DEMOKRATİK KONGO (ESKİ ZAİRE)’DEKİ OLAYLAR M. 05 Haziran 1997H. 29 Muharrem 1418

 

Mobutu, siyasetin kendisini ortaya çıkarmasından geçen Mayıs ayının 17’sinde yönetimden uzaklaştırılmasına kadar İngiliz ajanı idi. Siyasî hayatı 30/06/1967de Demokratik Kongo’nun (Zaire’nin) bağımsızlığına kavuşmasından sonra Batris Lomumba koalisyon hükümetinde savunma bakanı olarak başladı. Lomumba, Ameri-kan ajanı idi. Lomumba ve hareketi “Milli Kongo Kurtuluş Hareketi’nin” Kongo’nun Belçika’dan bağımsızlığına kavuşmasında büyük katkısı vardı. Fakat Lomumba’nın teşkilatı seçimlerde mutlak çoğunluğu elde edemedi. Bundan dolayı da bir koalisyon hükümeti oluşturmaya mecbur kaldı. Bağımsızlığın üzerinden üç ay geçmeden Mobutu, Cumhurbaşkanı Kazafobu ve meşhur İngiliz uşağı Başbakan Katenga Movis Çombi ile beraber Lomumba aleyhine bir entrika çevirdiler. Mobutu bir askeri darbe yaptı ve Lomumba’yı tutuklayıp Çombi’ye teslim etti. O da onu 1961’in Ocak ayında öldürüp cesedini büyük ormanlıklara attı.

Fransa’nın Mobutu ile alakası sadece kültüreldir. Zira Demokratik Kongo/ Zaire Fransızca konuşan devletlerdendir. Kongo ile Fransa arasındaki ticaret hacmi çok dar kapsamlı olduğu gibi Kongo’da Fransa’nın kayda değer sömürgesi yoktur.

Amerika’nın Mobutu ile alakası, ajanı Lomumba’yı devre dışı bırakmasından beri düşmanca kalmıştır. Amerika onu devre dışı bırakmak ya da ona karşı bir yeni ayaklanma başlatmak için fırsat gözetleyip durmuştur. Nitekim Lomumba’nın yandaşları, Sovyetler Birliği, Amerika ve Amerika’nın uşaklarının desteklemeleri ile bağımsızlıktan sonra gelen altı yıl boyunca bir çok ayaklanmada ve ayaklanma teşebbüsünde bulunmuşlardır. Fakat Mobutu onların hepsini de ezebilmiştir. İsyancılar ormanlıklarda bir araya gelemeyecek şekilde parçalanıp kaybolmuşlardır. Mobutu kendi açısından Amerika nüfuzuna karşı çalışmaya devam etmiştir. Bu çalışmasını sadece Kongo’da değil aynı zamanda komşu iki ülkede de sürdürmüştür. Nitekim ırkçı Güney Afrika Devleti ile Angola’daki Amerika yanlısı yönetime karşı İngiliz yanlısı Yonita örgütünün yanında yer almıştır. Aynı şekilde Uganda’daki Mosifini’ye karşı isyancıları desteklemiştir. 1994’de Tutsi’ler Ruanda’da yönetimi Amerika’nın desteği ile ele geçirince Mobutu, Hutu’ların yanında yer almıştır. Kongo’daki Hutuları eğitip silahlandırmaya ve Ruanda’ya saldırıya geçmeye sevk etmeye başlamıştır.

Geçtiğimiz Sonbaharda “Kifo Kongoli” bölge valisi 300-400 bin civarında Tutsi’nin Kongo’yu terk etmesi talebinde bulunma cesaretini gösterdi. Halbuki onlar 18.asırdan beri Zaire’nin doğusunu kendilerine yurt edinmişlerdi. Bu iş yedi ay sürecek bir ayaklanmanın kıvılcımı oldu. İşte bu ayaklanma Laure Kabila’yı Kongo’da yönetime taşıyıp Mobutu’yu düşürdü. Peki Lauren Kabila kimdir ve onu yönetime taşıyan şartlar nelerdir?

