Şubatın sonunda Türkiye’yi yöneten
askerler toplandılar, kendi görevlileri olarak gördükleri başbakan
ve hükümetinin başka üyelerini çağırdılar. Milli Güvenlik
Kurulu (M.G.K.) adı altında bunlardan hesap istediler ve
tatbikatı ihmal edilmiş bazı maddelerin uygulanması için
emir verdiler. Bunlardan biri 174 üncü maddenin 1.inci bendi
olan Tevhidi Tedrisat kanunudur. Kanun gereğince İmam Hatip’lerin
Orta okullarını kapatmak ve temel eğitimi sekiz seneye çıkarmaktır.
Bunların sorunu ve hedefi Müslümanların
çocuklarının laiklik eğitiminin dışına çıkmalarını ve
İslâm’ı öğrenmelerini engellemektir. Bunun manası, İslâm’ın
bir hayat nizamı olarak öğrenilmesini önlemektir. Çünkü
İslâm yalnız ruhani bir din değildir. Nitekim, çocuklar
okuldan bunu öğrenmiyorlar, dışarıda İslâm’ı anlamış
olanlardan öğreniyorlar. Zira İslam bir ideolojidir. Devlet içinden
doğan ve kendisinden ayrılmayan bir hükümdür. Bu devletin
yapısı, organları, kuruluşları ve bunların her birisinin
yetkileri ince bir şekilde gösterilmiştir. Devletin başında
Halife, kendisine yardım edecek Tefviz Muavinleri, kendi
kararlarını ve talimatlarını diğer kuruluşlara iletecek ve
bu kuruluşlardan bilgi ve diğer hususları kendisine
(Halifeye) iletecek Tenfiz Muavinleri, Vilayetlerde onun yerine
işleri yürütecek Valiler, ve İlçelerde Amiller,
yöneticileri yargılayan ve icraatlarını kontrol eden Mezalim
Mahkemesi, cadde ve pazarları dolaşıp kamuya zarar veripte
Şeriata aykırı hareket eden kimseleri yargılayan muhtesib
adlı hakimler, insanlar arasında hallü fasl yapan kadı adlı
hakimler, Şura, Meşveret, muhasebe ve halife adayları tesbit
etme işleriyle kaim olan Ümmet Meclisi, İnsanların
maslahatlarını gerçekleştiren Müdürlük ve daireler, Cihad
işlerini yürütmekle ilgili Halifenin emrini uygulayan Cihad
emiri, Cihadı yapmak üzere halifenin emri altında bulunan
ordudur. Devlet İslâm akidesine dayalı olduğu gibi bu
akideyi yaymak, ibadet işlerini yürütür, ahlak kurallarını
uygulatır.
Yiyecek, içecek ve giyimi Şeriat usullerine
göre tatbikini sağlar. İktisadi nizam, Maliye, Sanayi, Ziraat
ve Ticaret siyasetlerini uygular, İçtimai veya Sosyal nizamını
tatbik eder. İç ve dış siyasetini de yürütür.
Öğrenim ve Talim ve tedrisat siyasetini yürütür.
Bunlarla ilgili hükümlerine muhalefet eden kimselerin üzerine
İslâm’daki Ceza kanunlarını yürürlüğe koyar.
Bundan dolayı, Müslümanlara laiklik
kesinlikle zorbalık yapmadan, kaba kuvveti kullanmadan ,
ağızları gemlemeden ve elleri kelepçelemeden uygulanmaz. Bu
nedenle 73 senedir, bu siyaset uygulanmaktadır. Askerler sürekli
yıldızlarını parlatıyor ve tankların zincirlerini
yağlıyor, her an sokaklara inmeye hazırlanıyor.
Türkiye’deki laik askerler ve siviller
İslâm’ın ne olduğunu hala anlamak istemiyorlar veya
anlamazlıktan geliyorlar. Bu sebeple İslâm’la savaşmaktan
vazgeçmiyorlar. Devletin programını uygulayan ve devletin
izniyle kurulan İmam Hatiplerden korkuyorlar. İslâm’ın
kokusundan korkuyorlar. İslâm hep kalplerine panik getiriyor.
Mümin olsaydılar, böyle olmazlardı. Akıllarını
kullansaydılar mümin olurlardı. Fakat hevalarına uyuyorlar.
Bu münasebetle İslâm’daki Öğrenim
siyasetini özetle izah etmeye çalışacağız. Ancak buna
başlamadan önce İlim ve Öğrenimle ilgili tarifleri
getireceğiz. İlim; Bir şeyin hakikatını öğrenmek veya
bilmektir. Allahu Telalâ, İlk yarattığı insana her şeyin
gerçeğini öğretti. Şöyle buyurdu;
Allah Adem’e bütün isimleri öğretti.”
