ÇAĞDAŞ KAFİRLER OLAN LAİK VE DEMOKRATLARIN YANINDA İZZET-KUVVET ARAYANLAR ANCAK ZİLLET BULURLAR

A. Seyfulislâm

Çağdaş kâfirler, laikler, demokratlar, Kemalistler, İslâm’a ve Müslümanlara duydukları kin ve nefretlerini, buğzlarını izhar etmekten hiç geri durmuyorlar. Her fırsatta İslâm’a, İslâm şeriatına ve ona bağlı Müslümanlara hakaretler ediyorlar. Düşmanca tavırlar ve tehditler sergiliyorlar. Ellerindeki iktidar imkânlarını ve maddî güçlerini çeşitli uslüplerle bu yönde kullanıyorlar. Elbette ki onların bu tavırları, tutumları garip değildir. Zira bu tutum, küfür ve kâfir olma tiyniyetinin gereğidir.

Garip olan husus, onlara karşı Müslümanım diyen, bir takım kişi ve çevrelerin sergiledikleri tutumlardır. Zira o şahıs ve çevreler, çağdaş kâfirlere karşı İslâmî tavır sergilemiyorlar. İnançlarının ve İslâmî şahsiyetin gerektirdiği onurlu, vakarlı, haysiyetli tavrı ortaya koymuyorlar. Bilâkis zillet ve zaafiyet sergiliyorlar. Kendilerinin de laik, demokrat, Kemalist olduklarını karşı tarafa anlatmaya ve ikna etmeye çalışıyorlar. Onların bu tavırları, zihinlerindeki ve kalplerindeki marazın (hastalığın, karışıklığın) ifadesidir. İşte Allahu Tealâ böylesi tutumda olanları şöyle zemmediyor:

“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları (bunlar gibi tüm kâfirler) veli (dost ve yardımcı) edinmeyin. Zira onlar birbirinin velisidirler (Birbirlerinin tarafını tutarlar). İçinizden onları veli edinenler onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğuna yol göstermez.

Kalplerinde hastalık bulunanların başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz diyerek onların arasına kokuştuklarını görürsün. Muhakkak ki Allah bir fetih yahut katından bir emir (azap) getirecek de onlar içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklar.

(O zaman) iman edenler. Bunlar mıdır, sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle yemin edenler, diyeceklerdir. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir de kaybedenlerden (hüsrana uğrayanlardan) olmuşlardır.” (Maide: 51-53)

Görülüyor ki kâfirlerin, zalimlerin Müslümanlara zulümlerine, kötülüklerini, zararlarını önlemek ve Müslümanların yararına olan bazı imkânlar elde etmek bahanesi ile onların arasında koşuşturmayı, onlardan görünmeye çalışmayı Allah’u Tealâ kalpte hastalık olarak yani nifak olarak vasfediyor. Allah, Müslümanların böylesi nifaka düşmekten korusun, zira bu nifakla gelen neticenin zillet, pişmanlık ve hüsran olduğunu Allahu Tealâ bildirmiştir.

Çağdaş kâfirlerin günümüzdeki İslâm’a yönelik saldırılarına karşı çağdaş şirk olan laikliğin, demokrasinin, cumhuriyetin İslâm’dan olduğunu gösterme gayretine girerek güya bir savunma mekanizması oluşturmak isteyen bazı liderler, hocalar, hoca efendiler, şeyhler, proflar da ortalıklarda dolaşıp duruyorlar. Bu tür kimseler şu tür sözleri terennüm edip duruyorlar:

- ”Laiklik aslında İslâm’a aykırı değildir. Laiklik, din ve inanç hürriyetidir. Dinde de zorlama yoktur. O halde laiklik İslâm’dandır. Zaten Avrupalılar da laikliği İslâm’dan almışlardır. Onun için biz hakiki laikliğe karşı değiliz. Laikliğin kötü uygulanmasına karşıyız.”

- “Demokrasi ve cumhuriyetin hakikisi İslâm’dandır. Çünkü demokrasi ve cumhuriyet, şura ve seçime dayalı yönetimlerdir. İslâm bir yönetim sistemi getirmemiştir. Onun için Müslümanların bugün demokrasi ve cumhuriyetten başka seçenekleri yoktur. Demokrasi ve cumhuriyete küfür demek yanlıştır.”

- “Şeriat; demokrasi ve hukuk devleti demektir. Onun için ne şeriata sövülmeli, ne de demokrasi red edilmeli, ikisi de İslâm’dandır.”

