İSLÂM’A DAVET

 

ŞERİATIN METODUNA AYKIRI ÇIKIŞLAR-3 Ahmet Mahmut

 

Bu arada Resulüllah (S.A.V.)’in siyeri hedefe ulaştırmaz diyenler var:

Bunların sözünün manası, bu siyerin nasları güvenilir değil ve ona bağlanılmamalıdır. Buna dayalı olarak, onunla çalışmaya emredilmedik, demektir. Bunu kendileri aleyhine değil, lehlerine bir hüccet sayarlar ki Hilâfet’i kurmak için Mekke’de iken Resulüllah (S.A.V.)’in amelini örnek almaktan geri kalırlar.

Buna cevap şöyledir; Siyer haberler ve olaylardan ibarettir. Bunlar araştırılmaya ve rivayetlerinden emin olunmaya muhtaçtır. Siyer, Resulullah (S.A.V.)’in amelleriyle ilgili olduğu için Vahy’den bir parça sayılır. Buna göre, müslümanlar kitaba ve sünnete ihtimam gösterdikleri kadar Resulullah (S.A.V.)’in siyerine o kadar ihtimam vermeliler. Mekke’deki Onun siyeri: orada yaptığı amelleri ve bu amellerin sayesinde Medine’de Dar’ul İslâm’ın kuruluşuna yol açması keyfiyetidir.

Onu araştırabilen kimseler, onun araştırılmasını ihmal edince günahkâr olurlar. Ayrıca, diğer müslümanları onu araştırmaya teşvik etmedikleri için günahkâr olur.

İlginç şeydir ki, siyerin hedefe ulaştırmadığını söyleyenler, hadislerin araştırılmasıyla ve tahriciyle ilgilenen kimselerden sayılırlar. Onlar o sözleri ortaya atarken sanki kendileri bu dini yükseltmek için çalışmaktan muaf tutul-muşlar. Onlar böyle sözleri söyledikten sonra sanki önemli bir işe son verdiler ve onların işi bitti.

Bunlar herhangi bir müslüman gibi İslâm Devleti kurmak için çalışmakla emredildiklerini unuttular mı? Bu da, onların bu konuyu araştırmaları ve incelemelerini gerektirir. Şartlar onların kısmî şer’i meseleler için hadisleri tahric etmeye sevk etmişse bunun için onlara teşekkür edilir. Çünkü bunu araştırabilmek için çok çaba harcadılar ve zaman geçirdiler. Konunun dinin hakîmiyetini kılmakla ilgili olduğunu öğrenirlerse bunun için daha çok çaba sarf edecekler ve vakit geçireceklerdir.

Siyer kitapları ihmal edilecek dereceye düşmediği gibi içinde geçen rivayetler hemen alınabilecek halde değildirler.

Siyer alanında tarihi yazılar yazan yazarlar, rivayet edenler, onların güvenirliliği rivayetlerini ve bunların sağlamlılığını incelerken hadis araştırıcıları kadar dakik değillerdi. Bu nedenle, hadis alimleri ve hadis araştıranlar, siyer yazarlarının yazılarında sanki müsamahakârlık yaptıklarını görürler.

Hadis alimleri ve muhaddislerin davrandıkları gibi hadisler araştırılmalıdır. Buna eşit olarak, Resulüllah (S.A.V.)’in ve sahabelerin (R.A.) siyerleri de araştırılmalıdır. Diğerlerinin siyerleriyle ilgilenenler müsamahakârlık göstermişse siyer ilmi ihmal edilemez, kötülenemez. Olaylar çoktur, günler sürâtle geçmektedir, öyleyse siyer veya tarih yazarları muhaddislerin yollarını izleyeceklerse bütün olayları kuşatamazlar.

