Bu arada Resulüllah (S.A.V.)’in siyeri hedefe
ulaştırmaz diyenler var:
Bunların sözünün manası, bu siyerin nasları
güvenilir değil ve ona bağlanılmamalıdır. Buna dayalı
olarak, onunla çalışmaya emredilmedik, demektir. Bunu
kendileri aleyhine değil, lehlerine bir hüccet sayarlar ki Hilâfet’i
kurmak için Mekke’de iken Resulüllah (S.A.V.)’in amelini
örnek almaktan geri kalırlar.
Buna cevap şöyledir; Siyer haberler ve
olaylardan ibarettir. Bunlar araştırılmaya ve rivayetlerinden
emin olunmaya muhtaçtır. Siyer, Resulullah (S.A.V.)’in
amelleriyle ilgili olduğu için Vahy’den bir parça sayılır.
Buna göre, müslümanlar kitaba ve sünnete ihtimam gösterdikleri
kadar Resulullah (S.A.V.)’in siyerine o kadar ihtimam
vermeliler. Mekke’deki Onun siyeri: orada yaptığı amelleri
ve bu amellerin sayesinde Medine’de Dar’ul İslâm’ın
kuruluşuna yol açması keyfiyetidir.
Onu araştırabilen kimseler, onun araştırılmasını
ihmal edince günahkâr olurlar. Ayrıca, diğer müslümanları
onu araştırmaya teşvik etmedikleri için günahkâr olur.
İlginç şeydir ki, siyerin hedefe ulaştırmadığını
söyleyenler, hadislerin araştırılmasıyla ve tahriciyle
ilgilenen kimselerden sayılırlar. Onlar o sözleri ortaya
atarken sanki kendileri bu dini yükseltmek için çalışmaktan
muaf tutul-muşlar. Onlar böyle sözleri söyledikten sonra
sanki önemli bir işe son verdiler ve onların işi bitti.
Bunlar herhangi bir müslüman gibi İslâm
Devleti kurmak için çalışmakla emredildiklerini unuttular mı?
Bu da, onların bu konuyu araştırmaları ve incelemelerini
gerektirir. Şartlar onların kısmî şer’i meseleler için
hadisleri tahric etmeye sevk etmişse bunun için onlara teşekkür
edilir. Çünkü bunu araştırabilmek için çok çaba harcadılar
ve zaman geçirdiler. Konunun dinin hakîmiyetini kılmakla
ilgili olduğunu öğrenirlerse bunun için daha çok çaba sarf
edecekler ve vakit geçireceklerdir.
Siyer kitapları ihmal edilecek dereceye düşmediği
gibi içinde geçen rivayetler hemen alınabilecek halde değildirler.
Siyer alanında tarihi yazılar yazan yazarlar,
rivayet edenler, onların güvenirliliği rivayetlerini ve
bunların sağlamlılığını incelerken hadis araştırıcıları
kadar dakik değillerdi. Bu nedenle, hadis alimleri ve hadis araştıranlar,
siyer yazarlarının yazılarında sanki müsamahakârlık yaptıklarını
görürler.
Hadis alimleri ve muhaddislerin davrandıkları
gibi hadisler araştırılmalıdır. Buna eşit olarak, Resulüllah
(S.A.V.)’in ve sahabelerin (R.A.) siyerleri de araştırılmalıdır.
Diğerlerinin siyerleriyle ilgilenenler müsamahakârlık göstermişse
siyer ilmi ihmal edilemez, kötülenemez. Olaylar çoktur, günler
sürâtle geçmektedir, öyleyse siyer veya tarih yazarları
muhaddislerin yollarını izleyeceklerse bütün olayları kuşatamazlar.
Bundan dolayı Resulullah (S.A.V.)’in
siyeriyle Müslümanların çokça ilgilenmeleri gerekir. Çünkü,
Resulüllah (S.A.V.)’in sözleri, fiilleri, takrîri ve sıfatlarını
içerir. Bunun tümü, Kuran’ı Kerim gibi teşri bir yasadır.