(Bakara: 31)
İsim her şeyin gerçeğine delalet eder.
Buna göre Okullarda hakikat öğretilmezse çocuklar öğrenmiş
sayılmaz. Saptırılmış sayılırlar. Çünkü maksat
insanları aydınlatmaktır. Bu ancak gerçekleri öğrenmekle
olur. Bu şekilde zihin nuru görür ve akıl doğru şekilde düşünmeye
başlar ve sağlam zihniyet oluşur. Buna göre Öğretim
siyaseti çizilir programı tespit edilir, verilecek dersler ve
tedrisatın yolları belirginleşir.
Buna dayanarak bir şeyin hakikatını ters
öğretmek ilim değil saptırmaktır. Laiklik veya cumhuriyet
veya temel hürriyetler veya Atatürk ilkeleri veya demokrasinin
İslâm’a uygun olduğunu öğretmek ilim sayılmaz. Saptırma
sayılır. Çünkü bunların gerçeklerini öğrensek ve İslâm’ın
gerçeğini de öğrensek bunların İslâm’la taban tabana zıt
olduklarını öğreniriz. Bu nedenle Türkiye’deki tedrisat
ilim vermiyor insanları saptırıyor. Zira herkes Elhamdülillah
Müslüman’ım der, aynı anda laikliği veya demokrasiyi veya
Atatürk ilkelerini veya milliyetçiliği veya vatancılığı
savunur. Bunun nedeni ise; bunların gerçeklerini öğrenmedikleri
veya İslâm’ın gerçeğini öğrenmedikleri için bu çelişkiye
düşerler. Askerler; devleti, bu saptırmayı pekiştirmek için
temel eğitimi sekiz seneye çıkartmaya zorlarlar. Okullar
dışında basın, radyo, televizyon ve diğer öğretim ve kültür
verme araçları sürekli olarak insanları öğretmiyor, fakat
saptırıyorlar.
Lakin İslâm’ı Kuran ve Sünnetten öğrenen
Müslümanlar davayı yüklenip okullara gidenleri etkilemeye
çalışıyor. Bu nedenle, devletin programına göre eğitilen
talebeler hakikatı görünce öbür sapık fikirlerden vazgeçiyorlar.
Laikler bundan çok rahatsız oluyor.
İnsanları yetiştirmek onlara gerçekleri
öğretmek, ilerletip kalkındırmak için, İslâm’ın Öğretimle
ilgili siyaseti şöyledir:
1. Öğretim Programı İslam Akidesine
dayandırılır. Dersler buna uygun olur ve tedrisat yolları
bunun dışına çıkmaz Çünkü, İslâm Akidesi doğru ve gerçektir.
Her şeyin temeli olmalıdır. Zira, hakikatı ve doğruyu ancak
o gösterir. Nitekim Allahu Tealâ Kainatı, hayatı ve insanı
yarattı. Öyleyse Onun tarafından gelen her ideoloji doğru
olur. Buna ters her bilgi red edilir. Bu nedenle Rasulullah
(s.a.s) oğlu İbrahim öldüğü gün güneş tutulunca bazı Müslümanlar
güneş oğlunun ölümü nedeniyle tutulduğunu söyleyince
onlara şöyle dedi: “Güneş ve Ay Allah’ın
ayetlerindendir. Bir kimsenin ölümü veya hayatı için
tutulmaz”. İşte İslam’ın bir maksadı da insanlara
her şeyin hakikatını öğretmektir. Böylece aydınlanmış
olur ve doğru şekilde düşünmeye çalışır.
2. Öğretim veya Talim siyasetinin
hedefi İslamî şahsiyeti yetiştirmekle beraber, hayatın bütün
konularıyla ilgili doğru bilgi vermektir. Buna göre tedrisat
yolları tesbit edilir müfredat ve dersler tayin edilir. İslâm
Şahsiyeti, ise İslam zihniyeti ve nefsiyetin den ibarettir.
İnsan İslam Akidesine dayanarak düşünürse, İslam
zihniyetine sahip olur. İçgüdüleri ve uzvi ihtiyaçları,
İslam’a göre doyurursa, İslam nefsi yetine sahip olur. Bu
nedenle İnsan, bu şahsiyete sahip olabilmesi için fikirleri
öğrenmeye muhtaç olur. Ayrıca her konuyla ilgili bilgi
edinmek ve hakikatı öğrenmeyi İslam teşvik etti. Nitekim Rasulullah
(s.a.s) bilimsel konular hakkında şöyle dedi: “Bunlar
sizin dünya işlerinizdir. Siz bunları daha iyi bilirsiniz.”
