Mobutu, siyasetin kendisini ortaya çıkarmasından
geçen Mayıs ayının 17’sinde yönetimden uzaklaştırılmasına
kadar İngiliz ajanı idi. Siyasî hayatı 30/06/1967de
Demokratik Kongo’nun (Zaire’nin) bağımsızlığına
kavuşmasından sonra Batris Lomumba koalisyon hükümetinde
savunma bakanı olarak başladı. Lomumba, Ameri-kan ajanı idi.
Lomumba ve hareketi “Milli Kongo Kurtuluş Hareketi’nin”
Kongo’nun Belçika’dan bağımsızlığına kavuşmasında büyük
katkısı vardı. Fakat Lomumba’nın teşkilatı seçimlerde
mutlak çoğunluğu elde edemedi. Bundan dolayı da bir
koalisyon hükümeti oluşturmaya mecbur kaldı.
Bağımsızlığın üzerinden üç ay geçmeden Mobutu,
Cumhurbaşkanı Kazafobu ve meşhur İngiliz uşağı Başbakan
Katenga Movis Çombi ile beraber Lomumba aleyhine bir entrika
çevirdiler. Mobutu bir askeri darbe yaptı ve Lomumba’yı
tutuklayıp Çombi’ye teslim etti. O da onu 1961’in Ocak ayında
öldürüp cesedini büyük ormanlıklara attı.
Fransa’nın Mobutu ile alakası sadece kültüreldir.
Zira Demokratik Kongo/ Zaire Fransızca konuşan
devletlerdendir. Kongo ile Fransa arasındaki ticaret hacmi çok
dar kapsamlı olduğu gibi Kongo’da Fransa’nın kayda değer
sömürgesi yoktur.
Amerika’nın Mobutu ile alakası, ajanı
Lomumba’yı devre dışı bırakmasından beri düşmanca
kalmıştır. Amerika onu devre dışı bırakmak ya da ona
karşı bir yeni ayaklanma başlatmak için fırsat gözetleyip
durmuştur. Nitekim Lomumba’nın yandaşları, Sovyetler
Birliği, Amerika ve Amerika’nın uşaklarının
desteklemeleri ile bağımsızlıktan sonra gelen altı yıl
boyunca bir çok ayaklanmada ve ayaklanma teşebbüsünde
bulunmuşlardır. Fakat Mobutu onların hepsini de
ezebilmiştir. İsyancılar ormanlıklarda bir araya gelemeyecek
şekilde parçalanıp kaybolmuşlardır. Mobutu kendi açısından
Amerika nüfuzuna karşı çalışmaya devam etmiştir. Bu çalışmasını
sadece Kongo’da değil aynı zamanda komşu iki ülkede de
sürdürmüştür. Nitekim ırkçı Güney Afrika Devleti ile
Angola’daki Amerika yanlısı yönetime karşı İngiliz
yanlısı Yonita örgütünün yanında yer almıştır. Aynı
şekilde Uganda’daki Mosifini’ye karşı isyancıları
desteklemiştir. 1994’de Tutsi’ler Ruanda’da yönetimi
Amerika’nın desteği ile ele geçirince Mobutu, Hutu’ların
yanında yer almıştır. Kongo’daki Hutuları eğitip
silahlandırmaya ve Ruanda’ya saldırıya geçmeye sevk etmeye
başlamıştır.
Geçtiğimiz Sonbaharda “Kifo
Kongoli” bölge valisi 300-400 bin civarında Tutsi’nin
Kongo’yu terk etmesi talebinde bulunma cesaretini gösterdi.
Halbuki onlar 18.asırdan beri Zaire’nin doğusunu kendilerine
yurt edinmişlerdi. Bu iş yedi ay sürecek bir ayaklanmanın
kıvılcımı oldu. İşte bu ayaklanma Laure Kabila’yı Kongo’da
yönetime taşıyıp Mobutu’yu düşürdü. Peki Lauren Kabila
kimdir ve onu yönetime taşıyan şartlar nelerdir?
Lauren Kabila, Tutsilerden değildir.
O Kongo’nun Belçika sömürgesi olduğu dönemden beri
İngilizlerin kalesi durumunda olan Akatenga bölgesindendir.