Lauren Kabila, Tutsilerden değildir. O Kongo’nun Belçika sömürgesi olduğu dönemden beri İngilizlerin kalesi durumunda olan Akatenga bölgesindendir. Fransa’-da felsefe tahsili yapmıştır. Evciha’da bağımsızlık talep eden ayaklanmanın başladığı sırada Kongo’nun bağımsızlığını kazan-masından kısa bir süre önce Kongo’ya dönmüştür. Kabila ülkeye döndükten sonra Katenga’da “Kuzey Katenga Meclisi” denilen bir örgüte katıldı. O örgüt, Lomumba’yı destekliyor olarak biliniyordu. Fakat o örgüt, Lomumba’nın “Kongo Milli Hareketi” örgütünden bir parça değildir. Lomumba 1961 Ocak ayında öldürülünce Kabila , ayrılıkçı İngiliz uşağı Mavis Çombi’ye yaklaşmaya başladı. Çombi o zaman Akatenga’nın ayrıldığını ilan etmişti. 1963 senesinde Lomumba’nın yandaşları Biyr Molili ve Antuvan Cizanga yeniden ayaklanma başlattılar. Kongo Milli Kurtuluş Meclisini kurdular. Daha sonra Kabila gelip bunları desteklediğini açıkladı. 1964 senesinin başlarında Kabila ve yandaşı Caston Somalya Kongo’nun güneyinde “Simba ayaklanması” yani “Aslan ayaklanması” ismini verdikleri bir ayaklanma başlattılar. Bu ayaklan-manın faaliyeti Milli Meclis’in faaliyetinden kopuktu ya da ona paraleldi. 1964 Haziranında Küba’lı meşhur devrimci Che Guavera Kongo’dan başlayıp Afrika’yı kapsayan bir devrim hareketini başlatmak için Kongo’ya geldi. Geldiğinde sadece kendisine sempati duyan bazı adamlar vardı. Guavera, Kabila’nın “baş düşman Amerika emperyalizmidir” sözünden hoşlandı. Fakat Kabila ve partisinin ileri gelenleri ile bir kaç görüşmeden sonra, Guavera o insanları silahlı çatışma için uygun olmadıkları kanaatına vardı. Hakiki bir ayaklanma ve en azından hakiki bir ayaklanma imkanı bulamadı. Nitekim Guavera’nın hatıratında şunlar geçmektedir. “Hiç bir kimse Kabila’nın cehresinde bir savaş yüzü görmedi. O vaktinin büyük bir bölümünü kadınlarla yaşayarak, içki müptelalığıyla geçiriyordu. Devrimci bir savaş yapacak liderliğe sahip değildir.” Kabila’nın adamları için de şöyle diyordu: “Onlar çocuklardan farksız idiler. Ateşli silahlar hakkında herhangi bir fikirleri yoktu. Onların çoğu zührevi hastalıklara tutulmuştu” Nitekim Guavera, orada kalmasının Kabila tarafından hoş karşılanmayacağını anladı. 1965 Kasım ayında tamamen orayı terk etti yani başarısızlığını fark etmesinden altı ay sonra oradan ayrıldı.

1967 yılı Kasım ayında Kabila ve arkadaşı Humalyo, Katenga bölgesinde Devrimci Halk Partisini kurdular. bunlar Çin’e yönelip Çin’den yardım talep ettikten sonra o parti, ödeyeceği mal karşılığı bazı eylemler yapmasını isteyen Çin’i memnun etmek için sembolik bazı direnişlerde bulundu. Katenga halkı o partiyi hayırla yad etmezler. Çünkü o sevilen halk lideri Casun Sandevi’ye karşı rakibi Mavis Çombi’nin yanında yer aldı.

1967 senesinden beri Kabila, Kongo’dan ıraklarda, gözlerden uzak, Avrupa başkentlerinde özellikle de Paris’te yaşıyordu. Nitekim Paris’te devrim yıllarında bir villa yaptırmıştı. Lomumba’nın tabileri isyancıları öldürürken o, villasında oturuyordu.

