Ebu Bekir (r.a) Halife olarak biat edilir
edilmez ümmete şöyle seslendi:
“Ey insanlar! Ben ancak sizden biriyim.
Sizin en hayırlınız olmadığım halde sizin yönetiminiz
bana verilmiştir. Eğer güzel davranışta bulunursam bana
yardımcı olunuz. Eğer kötü davranışta bulunursam beni düzeltiniz.
Doğruluk bir emanettir. Yalan ise bir ihanettir. Sizden zayıf
olan, Allah’ın izniyle onun hakkını alıp onu
rahatlatıncaya kadar benim nezdimde güçlüdür. Sizden
güçlü olan, kendisinden Allah’ın izniyle zayıfın
hakkını verinceye kadar benim nezdimde zayıftır. Allah
uğrunda cihadı terk eden bir toplum üzerine, Allah zilleti kısmet
eder. Hangi toplumda fuhuş yayılırsa Allah onları belâlara
boğar. Allah ve Resulüne itaat ettiğim müddetçe bana itaat
ediniz. Allah ve Resulüne karşı gelirsem, sizin üzerinizde
itaat yoktur. Namazınıza kalkın, Allah sizi rahmete
kavuştursun.”
1- Ebu Bekir; Müslümanların
halifesi ve başkanı, Allah ve Resulü tarafından övülen kişi
olduğu halde, kendisini sıradan birisi sayıp hiç birisinden
daha üstün saymamaktadır. Pek çok mütevazı biridir. Bu
nedenle yaşlı kadın komşularının koyunlarını
sağıyordu. Halife olduktan sonra bu işini devam ettirdi.
Kendi serveti veya çocukları ve akrabasının servetlerini
artırmaya ve lüks ve rahat yaşamaya hiç çalışmadı. Gece
gündüz Müslümanların işlerini ve sorunlarını düşünüp
çözüyordu. Dünyada İslâm’ı yayıp fetihleri gerçekleştirmek
için cihada gidecek orduları hazırlıyor ve planlar
çiziyordu.
2- Muhasebe ve düzeltmeyi talep
ediyor. Güzel davranırsa Müslümanların yardımını
istiyor. Kötülük yaparsa, Müslümanların kendisini düzeltmesini
de istiyor. Kendisi için dokunulmazlık yoktur. Meclis onu
himaye etmez. Partisi ve diğer ortak partileri yine onu
korumaz. Yüce divana verilmesi için mecliste onaylama yoktu. Kısacası
bozuk olan demokrasi yok, İslâm vardı. Gerekirse halife hemen
mahkemeye verilir ve kabul edilirse azledilirdi.
3- Doğruluğun bir emanet ve
yalanın bir hainlik olduğunu belirtiyordu. Çünkü İslâm’daki
politika, yalan söylemek değil doğru söylemektir. Batıl
olan laik politikada, yalan söylemek onun temelidir.
4- Zayıf olanın yanında durup,
hakkını kendisi elde edinceye kadar onun kuvvetli olduğunu
sayar. Kuvvetli olanın ise zayıf olduğunu sayarak ondan
hakkı olan hakkını alıncaya kadar onunla savaşır. Çünkü
var olan demokratik sistemlerde yöneticiler, hep güçlü olan
kapitalistler yanında olurlar. Çünkü onların desteği ile
iktidara gelirler ve iktidarlarına devam ederler. Zayıf
olanlar ise demokratik sistemlerde hep ezilmeye mahkumdurlar.
Fakat İslâm rejimi olan Hilâfet devletinde halife,
kapitalistlerin desteğiyle iktidara gelemez, Müslümanların
rızası ile gelir. Ve ilk işi zayıf olanlara yardım
etmektir. Hak ve hukuku yerine getirip tam adaleti sağlar.
5- Cihadın önemi üzerine
duruluyor. Cihanda sulh demez. Cihanda cihad vardır diyor. Bu
nedenle en büyük devlet, Rumların ve Perslerin devletlerine
boyun eğmedi, onlarla işbirliği yapmadı. Onların zalim ve küfür
rejimlerini yıkıp Allah’ın adalet Dini olan İslâm’ı
tesis etmek için cihadı ilân edip de orduları onları doğru
yolladı. Bu sebeple Müslümanlar izzetli oldular. Şimdiki Türkiye’ye
bakın, ne kadar zelil durumdadır.!. Cihadı terk etti,
Amerika, Avrupa ve İsrail’le işbirliği yapmak için yalvarıyor.
6- Fuhuş bir toplumda yayılırsa bu
toplumun başına belâlar getireceğine ve sıkıntılar
getireceğine dair hakikati belirtiyor. Atatürk’ün temel
hürriyetlere dayandırıp kurduğu cumhuriyetin eserlerine
bakın.!. Fuhuş yapan genel evler, ancak devlet buralarda
fahişelerin sayısını bilir. Bir kısmını çalıştıran
kadın, vergi rekortmeni ilân edilmiştir. Ayrıca otellerde,
diskoteklerde, parklarda ve sokaklarda bile fahişeler yaygın.
Bir milletvekilinin dediğine göre; Türkiye’de fahişelerin
sayısı iki milyon kadındır.
7- Yöneticilere itaat, ancak onların
Allah ve Resulüne itaate bağlıdır. Yöneticiler, Allah’ın
kitabı ve Rasulullah (SAV) Sünnetini uygularsa onlara itaat
edilir. Bunları uygulamazsa onlara itaat edilmez. Küfür
anayasası ve kanunları uygulayan şimdiki yöneticilere
kesinlikle itaat edilemez.
8- Yönetici, yönetici namaz kılsın,
kılmaz istemeyen kılmasın diyemez. Bilâkis namaz kılmayı
emreder, zorlar ve kılmayana ceza verir. Diğer farzları da
emreder. Çünkü o zaman o toplum Allah’ın rahmetine
kavuşur, belâlar ve sıkıntılardan kurtulur.
İşte İslâm’ın yetiştirdiği devlet
adamı böyledir. Diğer halifeler aynı yolda devam ettiler.
Kusur gösteren halifelere karşı savaş ilân edilmiştir.
Sahte devlet adamları değiller. Atatürk, İnönü, Bayar,
Demirel, Ecevit, Çiller, Erbakan, vs.. değildirler...
|