Fransa’-da felsefe tahsili yapmıştır. Evciha’da
bağımsızlık talep eden ayaklanmanın başladığı sırada
Kongo’nun bağımsızlığını kazan-masından kısa bir süre
önce Kongo’ya dönmüştür. Kabila ülkeye döndükten sonra
Katenga’da “Kuzey Katenga Meclisi”
denilen bir örgüte katıldı. O örgüt, Lomumba’yı
destekliyor olarak biliniyordu. Fakat o örgüt, Lomumba’nın
“Kongo Milli Hareketi” örgütünden bir parça değildir.
Lomumba 1961 Ocak ayında öldürülünce Kabila , ayrılıkçı
İngiliz uşağı Mavis Çombi’ye yaklaşmaya başladı.
Çombi o zaman Akatenga’nın ayrıldığını ilan etmişti.
1963 senesinde Lomumba’nın yandaşları Biyr Molili ve
Antuvan Cizanga yeniden ayaklanma başlattılar. Kongo Milli
Kurtuluş Meclisini kurdular. Daha sonra Kabila gelip bunları
desteklediğini açıkladı. 1964 senesinin başlarında Kabila
ve yandaşı Caston Somalya Kongo’nun güneyinde “Simba
ayaklanması” yani “Aslan ayaklanması”
ismini verdikleri bir ayaklanma başlattılar. Bu ayaklan-manın
faaliyeti Milli Meclis’in faaliyetinden kopuktu ya da ona
paraleldi. 1964 Haziranında Küba’lı meşhur devrimci Che
Guavera Kongo’dan başlayıp Afrika’yı kapsayan bir devrim
hareketini başlatmak için Kongo’ya geldi. Geldiğinde sadece
kendisine sempati duyan bazı adamlar vardı. Guavera, Kabila’nın
“baş düşman Amerika emperyalizmidir” sözünden
hoşlandı. Fakat Kabila ve partisinin ileri gelenleri ile bir
kaç görüşmeden sonra, Guavera o insanları silahlı çatışma
için uygun olmadıkları kanaatına vardı. Hakiki bir
ayaklanma ve en azından hakiki bir ayaklanma imkanı bulamadı.
Nitekim Guavera’nın hatıratında şunlar geçmektedir.
“Hiç bir kimse Kabila’nın cehresinde bir savaş yüzü
görmedi. O vaktinin büyük bir bölümünü kadınlarla
yaşayarak, içki müptelalığıyla geçiriyordu. Devrimci bir
savaş yapacak liderliğe sahip değildir.” Kabila’nın
adamları için de şöyle diyordu: “Onlar çocuklardan
farksız idiler. Ateşli silahlar hakkında herhangi bir
fikirleri yoktu. Onların çoğu zührevi hastalıklara
tutulmuştu” Nitekim Guavera, orada kalmasının Kabila
tarafından hoş karşılanmayacağını anladı. 1965 Kasım
ayında tamamen orayı terk etti yani başarısızlığını
fark etmesinden altı ay sonra oradan ayrıldı.
1967 yılı Kasım ayında Kabila ve
arkadaşı Humalyo, Katenga bölgesinde Devrimci Halk Partisini
kurdular. bunlar Çin’e yönelip Çin’den yardım talep
ettikten sonra o parti, ödeyeceği mal karşılığı bazı
eylemler yapmasını isteyen Çin’i memnun etmek için
sembolik bazı direnişlerde bulundu. Katenga halkı o partiyi
hayırla yad etmezler. Çünkü o sevilen halk lideri Casun
Sandevi’ye karşı rakibi Mavis Çombi’nin yanında yer
aldı.
1967 senesinden beri Kabila, Kongo’dan
ıraklarda, gözlerden uzak, Avrupa başkentlerinde özellikle
de Paris’te yaşıyordu. Nitekim Paris’te devrim
yıllarında bir villa yaptırmıştı. Lomumba’nın tabileri
isyancıları öldürürken o, villasında oturuyordu.
