HİLAFETİN SÖZÜ

TÜRKİYE’DE CEZAYİR GİBİ OLMADI MI?

 

Oldu Fakat Başka Bir Üslupla

Kayseri RP Milletvekili ve eski devlet bakanı Abdullah Gül’ün 14.08.1997’de şöyle dediği basında yayınlanmıştır: “Sayın Erkaya ihtilal yapmadık diyor. Hayır ihtilal yaptılar. İhtilalin mutlaka 12 Eylül örneğindeki gibi olması gerekmez. Seçilmiş iradeye demokratik olmayan yöntemlerle müdahale ettiler. Bu da ihtilaldir.” DTP lideri Hüsamettin Cindoruk 28 Şubat kararlarıyla ilgili olarak 8 martta şöyle açıklama yapmıştı: “1 Mart (28 Şubat) 1997’de MGK’nın bildirisiyle Türkiye’de darbe yapılmıştır. Bildiride istenilen yapılmazsa zorla yapılır deniliyor. Darbenin en güzel örneği Erbakan’ın ani dönüşleridir. Erbakan önce imzalamayacağını söyledi sonra imzaladı.” Bu sözleri sarf eden eski Meclis Başkanı Cindoruk partisini askerlerin yeni kurdukları hükümete soktu ve 28 Şubat kararlarını onayladı. Böylece, darbenin hükümetinin bir parçası oldu.

Cezayir’de 1992’de FIS’e karşı 12 Eylül darbesi gibi bir darbe olmuştur. 12 Eylülde partiler kapatıldı ve liderleri hapse atıldı. Cezayir’de FIS kapatıldı ve liderleri hapse atıldı. Haziran 1997’de Türkiye’de askerler hükümeti düşürdüler. Başka bir ifadeyle darbe yaptılar. Ama bu darbeyi ilân etmediler. Abdullah Gül bunu söylüyor. Bunun üslûbu değişiktir. Aslında, Erbakan hükümeti hep askerlerin emriyle yürüyordu. Her ay yapılan MGK toplantılarında hükümetin icraatı generaller tarafından kontrol ediliyordu. Ayrıca, generaller dairelere direkt gidip görevlilerden bilgi alıyorlardı ve talimat veriyorlardı. 28 Şubatta lâik generallerin kararlarını da Erbakan hükümeti imzalamıştı. Şimdi Yılmaz hükümeti bunları uyguluyor. Bu hükümet tamamen lâik generallerin hükümetidir. 01-04/08/1997 yüksek Askerî Şurasında lâik generaller 73 Müslüman subayın ordudan kovulmasına dair karar alınca Yılmaz hükümeti hemen bu karar altına imza attı. Denilebilir ki Erbakan generallerin her isteğini yerine getirdi. İsrail ile anlaşmaları imzaladı. Bu doğrudur. Fakat fark şöyledir. Erbakan hükümeti Çiller’in sayesinde kurulmuştur. Çiller Yılmaz’ı terk edip Erbakan’la anlaştı, bu hükümet öyle kurulmuştur. Fakat lâik generaller Erbakan’ın zaaflığı, korkaklığı ve dar görüşlülüğünü görünce ve bu nedenle Erbakan, baskı altına kolayca alınır diye görünce onu yürüttüler ve bütün arzularını ona uygulattılar. Ama Yılmaz hükümeti direkt generaller tarafından kuruldu. Askerler hükümete, Cumhurbaşkanı Demirel’e ve millet-vekillerine baskı yaptılar, tehdit ettiler, irtica brifingleri yapıp değişik uyarılar ve indirekt tehditler verdiler ve Batı Çalışma Gurubunu kurdular. Böylece darbe yaptılar. Ayrıca RP’yi kapatmak için açtıkları dava da demokratikleşmiş darbenin uslûplerindendir. Bazı generallerin dediği gibi ve özellikle eski darbeciler şuna benzer açıklamalar yaptılar: “Bazı sivil güçler bizi darbe yapmaya çağırıyorlar, darbe yaptık-tan sonra ise sırt çevirirler, bizi eleştirmeye başlarlar ve bizim çekilmemizi istemeye başlarlar. Bu nedenle biz öğrendik ve aynı oyuna bir daha gelmeyeceğiz.”

Bunun manası, askerler üslûplerini değiştirdiler. Direkt darbe değil de örtülü darbe veya demokratikleşmiş darbe yapmaya başladılar. MGK adıyla da hükümeti istedikleri gibi yürütürler. İstedikleri partiyi kapatırlar, istedikleri kişiyi hapse attırabilirler.

RP’liler, “Türkiye Cezayir olmaz” diyorlardı!. Şimdi olmadı mı? Hem de onların bir milletvekili ve eski bakanı bunu söylüyor. Bu sahte demokratik yolundan ümitsizliğe kapılmadı mı? Tekrar bu yolu bir düşünmek istemezler mi? Kendilerine hep hatırlattığımız Resulullah (S.A.V.)’in metodunu izlemeye yanaşmak istemezler mi? Oysa, Resulullah (S.A.V.)’in metodunu izlemeleri onlara da farzdır. Herkese farz olduğu gibi. Demokrasi metodunu izlemeleri büyük bir haramdır. Hem de onu denediler,akîbetini de gördüler ve başlarına darbeler geldi. Ayrıca, İslâm'a hiç hizmet edemediler. Hep İsrail dostu lâik (kâfir) generallerin kararlarını uyguladılar.

Şimdi lâikliğe dayalı demokratik partilerini kapatırlarsa ne yapacaklar? Tabii ki her sefer ki gibi tekrar başka bir isim altında demokratik parti mi kuracaklar? Ne yazık ki gözüken öyledir.

Ama Allah'a dua ediyoruz ki böyle yapmasınlar. İslam'a dayalı parti kursunlar. Yalnız İslâm ilkelerini benimsesinler ve yalnız Resulullah (S.A.V.)’ın metodunu izlesinler. Bu metot gereğince silah çekmesinler. Ancak, İslâm'a açıkça davet etsinler, İslâm fikirlerini ve nizamlarını net bir şekilde izah etsinler. Lâikliği, demokrasiyi, Atatürk ilkelerini, Cumhuriyet sistemini ve milliyetçiliği açıkça çürütüp red etsinler. Şeriat ve Hilâfet sistemine tam vuzuhla çağırsınlar. Ta halkı ve gücünü kazanıncaya kadar öyle devam etsinler. Ondan sonra Allah'ın zaferi gelir. Fakat eziyeti çekmeye hazır olsunlar. Çünkü o olmadan Allah'ın zaferi gelmez.

 

Sayı 102...1418-C.Ahir...1997-Ekim...Yıl-9

Sayfayı Birine Gönder