“İnsanların bizzat kendi işledikleri
yüzünden karada ve denizde fesat belirdi ki Allah yaptıklarının
bir kısmını onlara tattırsın, belki de (tutukları kötü
yoldan) dönerler.” (Rum-41)
Günümüzde insanoğlunun gün-demini çeşitli
boyutlarda fitne fesat doldurmaktadır. İnsanlar hep fitneyi
fesadı, yani kargaşayı, bozukluğu, kirliliği,
huzursuzluğu, güvensizliği konuşuyorlar ve yaşıyorlar.
Yani insanların gündemini dolduran fitne ve fesat aslında
deniz, kara ve hava olmak üzere tüm yeryüzünü doldurmaktadır.
Artık şu kelimeler sık sık terennüm edilir oldular.
Çevre kirliliği, deniz kirliliği, hava
kirliliği, gıda kirliliği her gün artmakta olan virüsler,
meçhul hastalıklar.
Sosyal kirlilikle ilgili olarak;
yalancılık, dolandırıcılık, yolsuzluk, eşkıyacılık,
başkalarının mal ve servetlerini almak için yani sömürmek
için çıkartılan savaşlar, Avrupa ülkeleri gibi ülkelerde
yaşlı toplumlar, halkı Müslüman ülkelerde de nüfus
planlaması adı altında nesilleri yok etmeye yönelik çalışmalar.
Bu yazının kaleme alınmasına sebep olan
husus (geçtiğimiz günlerde gündem konusunu oluşturan) “deli
dana virüsü” diye bir virüsün İngiliz
sığırlarında ortaya çıktığı, sığır et ve mamulleri
ile insana geçip insan beyninde ölümcül tahribata yol açtığına
dair bir hakikatin keşfedilip kamu oyuna sunulmuş olmasının
beraberinde getirdiği paniklik havasıdır. Belki ticari ve
siyasi rekabet faktörleri bu olayın gündeme sunulması ve
canlı tutulmasının sebebi olabilir. Fakat bu olay göstermiştir
ki günümüzde insanoğlunun gıda güvencesi dahi yoktur.
Küfür tiyniyetinin çağdaş görün-tüsü
olan kapitalizmin hayat anlayışı ve ihtirası yeryüzünü
fitne ve fesada boğmuştur. Kapitalizmin: “Dünyanın
servetleri sınırlıdır, insanların ihtiyaçları ise
sınırsızdır. Bundan dolayı; sınırsız ihtiyaçları
karşılayabilmek için çok çok üretmek gerekir” düşüncesi,
insanlarda büyük bir ego (ben) merkezli üretim ihtirası
çok, daha çok kazanma hırsının ivmesi olmuştur. Bu hırs
ile sorumsuzca sadece kendi kazancını düşünerek, ekolojik
(doğal) dengeleri dejenere etme pahasına da olsa çok üretim
yarışına gidilmiştir. İşte bu yarışın gereği,
teknolojik gelişmeler gıda üretiminde dahi kullanılmış,
hormonlama sistemi ile bitkisel ve hayvansal gıdalarda
bahsedilen sağlıksız neticeleri doğurarak, insan neslinin
sağlığı ve geleceği tehdit edilir bir konuma gelmiştir.
İşte deli dana diye bilinen (yeni keşfedilmiş) hastalık da
buna somut bir örnektir.
“İnsanların elleriyle işlediklerinden”
dolayı sadece çevre değil, sadece insanın biyolojik
sağlığı değil aynı zamanda zihinsel, ruhsal sağlığı da
ifsat edilmiştir. Biyolojik gıdaların ifsat edildiği gibi
zihinsel gıdaları, yani hayatla ilgili bilgi ve fikirleri de
bozuk olduğu, vahyin aydınlığından kopuk olduğu için,
insanlar kendilerini stres ve ruhsal bunalımlar içinde bulmuşlar
akıl ve ruh hastalıkları da hızlı bir şekilde artar
olmuştur. Bu hastalıkların içine ittiği bunalımdan
kurtuluşu da legal ve illegal yollarla uyuşturucu müptelası
olmakta arıyorlar. Nitekim hızlı bir şekilde insanlar alkollü
içkileri, uyuşturucu hapları, eroin, esrar, kokain gibi
maddeleri tüketir olmuştur.