Kabila’nın bu biyografisi gözden
geçirildiğinde, onu isminin devrimciler defterinde kayıtlı
olduğunu, onların elbisesini giydiğini fakat onun Mobutu’ya
karşı gerçek eylemlerinden hiç bir şey yapmadığını görürüz.
Hatta o, Guavera’yı savaştan alıkoymak için de gayret sarf
ediyordu. Onun ciddi olarak yaptığı, savaştan uzak
kalmasını garanti altına almak için Çombi’nin yanında
durmasıdır. Nitekim ona şöyle dediği nakledilir: “Kendisini
tehlikeye ve rizikoya atıp savaş meydanlarında ölen
kültürlü bir kişi, ya mecnundur ya da Donkişot tur.” Onun
nazarında kültürlü kişinin işi, başkalarını, hülyaları
yolunda ölmeye ikna etmektir. Onun mal biriktirmek, yağmacılık,
kaçakçılık ve şirketler kurmak yönü meşhurdur. O bu
malları eğlencesi ve kendisi için harcama yapmak maksadı ile
topluyor. Onun devrimci biyografisi bu olduğuna göre Kongo,
ayaklanmalar içinde dalgalanırken onun, Mobutu’yu devre
dışı bu günkü devrimle alakalı tasarrufları tezat teşkil
etmektedir. O bu devrimde düzgün ifadeli bir hatip olarak açığa
çıktı ve teşkilatçılık hüneri ile de bariz oldu. Bu
tezadı teyit eden bir husus da Kabila’nın altmışlı
yıllarda Mobutu’ya karşı devrimci eylemde ciddiyeti
kaybettirmesidir. Kabila, Lomumba taraftarlarına karşı
İngilizler tarafından kullanılan bir komploydu. Kabila’nın
durumu bu olduğu ve devrimin arkasında Amerika olduğu halde
kendisini yönetime ulaştıran bu devrime o nasıl bindi.?
Bugünkü devrimin başlangıcına
baktığımızda bu devrimin geçen Ekim ayından 200 yıl önce
Kongo’nun doğusuna göç eden Tutsilerin isyanı ile
vatanlarındaki haklarını savunma hareketi olarak
başladığı görülür. Ruanda bu isyanı Hutu sorunundan
kurtulmak için bir altın vesile olarak gördü. Bundan dolayı
isyancılara silah ve adam vererek yardım eli uzattı. Onları
Kongo’daki Hutu kamplarına saldırıya sevk etti ve onları
ormanlıkların içerisine doğru Ruanda sınırından uzaklara
sürdü ki bir daha kendisine bir tehlike teşkil etmesinler.
İşte tam bu esnada isyana önderlik edip bir devrime dönüştürmek
için birdenbire Kabila ortaya çıktı. Kabila’nın Devrimci
Halk Partisi ile Tutsileri birleştirerek devrime binmesi kolay
oldu. Çünkü bu partiyi 1967 yılında Kabila kurmuştu.
Tutsiler de Kongo’nun doğusunda ve güneyinde altmışlı
yıllarda Kabila ile müttefik idiler. Kabila görevine, ittifakın
sözcüsü olarak işe başladı. Daha sonra da ittifakın
başı oldu. Devrim Kongo’nun doğusu ve güneyinde genişlemeye
başladığı halde Mobutu Paris’te kalıyordu. Aynı şekilde
onun hükümeti bu devrime engel olmak için etkin bir icraat
yapmadı ya da Tutsilere hakkını vererek onun sebeplerini
ortadan kaldırmak için bir iş yapmadı. Açıkça ortaya çıkmıştı
ki Mobutu’nun hastalığı çok ciddi ve sonu yaklaşmaktadır.
Amerika ve Kongo’nun komşularından
Amerika’nın uşakları Ruanda, Angola ve Uganda’dan
isyancılara yardımlar peş peşe gelmeye başlamıştı. Onlar
Mobutu’ya kızgınlıklarından ve kendilerine düşmanca
tavır aldığı için intikam almak istediklerinden dolayı
bunu yapıyorlardı. Daha önce onlara ilaveten bu devletleri bu
ayırıma teşvik eden bir husus da devrimdeki bazı
liderlerin, mesela Lomumba’nın kabilesinde Andry Kysasi
Nekandu’nun Amerika’ya samimiyetleridir. Nitekim Andry
Kysasi, Kabila’nın ileri gelen bazı adamlarını tehdit
edince, faili meçhul bir şekilde öldürüldü. Aynı şekilde
Amerika Kongo’lu Tutsilerin dostluğunu satın alma hususunda
Ruanda’lı Tutsi yöneticilerin başarılı olabileceklerini
ummaktadır.