3. Tecrübeye dayalı bilim dalları ve
matematik gibi ona dayalı olan konular ile kültürel konular
arasında ayırım yapılmalıdır. İhtiyaca göre tecrübeye
dayalı ilimler okutulurken kültürel konular ise liseye kadar
İslam akidesine dayandırarak okutulur. Yüksek okullarda ise
çocuklar olgun oldukları için kültürel konular ve
tecrübeye dayalı bilim yan yana okutulur. Derslerin yarısı kültürel
konular, diğer yarısı tecrübeye dayalı ilimler için
düzenlenir. Ancak, Talim siyaseti ve gayesi dışına çıkmamak
şartıyla. Bu nedenle, Yüksek okullarda Laiklik, ve diğer küfür
inançların hakikatları, okutulur ve çürütülür. Ama,
çocuklar liseye kadar baliğ olmadıkları için kültür
olarak yalnız İslam akidesi, fikirleri ve diğer kültürel
konular okutulur. Ve beyinlerine yerleştirilir. Nitekim,
çocuklar baliğ olmadıkları için fazla düşünemezler. Bu
sebeple hep İslam kültürü beyinlerine yerleştirilir.
4. Yüksek okullarda ihtisas yapılır,
tıp, eczacılık,mühendislik, kimya vs. bölümleri açılır.
Buna rağmen İslam kültürü ve maarifleri ihtisas yapan bu
talebelere okutulur. Aynı anda İslami konularda ihtisas
yapılır. Tefsir, fıkıh, fıkıh usulleri vs. bölümleri açılır.
Böylece her konuda alim yetişir. Zira, Allah kitabında
alimleri övdü. Rasululah her dalda ilim talep etmeyi farz kıldı.
5. İslam bakış açısına aykırı
olan heykel-tıraşlık gibi sanatlar öğrenimi bulunmaz.
Ticaret, Ziraat, denizcilik ve benzer sanatlar okutulur ve
okulları açılır. Çünkü bunlar İslam bakışına aykırı
değil tecrübeye dayalı bilime dahildir, kültürle alakalı
değildir. Heykeltıraşlık ve insan ve hayvan gibi canlı
resimleri İslam’a aykırı kültürüne dahil olup özel
medeniyettir. Bu ise okutulmaz.
6. Öğretim ve eğitim programı tektir.
Devletin programı dışında başka programı bulunmaz. Özel
okullar açılır ama, İslam devletinin programına uyar.
Yabancı okulların açılmasına müsaade edilmez. Çünkü
yabancılar okul açmaktan temel maksatları, kendi kültürlerini
yaymak ve ajan yetiştirmektir. Müslümanlar tarafından açılan
özel okullardan maksat ticari olur. Fakat devletin programıyla
kayıtla olurlar. Bu şekilde ümmette fikir ve bilim birliği
gerçekleşir ve öğretim siyasetinden hedeften sapmak
engellenmiş olur.
7. İslam devleti, erkek olsun kız olsun
herkese hayat sahnesinde lazım olan bilgileri ve fikri
vermelidir. Bu nedenle lisenin son sınıfına kadar herkesi
bedava okutmalıdır. Bu devlete farzdır. Bundan sonra yüksek
okullarda okumak için devlet herkese imkan sağlar ve gücü
yettiği kadar bedava yapar. Nitekim liseye kadar çocuklar öğrenmek
için velilerinin imkanlarına bırakılmaz. Devlet bunu
üstlenmelidir. Ayrıca, çocuklar temel eğitime ve öğrenime
muhtaçtır. Devlet bunu üstlenmelidir. Yoksa ümmete zarar
gelir ve İslam şahsiyeti yetişmez. Bu ise öğrenim
siyasetine muhaliftir.
8. Erkek okulları kızlarınkinden ayrı
olur. Erkekler ve kızlar aynı okullarda beraber okutulmazlar.
Ayrıca, erkeklerin öğretmenleri erkek, kızların öğretmenleri
kadın olur. Üstelik, kıyafetleri İslam’ın kadınlara farz
kıldığı kıyafettir.
9. Okullarda herhangi bir ayırım
yapılmaz. Sınıf, din, renk, ırk, mezhep, milliyet ayırımı
kesinlikle yapılmaz. Bütün çocuklar eşittir. Bu nedenle
belli sınıfa veya belli dine, veya belli ırk veya belli
mezhep veya belli milliyete ait okul olmaz. Özel okul olsa bile
önlenir. Gayri Müslimler için ayrı okullar olmaz. Devlet
programına dayalı okullarda okurlar.
