GÜNÜMÜZDEKİ MÜSLÜMANLARIN EN BÜYÜK PROBLEMİ İSLAM DEVLETİ, HİLÂFET DEVLETİ’NİN OLMAYIŞIDIR

Emrullah Beşer 

  

Bu yazımızda aşağıdaki iki konudan bahsetmek istiyoruz :

1-Müslüman ümmetin kendi devleti olan Hilafet Devletinin kurulması için çalışmalarını engelleyen nelerdir.

2-Hilafet Devletinin yokluğundan asıl sorumlular kimlerdir.

Müslüman ümmetin Hilafet Devletinin kurulması için çalışmalarını engelleyen en büyük faktörler şunlardır:

A-İslam ülkelerindeki yöneticilerin kendilerini gerçek müslüman olarak tanıtmaları,

B-İslam ülkelerindeki idare ve yönetimde bulunanlar yaptıkları işlerin yürüttükleri siyasetin İslam şeriatına uygun olduğunu Müslüman halka tanıtmalarıdır. (Kendilerinin Müslüman olduklarını işlerinin de islami olduğunu ileri sürmeleridir).

Halkı Müslüman olan ülkelerdeki yöneticiler bir çok hile desiselerle kendilerinin de gerçek Müslüman olduklarını tanıtmaya çalışıyorlar. Çünkü biliyorlar ki Müslüman halk Müslüman olmayanları yönetime getirmez. Ayrıca şunu da biliyorlar ki İslam Devleti, Hilafet Devleti kurulduğu günden yıkıldığı güne kadar idareye Müslüman olmayan hiç bir kimse getirilmemiştir Yönetime gelen kişilerde İslam şeriatının dışında yönetim yapmamış ve hükmetmemişlerdir. Günümüzdeki idareciler ise şöyle bir yönetim takip ediyorlar.

Müslümanlarla, Kapitalist kafirler arasında çifte standart uygulayarak gerçek Müslüman olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Müslümanların yanında İslam Şeriatını, İslam Devletini istediklerini söylüyorlar, öbür taraftan Müslümanların ,İslam şeriatının, İslam Devletinin düşmanları yanında da kendileriyle beraber olduklarını, İslam Şeriatını ve İslam Devletini istemediklerini ve bunlara karşı duracaklarını söylüyorlar. Bu idareciler sadece dilde söylemelerinde, Müslüman olduklarını, Müslümanlarla beraber olduklarını belirtiyorlar. İş ve fiiliyatlarında Müslüman olmayanlarla beraber olduklarını sergiliyorlar. Bunlar sözde görünüşte Müslüman fakat icraatta, tatbikatta, yönetimde, hükmetmekte Müslüman değillerdir. Çünkü bu yöneticiler yönetimlerini İslam yönetimiyle değil küfür yönetimiyle yapıyorlar. Hükmetmelerini de İslam Şeriatından alarak değil Avrupa ve Amerika’dan aldıkları ile hükmediyorlar. Gerçekten bu yöneticiler böyle yapmıyorlar mı? Böyle de demiyorlar mı? Yani Müslümanların yanında, Müslüman, Avrupalı Kafirlerin yanında onlarla beraber olduklarını, onlardan aldıkları kanunları uygulayıp tatbik edeceklerini söylemiyorlar mı? Bunların böyle ikiyüzlülük yapmaları münafıkların yaptıklarına benzemiyor mu Allah bu ikiyüzlülük yapan münafıkların durumlarını şöyle açıklıyor :

“Müminlere rastlayınca Müminlerin yanında bizde inandık, bizde Müminiz derler. Şeytanlarıyla asıl sevdikleri kafirlerle başbaşa kalınca biz sizinle beraberiz, onlarla Gerçek Müminlerle sadece alay ediyoruz eğleniyoruz onları aldatıyoruz derler.” (Bakara: 14)