Amerika ve Güney Afrika bir çözüm
bulma hususuna katılmak için birbiri ile yarışmaktadırlar.
Amerika BM’deki temsilcisi Bill Rischarson’u oraya gönderdi.
Nelson Mandela ve naibi Tabu Mabiliy’i ikilisi de mekik
gezileri yapmaya başladılar. Mandela, Kinşasa’nın düşüşünden
az önce Mobutu ile Kabila’yı Güney Afrika’da bir savaş
gemisinde bir araya getirebilmeyi başardı. Mandela’nın yönlendirdiği
bir biçimde on maddeden oluşan bir anlaşmayı da yaptılar.
Anlaşmanın imzalanması ikinci buluşmada yapılacaktı.
İttifak şunu da kapsıyordu: Mobutu yönetimden ayrıldıktan
sonra Kongo’da kalacak, zorunlu saygınlık göstermeye
ilaveten bazı imtiyaz ve avantajları kapsayan eski devlet
başkanı yetkilerine sahip olacaktı. Mandela ittifakı
şekillendirdi ve Mobutu ile belirlenen randevu yerinde Kabila’yı
bekledi. Fakat Kabila, oraya gelmeyi reddetti. Ona rağmen
Mandela, isyancı kuvvetlerin Mobutu’nun ayrılmasından sonra
başkente savaşsız bir şekilde kolayca girmelerini başardı.
Devrimin seyri, şartları ve elbiselerini
dakik bir şekilde inceleyen kimse, Mobutu’nun devrimi fazla
önemsemediğini görür. O isyancılarla görüşmüyor,
onlarla gereği gibi savaşmıyordu. Yine görür ki, isyan, bir
başkaldırıdan Kongo’nun doğusunu kurtarmak için bir
isyana dönüştü, daha sonra da Kongo’yu Mobutu’dan
kurtarmak için bir ayaklanmaya dönüştü. İşte bu dönüşüm
Mobutu’nun hastalığının ciddileşmesi kesinleşip,
iyileşme umudunun kalmadığı zamana rastlıyor. Aynı zamanda
yerine kimin geçeceği hususu da söz konusu edilmeye başlamıştı.
Mobutu’nun yönetimi ferdi despotik bir
yönetim idi. O Kongo’da siyasiler ve liderler yetişmesine
imkan vermedi. Onun için Mobutu’nun ani çekilişi yerini
boşluğa terk edecek ve onun yerini yönetimin elemanlarından
hiç biri dolduramayacaktı. Bir çok ikili kamplaşmaların,
kabilelerin olduğu Kongo, fitne dalgası ile dolacaktı. Tek
bariz siyasî, Aytan Taşiskeydy’dir ki o da Amerika
ajanıdır. Zira o altmışlı yıllardan beri Lomumba
tabilerinden etkili bir siyasidir. Fakat Kabila’nın Kongo’da
yönetimi ona teslim edeceğine dair bir hareket gözükmüyordu.
Her ne kadar Amerika bunu çok istese de. Kabila her ne kadar
şeklen Amerika ile beraber yürüyor görüntüsü verse de
gerçeği ve devrimci hayatının başladığından beri takip
ettiği seyrinde görülen husus onun İngiliz ajanı
olduğudur. Nitekim Fransa Dayanışma Bakanı, Fransa’nın
kaybedip Amerika’nın kazandığına, Mobutu’nun Fransız
ajanı ve Kabila’nın bir Amerikan ajanı olduğuna dair sözleri
reddetti. Fransız medyası da bazı insanların sandıkları
gibi Fransa’nın Mobutu üzerinde bir nüfuzu olmadığını,
zira Kongo’nun Fransa için Fransızca konuşan bir ülke
olmaktan başka bir şey ifade etmediğini yazmaya başladılar.