Kabila’nın bu biyografisi gözden geçirildiğinde, onu isminin devrimciler defterinde kayıtlı olduğunu, onların elbisesini giydiğini fakat onun Mobutu’ya karşı gerçek eylemlerinden hiç bir şey yapmadığını görürüz. Hatta o, Guavera’yı savaştan alıkoymak için de gayret sarf ediyordu. Onun ciddi olarak yaptığı, savaştan uzak kalmasını garanti altına almak için Çombi’nin yanında durmasıdır. Nitekim ona şöyle dediği nakledilir: “Kendisini tehlikeye ve rizikoya atıp savaş meydanlarında ölen kültürlü bir kişi, ya mecnundur ya da Donkişot tur.” Onun nazarında kültürlü kişinin işi, başkalarını, hülyaları yolunda ölmeye ikna etmektir. Onun mal biriktirmek, yağmacılık, kaçakçılık ve şirketler kurmak yönü meşhurdur. O bu malları eğlencesi ve kendisi için harcama yapmak maksadı ile topluyor. Onun devrimci biyografisi bu olduğuna göre Kongo, ayaklanmalar içinde dalgalanırken onun, Mobutu’yu devre dışı bu günkü devrimle alakalı tasarrufları tezat teşkil etmektedir. O bu devrimde düzgün ifadeli bir hatip olarak açığa çıktı ve teşkilatçılık hüneri ile de bariz oldu. Bu tezadı teyit eden bir husus da Kabila’nın altmışlı yıllarda Mobutu’ya karşı devrimci eylemde ciddiyeti kaybettirmesidir. Kabila, Lomumba taraftarlarına karşı İngilizler tarafından kullanılan bir komploydu. Kabila’nın durumu bu olduğu ve devrimin arkasında Amerika olduğu halde kendisini yönetime ulaştıran bu devrime o nasıl bindi.?

Bugünkü devrimin başlangıcına baktığımızda bu devrimin geçen Ekim ayından 200 yıl önce Kongo’nun doğusuna göç eden Tutsilerin isyanı ile vatanlarındaki haklarını savunma hareketi olarak başladığı görülür. Ruanda bu isyanı Hutu sorunundan kurtulmak için bir altın vesile olarak gördü. Bundan dolayı isyancılara silah ve adam vererek yardım eli uzattı. Onları Kongo’daki Hutu kamplarına saldırıya sevk etti ve onları ormanlıkların içerisine doğru Ruanda sınırından uzaklara sürdü ki bir daha kendisine bir tehlike teşkil etmesinler. İşte tam bu esnada isyana önderlik edip bir devrime dönüştürmek için birdenbire Kabila ortaya çıktı. Kabila’nın Devrimci Halk Partisi ile Tutsileri birleştirerek devrime binmesi kolay oldu. Çünkü bu partiyi 1967 yılında Kabila kurmuştu. Tutsiler de Kongo’nun doğusunda ve güneyinde altmışlı yıllarda Kabila ile müttefik idiler. Kabila görevine, ittifakın sözcüsü olarak işe başladı. Daha sonra da ittifakın başı oldu. Devrim Kongo’nun doğusu ve güneyinde genişlemeye başladığı halde Mobutu Paris’te kalıyordu. Aynı şekilde onun hükümeti bu devrime engel olmak için etkin bir icraat yapmadı ya da Tutsilere hakkını vererek onun sebeplerini ortadan kaldırmak için bir iş yapmadı. Açıkça ortaya çıkmıştı ki Mobutu’nun hastalığı çok ciddi ve sonu yaklaşmaktadır.

Amerika ve Kongo’nun komşularından Amerika’nın uşakları Ruanda, Angola ve Uganda’dan isyancılara yardımlar peş peşe gelmeye başlamıştı. Onlar Mobutu’ya kızgınlıklarından ve kendilerine düşmanca tavır aldığı için intikam almak istediklerinden dolayı bunu yapıyorlardı. Daha önce onlara ilaveten bu devletleri bu ayırıma teşvik eden bir husus da devrimdeki bazı liderlerin, mesela Lomumba’nın kabilesinde Andry Kysasi Nekandu’nun Amerika’ya samimiyetleridir. Nitekim Andry Kysasi, Kabila’nın ileri gelen bazı adamlarını tehdit edince, faili meçhul bir şekilde öldürüldü. Aynı şekilde Amerika Kongo’lu Tutsilerin dostluğunu satın alma hususunda Ruanda’lı Tutsi yöneticilerin başarılı olabileceklerini ummaktadır.