Resülüllah'ın zamanında da çifte standart uygulayıp ikiyüzlülük yapanlar kendilerinin de gerçekten Müslüman olduklarını ispatlamak için yapıyorlardı. Oysa ki çifte standart uygulamak, ikiyüzlülük yapmak insanın Müslüman olduğunun ispatı değil, aksine Münafık olduğunun ispatıdır. Zira gerçek Müslümanın böyle bir şey yapmaya ihtiyacı yoktur. Gerçek Müslüman, Mü’minlerin yanında da Kafirlerin yanında da Mü’min ve Müslüman olduğunu söyler. Ölümle tehdit edilmediği müddetçe şer i hükümleri tatbik etmekten ve İslami yönetimden vazgeçmez. Çifte standart uygulayanlar, ikiyüzlülük yapanlar insanların en şerlisi ve yalancı olanlarıdırlar. İkiyüzlülük yapanlar hakkında Resülullah şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki insanların en şerlisi ikiyüzlü olanıdır. Bunlara bir yüzle, onlara başka bir yüzle gelirler.” (Müslim)

Bu ikiyüzlü insanlar Müslümanlara bir yüzle gelirler, İslamiyet'i, İslam şeriatını istediklerini söylerler, Kapitalist Kafirlere diğer bir yüzleriyle “Hakiki yüzleriyle” gelirler. Gerçekten de laikliği, demokrasiyi, cumhuriyeti, Avrupa’dan, Amerika dan alınan kanun ve nizamları istediklerini söylerler. Bu ikiyüzlülük yapanlar dilleriyle söylediklerini iş ve hareketleriyle yalanlıyorlar. Böylece yalancılardan olduklarını kendileri ispatlamış oluyorlar. Çifte standart uygulayanlar ikiyüzlü ve yalancı olduklarını kanıtlamış oluyorlar. Allah (c.c.) Resülullah'ın şahsında Mü’minlere o yalancıların emirlerine itaat etmemelerini emrederek şöyle buyuruyor:

“Kafirlere ve Münafıklara boyun eğme, onların eziyetlerine aldırma , Allah a güvenip dayan,vekil ve destek olarak Allah yeter.” (Ahzap: 48)

Bu ayeti Kerimede yalancıların, Kafirlerin, Münafıkların emirlerine Müslümanların itaat edip boyun eğmeyeceklerine dair açık ve net olarak beyan vardır. Şöyle ki Kafirlere, Münafıklara, Kafirlerin ve Münafıkların getirip koydukları İslam dışı uyguladıkları kanun ve nizamlara itaat etme, boyun eğme, bu hususta onların eziyetlerine aldırma, Allah (c.c.) sana yeter buyuruyor. Bu hitaplar bizlere değil midir? Biz bunları alıp kabul etmeli değil miyiz? Bu konularda nazarı dikkate alınması gereken Müslümanları derinden ilgilendiren konular şunlardır:

1-) Allah c.c. in koyduğu İslam Şeriatının dışındaki kanunları uygulayanlar bu uygulamaları ile Allah'ın rızasına erişebilirler mi?

2-) İslam Şeriatı dışı uygulamalara boyun eğenler ve bu uygulamaları gönül rızası ile kabul edenler de Allah rızasına erişebilirler mi?

Şu herkesin bildiği bir hakikattir ki yönetimde ve hükümleri tatbikatta İslam Şeriatının dışındakileri uygulamak, hükmetmek her ne sebeple olursa olsun Allah (c.c.) ın rızasını kazandırmaz. Gayri İslami yönetime ve bu yönetimin tatbikatına boyun eğenler ve bu icraatı istekleriyle kabul edenlerde Allah (c.c.) rızasına erişemezler. Çünkü İslam’ın dışı yönetim ve tatbikatın Allah (c.c.)'ın rızası ile hiç bir alakası yoktur.

