04.07.1997’de AFP ajansı Fransız Devlet
Sekreteri Charl Goslan Avrupalıların Amerika’ya karşı
Fransa yanında durmalarına çağırdı. Ayrıca, “Afrika’daki
ABD ile Fransa arasında mevcut olan güçler dengesinde Avrupalı
ortaklarının Fransa yanında durmalarını” talep etmiştir.
Şöyle de ekledi: “Fransa Avrupalı ortaklarına itimat
edebilmelidir. Çünkü, tek başına bunu yapamaz.” Şunu da
dedi:”Afrika’daki Amerikan varlığının güçlenmesine yol
açacak değişimler ciddiyete ve itibara alınmalıdır.” “Petrol
araştırmalarının neticesi, Gina körfezinin Pers (Basra)
körfezinin içerdiği petrol rezervi kadar rezerve sahip
olduğunu gösteriyor.”
ABD Başkanı Clinton; kendisine bu ithamın
yeni olduğunu söyleyerek onu red etti. Şöyle dedi: “Ben
Fransa’yı Afrika’dan kovmak istemiyorum. Fakat, Afrika’nın
ilerlemesine yardım etmek istiyorum.”
Amerika Savunma Bakanlığı (Pentagon)
03.07.1997’de “barışı korumak” için Afrika’nın
birkaç devletinin ordularını eğitmek üzere bu ay
içerisinde göndereceğini bildirmiştir. Ve bilfiil 22.07.1997’de
Uganda’ya bu gaye için 100 Amerikan askerî eğitimci
verdiğini bildirmiştir. Bunlar “Afrika Müdahale Gücü”nü
eğiteceklerdir.
Böylece, ABD kendi nüfuzu ve varlığını köklü
bir şekilde pekiştirmeye çalışıyor. Çünkü petrol ve diğer
madenler için ağzı sulanıyor. Ama, bunun adı “Barışı
korumaktır.” Zira, barış ona göre ancak diğer
memleketlerin servetlerini çalarsa gerçekleşir. Böylece,
Amerikan halkı büyük ve aşırı zenginlik içerisinde yaşar.
Bu Amerika’nın barışını sağlar. Yoksa Amerikalılar aç
kalırlar, kendilerinde barış kalmaz, birbirlerini yemeye
başlarlar. Afrika halkları ise sabırlı, dayanıklı ve açlığa
alışkın, “bir deri bir kemik” kalsa da önemli değil,
önemli olan Sam Amcanın barışı ve rahatıdır.!! Nitekim, içinde
yaşayan siyahlar (eski Afrikalı) beyaz Amerikanlar için aç
kalmaktadır. Lâikliğe ve demokrasiye dayalı kapitalizm böyledir.
TALİBAN, CIA’YA SUNDUĞU HİZMET KARŞILIĞI
İKİ MİLYON DOLARDAN NE KADAR ALDI?
Dörtbuçuk sene önce Washington’da CIA
karargahı önünde ateş açıldı. CIA’nın iki elemanı
öldürüldü ve bir elemanı yaralandı. ABD, bu işi yapanın
başına iki milyon Dolar ödül koydu. Kim onu bulursa ona bu
yağlı miktar verilecekti. Amerika, bir Pakistanlı olan Mir
Eymen Kansı’yı itham etmiştir. Taliban hareketi ve
Pakistan İstihbarat Teşkilâtı bu konuda yardımlaşarak bu
genci Afganistan’da bulup tutukluyorlar. CIA’ya teslim
ediyorlar. 17.06.1997 de Amerika’ya bir Amerikan uçağıyla
ve Karaçi üzerinden götürüldü.
Artık, Amerikanın Taliban’ı niye
desteklediği anlaşılıyor. Amerika’ya en ufak hizmeti budur.
Acaba, başka hizmetleri nelerdir? Bir kısmı ortaya çıktı
ve bir kısmı da ortaya çıkacaktır. Belki, bir kısım
şeyler gizli kalabilir.