Nebevi siyer, hadislerden bir parça olup yasa yapmanın, bir
konudaki hükmü ortaya koymanın kaynaklarından birisidir. Nebî
(S.A.V.)’le ilgili ne kadar sahih rivayet bulunursa sünnetten
bir parça olup şer’i delil sayılır. Buna ek olarak,
Resulullah (S.A.V.) ‘ı örnek edinmek Kuran’dan bir parça
sayılır. Allah’u teâla şöyle buyurdu:
“Muhakkak ki Resulullah sizin için güzel
bir örnektir.” (Ahzab:21)Böylece, siyerle
ilgilenmek de şeriatın bir emri olmuş oluyor.
İlk müslümünlar siyeri naklederken
rivayetlere dayanıyorlardı. Önce tarihciler sefevi olarak
rivayetleri aktarıyorlardı. İlk nesil, Resûlullah
(S.A.V.)’in amellerini gördü veya sözlerini işitti, diğerlerine
aktardılar. İkinci nesil bunları taşıdı. Bazıları bunların
bir kısmını yazdılar. Bunlar halen hadis kitaplarında
mevcuttur.
Hicri ikinci asırda, alimler siyerin
haberleriyle ve onları bir araya getirmeye uğraştılar.
Hadislerde olduğu gibi rivayet edenlerin isimlerini de
zikrederek rivayetlerini aktarmaya başladılar. Bu nedenle,
hadis alimleri ve araştırıcıları, rivayetleri, rivayet
edenleri inceleyerek reddedilen zayıf rivayetler ile sahih
rivayetleri birbirinden ayırabilirler ve sahih siyeri tespit
edebilirler. siyerden delil getirilince bu yola itimat edilir.
Buradaki mesele, yeni bir ilmi tespit etmek değil, ancak Resûlullah
(S.A.V.)’in sözü ve fiili bu inceleme ile belli olur. Şu da
var ki bazı insanlar, cemaatlar ve hizipler (partiler) bunu
incelediler. Ayrıca, dini yaşatmak ve hakîm kılmak isteyen
cemaat ve hizip delil olarak itimat ettiği naslardan emin olmalıdır
ki Resûlullah (S.A.V.)’i tam olarak örnek edinebilsin.
Üstelik siyer kitapları çeşitli olmasına rağmen,
Hadisi Şerif kitapları ve Resûlullah (S.A.V.)’in siyerinin
ve hareketinin merhalelerinin varlığı üzerinde birleştiği
gibi Kuran’ı Kerimin bu merhalelerin varlığını gösteriyor.
Kuran’ı Kerim bu merhalelerin bir çok detayını beyan etmiştir
ki siyer ve Hadisi Şerif kitaplarında geçen rivayetlerin doğruluğunu
pekiştirir. Böylece, Kuran’ı Kerim istenilen konular ve aşamaları
ince bir şekilde belirginleştirmiştir.
Misal olarak, Resûlullah (S.A.V.) bozuk ve batıl
inançlara değinmiştir. Böylece putperestlik, Dahriye (zamanın
ezeli olmasına), Mecusi, Sabia, Yahudilik ve Hıristiyanlığa
dokunup çatmıştır. Birçok ayette Kur’an bunları
sergilemiştir. Resûlullah (S.A.V.) adetler ve geleneklere çatmıştır.
Kız evlatlarını diri diri toprağa gömme konusuna, bazı
hayvanlara dokunulmazlık getirilmesine ve falcılığa çatmıştır.
Yöneticileri ele alıp onlara bazen isimleriyle, bazen de vasıflarıyla
çatıp onları teşhir etmiştir. İslâm daveti aleyhine
entrikalarını keşfetmiştir. Cemaat ve hizip bu metoda bağlanır.
Bağlantısı da bu metodun aslına ve genel manasına yöneliktir.
Uslüp, vesile ve şekillere bağlanmaz. Yanlış fikirler, yanıltıcı
mefhumlara ve İslâm'a aykırı olan sapık örf ve adetlere
dokunup çatar. Yöneticilere dokunup çatar. Onların
entrikalarını keşfeder. İslâm fikirlerini ve hükümlerini
belirgin bir şekilde izah eder. Ümmetin bunları benimsemesine
ve hayat sahasında tatbik etmeye, kendisiyle beraber çalışmaya
davet eder.
