GENÇLİĞİN KALEMİNDEN

EKONOMİK PROBLEM

Ebu Cihad

 

Bugün dünyanın en zengin %1’lik bölümü, dünya kaynaklarının %45'ini denetimi altında bulundurmaktadır. Her saatte 1700 kişi ölmektedir ve ölenlerin büyük çoğunluğu açlık ve ilaçsızlık nedeniyle çocuklardır. Dünya nüfusunun 1/3’lik bölümünün günlük yaşam geliri sadece 80 Cent (yaklaşık 90.000 Lira)’dır. Amerika ulusunun en zengin 358 kişisi 1975 yılında Amerika kaynaklarının %23'ünü denetlerken günümüzde Amerika’nın kaynaklarının %36’sını denetler duruma gelmişlerdir. Sudan, bütün Kuzey Afrika’ya yetecek verimli topraklara sahip iken günümüz Sudan’ında açlıktan ölümler oldukça yaygınlaşmıştır. Sadece Harran Ovası’nın verimliliği 175 milyon insanı doyurabilecekken, Türkiye’de kaynak sınırlılığı gerekçesiyle aile planlaması teşvik edilmektedir.

Bütün bu veriler, bize dünyada ekonomik bir problemin varlığını göstermektedir. Günümüzde bütün dünyada egemenliğini sürdüren Kapitalizmin iktisadî sistemi ise bu problemin temelini oluşturmaktadır. Kapitalist iktisadî sistemde temel olan görüş ise; insanların ihtiyaçlarına göre mal ve hizmetler daha az bulunmaktadır. Başka bir deyişle dünyanın kaynakları sınırlı, insanın ihtiyaçları ise sınırsızdır. Kapitalistlere göre dünyanın karşılaştığı iktisadî problemi de budur. Sınırlı olan mal ve hizmetlerin (kaynakların) da insanlara dağıtımı da; bu mal ve hizmetlerin sağladıkları menfaatin önemi derecesi ve fiyat mekanizmaları bulunmuştur.

Böylece insan karşılamak zorunda olduğu ihtiyaçları karşısında ihtiyaçların önem derecesine göre tercihler yapmak zorunda kalır. Bu ihtiyaçların arasında tercih yapılmasını zorlayan faktör ise, ihtiyaçları karşılamanın fiyatı ve kişinin gelir seviyesidir. Bu durumda insan, zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışacak geliri fazla ise diğer ihtiyaçlarını da karşılayabilecektir. Fiyat burada mal ve hizmetlerin ihtiyaçları karşılamakta düzenleyici işleri görür.

Kapitalist sistemde esas olan bu mal ve hizmetlerin üretilmesidir. Mal ve hizmetlerin dağıtımı ise iletici planda kalmaktadır. Bu nedenle amaç, bir toplumda üretimi artırmak olmuştur. İnsanların ihtiyaçlarını en yüksek düzeyde karşılayabilmeleri için millî gelirin artırılması ve üretimin seviyesinin yükseltilmesidir. Fertlere düşen ise her teşebbüs mantığı içerisinde bu üretim ve gelirden faydalanmak ihtiyaçlarını karşılamalarıdır.

Bu yaklaşım daha önce de belirttiğimiz gibi dünya kaynaklarının ya da üretilen mal ve hizmet toplamlarının sayıları son derece sınırlı bazı ellerde toplanmasına, bu insanların asla tüketemeyecekleri kaynaklara sahip olmalarına (çünkü bir insanın tüketim kapasitesi bellidir ve insan ölürken elde ettiğini genellikle tüketmeden geride kalanlara devretmektedir) ve geriye kalan büyük çoğunluğun ise ölüm-yaşam arasında yaşamalarına neden olmuştur. Aslında problem, ne insanın ihtiyaçlarının sınırsız oluşu ne de kaynakların sınırlı oluşudur. Problem, mal ve hizmetlerin üretilmesinde değil bunlara sahip olma konusunda ortaya çıkar. İktisadî problem, mülkiyete bakış açısından, mülkiyet üzerindeki yanlış tasarruf ve kaynakların insanlar arasında adil dağıtılmamasından kaynaklanır.

Mülkiyet konusunda mülkün gerçek sahibi Allahu Tealâ’dır. İzin vermesiyle birlikte kişide temsilî mülkiyet oluşur.

malından onlara veriniz.” (Nur: 33)

“Sizi hakkında halife kıldığı (malından) infak ediniz.” (Hadid: 7) “Mallar ve çocuklar vererek sizi güçlendirsin.” (Nuh: 12)

Bu ayetlerde mülkiyetin aslını Allah kendi zatına izafe etmiştir. Bu mülkiyetin insanların eline geçmesi mutlak manada olmayıp temsil yetkisi bakımındandır. “Hemen mallarını veriniz.” (Nisa: 6)

“...Onların mallarından al.” (Tevbe: 103) ...... 

“...Kazanmış olduğunuz mallar...” (Tevbe: 24)

“...Onun malı kendisi için fayda vermez.” (Leyl: 11)

Kişide mülkiyet hakkının oluşması için Allah’ın kişiye izin vermesi aranır. Ve Allah ferd” mülkiyete izin vermiş, ayrıca kamu mülkiyeti ve devlet mülkiyeti diye tarif edilen mülkiyetlere de izin vermiştir.

Mülkiyetin tasarrufu konusunda ise Allah'ın belirlediği ölçüler içinde mülkiyete sahip olunur ve tasarruf edilir. Eğer mülkiyet kamu mülkiyeti ise, ümmetin vekili olarak halife (devlet) bu mülkiyete şeriat çerçevesinde tasarruf eder. Devlet ve ferd” mülkiyete de şeriatın beyan ettiği hükümler çerçevesinde tasarruf edilir. Kaynakların insanlar arasındaki dağılımı ise mülk edinme sebepleri ve sözleşmeler çerçevesinde oluşur. Ancak insanların gelir durumları ile ihtiyaçları birbirinden farklı olduğundan bu dağılımda çeşitli farklılıklara yol açar. Bu dağılımın adil olmaması halinde kaynaklar belli kişilerde toplanır, diğerlerinin mahrum olmasına neden olur. Bu nedenle şeriat, kaynakların sadece zenginler arasında dolaşmasını yasaklamış, altın ve gümüş gibi mübadele araçlarını tedavülden alıkonularak biriktirilmesini de yasaklamıştır.

Sonuç olarak Allah, yeryüzünde yaşayan bütün kulları için yetecek rızk yaratmıştır. Bu rızkın (kaynakların) insanların ihtiyaçlarına adil bir şekilde dağıtılması problemi çözecektir. Bugünkü problem, bu rızkın değişik türden haksızlıklarla (sömürü, pazar politikaları, para oyunları, fiyat ayarlamaları, faiz, vs.) sınırlı sayıda insanın elinde toplanarak insanların büyük çoğunluğunu mahrum bırakmalarında yanlış bir bakış açısı ile bakmaktan doğmaktadır. Eğer bu bakış açısı düzeltilebilirse, ekonomik problem de çözülebilecektir.

 

Sayı 98...1417-ZİLHİCCE...1997-NİSAN...Yıl-9

Sayfayı Birine Gönder