Geçen sene 01.10.1996’da basında Amerikan
UNO CAL ve Suudi- Amerikan DELTA OIL şirketleri Türkmenistan’da
doğal gazı Afganistan üzerinden Pakistan’a ulaştırma
projesini Taliban’ın kabul ettiğini açıklamıştır. Bu
şirketlerinin beklenen kazancı 7 milyar dolardır. Anlaşma
New York’ta UNOCAL şirketi ile Türkmenistan Devlet Başkanı
Niyazov arasında imzalandığı açıklanmıştır. ABD’nin
Aşkabad’daki büyükelçisi Michael W. Cotter boru hattı
projesine destek verdiklerini söyledi ve UNOCAL şirketi bu
projeyi gerçekleştirmek için 14 ayda 30 milyar Dolar yatırım
yaptığını açıklamıştır. İşte 7 milyar doların
kazancına karşı Amerika Taliban’ı desteklemez mi?
Buna rağmen, Taliban’dan talep ediyoruz ki
Amerikayla işbirliğini terk etsinler. Çünkü, ne kadar
Taliban ABD’den faydalanmak isterse göreceği zarar daha büyük
olacaktır. Çünkü, ABD büyük sömürgeci devlet olup diğer
guruplara yardım ettiyse ondan sonra onları bıraktı. Zira,
sadece çıkarlarını düşünmektedir.
KAPİTALİSTLERİN BAŞKA ÖRNEĞİ
ABD’de sigaraya karşı hamleler artıyor ve
genişliyor. 18 yaş aşağısında olanlara sigara satma
yasağı, daireler ve okullarda sigara içme yasağı gibi
sigara kullanmaya karşı savaş sürüyor. Çünkü,zararlarını
çok büyük görüyorlar. Hem de sigara şirketleri saf tütün
kullanmıyor, birçok zehirli madde ilave ediyorlar. Bu nedenle,
sigara yüzünden hastalıklar artıyor. Böyle olunca, sigara
şirketlerinin kârları azalıyor. Ama, bu kapitalistler lâik
oldukları için gayri insanî hileleri tükenmiyor. İşte,
Marlboro (Philip Morris) Şirketi başta olmak üzere diğer
sigara şirketleri başka pazarlar arayıp buluyor. 12.08.1997’de
Marlboro şirketi Afrika pazarını keşfediyor. Afrika’da
sigara reklâmı yasak değildir. Orada sigara kullanılmasına
karşı herhangi bir tedbir alınmış değildir. Sigara
kullanıcısı çok fazladır. Bu tarihlerde Marlboro şirketi
Gana’da bir merkez kuruyor ve Afrika’nın her tarafına
yayılmaya başladığı açıklanmıştır. Açıklandığına
göre, Nijerya’nın nüfusu 100 milyona ulaşıyor, bu
memleketin pazarı pek önemli oluyor, bu nedenle Marlboro ve diğer
sigara şirketleri onun piyasasında rekabet savaşı
başlatmış bile. Gördünüz mü lâikleri? Dünya hayatını
kazanmaktan başka bir şey bilmedikleri için o kadar câni
oluyorlar. Hem Afrika’nın servetlerini çalıp götürüyorlar,
ceplerinde kalan beş kuruş varsa onu da sigara satarak
çekiyorlar, onları çıkarttıkları iç savaşlarla
öldürüyorlar, kalanları da sigarayla öldürmek istiyorlar.
Veyahut onları geri bırakıp ilaç ve gıdasız
bıraktıkları için bir çok hastalıklar yayılıyor. Zira,
insanı hasta ediyorlar. İlaçsız ve gıdasız olanlar sigara
da içince hastalıkları daha fazla artıyor. Ama, lâikler
insan hakları ve insanlıktan söz etmekten geri kalmazlar.
Ancak, bu şekilde gerçek yüzlerini örterler. Ayrıca,
diğerlerini insan haklarını çiğnemekle itham ederler.
Diğerler, bu ithamlara karşı kendilerini savunmakla meşgul
olurlar.
