NASIL OLUR DA ONLARLA DİNLER ARASI
DİYALOĞU YAPIYORLAR?!.
İsimlerini tanıdığımız ve
tanımadığımız bütün peygamberler ve son peygamber olan
Muhammed (SAV) Efendimiz de insanlara tevhid mesajlarını
sunmuştur. Ne zaman ki insanlar Tevhid’ den uzaklaşmışlar
yani Tevhid pınarından (Allah’ın yolundan) faydalanmayı
terk edip kendi elleriyle icat ettikleri pis derelere
(putlarının yollarına) yönelince, Allah (c.c) onları helâk
etmiştir. Nuh (as.), Salih (as.) ve diğerlerinin başına
gelenler gibi. Şu an bile insanlara konu itibarıyla malûm bir
konu olmasına rağmen tekrar tekrar Tevhid konusunu ve mücadelesini
anlatmalıyız ve tabii ki anlamalıyız. Çünkü bütün
peygamberler yılmadan bıkmadan hep bu konuyu
tekrarlamışlardır.
Eğer insanlar Tevhidi tam anlamış
olsaydılar, birbirlerini Rab edinen Yahudilerle ve Allah’ı
üçün üçü yapan Hıristiyanlarla aynı masaya oturup “Barış
Yemeği” adı altında kilisede “Tek Kutsal Olan Barıştır”
diye havrada buluşmalar olmazdı. Bunlardan daha vahim olan bir
başka olay ise bu Müslüman kardeşlerimiz! Diyaloğun sembolü
haline gelen üç çemberin bir tanesine yeşile boyayarak İslâm’ı
kastetmeleri, bu yüce dini (İslâm’ı) diğer dinlerle aynı
seviyeye düşürmeleridir. Bu diyalog Almanya’da Duisburg
şehrinde 14. senesine girerken bizim Müslümanlar! yoksa
dinlerinden şüphe mi duyuyorlar da camiide bozulmuş olan
incili okutuyorlar?! Rasulullah (SAV) bir gün Ömer’in elinde
bir parça Tevrat görüyor ve ona şunu söylüyor: “Bu Kuran’ı
tertemiz ve bembeyaz olarak getirmedim mi?.. Benim kardeşim
Musa, benim zamanıma yetişseydi ancak bana tabi olurdu.”
“Bu Kitapta hiç bir şüphe yoktur. Takvalılar
için bir hidayettir.” (Bakara: 2)
“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları
dost edinmeyin.” (Maide: 51) ve
onları da mü’min olarak görmezler.
“Ehli kitap ve müşriklerden olan inkârcılar,
içinde ebedi” kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte
halkın en şerli olanlarıdır.” (Beyyine:
6)
Yoksa bunlar Allah katında makbul olan dinin
tek İslâm olduğunu unuttular mı?!
Diğer bir olay ise Duisburg’ ta yabancılar
meclisinde olan bir zatı muhterem Müslüman kardeşimiz,
ezanın açıktan okunması için belediyeye dilekçe veriyor.
Bu dilekçe belediyeye gider gitmez, Katolik kilisesi karşı
atağa geçerek medya yolu ile bazı gerekçeler göstererek bu
ezanın Duisburg’ ta okunmamasını istemektedir. Gerekçeleri
şöyledir:
* Batı kültürünün orta yerinde doğu kültürü,
cemaatlarımız tarafından rahatsızlık verici bir olay olarak
algılanmışlardır.
* Ezan, tek olan Allah’ın hâkimiyetine davet
ediyor. Bu çağrı hem siyasîdir, hem de bizim akidemize
terstir. Çünkü biz baba, oğul ve kutsal ruha inanırız. Böylece
Hıristiyanlara hakaret etmiş oluyorlar.
* vs..
Buradan anlaşılıyor ki, onlar
(Hıristiyanlar) küfürlerinde ısrarlılar ve İslâm’ı
kabul etmek bir kenara, onun ezanına bile tahammülleri bile
olmadığı açık bir şekilde bildiriliyor.
Gazetelerin okuyucular köşesinde şu yazılar
vardır: “Almanların açıktan okunan ezana toleranslarının
olmadığını, aynı zamanda böylesi olayla ilk kez karşılaştıklarından
tolerans çemberinin esnekliğini tespit etmek güçtür. Onun
içindir ki iki dinin kendi aralarında diyalog çalışmalarının
artmasının aynı zamanda ortak noktaların gösterilmesi
zaruriyettir.”
Bu da gösteriyor ki, Müslümanları diyalog
denilen çıkmaz sokağa zorlamaktadırlar. Eğer Müslümanlar
dikkatli olmazlarsa ve siyasî uyanıklık göstermezlerse bu
diyalog çukuruna düşeceklerdir. Son iki yıldan beri yapılan
Kur’ an-ı Kerim yarışmasına jüride Ermeni, Yahudi ve Hıristiyanların
da oturmasını tasvip etmiş olacakları gibi böylesi
faaliyetlerin yapıldığında karşı çıkacak gerekçeleri
olmayacaktır. Çünkü ezanın açıktan okunmasının
karşılığı böylesi diyalogların devam etmesidir.
Diyalogcu arkadaşlar, siz bunları okumadınız
mı? Bunlar bizim ezan okumamıza bile tahammül edemezlerken,
bir de bunlarla aynı masada yemek yiyip, her yerin güllük
gülistanlığından bahsetmek ne derece caizdir?! Belli ki
bunlar, Allah’ın hoşuna gitmeyen hareketlerdir.
Hiç onlara sordunuz mu; Filistin’deki kırılan
kolların, Bosna’da koparılan kafaların sorumluları
kimlerdir?! Tabii ki kâfir Yahudi ve Hıristiyanlardır.
Tevhid, Allah’ın tek hoşnut olduğu yoldur.
Bu dinde hiç bir mü’min kimsenin şüphesi yoktur. Bu dinde,
hem ahirette hem de dünyada mutlu bir hayat sürecinin
reçetesi vardır. Bu dinde küfürlere karşı onurluluk müminlere
karşı şefkatlilik ve güzel öğüt vardır.
Gelin dünyanızı ve ahretinizi karanlıklara
bırakmayın. Allah’ın ipine sımsıkı sarılıp, Allah’ın
razı olacağı Tevhit mücadelesini tekrar anlatalım ve
anlamaya çalışalım, kıyamete kadar.
|