Bundan dolayı Resulullah (S.A.V.)’in siyeriyle Müslümanların çokça ilgilenmeleri gerekir. Çünkü, Resulüllah (S.A.V.)’in sözleri, fiilleri, takrîri ve sıfatlarını içerir. Bunun tümü, Kuran’ı Kerim gibi teşri bir yasadır. Nebevi siyer, hadislerden bir parça olup yasa yapmanın, bir konudaki hükmü ortaya koymanın kaynaklarından birisidir. Nebî (S.A.V.)’le ilgili ne kadar sahih rivayet bulunursa sünnetten bir parça olup şer’i delil sayılır. Buna ek olarak, Resulullah (S.A.V.) ‘ı örnek edinmek Kuran’dan bir parça sayılır. Allah’u teâla şöyle buyurdu:

“Muhakkak ki Resulullah sizin için güzel bir örnektir.” (Ahzab:21)Böylece, siyerle ilgilenmek de şeriatın bir emri olmuş oluyor.

İlk müslümünlar siyeri naklederken rivayetlere dayanıyorlardı. Önce tarihciler sefevi olarak rivayetleri aktarıyorlardı. İlk nesil, Resûlullah (S.A.V.)’in amellerini gördü veya sözlerini işitti, diğerlerine aktardılar. İkinci nesil bunları taşıdı. Bazıları bunların bir kısmını yazdılar. Bunlar halen hadis kitaplarında mevcuttur.

Hicri ikinci asırda, alimler siyerin haberleriyle ve onları bir araya getirmeye uğraştılar. Hadislerde olduğu gibi rivayet edenlerin isimlerini de zikrederek rivayetlerini aktarmaya başladılar. Bu nedenle, hadis alimleri ve araştırıcıları, rivayetleri, rivayet edenleri inceleyerek reddedilen zayıf rivayetler ile sahih rivayetleri birbirinden ayırabilirler ve sahih siyeri tespit edebilirler. siyerden delil getirilince bu yola itimat edilir. Buradaki mesele, yeni bir ilmi tespit etmek değil, ancak Resûlullah (S.A.V.)’in sözü ve fiili bu inceleme ile belli olur. Şu da var ki bazı insanlar, cemaatlar ve hizipler (partiler) bunu incelediler. Ayrıca, dini yaşatmak ve hakîm kılmak isteyen cemaat ve hizip delil olarak itimat ettiği naslardan emin olmalıdır ki Resûlullah (S.A.V.)’i tam olarak örnek edinebilsin.

Üstelik siyer kitapları çeşitli olmasına rağmen, Hadisi Şerif kitapları ve Resûlullah (S.A.V.)’in siyerinin ve hareketinin merhalelerinin varlığı üzerinde birleştiği gibi Kuran’ı Kerimin bu merhalelerin varlığını gösteriyor. Kuran’ı Kerim bu merhalelerin bir çok detayını beyan etmiştir ki siyer ve Hadisi Şerif kitaplarında geçen rivayetlerin doğruluğunu pekiştirir. Böylece, Kuran’ı Kerim istenilen konular ve aşamaları ince bir şekilde belirginleştirmiştir.

Misal olarak, Resûlullah (S.A.V.) bozuk ve batıl inançlara değinmiştir. Böylece putperestlik, Dahriye (zamanın ezeli olmasına), Mecusi, Sabia, Yahudilik ve Hıristiyanlığa dokunup çatmıştır. Birçok ayette Kur’an bunları sergilemiştir. Resûlullah (S.A.V.) adetler ve geleneklere çatmıştır. Kız evlatlarını diri diri toprağa gömme konusuna, bazı hayvanlara dokunulmazlık getirilmesine ve falcılığa çatmıştır. Yöneticileri ele alıp onlara bazen isimleriyle, bazen de vasıflarıyla çatıp onları teşhir etmiştir. İslâm daveti aleyhine entrikalarını keşfetmiştir. Cemaat ve hizip bu metoda bağlanır. Bağlantısı da bu metodun aslına ve genel manasına yöneliktir. Uslüp, vesile ve şekillere bağlanmaz. Yanlış fikirler, yanıltıcı mefhumlara ve İslâm'a aykırı olan sapık örf ve adetlere dokunup çatar. Yöneticilere dokunup çatar. Onların entrikalarını keşfeder. İslâm fikirlerini ve hükümlerini belirgin bir şekilde izah eder. Ümmetin bunları benimsemesine ve hayat sahasında tatbik etmeye, kendisiyle beraber çalışmaya davet eder.

