GENÇLİĞİN KALEMİNDEN

İKTİSADİ PROBLEM NEDİR? İSLAM AÇISINDAN ÇÖZÜMÜ NEDİR?

Mustafa Saik

Günümüzde insanları en çok ilgilendiren konulardan birisi de, şüphesiz içerisinde bulundukları iktisadî problemdir. Çünkü insanlar, mutluluğu maddî lezzetlerde aramaktadırlar. Bu insanlara dünyayı fitnesiyle boğan kapitalist ideolojisinin verdiği hayata bakıştan kaynaklanmaktadır. Bu bakış, ona akidesinden gelmektedir. Çünkü akidesi yaratıcıyı hayata karıştırmaz.

Şu anda dünyaya hakim olan ideoloji kapitalizmdir. Onun fitnesi bütün insanlara bulaşmıştır. Özellikle içerisinde yaşamakta olduğumuz ülke de bu ideolojinin uygulandığı bir ülkedir. Bu ülkede insanlar her şeyi değerlendirirken menfaat ölçüsüyle değerlendirmektedir. Mutluluğu dünya nimetlerinden sonsuz derecede istifade etmekte aramaktadırlar. Kapitalizm akidesinin gereği olarak hayata yaratıcıyı karıştırmayınca, hayata insanı karıştırmışlardır. Dolayısıyla hayata egemen olan insandır. İnsan egemenliğini kullanabilmesi için onun baskı altında olmaması gerekmektedir ki iradesini özgürce kullanabilsin. İnsana bu özgürlüğü sağlamak amacıyla ona bir takım temel hürriyetler verme gereği ortaya çıkmıştır. Bu hürriyetler; şahsî hürriyet, fikir hürriyeti, inanç hürriyeti ve mülk edinme hürriyetidir. Kapitalizmin iktisadî nizamı da işte bu akideden çıkmıştır.

Kapitalizmin iktisat nizamını hazırlayanlar, insanlardır. Bunlara göre iktisadî problem, insanların ihtiyaçlarının sınırsızlığına rağmen, mal ve hizmetlerin az olması, mal ve hizmetlerin karşılığından elde edecekleri menfaat değerinin ne olacağı gibi hususlardır.

Kapitalistlerin bu meseleye bakışlarındaki en büyük hata şudur: Meseleye insanın ihtiyaçlarının karşılanması olarak değil, karşılayacak olan mal ve hizmetlerin üretilmesi, çoğaltılması açısından bakmalarıdır. İnsanın ihtiyaçları konusunda onlarda şumüllü bir bakış yoktur. Çünkü onları ilgilendiren mesele menfaat değeri olan ihtiyaçlarla ilgilidir. Bu ise maddî olan ihtiyaçlardır. Bunlar gıda, giyim, eşya vb. gibi hissedilip elle tutulabilen ihtiyaçlar olduğu gibi hissedilebilen fakat diğerleri gibi elle tutulamayan ihtiyaçlardır -doktorun, öğretmenin verdiği hizmetler gibi-. Ayrıca onlara göre ihtiyacın iktisadî açıdan önemi, bir mal veya hizmetin rağbet görmesidir. Rağbet görülen her şey iktidasî olur. Yani iktisadî açıdan yararlı olur. İşte bu onları, kamuoyu yararsız ve zararlı saysa da o eşyayı iktisadî yönden yararlı saymıştır.