AMERİKAN PETROL ŞİRKETLERİ AZERBAYCAN PETROLÜNÜ
KAPIYOR
01/08/1997’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı
Haydar Aliyev ABD’yi ziyaret ederken Azerbaycan petrolünü
Amerikalılara kaptırmıştır. Bu şirketler Azerbaycan’a 10
milyar dolar değerinde ihale kazanmıştır. Bu şirketlerden
“Chevron” sevinçten uçarak Washington Post’ta bir ilan
yayınlayarak Aliyev’e övgüler yağdırmıştır. Bu sözlerden
bir kısmı şöyledir: “Amerikan yönetimi, Haydar Aliyev’in
ziyaretini memnuniyetle karşılarken biz Chevron çalışanları
olarak Azerbaycan halkına hayallerini gerçekleştirmesi için
yardım taahhüdümüzü teyit ederiz. Sizin çok yetenekli bir
iş gücünüz zengin kaynaklarınız ve yeni günün
ışıkları kadar aydınlık bir geleceğiniz var” Clinton da
sevinçten uçup Azerbaycan’a yardım edeceğine dair taahhütleri
savunuyor.
Chevron yanında Exxon ve Mobil de bu ihaleden
paylarını alıyorlar.
Böylece, Azerbaycan Rusya sömürüsünden
kurtulur kurtulmaz, Amerikan sömürgeciliğinin pençesi altına
giriyor. Müslümanların petrolünü kâfirlere kazandırıyor.
Oysa, bu yöneticiler devlet adamı olsaydılar, yani
sorumluluğunu hisseden, fikir sahibi ve üreticisi olsaydılar
kendileri petrol çıkartmak için bütün imkânlarını
kullanacaklardı. Böylece, bütün kâr Müslümanlara ait
olacaktı
8 YIL KESİNTİSİZ EĞİTİM KANUNLAŞTI.!!!
ŞİMDİ MÜSLÜMANLAR NASIL HAREKET ETMELİ?
Birkaç haftadır “8 yıllık kesintisiz temel
eğitim” ve İmam-Hatip okullarının kapatılması”
kararına karşı tepkiler protesto eylemleri, yürüyüşler
şeklinde sürmektedir. Polis Müslümanların bu eylemlerini
engellemek için değişik önlemler alıyor, saldırıyor, cop
kullanıyor ve birçok kimseyi tutuklayıp cezaevlerine atıyor.
Meclis 28 Şubatta generallerin aldıkları bu kararı çoğunlukla
onaylamıştır. Eski Başbakan ve hükümeti askerlerin kararını
geri çevirseydiler ve ret ettiklerini bildirseydiler durum bu
hale gelmezdi. Şu da var ki, lâik generallerin ve diğer lâiklerin
baskılarını ve azgınlıklarını durduracak hareketi iyi düşünmek
gerekir.!.. Bu hareket ciddi ve sürekli olmalıdır. Bu ise, Müslümanlar
imam-hatip ve buna benzer şeyleri değil de yönetimi hedef
almalıdırlar. Cumhuriyet sistemine, lâikliğe, demokrasiye ve
Atatürk ilkelerine sürekli saldırıp çatarlarsa Hilâfete
ve İslâm nizamına çağırmaya başlarlarsa lâikler
korkmaya başlarlar. Küçük ve basit şeylerde Müslümanlara
taviz verecekler. Müslümanlar, imam-hatip okullarına değil bütün
okulların İslâm'a dayalı olarak tesis edilmesine talip
olacaklar. Böyle olunca, dini hayattan uzaklaştıranlar müslümanları
susturmak için imam-hatiplerle, başörtüsüyle, sakalla ve
benzeri şeylerle uğraşmayıp Müslümanlara bırakacaklar ve
daha fazla şeyler de verecekler. Ayrıca, açık ve net bir
şekilde buna talip olacaklar. Bunun uğrunda her eziyeti
çekmeye hazır olacaklar. Bunun yanı sıra hiç silah
çekmemek üzerinde ısrarlı kalacaklar. Savunma durumuna düşmeyecekler,
sürekli lâiklere, ilkelerine ve sistemlerine çatacaklar. Bu
hareketi yapmak ta farzdır. Çünkü Resulullah (S.A.V.)’ın
metodundan bir parçadır.