Yine insanların elleriyle işlediklerinden
dolayı sosyal fesat yani toplumsal kirlilik ve bozukluk da
artmıştır. Tüm ülkelerde toplumdaki kirlilikten yani
toplumsal ilişkilerdeki çarpıklıklar, haksızlıklar,
adaletsizlikler, yolsuzluklar, skandaller karşısında adeta
çaresiz kalıyorlar.
Toplumsal ilişkiler, Allah’ın vahiyle gönderdiği
hüküm ve nizamlarla değil de laiklik, demokrasi, cumhuriyet,
milliyetçilik, serbest piyasa ekonomisi, liberalizm, sosyalizm,
temel hürriyetler gibi çeşitli isimlendirmeler ile
insanların kendi elleriyle yaptıkları kanun, nizam, hüküm,
ölçülerle tanzim edildiğine göre, bu ifsat da ayette geçen
“İnsanların kendi elleriyle işledikleri” ibaresinin
kapsamına girer.
Kısacası, atmosferde ozon tabakasının
delinmesinden tutunda “deli dana virüsüne” kadar
yeryüzünün ve insan yaşantısının çeşitli boyutlarının
ifsat ile dolmasının sebebi küfür ve şirkin çağdaş görüntülerinin
yeryüzüne hakim olmalarındandır.
Bu görüntüler ise; laiklik, demokrasi,
temel hürriyetler, liberalizm, sosyalizm,kapitalizm,
milliyetçilik, pragmatizm (menfaatçilik) dir. Küfür ve
şirkin tabiatında fesat çıkarmak olduğunu bakınız, Allahu
Teâlâ nasıl izah ediyor.
“Eğer hak, onların heva ve
hevesine (arzu ve isteklerine) uysaydı, mutlaka gökler ve yer
ile bunlarda bulunan kimseler ifsat olurdu.” (Müminün 71)
“Eğer, yerde ve gökte Allah’tan başka
ilahlar bulunsaydı, yer ve gök kesinlikle ifsat olurdu.” (Enbiya
22)
Şu anda yeryüzünde gerçekten bu
hakikatler yaşanmaktadır. Haktan gelen İslam değil,
insanların heva hevesleri çeşitli çağdaş bilim (laiklik,
demokrasi, cumhuriyet, liberalizm, milliyetçilik, kapitalizm,
pragmatizm) isimleri altında hakim durumdadır. İnsanların
yaşamında Allah’tan başka ilahlık taslayanlar hükümranlık
sürmekte, yani tağutlar hakim durumda. Neticede yeryüzü,
gökyüzü ve içindekiler ifsat olmaktadır. Bu ifsat ise
kafirlerin hükümranlığı yani küfür devletlerinin varlığı
ile devam etmektedir. Nitekim Allahu Teala şöyle diyor:
“(İnsanlardan öyle kafirler var ki)
yönetime geldiğinde yeryüzünde fesat yapmak, ve nesilleri
yok etmek için koşar. Allah fesadı (bozgunculuğu) sevmez.”
(Bakara:205)
Onlar yeryüzünde fesada koşarlar”(Maide:
64)
“Onlara; yeryüzünde fesat çıkarmayın
denildiği zaman, biz ancak ıslah edicileriz derler. Kesin
olarak biliniz ki onlar ancak fesat çıkaranlardır. Lakin
anlamazlar.” (Bakara: 11-12)
“Onlar öyle kimseler ki; Allah’a
verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozarlar ve
Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri ter kederler
ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten
hüsrana uğrayanlardır. (Bakara:27)
Evet fitne ve fesadın failleri müşrik ve
kafir olanlardır. Ancak onlar ne zaman bu icraatları ile yeryüzünü
fitne fesat ne zulümle doldurma imkanı bulurlar? Bu soruya
cevabı da Allah Teâlâ’nın şu hitabında buluyoruz.