Amerika ve Güney Afrika bir çözüm bulma hususuna katılmak için birbiri ile yarışmaktadırlar. Amerika BM’deki temsilcisi Bill Rischarson’u oraya gönderdi. Nelson Mandela ve naibi Tabu Mabiliy’i ikilisi de mekik gezileri yapmaya başladılar. Mandela, Kinşasa’nın düşüşünden az önce Mobutu ile Kabila’yı Güney Afrika’da bir savaş gemisinde bir araya getirebilmeyi başardı. Mandela’nın yönlendirdiği bir biçimde on maddeden oluşan bir anlaşmayı da yaptılar. Anlaşmanın imzalanması ikinci buluşmada yapılacaktı. İttifak şunu da kapsıyordu: Mobutu yönetimden ayrıldıktan sonra Kongo’da kalacak, zorunlu saygınlık göstermeye ilaveten bazı imtiyaz ve avantajları kapsayan eski devlet başkanı yetkilerine sahip olacaktı. Mandela ittifakı şekillendirdi ve Mobutu ile belirlenen randevu yerinde Kabila’yı bekledi. Fakat Kabila, oraya gelmeyi reddetti. Ona rağmen Mandela, isyancı kuvvetlerin Mobutu’nun ayrılmasından sonra başkente savaşsız bir şekilde kolayca girmelerini başardı.

Devrimin seyri, şartları ve elbiselerini dakik bir şekilde inceleyen kimse, Mobutu’nun devrimi fazla önemsemediğini görür. O isyancılarla görüşmüyor, onlarla gereği gibi savaşmıyordu. Yine görür ki, isyan, bir başkaldırıdan Kongo’nun doğusunu kurtarmak için bir isyana dönüştü, daha sonra da Kongo’yu Mobutu’dan kurtarmak için bir ayaklanmaya dönüştü. İşte bu dönüşüm Mobutu’nun hastalığının ciddileşmesi kesinleşip, iyileşme umudunun kalmadığı zamana rastlıyor. Aynı zamanda yerine kimin geçeceği hususu da söz konusu edilmeye başlamıştı.