VERGİYİ FAKİRLER ÖDER!..
Türkiye’de maliye Bakanlığı, bu yılın
ilk altı ayında tahsil ettiği verginin %80’ni iade
ettiğini açıklamıştır. Sanayici ve ihracatçılar gibi
üreticiler işleri için masraf yapınca vergi iadesi
alıyorlar. Üretici olmayanlar, fakirler ve dar gelirliler gibi
tüketiciler vergi iadesi alamazlar. Böylece, devlet verginin
çoğunu fakirlerden almış olur. Bu kadar zulüme tahammül
edilir mi? Bütün kapitalist devletlerde durum aynıdır.
İslâm devleti olmuş olsaydı, fakirler ve dar
gelirlilerden bir kuruş vergi almazdı, mallara ve
üretilen şeylerden de vergi almazdı. Çünkü İslam'da vergi
esas değildir. Ancak, olağanüstü hallerde devlet
bütçesinde ve genel mülkiyet bütçesinde para kalmazsa
zenginlerden bir miktar toplar. Ondan sonra durdurulur. Fakat,
kapitalist devletler sadece vergiye dayanıyorlar ve vergi
iadesi bulunduğu için sadece ezilenlerden alınmıştır.
ATATÜRK’E KİM SAHİP ÇIKAR?
Dini hayattan ayırıp yalnız inanç, vicdan ve
ibadet olarak gösteren yani lâik olan gazeteler, Müslümanların
bir yürüyüşü karşısında İslâm devletini yıkan Atatürk’ün
resmini gösteren kıza bol bol övgüler yağdırdılar. “Cesur
kız olarak” nitelediler. Bu kızın adı “Chantal Zakari”
babasının adı ise Jan, annesinin ismi Katty ve kız
kardeşinin adı Brigitte Bu isimlerden ne çıkıyor. Bu kız kâfir
olup kâfir bir aileye mensuptur. Yahudi veya Rum veya Ermeni’dir.
Gazeteler kendisinin, annesinin, kız kardeşinin resimlerini gösterdiler.
Hepsi kısa elbise giyip açık seçik kıyafetlidir. İşte,
Atatürk’e sahip çıkan böyle kâfirlerdir. Atatürk iffeti
ret edip kadınların açılmalarını zorladı. İçkiyi
serbest bırakıp geceleri hep sarhoş olarak, kumar oynayarak
ve kadınlarla buluşarak geçirmiştir. Bu sıfatlara sahip
olanlar Atatürk’e sahip çıkanlar, onu severler. Kıyamet gününde,
her insan sevdiği insanla haşr olunur. Dünyada
birbirlerini saptıranlar kıyamet gününde birbirlerini
lânetleyecekler. Dünyada Atatürk’ü seven ve onun
yolunu izleyenler kıyamet gününde onu lânetleyecekler. Fakat
kurtulamayacaklar ve onun gittiği yere gidecekler.
Bizim önderimiz ve sevgilimiz Hz. Muhammed
(S.A.V.)’dır. O içki içmiyordu, kumar oynamıyordu,
yabancı kadınların yüzlerine bile bakmıyordu. Bakîre kızdan
daha fazla hayakâr idi, kadınların kapanmasını emrediyordu.
Arapçılık veya Türkçülük yapmıyordu, Müslümanların
kardeşliğine davet ediyordu. İslâm devletini kurdu ve
dünyada İslâm'ı yaymaya başladı. Dini yalnız inanç,
vicdan ve ibadet olarak görmedi. Tersine hayat nizamı ve
devlet sistemi olarak gösterip uyguladı. Rabbımız
kıyamet gününde sevdiğimiz önderimiz Hz. Muhammet’le
beraber bizi haşr eyle. Dünyada izlediği davet yolu üzerinde
bizi müstekîm kıl ve kurduğu devlet gibi tekrar onu kurmak için
bize yardım et. Amin.
