Allahu Tealâ şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun, ona
ulaşmak için vesile arayın ve onun uğrunda cihad edin.
Umulur ki, felâha kavuşursunuz.” (Maide: 35)
Allah’u tealâ şöyle de buyurmuştur:
“Dua edenler rabbına ulaşmak için bir
vesile edindiler. Böylece kim (Allah’a) daha yakın olur diye
ortaya çıkar. Bunlar, onun rahmetini umuyorlar ve onun
azabından korkuyorlar. Şüphesiz ki onun azabı sakınması
gerekli olan husustur.” (İsra:57)
Bu iki ayette vesile sözcüğü geçmiştir.
Ayetin siyâkı ve sîbakından manasıı anlaşılmaktadır.
Onun manası, Allaha yakınlık göstermektedir. Ona ulaşmak için
salih amel yapmaktır. Kuranın en büyük müfessiri İbni
Abbas (R.A.) vesile için bu manayı açıklamıştır. Keza,
Tabiin ve Tebai Tabiinlerden müfessirler, Mucahid, Katede,Abu
Vail, El-Hasan, Abdullah Bin Kesir, Seddi, İbni Zeyd ve
diğerleri müfessirlerin tümü aynı manayı verdiler. Buna göre,
Allaha ulaşmak için salih amel yapacak ve günahlardan sakınacaklardır.
En büyük vesile, cihattır. “Ona ulaşmak için vesile
edinin ve onun uğrunda cihad edin.” Burada, cihadın
öneminden dolayı hemen onu vesilenin bir örneği olarak göstermiştir.
Nitekim, sahabeler Resulullah (S.A.V.)’e şöyle
sordular: Ey Resulullah rabbımız yakın mıdır ki ona
yalvaralım yoksa uzakmıdır ki onu çağıralım?” Bu soru
üzerine Allahu tealâ şu ayeti indirmiştir.
“Eğer kullarım benim hakkımda sana
sorarlarsa onlara de ki ben çok yakınım, kim bana dua ederse
ona icabet ederim. Öyleyse, benim davetime icabet etsinler (emirlerime
uysunlar), bana inansınlar. Umulur ki doğruluğu bulsunlar.”
(Bakara: 186)
Bundan dolayı her Müslüman Allaha yakındır,
yeter ki Allahın emirlerine uysun, ona tam inansın ve samimi
olarak dua etsin. Böylece, Allaha ulaşmak için bir vesile
veya vasıta edinmiş olurlar.
Cahiliyedeki Araplar Allaha inandıkları halde
Allahı tam tanımadıkları ve ona ulaşmak için vesileyi
bilmedikleri için birer put edindiler. Bunları Kabe etrafında
diktiler. Allah’a dua ederken onları vesile ediniyorlardı. Böylece
müşrîk oldular. Allah onlar hakkında şu ayeti indirmiştir:
“Halîs (şirksiz) din Allaha aittir. Fakat,
Allah dışında başka şeyleri dost edinenler ancak Allaha
ulaşmak veya yaklaşmak için onlara tapıyoruz derler. Allah
ihtilafa düştükleri şeyler hakkında aralarında hüküm
verecektir. Şüphesiz ki Allah yalancı ve kâfirleri hidayete
erdirmez.” (Zümer:3)
Özet olarak, halis din, şirksiz dindir. İnsan
rabbıyla arasında bir insanı ve putu koymamalıdır. Nitekim
Allahu teâla, insanların çoğunun kendisine inanarak şirke
koştuklarını şu ayette belirtmektedir:
“İnsanların çoğu Allaha inanırken şirke
düşerler” (Yusuf:102-103)
Sonsöz
ALLAHA ULAŞMAK İÇİN VESİLE ARAYIN
Allahu Tealâ şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun, ona
ulaşmak için vesile arayın ve onun uğrunda cihad edin.
Umulur ki, felâha kavuşursunuz.” (Maide: 35)
Allah’u tealâ şöyle de buyurmuştur:
“Dua edenler rabbına ulaşmak için bir
vesile edindiler. Böylece kim (Allah’a) daha yakın olur diye
ortaya çıkar. Bunlar, onun rahmetini umuyorlar ve onun
azabından korkuyorlar. Şüphesiz ki onun azabı sakınması
gerekli olan husustur.” (İsra:57)
Bu iki ayette vesile sözcüğü geçmiştir.
Ayetin siyâkı ve sîbakından manasıı anlaşılmaktadır.
Onun manası, Allaha yakınlık göstermektedir. Ona ulaşmak için
salih amel yapmaktır. Kuranın en büyük müfessiri İbni
Abbas (R.A.) vesile için bu manayı açıklamıştır. Keza,
Tabiin ve Tebai Tabiinlerden müfessirler, Mucahid, Katede,Abu
Vail, El-Hasan, Abdullah Bin Kesir, Seddi, İbni Zeyd ve
diğerleri müfessirlerin tümü aynı manayı verdiler. Buna göre,
Allaha ulaşmak için salih amel yapacak ve günahlardan sakınacaklardır.
En büyük vesile, cihattır. “Ona ulaşmak için vesile
edinin ve onun uğrunda cihad edin.” Burada, cihadın
öneminden dolayı hemen onu vesilenin bir örneği olarak göstermiştir.
Nitekim, sahabeler Resulullah (S.A.V.)’e şöyle
sordular: Ey Resulullah rabbımız yakın mıdır ki ona
yalvaralım yoksa uzakmıdır ki onu çağıralım?” Bu soru
üzerine Allahu tealâ şu ayeti indirmiştir.
“Eğer kullarım benim hakkımda sana
sorarlarsa onlara de ki ben çok yakınım, kim bana dua ederse
ona icabet ederim. Öyleyse, benim davetime icabet etsinler (emirlerime
uysunlar), bana inansınlar. Umulur ki doğruluğu bulsunlar.”
(Bakara: 186)
Bundan dolayı her Müslüman Allaha yakındır,
yeter ki Allahın emirlerine uysun, ona tam inansın ve samimi
olarak dua etsin. Böylece, Allaha ulaşmak için bir vesile
veya vasıta edinmiş olurlar.
Cahiliyedeki Araplar Allaha inandıkları halde
Allahı tam tanımadıkları ve ona ulaşmak için vesileyi
bilmedikleri için birer put edindiler. Bunları Kabe etrafında
diktiler. Allah’a dua ederken onları vesile ediniyorlardı. Böylece
müşrîk oldular. Allah onlar hakkında şu ayeti indirmiştir:
“Halîs (şirksiz) din Allaha aittir. Fakat,
Allah dışında başka şeyleri dost edinenler ancak Allaha
ulaşmak veya yaklaşmak için onlara tapıyoruz derler. Allah
ihtilafa düştükleri şeyler hakkında aralarında hüküm
verecektir. Şüphesiz ki Allah yalancı ve kâfirleri hidayete
erdirmez.” (Zümer:3)
Özet olarak, halis din, şirksiz dindir. İnsan
rabbıyla arasında bir insanı ve putu koymamalıdır. Nitekim
Allahu teâla, insanların çoğunun kendisine inanarak şirke
koştuklarını şu ayette belirtmektedir:
“İnsanların çoğu Allaha inanırken şirke
düşerler” (Yusuf:102-103)
|