HİLAFET'İN SÖZÜ

 

İSLAM, DENEME TAHTASI MI?!

Bazı insanlar; İslâm’ı hareketleri birer tecrübeler olarak görürler. Bu nedenle “Herkes yolunda devam etsin, ona itiraz edilmesin, herkes yolunu denesin vs.” gibi sözler söylerler. RP mensuplarının bir kısmı, konuşmalardan eziklik hissederek şöyle demektedir: “Bu bir tecrübe, bunu deneyelim, bakalım nereye varacağız.!.” Fakat 27 sene küfre ve güçlerine uyduktan, iktidara da geldikten ve buna geleli 8-9 ayı geçtikten sonra, askerlerin tehdidi ve onların her dediğine boyun eğildikten, geçmişte atılan bütün sloganları yırtıp attıktan, Amerika ve İsrail’in arzularına icabet ettikten sonra daha, “Bunu deneyelim” mi diyorsunuz?!..

Hayır .. İslâm deneme tahtası değildir. Ona davet bir deneme için değildir. Bu bir şerî emirdir. Ve şeriat da onun ahkâmını göstermiştir. Tamamen diğer emirler gibi .. Namaz kılmak bir emirdir. Namazı kılmak metodu da şerî ahkâmla sabit olunup değişmez. Her gün insan, namaz kılmak için bir yol deneyemez. Bir gün şöyle kılayım, başka bir gün de başka bir şekilde kılayım diye hiç bir zaman diyemez ve düşünemez. Hac da bir şerî emirdir. Her sene Müslümanlar, hac keyfiyetini değiştiremezler. Oruç da aynı şekilde, onu tutma yolu değişmez. Ve bütün diğer farzlar da aynı durumdadır.

Hıristiyanlar ise her şeyi değiştirdiler ve değiştirmektedirler. Allah’ın dinindeki namazda rüku ve sücut vardı Meryem mihrapta durup namaz kılıyordu. İsa (A.S), namaz kılarken rüku ve sücut yapıyordu. Fakat onların namazlarına bakın nasıl değişti. Oruç da bize farz kılındığı gibi eski peygamberlerin ümmetlerine de farz kılınmıştı. Dinlerini değiştirenler, sadece hayvansal şeylerden kaçınırlar. İşte buna benzer çok örnekler vardır. Hatta İslâm’a mensup olduklarını iddia edenler bile ibadetlerini değiştirmeye başladılar. Sadece Muharrem ayının on gününü tutanlar bulunmakta. Müzik çalarak ibadet yaparlar ve buna benzer hususlar vardır.

İslâm’a davet etme metodunu değiştirenler çıktı. Hıristiyanların misyonerlik hareketlerine benzer davet yapanlar var. Ki bunlar sırf nasihat eder veya sırf vaaz ederler ..

Bazıları da sırf fertlerle uğraşırlar, toplumu ve devleti değiştirmekle uğraşmazlar. Fertlerin değişmesiyle toplumu ve devleti değiştireceklerini zannederler. Çünkü kapitalist ideolojisinin topluma bakışından etkilendiler. Bu bakış; toplumun, birer fertlerden oluştuğunu göstermektedir. Bu nedenle fertleri saymakla uğraşırlar veya nefisleriyle mücadele, cihadı nefis diye bir şeyle uğraşırlar. Toplumu ve devleti etkileyip etkilemediğini düşünmezler. Oysa İslâm’ın topluma bakışı şöyledir: İnsanlara hakim olan fikirler, duygular ve nizamlardan ibarettir.

Bazıları ise, camileri tesis etmekle meşgul olurlar veya okul ve benzerlerini kurmayı İslâm’a davet olarak sayıyorlar.

Yine bazıları demokratik yolu takip edip, küfür kurallarına uyarlar. Bunun bir tecrübe olduğunu iddia ederler. Bu başarılı olmayınca başka yolu deneyeceklerini söylemektedirler.

İslâm’a davet, Allah’ın emri olduğu için onun sabit ve değişmeyen yolu vardır. Namaz, hac, oruç ve diğer farzlar gibidir. Allah’u Tealâ, Resulüne bu metodu vahyetmiştir. Kur’an’da ana hatlarıyla belirgin şekilde göstermiştir. Sünnet’te ve ona bağlı olan Rasul (SAV)’in siyerinde detaylıca beyan edilmiştir. Rasulullah (SAV) ve sahabeleri (r.a) bunu bilfiil uygulamışlardır. Bu nedenle Allah’u Tealâ, Rasul’ün insanlara şöyle seslenmesini talep etmiştir:

“De ki (ya Muhammed), yolum budur, (bununla) ben ve benimle beraber basiretle (tam idrak ve kavrayışla) Allah’a davet ediyorum. Allah, her şeyden münezzehtir ve ben müşriklerden değilim.” (Yusuf: 108)

Ben müşriklerden değilim demesiyle, Allah’ın emri dışında başka emre uymadığını belirtmektedir. Çünkü başka metoda uyarsa müşrik olur. Zira Allah’ın emrini terk edip başkaların emirlerine veya heba ve heveslerine ve çıkarlarını düşünerek uymuş olur. Allah’ı tenzih eden kimse, sadece Allah’ın emrine uyar. Çünkü yaratıcı olduğu gibi emir sahibidir.

“Yalnız yaratıcı O’ dur. Yalnız emir sahibi O’ dur.” (A’raf: 54)

Bu nedenle İslâm, deneme tahtası değildir. Ona davet, bir tecrübe değildir. Ve İslâmî hareketler birer tecrübe olamazlar. Allah’ın, Rasulüne vahyettiği metoda uyan hareket İslâmî’dir. Tersine hareket eden İslâm’ı kabul edemez.

Şu var ki; bazı İslâmî hareketler bu metottan tam şapmış değil, sadece eksik şekilde hareket ediyor. İslâm’ın tüm ahkâmına davet etmezler. Yalnız imana veya yalnız ibadete veya yalnız ahlâka davet ederler. Devletle, toplumla ve hayatla ilgili İslâm nizamları, yönetim, iktisat, içtima, öğretim, yargı gibi nizamlara ve ceza kanunlarına davet etmezler. Veyahut küfür ve zulüm rejimlerine karşı mücadele yapmazlar. Ezilecekleri veya zarar görecekleri için bu mücadeleyi başlatmak istemezler. Bu nedenle bunların hareketleri noksan olup istenilen farzı yerine getirmiş sayılmaz. Çünkü metot, tam şekilde izlenmeli ve eksiklik görünürse, onu telafi edip mücadelesini sürdürecektir. Bunlar birer tecrübe değildir. Ya eksik yapılmıştır ya da yanlış hareket edilmiş olur. Ama metodu tam terk edip demokratik yolu izlerse, buna sapılmış denilir. Çünkü İslâm dışında ve İslâm’ın kabul etmediği başka metodu izlemiş olur.

İslâm’a daveti, bir tecrübe sayanların düşünceleri pek çok tehlikelidir. Bunlar, bilmeyerek İslâm’a büyük zarar getirirler, Müslümanları karıştırırlar ve İslâm Devleti’nin kurulmasına engel olurlar.

Bu sebeple İslâm’ı sevip ona davet etmek isteyen kimseler, İslâm metodunu Kur’an ve Sünnet’ten derince düşünerek bulsunlar. Çünkü Allah’u Tealâ şeriatı vahyettiği gibi metodunu da vahyetti. Şöyle buyurmaktadır:

“Her peygamberin ümmetine bir şeriat ve metod kıldık.” (Maide: 48)

Sayı 97...1417-ZİLKADE...1997-MART...Yıl-9

Sayfayı Birine Gönder