SUDAN’A LAİKLİK Mİ GELİYOR?
13.08.1997, Sudan devlet Başkanı Ömer Beşir,
Güney Afrika Devlet başkanı Nelson Mandella ve Kenya Devlet
Başkanı Arap Moi ile Güney Sudan sorununu görüşmüştür.
Ayrıca, Güney Sudan’ı ayırmak için çalışan Hıristiyan
John Grank’ın temsilcisiyle görüşmüştür. Sudan’ı lâik
devlet haline getirmek için görüşmeler olmuştur. Nitekim,
Hıristiyan ayrılıkçı John Grank’ın duyurduğu amaçlarından
biri de Sudan’ı lâikliğe dayandırmaktır. Oysa, Sudan İslâm'ı
uygulamak için çalıştığını iddia ediyordu. Eskiden beri
lâikler tarafından hazırlanmış anayasası daha yürürlükten
kalkmış değildir. Yalnız bazı tadilatlar yapılmıştır.
Önceki sene Ömer Beşir’in açıkladığına göre İslâmî
anayasa koyabilmek için üç sene lazım. İki sene geçti,
bilemiyoruz bir sene sonra olup olamayacağını ama, ayrılıkçıları
memnun edecekse hiçbir zaman İslâmî anayasa gelmez.
Müslümanları oyalayıp duracaktır.
AZERİLER ABD’DEN ÇÖZÜM BEKLİYORLAR!!!
Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev ABD’ye
gidip Azerbaycan’ın petrolünü dört büyük Amerikan petrol
şirketine teslim ettikten sonra 04.08. 1997’de şöyle dedi:
“Ülkemizden %20’sini işgal eden ve bir milyon kişiyi göç
etmeye zorlayan Ermenistan’la problemlerimizi çözmek için
büyük bir ümide sahip olduk. ABD yardımcı olacaktır.”
Clinton da Azerbaycan’a Ermenistan ile olan probleminde
yardım edeceğine dair vaatlerde bulunmuştur. Memleketin
serveti Amerikanlara kaptırılıyor, bunun karşılığı
Amerika’nın Ermenistan’a baskı yapıp işgale ve göçmenlere
çare bulmaktır. Oysa, Azerbaycan, petrolüyle ağır sanayi ve
gelişmiş teknoloji kurma gücündedir. Ondan sonra, en ağır
ve stratejik silah yapabilir. Bu olunca, Ermenistan’ı
korkutup oradan işgal ettiği topraktan çekilmeye mecbur kılar.
Korkarak çekilmezse ona karşı cihadı ilan eder ve silah gücüyle
çıkartır. Başka kurtuluş yolu yoktur. Öte yandan, ABD
Azerbaycan’ı kandırıp duracaktır. Azeriler ABD’nin
tahakkûmü altında kalacaklar. Zira, ABD, kendi çıkarlarından
başka bir şey bilmez.
DAHA DEVLET DOĞMADAN ONDAN KORKMAYA BAŞLADILAR
Daha İslam Hilâfet Devleti gelmeden
önce Batılılar İslâm'dan korkuyorlar. 23.07.1997’de
Financial Times gazetesi Ortadoğu’da doğacak İslâmî güce
karşı füzeleri yerleştirmeye yönelik çağrıları açıklamıştır.
Nitekim, eski NATO Genel Sekreteri Glazs hep bundan söz
ediyordu. Hatta, Ortadoğu’da doğacak İslâmî güce karşı
300 milyar doları bulacak olan füzeleri geliştirmeye çağırmıştır.
Şimdi İngilizler aynı şeyi tekrarlamaya başladılar. Demek
ki, ne kadar müslümanları ezseler ve İslâm devletinin
kurulmasını engellemeye çalışsalar geç olsa bile İslâm
Hilâfet Devleti’nin kurulacağını hissediyorlar.
|