SONSÖZ

 

İSLÂM AŞIRILIK VE ILIMLILIK DİYE BİRŞEY TANIMAZ

 

Kâfirler, İslâm’a ve müslümanlara pek sinsi uslüplerle saldırmaya devam etmektedir. Direkt İslâm’ı kötülemeye çalışmazlar, indirek ve birçok müslümanların anlamadığı uslüplerle kötülerler. Bununla birlikte, müslümanları birbirlerine düşürürler. İslâm devletine talip olanlara aşırı derler. Yine de küfür ideolojilerine dayalı olan demokratik yolu kabul etmeyenlere aşırı derler. Bir Müslüman İslâm devletine talip değilse, sadece kendi ibadetiyle ve taklidi imanıyla yetinenlere muhafazakâr derler. Ayrıca bunlara ılımlı da derler. İslâm devletine talip olup ta demokratik yolu izlemeyi kabul edenlere de ılımlı derler. Böylece, müslümanları taksim ettiler. Buna binaen, bazı müslümanlar bu isimlendirmeyi kabul edip kendilerini ılımlı sayıp, aşırı olarak nitelenen müslümanlara savaş açtılar. Bunlara, yazar, çizer, alim veya düşünür denilir. Televizyon, radyo, basın ve değişik konferans ve panelde görülürler. Halbuki, İslâm böyle adlandırmayı kabul etmez. İslâm tektir, bölünmez. İslâm’ı temsil eden Kur'an ve sünnettir. İcmaî sahabe Resul'un bir sünnetini ortaya çıkartır. Şer’i Kıyas ise, Kuran’da ve sünnetteki illetlere göre kıyas yapmaktır. Müslümanlar bunları ya doğru ya da yanlış anlarlar. Yine de ya doğru ya da yanlış şekilde uygularlar. Fakat, İslâm değişmez yanlış anlayan veya uygulayan o suçlu veya kusurlu sayılır. Fakat İslâm suçlanamaz.

İslam’ı doğru, güzel ve adaletli bir şekilde uygulayan Allah’ın Resulu’dür. Bu nedenle Kuranı anlamaya ve uygulamaya çalışırken Resul (S.A.V.)’a bakarız. Ondan sonra sahabelerine ve özellikle Raşîdi halifelerine bakarız. Çünkü Allah ve Resul’ü onları övüp onların sadık ve felaha kavuşanlar olduklarını beyan etmiştir.

Resulüllah (S.A.V.) ve sahabeleri, Kuran’da beyan edildiği gibi kâfirlere, liderlerine, siyasetlerine, icraatlarına inançlarına ve geleneklerine çatmış, onları teşhir edip kötülemiş onları terk etmeye ve İslâm’a girmeye davet etmiştir. "La ilahe illallah" olan Allah’ın hakimiyetini tesis etmeye çalışmıştır. Kureyş’e tavîz göstermeyip yumuşamamıştır. Onların koalisyonlarına katılmayı ve hatta onların rejimlerinde kral olunmayı ret etmiştir. Uzlaşmayı kabul etmeyip onların İslâm’a inanmaları veya İslâm hakimiyetine boyun eğmeleri üzerinde ısrar etmiştir. Böylece, Medine’de İslâm Devleti kuruluncaya kadar devam etmiştir. Devleti kurduktan sonra küfür rejimlerine karşı silahlı çatışma olan Cihadı eklemiştir. Bütün bunlarla ilgili yüzlerce ayet ve binlerce hadis vardır. İslâm budur. Bu yolu izlemek isteyene nasıl aşırı denilir. Öyleyse Resulüllah ve sahabeleri aşırı idiler!.. Bu yolu izlemeyene nasıl ılımlı denilir? Bunlara tavizkâr ve günahkâr, zalim ve fasık denilir. Çünkü, İslâm onlara bu ismi vermiştir. Ancak, demokrasiye inanan ve şeriatın uygulanmasını ret eden veya bu asır için elverişli olmadığını söyleyenler kâfir olurlar.

Devlet kurduktan sonra, Taif adlı kenti fethetmeye çalışmıştır. Onu kuşatmış, fakat fethedememiştir. Medine’ye döndükten sonra Taif halkı korkup Resulüllah’a bir heyet göndermiştir. Bu heyet Resulüllah (S.A.V.)’e şöyle demişlerdir: "Şayet ilahımız olan Lat’ın putunu (veya anıtını) yıkmaz ve namaz kılmaktan bizi muaf tutarsan İslâm’a girip Taif’’i sana teslim ederiz." Resulüllah (S.A.V.) hep bunu ret etmiştir. Bunu üç seneye indirmişler Resulüllah (S.A.V.) yine ret etmiştir. Bir seneye indirmişler, hatta bir aya indirmişler, fakat Resulüllah (S.A.V.) hep bunu ret etmiştir. Resulüllah (S.A.V.)’in bu tutumuna aşırılık mı denir? Yoksa İslam’ı tavır mı denir? İnsanlar ya İslâm’a girer Müslüman olur, ya İslâm’ın hakimiyeti altına girerler veyahut ta onlarla savaşın demesi aşırılık mı yoksa İslam’ı tavır mıdır? İslâm değişmez, onun metodu da değişmez. Yani, onu uygulamak ve ona davet etmek için şer’i hükümlerle sabit olan yol değişmez.

Deve, at, kılıç, ok vs. araçlar değişir. Bugün, araba, uçak, füze, tank vs. kullanılır. Fakat, bu araçlarla İslâm’a davet ederiz. Demokrasi, araç ve gereç değil, İslâm metoduna aykırı olan küfür metodudur. Nitekim, Mekke’de demokrasiye benzer bir sistem vardı. Bu nedenle, Resulüllah (S.A.V.)’in kendi rejimlerine ve koalisyonlarına katılmasını ve onun başkanı olmasını istemişler. Herkesin dinine bağlı olacaktır. Fakat, İslâm hakîm olmayacak, Darün Nedve Meclisinde ne karar alınırsa ona uyulacaktı. Resulüllah (S.A.V.) bunu ret edip sadece İslâm’a dayalı rejimin kurulması ve İslâm’ın uygulanması üzerine ısrar etmiştir.

Bu İslâm’ın metodudur. Her müslümanın metodudur. Başka metod yoktur. Aşırılık veya ılımlılık veya muhafazakârlık diye bir şey yoktur. Kuran’a ve sünnete her inanana müslüman denilir. Bu, Müslüman ya takvalı olur ya takvasız. Takvasıza fasık ve zalim denilir. Fakat, aşırı veya ılımlı diye bir şey yoktur.

 

Sayı 100...1418-R.Evvel...1997-Temmuz...Yıl-9

Sayfayı Birine Gönder