c.c) namaz için vakitler tayin etti. Her vaktin başlangıcını ve sonunu belirtti. Bundan dolayı namazın vakti girmeden kılınamayacağı gibi vaktinden de tehir edilemez. Müslüman, namazını vaktin dışına ertelerse veya öne alırsa günahkar olur. Üstelik bu vakitler, mütevatir hadislerle sabittir. Yolculukta namazları cem etmek, haberi ahad hadislerle sabittir. Buna göre mütevatir hadisler terk edilip haberi ahad hadislere gidilmez.”

Böyle söylenemez. Çünkü, yolculukta namazları cem etmek, mütevatir hadisi terk etmek demek değildir. Ancak bu, mütevatir hadise tahsis getirir. Haberi ahad hadisi, hem mütevatir hadise tahsis getirdiği gibi Kuran’a da tahsis getirir. Mütevatir hadislerle sabit olan namaz vakitleri geneldir. Namazı vaktinden takdim etmek veya tehir etmek, yolculuk durumlarıyla ilgili özel hükümdür. Namazları vakitlerinde kılmayı yine de muhafaza etmek, mütevatir hadislerle sabit olur. Ancak seferilik hali müstesna kılınır. Bu şekilde takdim ederek veya tehir ederek namazları kılmak, özel bir hal olur ve bu sahih hadislerle sabit olmaktadır.

Ancak namazları cem etmek, şu hallerde caiz olur: Yolculuktan başka, Arafat dağı üzerinde durulunca ve Müzdelife’de geceleyince ve yağmur günlerindedir.

Arafat ve Müzdelife’de cem etmekle ilgili delil ise; Rasulullah (SAV) bu iki durumda namazları cem ettiğindendir.

Yolculukla ilgili delil ise; yukarıda gösterilen hadislerde geçtiği gibi “yolculuğa çıkınca” “yola çıkmışsa” ve buna benzer çok hadisler buna delalet etmektedir. İbni Abbas’ın rivayet ettiği bazı hadislerde; “Rasulullah (SAV) yolculuğa çıktığı zaman öğleni ikindiyle ve akşamı yatsıyla cem ederdi.”

“Rasulullah (SAV), yolculuğa çıkmak istediğinde bineğine binmeden güneş zeval ederse, öğleni ikindiyle cem ederdi (ve yola çıkardı). Eğer zevaldan önce çıkmışsa, ikindi vaktinde öğleni ikindiyle cem ederdi. Yine yola çıkmadan akşam olursa, evinde yatsıyı akşamla cem ederdi. Eğer yola çıkmadan önce akşam olmamışsa, yatsı vaktinde akşamı yatsıyla beraber cem edererk kılardı.”

Buradaki yolculuk, şeriata göre itibar edilen olaydır. Belli mesafeye gidilince bu yolculuk sayılır. Bu konuyu ileride bahsedeceğiz...

Yağmurlu günde cem etmenin delili ise şöyledir: Esrem, Ebu Seleme b. Abdurrahman’dan şunu rivayet etmiştir: “Sünnette şu vardır ki, yağmurlu günde akşamla yatsı cem ediliyordu.” Buradaki “sünnette” demesindeki maksat, Rasulullah (SAV)’in sünneti kastedilmiştir. Böylece bu bir hadis sayılır. Hişam b. Irva şöyle demiştir: “Osman oğlu Eban’ın yağmurlu gecede akşamla yatsıyı cem ettiğini gördüm. Onunla beraber Zübeyr’in oğlu Irva, Abdurrahman’ın oğlu Ebu Seleme ve Abdurrahman oğlu Ebu Bekir kılıyorlardı. Onların asrında hiç bir kimse onlara itiraz etmiyordu. Böylece onların bu yaptıklarında icmanın var olduğu gösterilmiştir.”

İbni Ömer’den şöyle rivayet edilmiştir: “Rasulullah (SAV), Medine’deyken yağmurlu günde öğleni ikindiyle cem etmiştir.”

İbni Abbas şöyle demiştir: “Rasulullah (SAV), Medine’deyken seksen yedi defa öğleni ikindiyle ve akşamı yatsıyla cem etmiştir.” Eyyüb dedi ki; “Belki yağmurlu gecelerde bunu yaptı?” Dedi ki; “Olabilir.” (Buhari)

Buradaki Eyyüb, Ebu Eyyüb EsSehistiyanı’dır. Ebu Eyyüb EsSehistiyanı, Cabir b. Zeyd’e dedi ki: “Belki yağmurlu gecelerde bunu yaptı” Cevap veren Cabir b. Zeyd ise, “Olabilir” dedi.

Bu hadiste yağmurla ilgili olarak, namazların cem etme ihtimalini Malik kabul etmiştir. Bütün bu deliller, yağmurda namazları cem etme cevazına delalet etmektedir. Yağmurdan maksat; yağmur kavramının taşıdığı anlamdır. Şu rivayet edilmiştir: “Rasulullah (SAV), yağmurda namazları cem edince, evi ile cami arasında sayılmayacak kadar ufak bir mesafe vardı.”

Namazları cem etmek, camide caiz olduğu gibi evde de caizdir. Namazı cem etmek için yağmur yağsın veya yağmasın önemli olan yağmurlu bir günün olmasıdır. Hadisler, namazları cem etme konusunu bir illete bağlamamıştır. Tevkifi olarak (delile bağlı kalarak) o hüküm alınır. Çünkü camide veya dışında cem etme hükmü mutlaktır, kayıtlı değildir. Üstelik şu hadis rivayet edilmiştir: “Rasulullah (SAV), camide namazları cem ettiği gibi hanımlarının evlerinde de cem etmiştir.”