Amerika da Kabila üzerinde bazı insanların zannettikleri
gibi bir nüfuza sahip değildir. Amerikan Newsweek dergisi
12.05.1997 tarihli sayısında şunu yayınlamıştır: “Muhakkak
ki Kabila, Mobutu’nun yerine sürekli geçen kimse olmayacaktır.
Bir sene sürecek olan geçiş döneminden sonra Kongo’nun
yeni liderini seçimler yapılacaktır. O zaman da Kabila
otoriteyi terk edecektir. Ve kuvvetli ihtimalle savunma
bakanlığını üstlenecektir. Bu arada eski Zaire’nin Başbakanı
Etyan Taşiskaydy bütün ülkedeki en popüler siyasetçi
ülkenin lideri olabilir.” Fakat Amerika, isyancıların
başkent Kinşasa’ya girmeleriyle birlikte hemen onlara yönetime
muhalif gurupları da katmaları, Taşiskaydy’yi Başbakan
tayin etmeleri ve demokratik seçimlerin yapılması hususunda
baskı yapmaya başladı. Aynı şekilde Amerikan dışişleri
bakanı sözcüsü Nicolas Borns’un sözünde de geçtiği
gibi: Kinşasa’daki Amerikan elçisi Danyal Symbisawn Kabila’nın
en bariz iki müsteşarı ile (Dywfras’ya Bavfina ve Bawi
Kayaango) onları Tasişkaydy ile temasa geçilmesi için yolun
açılmasına teşvik etmek maksadı ile yoğun bir görüşme
yapmaya başlamıştır. Başkan Clinton ise, Kabila’ya bir tür
uyarıda bulundu. Şöyle dedi: “ABD’nin
tavrı açıktır. Biz Zaire’de gerçek demokrasiye yönelecek
bir geçici hükümet istiyoruz.” Dışişleri Bakanı
Madelin Albright da bir basın toplantısında yeni yönetimi
ima ile uyardı. ABD, Kabila yönetimine ittifakının
dışında şahısların katılması isteğini açığa
vurmasından sonra Demokratik Kongo Cumhuriyetindeki durum
karşısında Washington’un duyduğu “ciddi endişenin”
devam ettiğini de teyit etti. Amerikan dışişleri bakanı,
Mobutu yönetimi yerine gelen yeni yönetimin demokratik
seçimlerin yapılması doğrultusunda adım atmak ve ülkede
anlaşma ortamının gerçekleşmesine destek vermek zorunda
olduğunu da belirtti. Bakan, Kabila’nın adamlarını bir tür
ciddiyetsizlikle itham etti. Bir Amerikan sorumlusu da ABD ile
Kabila arasındaki geçen hususu şöyle vasfetti:
“Biz ona, bizim desteğimize sahip olmak istiyorsa,
bizim endişelerimize itibar etmesi gerektiğini söyledik...
Fakat o, büyük devlet adamı rolü oynamak istemektedir.
İşin sonunda istediğini yapacaktır.” Amerikan
idaresinden çıkan bu tür açıklamalara rağmen, Kabila, iki
sene geçmeden önce seçimlerin olmayacağını tekid etti. Hükümet
de, Taşiskaydy’nin hükümete katılmasının
imkansızlaşmasında ve erken seçimlerin yapılmamasından
dolayı kendisine yönelik tenkitleri reddetti. Ve geleceği
belirleme hakkının, savaştan zaferle çıktığı için bu
hükümete ait olduğunu da tekid etti. İttifakın bakan olan
sekreteri Dyograsisy Bufra “siyasî
kültürlendirme” ve “çiftçilerin
kuvveti” konularında seçime hazırlık olarak bir
plan olduğunu açıkladı. Taşiskaydy bu şekilde ihmal
edilmesi karşısında o, kuvvetini göstermek için gösterilenin
yapılması ve yeni yönetime baskı yapılması hususunda
kendisine dışarıdan yardım edilmesi talebinde bulundu. Bu
yeni yönetim ise onları dağıtmak ve gösteri yapmalarını
engellemek için kuvvet kullandı.
|