Müslüman bu dünya hayatında, (yaşamasında) asıl gayesi Allah(c.c.) rızasını kazanmasıdır. Allah(c.c.)’ın rızasını kazandıran ondan gelen buyruklara uygun olarak yapılan tavır ve hareketlerdir. Bunun için Müslümanlar her konuda Allah(c.c.)‘ın rızasını kazandıran işleri yaparlar. Allah(c.c)'ın rızasını kazandıran işler, İslam Şeriatına uygun olarak yapılan işlerdir. İslam Şeriatın dışında yapılan işler, yönetim ve hükümler haramdır. Allah(c.c.) Resülullah(s.a.v.)’a inzal ettiği İslam Şeriatına uygun olarak hükmetmeyi emrediyor. Kafirlerin heva ve heveslerine uymayı haram kılıyor. Allah(c.c.) şöyle buyuruyor:

“Sana Kitabı (Kuranı, İslam Şeriatını) hak ile indirdik . (Bu Kur’an) eski kitapları tasdik ediyor ve o kitaplara hakimdir. (O kitapların hükümlerini kaldırıyor, bunun için) (insanların) aralarında Allah(c.c.)’ın indirdikleri ile hükmet, sana gelen haktan (İslam Şeriatından) vazgeçip onların heveslerine (hissi arzularına) uyma.” (Maide: 48)

İnsanların kafalarından icad edip koydukları kanun ve kaidelere uyma. Bu hitap peygamber efendimizin şahsında bizleredir. Bu konuda diğer bir ayeti kerime de şöyle buyuruyor:

“Sonradan seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy, bilmeyenlerin isteklerine uyma.” (Casiye: 18)

İslam ülkelerindeki, Müslümanların idare ve yönetiminde bulunanların hepsinin, Yahudi ve Hıristiyanları veli ve dost edinmeleri, İslam dışı yönetim yapmaları, İslam Şeriatının dışındaki hükümlerle hükmetmeleri tamamen İslam akidesine terstir. İslam akidesinden değildir. Şöyle ki Yahudi ve Hıristiyanları dost edinenler hakkında Allah c.c. şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler. Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar. (Birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar onlardandırlar. Şüphesiz ki Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Maide 51)

Şu ayeti kerimede Müslümanların dışındakileri dost edinenleri tanıtma bakımından Müslümanlara çok güzel bir açıklama getiriyor. Allah c.c. şöyle buyuruyor:

“Eğer onlar Allah’a peygambere ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (Kafirleri) dost edinmezlerdi; fakat onların çoğu yoldan çıkmış fasıklardır.” (Maide: 81)

Şu ayeti kerimede de Müslümanların Allah (c.c)’ın inzal ettiği ile hükmetmeleri, kafilerin heva ve heveslerine uymamaları, bazı konularda da olsa kafirlerin şaşırtmalarından sakınmaları emrediliyor ve Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Sana şu talimatı verdik, Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarına dikkat et.” (Maide: 49)

Diğer bir ayeti kerimede de bir Müslüman hükmetme mevkiinde yani zorlanmadan “Ölümle tehdit edilmeden” Allah (c.c.) ın inzal ettiği ile hükmetmez ise o kimsenin Kafir olduğu bildiriliyor. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Kim Allah(c.c.)'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” (Maide: 44)

Şu üç sebepten herhangi birinden dolayı Allah’ın (c.c.) indirdiği İslam şeriatının hükümleriyle hükmetmeyenler kafir olur. O üç sebep şunlardır:

1-Allah(c.c.)'dan gelen hükmü inkar ettiğinden.

2-Allah(c.c.)'dan gelen hükümlere insanların koyduğu hükümleri tercih ettiğinden.

3-Allah(c.c.)'dan gelen hükümleri hafife alıp değer ve kıymet vermediğinden dolayı Allah(c.c.)'dan gelen hükümlerle hükmetmeyenler kafir olurlar.

Bir devletin idaresinde, yönetiminde bulunanlar Müslüman olduklarını söyledikleri halde İslam Şeriatının dışında hükmediyorlarsa mutlaka bu üç sebepten birindendir. Çünkü idareye, yönetime kendi irade ve istekleriyle gelmişlerdir.