İşte bu ve benzerleri söylemlerin hepsi de aslında İslâm’ı savunmak değil, İslâm’a düşmanlık beslemektir. Çünkü tek hak ancak İslâm’dır.

“Hak, Rabbinden gelendir. Öyleyse kuşkuya kapılanlardan olma.” (Ali İmran: 60)

“Öyle ise haktan sonra sapıklıktan başka ne vardır?” (Yunus: 32)

“Allah katında din ancak İslâm’dır.” (Ali İmran: 19)

Laiklik, hayatın toplum ve devlet alanında Allah’tan geleni inkâr etmeyi, kabullenmemeyi, red etmeyi, yasaklamayı gerektiren bir anlayıştır. Toplum ve devleti din esaslarına dayandırmamaktır. Bu halde nasıl hak olabilir, nasıl Allah’tan gelen olabilir.(!)

Demokrasi ve cumhuriyet ise, insanın toplum ve devlet yaşantısında halkın ya da çoğunluğun iradesinin esas alındığı yani egemenliğin kayıtsız şartsız halka ait olduğu söylenen bir sistem iken nasıl hak olabilir, nasıl haktan gelen olabilir?

Bu çağdaş şirk ve küfür sistemlerinin anlayışlarının, çeşitli demagojilerle İslâm’dan olduğunu iddia etmek Allahu Tealâ’nın levmine, zemmine, lânetine müstahak olmuş Yahudi ve Hıristiyan din adamlarının ahlâkı/ahlâksızlığı ile ahlâklanmak olur. Hakkı tahrif etmek, hakla batılı karıştırmak Allah’tan olmadığı halde Allah’a karşı yalan ve iftira söyleyerek Allah’tan olduğunu iddia etmek, hakkı ketmetmek (örtmek, gizlemek). Bütün bunlar Allah’ın lânet ettiği zemmettiği tiyniyetlerdir. İşte bununla ilgili ayetler:

“Ey kitap ehli! Neden hakkı batıl ile karıştırıyor/örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz?” (Ali İmran: 71)

“Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Siz onu (okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. Bu Allah katındandır, derler. Oysa o Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylerler.” (Ali İmran: 78)

Ey Müslümanlar! Bazı ayetleri vakıalarına mutabık olmaksızın okuduktan sonra kem-küm ederek, demogogluk yaparak hak sözün manasını tahrif ederek, laiklik, demokrasi, cumhuriyet İslâm’dandır deyip duran papaz tiyniyetli o hoca efendilerin (!), şeyhlerin, profların, cemaat ve parti liderlerini asla dinlemeyin.! Onları adam yerine bile koymayın! Değer vermeyin! Onlara ancak hak sözle, uyarıcı nasihatlarda bulunun! Bilin ki sizin onlara değil onların sizin hakkı tavsiye ve nasihatınıza ihtiyaçları vardır. Siz onları dinler ve itaat ederseniz, onlar ehli kitap papazlarının ahlâkları ile ahlâklandıkları için sizi saptırabilirler.

“Artık vay haline, kitabı kendi elleriyle yazıp sonra az bir değer karşılığında satmak için bu Allah katındandır diyenlere. Artık vay elleriyle yazdıklarından dolayı onlara. Vay kazanmakta olduklarına!” (Bakara: 79)

“Ey iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba itaat ederseniz, sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler.” (Ali İmran: 100)

Evet hak, lâiklik değildir. Allah’ın indirdikleriyle yönetimdir. Hak, demokrasi değildir. Egemenliğin Allah’ın şeriatına ait oluşudur. Hak, cumhuriyet değildir. Allah’ın indirdikleri yönetimin şerî metodu olan Raşidî Hilâfet’tir... O halde ey Müslümanlar, size çağdaş şirk ve küfür olan laikliği, demokrasiyi, cumhuriyeti şirin göstermeye çalışanlara değil de sizi hak olan Allah’ın indirdikleriyle yönetime ve onun yönetim metodu olan Raşidî Hilâfet’in kurulması için çalışmaya çağıran samimi, muhlis mü’minlere tabi olun..

“Ey iman edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verene davet edince icabet edin. Biliniz ki; Allah kulu ile kalbi arasına girer ve tekrar ona döndürüleceksiniz.” (Enfal: 24)

 

Sayı 98...1417-ZİLHİCCE...1997-NİSAN...Yıl-9

Sayfayı Birine Gönder