Yukarıda kısmen izaha çalışmış olduğumuz kapitalist iktisat nizamının günümüzde insan yaşayışında ne gibi etkilerinin olduğunu kısaca anlatalım: Onlara göre iktisat üretimi ve üretilen mal ve hizmetlerin tüketilmesi için gerekli olan hususlarla ilgilenir. Bu ise insanın yalnız bir yönünün gereği olan ihtiyaçları karşılar. Oysa insanın maddî ihtiyaçlarının yanı sıra manevî yani ahlâkî ve içgüdüsel ihtiyaçlarından tapınma dürtüsü gibi hususları dikkate almaz. Zaten kapitalist iktisadî nizam, beşer ürünü olduğundan eksik ve yanlış olması doğaldır. Çünkü onun yapıcısı insandır. İnsan ise eksiz, aciz, başkasına muhtaçtır. Eksik ve aciz olanın ürünü de eksik ve acizdir. İşte bu eksikliğin gereği olarak insanın bu yönünü ihmal etmiştir. Bu ihmal sonucunda insanlar arasındaki iktisadî hususlar hep maddî menfaatler üzerine kurulmuştur. İktisadî ilişkilerde ruhanî yön yoktur. Ruhanî yön olmayınca da ahlâkî değerler de kaybolur. İşte kapitalizmin vahşî bir hayvan olarak değerlendirilmesinin de nedeni budur. Büyük balığı küçük balık yutar. Mülkiyet hürriyetinin gereği olarak malı istediği şekilde elde edebilir ve tasarrufta bulunabilir. Kapitalizmin getirdiği serbest rekabet piyasasıyla da güçlü sermaye sahipleri mal ve hizmetleri ellerinde toplayabilir. Onlar için her yol mübahtır. Çünkü hür, müteşebbüs konumundadırlar. Kapitalist iktisadî nizamın en büyük problemi olan mal ve hizmetlerin sınırlı olmasına karşın insanların ihtiyaçlarının sınırsız olmasına gelince, bu da onların yanıldıkları bir noktadır. Çünkü insanın asıl temel ihtiyacının karşılanması gerekmektedir. Talî ve lüks ihtiyacı değildir. Temel ihtiyaç zaruridir, diğeri ise değildir. Olsa da olur, olmasa da. Dünyaya şöyle bir bakıldığında insanların büyük bir çoğunluğunun lüks içerisinde yaşadıklarını diğer kalan kısmı ise temel ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını görürüz. Oysa insanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmet mevcuttur. İşte mevcut kaynakların dağıtılmasında problem vardır. Buraya kadar anlatmış olduğumuz hususlardan sonra da kısaca şunu diyebiliriz: Onlarca problem, insan değil ihtiyaç ve kaynaklardır.

İslâm’da her meselenin çözümü olduğu gibi bu meseleye de çözüm bulabiliriz. Çünkü İslâm bir hayat nizamıdır. İktisat ise hayattan bir parçadır. İslâm her şeyden önce her meseleye İslâm akidesinden bakar. Onun akidesi; insan, hayat ve kâinatın mutlak bir yaratıcısı vardır, o da Allah’tır. O, hayat düzenleyicisidir. O, yerin ve göğün Rabbisidir. İnsanlar, O’nun kuludur. Kul, ancak efendisinin emir ve nehyine göre yaşar. Hayatını yaratıcısının arzusuna göre tanzim eder. Kendi iradesini, Rabbine teslim kılar. İslâm iktisat nizamına ilişkin çözümünü şeriattan alır. Onun için insan, çözümü kendisi koymaz, o yaratıcısının koyduğu çözümü uygular.

İktisat problemin çözümünü ortaya koymadan şu hususun açığa çıkarılması gerekmektedir. Kapitalistler, iktisat ilmi ile iktisat nizamını birbirine karıştırmışlar, adeta ikisini birbiriyle meczetmişler. Oysa bu ikisi arasında fark vardır. İktisat nizamı; servetin dağıtılmasını, sahip olunmasını ve onun kullanılmasını ve benzerlerini beyan eder. Onun bu beyanı, hayat hakkında muayyen bir bakış açısına göre yürür. Bunun içindir ki İslâm’daki iktisat nizamı; komünizm ve kapitalizmden başkadır. Çünkü bu nizamlardan her biri onun kendi ideolojisinin hayat hakkındaki bakış açısına göre yürür. Halbuki iktisat ilmi, böyle değildir. Zira iktisat ilmi; üretimi, onun iyileştirilmesini inceler, bu ise diğer ilimler (matematik, fizik, tıp vb.) gibi hiç bir ideolojiye münhasır olmayıp bütün milletler için alem şumüldür. Çünkü üretimin geliştirilmesi vakıanın incelenmesidir.

İslâm, kapitalistlerin ortaya koymuş oldukları problemleri tamamıyla kendi akidesinden çözer. O, bu nizamı oluştururken insanı kul olarak ele alır ve ihtiyaçlarını insan olması hususuyla çözer. İnsanı, kâr edilmesi için bir araç olarak değil, doyurulması gereken bir amaç olarak bakar. Bu bakışıyla tamamen kapitalizmden ayrılır. İnsanlardaki ekonomik dengenin bozukluğu, iktisadî ahlâkın yokluğu ve insandaki manevî ve ruhî yönün bozukluğunun nedeni işte budur. İslâm iktisat nizamı, insanların hepsinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde düzen getirmiştir. Bu ise kaynakların bir takım şahısların ellerinde toplanmasını önleyerek, kaynakların adil bir şekilde dağıtımıdır. Ayrıca zekât müessesi, insanlar arasındaki gelir dengesini sağlar.

İslâm, insanın yalnız maddî ihtiyaçlarını değil aynı zamanda manevî, ahlâkî ve ruhî yöndeki ihtiyaçlarını da karşılar. Bunları karşılarken birini diğerine tercih etmez. Çünkü bu nizam, Alemlerin Rabbindendir.

Sayı 97...1417-ZİLKADE...1997-MART...Yıl-9

Sayfayı Birine Gönder