Hadislerde “yağmurlu günde” “yağmurda” ve Ebu Eyyüb EsSehistiyanı’n gördüğü ihtimal “yağmurlu gecede” gibilerinden kastedilen ise, durumun yağmurlu olmasıdır. O anda namaz kılmaya başlanırken, yağmurun yağması şart değildir. Çünkü namazları cem etmek için kabul edilen mazeret ise, cem etmenin sebebidir. Bu mazeret bulunursa, cem etmek caiz olur. Tıpkı yolculukta olduğu gibi. Buna göre eğer yağmur durumu varsa mutlak şekilde namazları cem etmek caizdir, ister maksat bulunsun isterse bulunmasın, camide olsun ya da başka yerde olsun fark etmez.

Arafat, Müzdelife, yolculuk ve yağmur durumları dışında namazları cem etmek mutlak bir şekilde caiz değildir. Meşakkat bahanesiyle bunlar kıyas yapılamaz. Çünkü illet yoktur. Yukarıda geçen hadislerde meşakkata dayalı bir illet olması, nasslarda varid olmamıştır. Zira illet olmaksızın kıyas yapılamaz. Üstelik ibadet, illetli değildir ve onlara kıyas yapılamaz.

İbni Abbas’ın rivayet ettiği hadise gelelim: “Nebi (SAV) Medine’deyken korku ve yağmur durumu olmaksızın öğleni ikindiyle ve akşamı yatsıyla cem etmiştir.”

Yine İbni Mesut’un rivayet ettiği bir hadis vardır: “Rasulullah (SAV), öğleni ikindiyle ve akşamı yatsıyla cem etmiştir.” Ona bundan söz edildi, dedi ki: “Benim ümmetim sıkıntıya girmesin diye bunu yapmıştım.”

Bu hadisler ve benzerleri, yolculuk ve yağmur durumlarında geçmiş değildir. Onun için bu hadisler dirayeten red edilir. Çünkü mütevatir hadislerle çelişmektedir. Haberi ahad hadisleri, Kuran ve mütevatir hadisleriyle çelişirse, haberi ahad hadisi terk edilir ve Kuran ve mütevatir olan sünnetle amel edilir. Çünkü haberi ahad zannidir ve mütevatir ise katidir. Ancak zanni olan delil kati delille bağdaştırıla bilinirse, o zaman ikisiyle amel edilir.

Namazların vakitleri mütevatir hadislerle sabit olmuştur. Bu nedenle bu vakitleri muhafaza etmek gerekir. Onlarla çelişen haberi ahad bir hadis geçerse o red edilir. Çünkü çelişki olunca mütevatir terk edilmez ve zanni olanla amel edilmez.

Şu da denilemez: “Namazları cem etmek caizdir. Ancak bu adet haline getirilmemeli ve ancak bir ihtiyaç veya mazeret olursa cem etmek caiz olur.”

Böyle şey denilemez. Çünkü yağmur ve yolculuk dışında cem etmenin cevazını veren hadisler, kayıtsız ve mutlak şekilde geçmiştir. Eğer yolculukla veya bir şeyle kayıtlı kılınsaydı, bu kayıtla amel edilirdi. Fakat mutlak şekilde geçmiştir. O zaman kafamızdan ona bir şey ekleyemeyiz. Mutlak delil ise, kendisiyle ilgili kayıt gelmezse mutlak olarak kalır. Madem ki gösterdikleri haberi ahad hadisleri mutlak şekilde geçti ve namaz vakitleriyle ilgili mütevatir hadisler mutlak geçti; o zaman mutlak olan bu haberi ahad hadisleri mutlak olan mütevatir hadislerle çelişir. Bu nedenle bu red edilir. Bundan dolayı yolculuk ve yağmurla ilgili hadisler mutlak değil tahsis edicidir.

Yolcu, yolculuğu devam ettikçe, zaman ne kadar uzarsa uzasın namazları cem edebilir. Eğer bir yeri, kendisi için bir ikamet yeri olarak tayin edip orada kalırsa, artık o yolculuk meselesi biter ve artık cem edemez. Misal olarak; Kudüs’ten çıkıp Riyad’a giderse ve orada çalışmak için ikamet ederse, artık yolculuk meselesi bitmiş olur. Yine İstanbul’dan çıkıp da Almanya’da çalışmak için ikamet ederse artık seferilik hali bitmiş olur ve namazlarını cem etmesi caiz olmaz. Fakat Riyad’ı veya Almanya’yı ikamet yeri olarak tayin etmeyip sadece oralarda bir takım işlerini (ticaret, ziyaret v.s) bitirmek için kaldığı müddet uzasa dahi o zamanlarda namazlarını cem edebilir. Çünkü orada çalışmak için ikamet etmeye niyeti yok.

(Yolculuk mesafesi ise dört Bured veya iki gününü yürüyüşüdür. Fakihler bunu 81 km’le takdir etmişlerdir. Bu mesafeye gitmeye niyet ederse, namazlarını cem edebilir ve kısaltabilir.)

(Namazları cem etmekle ilgili hadislerin hemen hemen hepsi Buhari ve Müslim’de geçmektedir.)

 

Sayı 95...1417-RAMAZAN...1997-OCAK...Yıl-08

Sayfayı Birine Gönder