Resulüllah (S.A.V.) silahsız kimseye yağ çekmeksizin, dalkavukluk ve uzlaşma yapmaksızın ve orta yol kabul etmeksizin İslâm fikrine karşı gelen herkesin yüzüne karşı çıkmıştır. Korkutmalar ve tehditlere aldırmayıp onlardan hiç korkmamıştır. Sabrederek dayanıp Rabbı'nın emrinden hiç sapmamıştır. Kur’an, bunu bize anlatırken kuracağımız cemaate yol göstermiştir.

Allah’u Teâla'nın kendi Resûlune

“Emrolunduğun konuları açıkça duyur” (Hicr:94) diye indirdiği ayet, bundan önceki durumda bir gizliliğin varlığını gösterir. Bu gizlilik merhalesinin var olduğuna dair bir işarettir.

Allahu teâlanın “Başköy (başkent) ve etrafındakileri uyarasın” mealindeki ayet, Mekke dışına davetin götürülmesine delildir.

Kuran’ın muhacirler ve ensardan söz etmesi, hicretin ve nusretin (yardım alma konusunun) var olduğuna delildir.

Böylece, Kuran’ın birinci mürşit olduğu görülür. Hadisi şerif kitapları Mekke dönemindeki yaşayan müslümanların haberleriyle doludur.

Misal olarak, Buhari “Mekke’deki Peygamber (S.A.V.) ve Sahabe-lerinin Müşriklerden Çektikleri” adında bir eser yazmıştır. Burada Habib Bin Elert’in Resûlullah (S.A.V.)’e gelişi ve müslümanlar için zafer ve yardım etmesi talep etmesiyle ilgili hadisi aktarmıştar. Resûlullah (S.A.V.)’in Kureyş’in ileri gelenlerine beddua etmesine dair hadis rivayet etmiştir. Resulüllah (S.A.V.)’in kavminden gördüğü eziyet ve bu nedenle Taif’e çıkıp orada görmesiyle ilgili hadisi göstermiştir. Keza, sair hadislerdir.

Şunu da söylemek gerekir; Siyer kitaplarını yazanlar güvenilir ve herkesin güvenini kazanmış imamlardır.

Bunlardan:

-İbni İshak: (H:85-152), onun siyer kitabı “El-Magazi”’dir. Bunun manası “Gazveler” dir. İmam Zuheri onunla ilgili şöyle demiştir: “Kim magazi’yi öğrenmek istiyorsa İbni İshak’a başvursun.” Şafi ise şöyle demiştir: “Magazi, konusunda dalmak isteyen kimse İbni İshak’a muhtaç olur.” Buhari de zamanında ondan söz etmiştir.

-İbni Saad: (H168-230) onun kitabı “Et Tabakat” dır. Onunla ilgili El Hatib El Bağdadi şöyle demiştir: “Muhammmed İbni Saad bizim nezdimizde güvenilir ve udul ehlidir. Onun sözleri onun doğruluğuna delalet eder. Rivayetlerinin çoğunda emin olmak için derin inceleme yapmıştır.” İbni Hilkân şöyle demiştir: “İbni Saad sadık ve güvenilir biridir.” İbni Hacer şöyle demiştir: “İbni Saad büyük hafız, güvenilir ve tarafsız biridir.”

-Tabari (H:224-310). Onun kitabı “Elçiler ve Krallar”dır. Tabari rivayetler ve rivayet edenlere dayandırarak kitabını yazmıştır. Onun hakkında El-Hatib El-Bağdadi şöyle demiştir: “Sünnetleri, onların yollarını ve sıhhatli olup olmayanını bilir. İnsanların günlerini ve haberlerini de bilir.” Hadis konusu kendisine galip geldiği için muhaddislerin metoduna göre tarih kitabını yazmıştır. Hadisle ilgili bir kitabı vardır. “Resulüllah (S.A.V.)’den sabit olan haberleri tafsil etmek ve eserleri incelemek”tir. İbni Asakir onunla ilgili şöyle demiştir: ”Bu kitap Tabari’nin ilginç kitaplarındandır. Resulüllah (S.A.V.)’in sahih hadislerini içermiştir.”

Yine de İbni Kesir ve Ez Zehebi de vardır. Bunlar hadis konusunda tam uzmandır...

 

Sayı 100...1418-R.Evvel...1997-Temmuz...Yıl-9

Sayfayı Birine Gönder