Kapitalist siyaseti gütmeleri, yönetim yapmaları ve hükmetmeleri tamamen serbest iradeleriyledir. İdareye gelmelerine kimse onları zorlamıyor. Aynı zamanda yöneticiliğe gelirken Kapitalist kanunlarla idare edeceklerine halkın huzurunda yemin ederek ve söz vererek gelmişlerdir. İnsanlar iradeleri ile yaptıkları şeylerden sorumludurlar. Devlet yönetiminde bulunanlar kendi serbest iradeleriyle yönetimdedirler. İdareciler yönetimde bulundukları bütün yaptıklarını İslam Şeriatına göre yapıp yapmadıklarından sorumludurlar. Yukarıda açıkladığımız gibi bazı haller vardır ki kendilerini dinden çıkarabilir Maide: 44 ayetinde belirtildiği gibi.

İslam ülkelerindeki Müslümanlar başlarındaki yöneticilerin ne olduklarını kitap ve sünnet ışığı altında iyice inceleyip ona göre onlara destek vermelidirler. Aksi halde onların suçlarına ortak olurlar. Yukarıdan buraya kadar yaptığımız açıklamalar, yazdığımız ayetler ve hadisi şeriflerden Müslümanların başındaki idarecilerin ne oldukları iyice anlaşılmıştır. Müslümanlar onların bizde Müslümanlarız demelerine aldanmamalıdırlar.

Müslümanların kendi devletleri olan Hilafet Devletini yeniden kurulmasına çalışmalarını engelleyen en büyük faktörler şunlardır demiştik.

a-Müslümanların başında yöneticilik yapanların kendilerinin de gerçek Müslüman olduklarını Müslüman halka tanıtmalarıdır. Çünkü Müslümanlar onların gerçek Müslüman olmadıklarını bilseler onları başlarına idareci ve yönetici olarak getirmezler. Çalışmaya engel yöneticilerin bizde gerçek Müslüman’ız demeleri ve kendilerini Müslüman olarak tanıtmalarıdır.

b-Çok çeşitli bahanelerle yürüttükleri siyasetin, yaptıkları yönetimin, verdikleri hükümlerin İslam Şeriatına uygundur diye Müslüman halka tanıtmalarıdır. Müslüman halk yürütülen siyasetin,yönetimin ve hükümlerin İslam’a uygun olmadığını bilseler kabul etmezler.

Bu tanıtma konusunda; bir takım makam, mevki hırsına kapılmış menfaatperest, gerçek ilim, irfandan yoksun iman nedir usül nedir, usul’ul fıkıh nedir. Akide nedir, İslami akide nedir, Kapitalist akidesi nedir, Sosyalizm “kominizm” akidesi nedir? İmanın, akidenin delili nasıl bir delildir, delil diye neye denir? Şer’i hüküm neye denir, delilsiz hüküm olur mu? Zanni delil ile olan bir şeye inanmak caiz midir?; haram mıdır? Bunların ne olduğunu bilmeyen ya bir imam-hatip okulu mezunu, ya ilahiyat mezunu ya da birkaç ay “nasara yensuru” demiş ve halka kendilerini hoca, alim , bilgin olarak tanıtmış olan kimseleri bir maşa olarak kullanıp , yürüttükleri siyasetin, yaptıkları işlerin, uyguladıkları yönetimin, verdikleri hükümlerin doğru olduğunu İslam'a uygun olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar.

Müslüman ümmet, kendilerine uygulanan yönetim, güdülen siyaset ve verilen hükümlerin İslam’a aykırı olduğunu, gayri İslami olduğunu bilseler bu yöneticileri atar, İslami yönetimi uygulayan İslam siyasetini güden ve Şer’i hükümlerle hükmeden İslam Devleti, Hilafet Devletini getirmeye çalışır ve kendi devletlerini kurarlar.

Müslümanların başlarındaki yöneticiler, bir aracı olarak kullandıkları hocaları şahsi çıkarlarını, maddi menfaatlerini elde etmek için yapıyorlar yani Şer’i hükümleri uygulamalarına yardımcı olarak yapmıyorlar.