Mobutu’nun yönetimi ferdi despotik bir yönetim idi. O Kongo’da siyasiler ve liderler yetişmesine imkan vermedi. Onun için Mobutu’nun ani çekilişi yerini boşluğa terk edecek ve onun yerini yönetimin elemanlarından hiç biri dolduramayacaktı. Bir çok ikili kamplaşmaların, kabilelerin olduğu Kongo, fitne dalgası ile dolacaktı. Tek bariz siyasî, Aytan Taşiskeydy’dir ki o da Amerika ajanıdır. Zira o altmışlı yıllardan beri Lomumba tabilerinden etkili bir siyasidir. Fakat Kabila’nın Kongo’da yönetimi ona teslim edeceğine dair bir hareket gözükmüyordu. Her ne kadar Amerika bunu çok istese de. Kabila her ne kadar şeklen Amerika ile beraber yürüyor görüntüsü verse de gerçeği ve devrimci hayatının başladığından beri takip ettiği seyrinde görülen husus onun İngiliz ajanı olduğudur. Nitekim Fransa Dayanışma Bakanı, Fransa’nın kaybedip Amerika’nın kazandığına, Mobutu’nun Fransız ajanı ve Kabila’nın bir Amerikan ajanı olduğuna dair sözleri reddetti. Fransız medyası da bazı insanların sandıkları gibi Fransa’nın Mobutu üzerinde bir nüfuzu olmadığını, zira Kongo’nun Fransa için Fransızca konuşan bir ülke olmaktan başka bir şey ifade etmediğini yazmaya başladılar. Amerika da Kabila üzerinde bazı insanların zannettikleri gibi bir nüfuza sahip değildir. Amerikan Newsweek dergisi 12.05.1997 tarihli sayısında şunu yayınlamıştır: “Muhakkak ki Kabila, Mobutu’nun yerine sürekli geçen kimse olmayacaktır. Bir sene sürecek olan geçiş döneminden sonra Kongo’nun yeni liderini seçimler yapılacaktır. O zaman da Kabila otoriteyi terk edecektir. Ve kuvvetli ihtimalle savunma bakanlığını üstlenecektir. Bu arada eski Zaire’nin Başbakanı Etyan Taşiskaydy bütün ülkedeki en popüler siyasetçi ülkenin lideri olabilir.” Fakat Amerika, isyancıların başkent Kinşasa’ya girmeleriyle birlikte hemen onlara yönetime muhalif gurupları da katmaları, Taşiskaydy’yi Başbakan tayin etmeleri ve demokratik seçimlerin yapılması hususunda baskı yapmaya başladı. Aynı şekilde Amerikan dışişleri bakanı sözcüsü Nicolas Borns’un sözünde de geçtiği gibi: Kinşasa’daki Amerikan elçisi Danyal Symbisawn Kabila’nın en bariz iki müsteşarı ile (Dywfras’ya Bavfina ve Bawi Kayaango) onları Tasişkaydy ile temasa geçilmesi için yolun açılmasına teşvik etmek maksadı ile yoğun bir görüşme yapmaya başlamıştır. Başkan Clinton ise, Kabila’ya bir tür uyarıda bulundu. Şöyle dedi: “ABD’nin tavrı açıktır. Biz Zaire’de gerçek demokrasiye yönelecek bir geçici hükümet istiyoruz.” Dışişleri Bakanı Madelin Albright da bir basın toplantısında yeni yönetimi ima ile uyardı. ABD, Kabila yönetimine ittifakının dışında şahısların katılması isteğini açığa vurmasından sonra Demokratik Kongo Cumhuriyetindeki durum karşısında Washington’un duyduğu “ciddi endişenin” devam ettiğini de teyit etti. Amerikan dışişleri bakanı, Mobutu yönetimi yerine gelen yeni yönetimin demokratik seçimlerin yapılması doğrultusunda adım atmak ve ülkede anlaşma ortamının gerçekleşmesine destek vermek zorunda olduğunu da belirtti. Bakan, Kabila’nın adamlarını bir tür ciddiyetsizlikle itham etti. Bir Amerikan sorumlusu da ABD ile Kabila arasındaki geçen hususu şöyle vasfetti: “Biz ona, bizim desteğimize sahip olmak istiyorsa, bizim endişelerimize itibar etmesi gerektiğini söyledik... Fakat o, büyük devlet adamı rolü oynamak istemektedir. İşin sonunda istediğini yapacaktır.” Amerikan idaresinden çıkan bu tür açıklamalara rağmen, Kabila, iki sene geçmeden önce seçimlerin olmayacağını tekid etti. Hükümet de, Taşiskaydy’nin hükümete katılmasının imkansızlaşmasında ve erken seçimlerin yapılmamasından dolayı kendisine yönelik tenkitleri reddetti. Ve geleceği belirleme hakkının, savaştan zaferle çıktığı için bu hükümete ait olduğunu da tekid etti. İttifakın bakan olan sekreteri Dyograsisy Bufra “siyasî kültürlendirme” ve “çiftçilerin kuvveti” konularında seçime hazırlık olarak bir plan olduğunu açıkladı. Taşiskaydy bu şekilde ihmal edilmesi karşısında o, kuvvetini göstermek için gösterilenin yapılması ve yeni yönetime baskı yapılması hususunda kendisine dışarıdan yardım edilmesi talebinde bulundu. Bu yeni yönetim ise onları dağıtmak ve gösteri yapmalarını engellemek için kuvvet kullandı.

 

Sayı 100...1418-R.Evvel...1997-Temmuz...Yıl-9

Sayfayı Birine Gönder