“Eğer Allah insanlardan bir
kısmı ile diğerlerini savıp hizaya getirmeseydi elbette yeryüzü
ifsat olurdu.” (Bakara 251) İnsanlar iki
kısımdır. İman edenler ve kafirler. Fitne ve fesadı çıkaranlar
kafirler olduğuna göre onları defedecek olanlar elbette ki
iman edenlerdir. Şu anda yeryüzü fesat ile dolduğuna göre
yeryüzünde iman edenler yok mu oldu? Hayır İman edenler var
hem de 1,5 milyara yakın bir çoklukdalar. O halde bu kadar
iman eden olduğuna göre niçin yeryüzü fitne ve fesatla
doludur?
Bunun sebebi o iman edenleri riyaseti altında tek vucüt
halinde toplayacak ve onların hayatlarına Allah’ın
indirdiklerini hakim kılarak onlara tekrar canlılık, aksiyon,
ruh, izzet ve şeref kazandırarak yeryüzünde insanlar için
çıkartılmış hayırlı ümmet, şahit ümmet, konumuna
getirecek Raşidi Hilafet Devletinin olmayışıdır. Raşidi
Hilafet Devleti Allah’ın indirdiklerini hakim kılınması
ile ilgili emrin yerine getirilmesinin şeri metodudur, yoludur.
Onu tekrar kurmadan Allah’ın bu emirleri yerine getirilemez.
Allah’ın emri yerine getirilmezse Müslümanlar var olsa bile
yeryüzü fitne ve fesat ile dolar. Nitekim Allahu Teâlâ bu
gerçeği de şöyle bildiriyor.
“Eğer siz onu (Allah’ın emirlerini)
yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat
olur.”(Enfal: 73)
Şu halde bu ilahi hakikatların
ışığında Müslümanlar yeryüzünün fitne ve fesatla
dolması karşısında üzerlerine düşeni iyi idrak
etmelidirler. Bu durum karşısında onlara düşen, fitne ve
fesadın sebebini ortadan kaldırmadan neticeleri ile mücadele
etmekle değildir. Çevre kirliliğine karşı ağaç dikmek,
toplumsal kirliliğe karşı, ahlaka davet etmek, gıda
kirliliğine karşı , mesela deli dana virüsüne karşı,
ithal et ve mamullerini yememek ve yenmemesine davet etmek, köklü
çözüm değildir. Köklü çözüm bütün bu fitne fesadın
sebebi olan küfür ve şirkin çağdaş görüntüsü olan
laik, demokratik, cumhuriyetçi, milliyetçi liberalist,
pragmatik, kapitalist, sosyalist sistemlerin hakimiyetine son
verip, Allah’ın insanlığa nur, hidayet, rahmet, şifa
olarak gönderdiği aziz İslam Dinini hakim kılacak, yeryüzünün
tamamına taşıyacak olan Raşidi Hilafet Devletini kurmaktır.
Müslümanlara düşende işte bunun için ihlas ve samimiyetle
Allah’a dayanarak çalışmalarıdır.
Raşidi Hilafet Devleti Rasulullah’ın
fitne, fesat, zulüm ve işkence ile dolan yeryüzünü tekrar
adalet ve doğrulukla dolduracağını müjdelediği nübüvvet
metodu üzerindeki devlettir. Rasulullah’ın müjdesi şöyledir:
“Yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu
gibi adalet ve doğrulukla dolduracaktır”.(Ebu Davud)
“Sonrada nübüvvet metodu üzerinde
halifeler olacaktır. Sonra sustu.”(Ahmet bin Hanbel)
|