Resulüllah (S.A.V.) silahsız kimseye yağ çekmeksizin,
dalkavukluk ve uzlaşma yapmaksızın ve orta yol kabul
etmeksizin İslâm fikrine karşı gelen herkesin yüzüne karşı
çıkmıştır. Korkutmalar ve tehditlere aldırmayıp onlardan
hiç korkmamıştır. Sabrederek dayanıp Rabbı'nın emrinden
hiç sapmamıştır. Kur’an, bunu bize anlatırken kuracağımız
cemaate yol göstermiştir.
Allah’u Teâla'nın kendi Resûlune
“Emrolunduğun konuları açıkça duyur”
(Hicr:94) diye indirdiği ayet, bundan önceki durumda bir
gizliliğin varlığını gösterir. Bu gizlilik merhalesinin
var olduğuna dair bir işarettir.
Allahu teâlanın “Başköy (başkent) ve
etrafındakileri uyarasın” mealindeki ayet, Mekke
dışına davetin götürülmesine delildir.
Kuran’ın muhacirler ve ensardan söz
etmesi, hicretin ve nusretin (yardım alma konusunun) var
olduğuna delildir.
Böylece, Kuran’ın birinci mürşit
olduğu görülür. Hadisi şerif kitapları Mekke dönemindeki
yaşayan müslümanların haberleriyle doludur.
Misal olarak, Buhari “Mekke’deki
Peygamber (S.A.V.) ve Sahabe-lerinin Müşriklerden Çektikleri”
adında bir eser yazmıştır. Burada Habib Bin Elert’in Resûlullah
(S.A.V.)’e gelişi ve müslümanlar için zafer ve yardım
etmesi talep etmesiyle ilgili hadisi aktarmıştar. Resûlullah
(S.A.V.)’in Kureyş’in ileri gelenlerine beddua etmesine
dair hadis rivayet etmiştir. Resulüllah (S.A.V.)’in
kavminden gördüğü eziyet ve bu nedenle Taif’e çıkıp
orada görmesiyle ilgili hadisi göstermiştir. Keza, sair
hadislerdir.
Şunu da söylemek gerekir; Siyer kitaplarını
yazanlar güvenilir ve herkesin güvenini kazanmış
imamlardır.
Bunlardan:
-İbni İshak: (H:85-152),
onun siyer kitabı “El-Magazi”’dir.
Bunun manası “Gazveler”
dir. İmam Zuheri onunla ilgili şöyle demiştir: “Kim
magazi’yi öğrenmek istiyorsa İbni İshak’a başvursun.”
Şafi ise şöyle demiştir: “Magazi, konusunda dalmak
isteyen kimse İbni İshak’a muhtaç olur.” Buhari de
zamanında ondan söz etmiştir.
-İbni Saad: (H168-230)
onun kitabı “Et Tabakat” dır.
Onunla ilgili El Hatib El Bağdadi şöyle demiştir: “Muhammmed
İbni Saad bizim nezdimizde güvenilir ve udul ehlidir. Onun
sözleri onun doğruluğuna delalet eder. Rivayetlerinin çoğunda
emin olmak için derin inceleme yapmıştır.” İbni Hilkân
şöyle demiştir: “İbni Saad sadık ve güvenilir
biridir.” İbni Hacer şöyle demiştir: “İbni Saad
büyük hafız, güvenilir ve tarafsız biridir.”
-Tabari (H:224-310). Onun
kitabı “Elçiler ve Krallar”dır.
Tabari rivayetler ve rivayet edenlere
dayandırarak kitabını yazmıştır. Onun hakkında El-Hatib
El-Bağdadi şöyle demiştir: “Sünnetleri,
onların yollarını ve sıhhatli olup olmayanını bilir.
İnsanların günlerini ve haberlerini de bilir.” Hadis
konusu kendisine galip geldiği için muhaddislerin metoduna
göre tarih kitabını yazmıştır. Hadisle ilgili bir kitabı
vardır. “Resulüllah (S.A.V.)’den
sabit olan haberleri tafsil etmek ve eserleri incelemek”tir.
İbni Asakir onunla ilgili şöyle demiştir: ”Bu kitap
Tabari’nin ilginç kitaplarındandır. Resulüllah (S.A.V.)’in
sahih hadislerini içermiştir.”
Yine de İbni Kesir ve Ez Zehebi de vardır.
Bunlar hadis konusunda tam uzmandır...
|