10. Devlet okullar ve üniversiteler dışında
her tarafta genel kütüphaneler ve labaratuvarlar kurar.
Üniversitelere gidemeyenler veya gitmek istemeyenler bu
kütüphaneler ve labratuvarlara gelip istedikleri konuyu
incelerler ve deney yaparlar. Fıkıh, Usulü Fıkıh, Hadis,
tefsir, fikir, tıp, mühendislik ve diğer konularda ihtisas
yapar. Böylece keşif, icad ve buluşları bulacak çok üret
gen insanlar yetiştirir.
11. Baskı hakları mahfuz değildir. Hiç
bir kimse telif haklarını istismar edemez. Biri bir kitap
yazmışsa veya herhangi bir ilim veya bir eser yayarsa herkes
bunu izinsiz veya yayın evine karşılık ödemeden basabilir.
Fakat, biri fikirlerini daha yaymazsa yaymak istediği zaman
karşılık alabilir. Öğrenenler ise öğrendiklerini,
istedikleri şekilde izinsiz ve karşılık vermeden yayarlar. Böylece
telifler ucuza herkesin eline geçer ve insanlara öğrenim ve kültür
edinme konusunda kolaylık sağlar. Çünkü ilimden temel
maksat para kazanmak değil herkesin hakikatı öğrenmesini
sağlamaktır. Ayrıca, devlet üretkenliğe çok teşvik edecek
keşiflere, alimlere ve mucitlere yardım edecektir. Bu
şekilde, Alimler ve düşünürler ve keşifler ekonomik
sıkıntı hissetmezler. İlim ticari maksattan çıkartılır
ve alimler ilimlerine çok ehemmiyet verirler.
12. Devlet tebalarından herkes ve her
kuruluş siyasi olsun olmasın herhangi bir gazete veya dergi
veya kitap ve benzerleri izinsiz çıkartabilir. Ancak İslam'a
aykırı veya devletin esasını yıkmaya yönelik olursa yazar
veya yayın cezalandırılır. Böylece herkes İslam
çerçevesinde rahatça fikrini söyler ve ilmini yayar. Ayrıca
üretkenlik ve mucitlik gerçekleşir.
13. Devlet, Ümmetle birlik olup herkesi
okur yazar yapar. Ayrıca herkesi kültürleştirmeye çalışır.
Nitekim Rasululah (s.a.s) Bedir esirlerini serbest bırakmak için
Müslüman çocuklarından on çocuk yazmayı öğretmesi şart
koştular.
14. İslam dili Arapça olduğu için
herkese Arapça öğretilir. Öğretim bu dille gerçekleşir. Bütün
dersler bu dille okutulur. İlk okuldan itibaren bu
başlatılır. Bu şekilde bütün Müslümanların Arapça öğrenmelerini
temin eder. Kur’an’a ve Sünnete direk dönmeleri tahakkuk
etmiş olur. Fakat diğer diller yasaklanmaz, herkes istediği
dili öğrenebilir, onunla konuşabilir ve eser yayabilir.
15. Öğretim siyasetini uygulayan genel müdürlük
bulunur. Çünkü İslam'da bakanlık yoktur. Bu müdürlük
halifenin öğretimle ilgili siyasetini uygular. Bu müdürlük
okul, üniversite ve cami tesisiyle ilgilenir. Nitekim,
Camilerin idaresi bu müdürlüğe ilhak edilir. Onlarda okullar
gibi öğretimin birer merkezleridir. Müdürler, öğretmenler,
ve hocaları tayin eder, nakleder veya uzaklaştırır. Bunlar
hepsi devletin memurları sayılır. Öğretim siyasetinin genel
hatları bunlardır. Daha önce İslam devleti döneminde bu
siyaset uygulanınca Müslümanlar her ilmi geliştirdiler ve
çok ilmi keşifler meydana getirdiler. Hatta, Avrupa dillerinde
hala o ilimlerin ismi devam ediyor. Fizik, kimya, cebir,vs.
gibi. İslam devleti dünya güneşi oldu. Kurtuba, Garnata,
Bağdat ve diğer şehirlerin üniversiteleri dünyaca ünlü
olup bütün dünya talebelerine çekici geliyordu. Buralarda
okumak için can atıyorlardı.
Tekrar bu devlet kurulunca Allah’ın izniyle aynı
kalkınma ve parlaklık gerçekleşecektir.
|