Bu yöneticiler uyguladıkları yanlışları doğru olarak göstermelerine şahit tuttukları hocalara birçok vaatlerde bulunuyorlar hatta bunlara diyorlar ki: “Bizim yolumuza uyun, bizim yaptıklarımızı halka doğru olarak tanıtın bu konuda sizin vebal ve günahlarınızı biz taşırız.“ Oysa ki böyle bir şey vaat etmek Müslümanların işi değildir. Kafirlerin Mü’minlere böyle bir vaat’de bulunduğunu Allah (c.c.) şöyle beyan ediyor:

“Kafirler, İman edenlere: Bizim yolumuza uyun. Sizin günahlarınızı biz yüklenelim derler . Halbuki onların hiç bir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler” (Ankebut: 12)

İslam Şeriatının dışında uygulama yapan yöneticilerin uygulamalarını Müslüman halka doğru olarak tanıtan hocalar yalan söylemiş oluyorlar. Yalancılar hakkındaki bütün hükümler bunların üzerine terettüp edip gelmiş oluyor. Bunlar hakkında Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Kahrolsun o koyu yalancılara ki onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdirler.” (Zariyat: 10-11)

Gerçekten bu hocalar cehalet içinde olmasa idiler yöneticilerin yanlış uygulamalarını Müslüman halka doğru imiş gibi gösterip Müslümanları yanlışlara inandırmaya çalışmazlardı. İslam’ın dışı yönetim yapan lider ve yöneticilerin emirlerine boyun eğmeyip yalancıya itaat edenler hakkında Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Yüzleri ateşte evirilip çevrildiği gün: Eyvah! bize keşke Allah (c.c.)’a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik, derler. Ey rabbimiz; biz reislerimize ve büyüklerimize (liderlerimize) uydukta onlar bizi yoldan saptırdılar derler. Rabbimiz onlara (liderlere) iki kat azap ver ve onları büyük bir lanet ile rahmetinden kov.” (Ahzap 66-68)

Görülüyor ki İslam Şeriatının dışındaki kanun ve kaidelerle liderlik yapanlar ve bunların uygulamalarına boyun eğenler öbür dünyada evirile cevrile cehennemde yanacaklardır.

İslam Şeriatının dışında yönetim yapanların İslam Şeriatının dışında siyaset güdenlerin, İslam Şeriatının dışında hüküm verenlerin uygulamalarına cevaz verenler ve bugün bu şartlar altında, bu ortamda, İslam dışı uygulamalar yapılabilir diyen hoca süsünde olan kimselerin hiç bir delilleri yoktur. Bunların söyledikleri yalandan başka bir şey değildir. Bunların bu tutumlarını Allah (c.c.) şöyle açıklıyor:

“Onlar zandan başka bir şeye tabi olmazlar, yalandan başka sözde söylemezler.” (En’am: 116)

İslam Şeriatının dışındaki uygulamalara doğru demek, yalanın en büyüğüdür. Bunları yanlışlara doğru dedirten ancak şeytanlarıdır. Yani bunların böyle demeleri şer’i hükümlerden değildir.

Müslümanların kendi öz devletleri olan (İslam devleti Hilafet devleti)nin yeniden kurulmasına, Müslümanların çalışmalarına mania ve en büyük engel, az bir para karşılığında, İslam şeriatının belirlediği hakikatların üzerlerini örten, gizleyen, İslam dininin dışında olan laikliğin, kapitalizmin yönetimini, siyasetini ve hükümlerini uygulamanın caiz olduğuna , kendilerini bilgin olarak gösterip, saf Müslümanları kandıran sahte hocalardır. Bunlar yalan ve yanlışlara gerçek demelerinde başlıca şöyle sebep ve bahaneler gösteriyorlar. O, bahanelerin başlıcaları şunlardır:

 

(Devamı gelecek sayıda)...

 

 

Yenilmez İslam varsa gerçek İslam devleti,

Çünkü devletle yaşar İslam’ın tek hayatı.

Toplum kabullendikleri yasaya mahkumdur,

Yasa haktansa hakka. Kuldansa kula kuldur.

  

 

Sayı 98...1417-ZİLHİCCE...1997-NİSAN...Yıl-9

Sayfayı Birine Gönder