Duygular, içgüdüsel ihsaslardır. Fikirlerden
farklıdırlar. Kızgınlık, razı olmak, memnuniyet,
memnuniyetsizlik, üzülmek ve sevinmek, sevgi ve nefret
içgüdülerin hissettikleri hususlardandır.
Fikirler ise, vakıalar hakkında hükümler
vermektir. Bir olay veya bir madde veyahut izleri duyu organları
vasıtasıyla beyine nakledilir. Onlar ve açıklayıcı bilgi
toplanır ve bu şekilde hüküm verilir. Böylece fikir doğar.
İnsanlar duygusal olarak daha kolayca
kışkırtılır. İçgüdüleri çabuk cevap verir, tahrik olunur.
Ekmek sıkıntısı varsa açlıkla ilgili cümleleri kullanarak kışkırtabilirsiniz.
Fakirlik varsa zenginlere karşı birkaç ifade kullanarak tahrik
edebilirsiniz. Topraklara saldırı varsa mülk edindikleri toprağı
korumak için vatancılık adı anılan bir kaç sözle halkı
galeyana getirebilirsiniz. Kavimlerine taarruz var ise milliyetçilik
ananelerini bir kaç taassupla ilgili ifadeleri kullanarak halkı
sokaklara dökmek her zaman mümkündür.
Fakat bütün bu duygular geçicidir. İnsanları
kolayca tekrar yatıştırmak ta mümkündür. Fakat, insanlara fikir
verilir, onlarda bu fikirleri düşünerek inanırlarsa artık o
insanlar kolayca alevlenmez ve alevlenince de kolayca
yatıştırılamaz. Fikirlerinin egemenliğine bağlı olurlar.
Müslümanlar dinlerinin gereğine göre kendi
kendilerini yönlendirirler. Allah’ın hakimiyeti ortadan
kaldırılırsa veya Hilâfet ilga edilirse düşünerek duygulanıp
hareket ederler. Memlekette din devletten uzaklaştırılırsa yani lâiklik
getirilirse buna kızgınlıklarını gösterip ellerinden geleni
yapmaya çalışırlar.
Şu anda, İslâm’a saldırı değişik boyutlar
alarak genişliyor. Müslümanların duygularını yatıştıranlar çıkıyor.
Fakat, düşünen Müslümanların duyguları alev gibi yanıyor. Ama,
düşündükleri gibi duygularına hâkim olup küfrün başını
ezmek için İslâm metoduna göre planlar çiziyor ve durmadan çalışıyorlar.
Buna göre halka fikir vererek duyguları tahrik
etmek gerekir. Bu daha daimi ve daha etkilidir. Zafere doğru daha
faal yoldur.