SİYASÎ FİKİRLER-24

DEMOKRATİK SİSTEM BEŞERİN ORTAYA ATMIŞ OLDUĞU KÜFÜR NİZAMIDIR

Abdulkadim Zellum

 

Demokrasi, insanların çıkarttıkları bir yönetim nizamıdır. İnsanlar bu sistemi ortaya atarken yönetim sorununu tedavi etmek istediler. Çünkü halk, yöneticilerin zulmünden çok çektiler. Zira, yöneticilerin yeryüzünde Allah’ın vekili oldukları iddia ediliyordu. Bu nedenle, yönetici insanları Allah’ın otoritesiyle yönetiyordu. Çünkü Allah, yöneticilere insanlar üzerine otorite vermiştir. Böylesi yöneticiler otorite ve güçlerini Allah’tan alıyorlar. Birtakım filozof ve düşünür ortaya çıkıp yönetim meselesini incelediler. Bunlar, insanların yönetimi için bir nizam koydular. Bu nizama demokrasi adını verdiler.

Demokratik sistem, insanları yöneticilerin zulmünden kurtarmak için ortaya çıkartılmıştır. Onun manası, yöneticiler kendi otoritelerini Allah’tan değil insanlardan alırlar. İnsanlar da kendilerini yöneticiye yönettirirler ve yöneticilere otorite verirler. Nitekim, batılılar İslâm memleketlerine kültürel saldırı başlatırken demokratik nizamı bir fikir olarak yaymaya çalışmışlardı. Batılılar “hasta adam” olarak adlandırdıkları Osmanlı Devletini aralarında paylaşmak için on sekizinci yüzyılın sonuna doğru “Berlin Konferansını” düzenlemişlerdi. Fakat, onun paylaşılması üzerinde anlaşamadılar. Lakin, Osmanlı Devletinin demokrasiyi kabul etmesini zorlamak üzerinde anlaşmışlardı. Bunun sonucunda Osmanlı Devleti demokratik sistemden bir parça olan “Bakanlar Kurulunu” kurmuştur. Böylece, Sadrazam (Başbakan) ve Nazırlar (Bakanlar) Kurulu yönetimin bir parçası olmuştur.

Bu yüzyılın ilk çeyreğinde Hilâfet ilga edilince, batılılar İslâm memleketlerinde Müslümanların fikirlerine demokratik nizamıyla saldırmaya başlamışlardır. Buna dayanarak İslâm’ın demokrasi dini olduğunu ve demokrasinin İslâm’dan olduğunu niteleyen kitaplar yazılmıştır. Demokrasi bu şekilde Müslümanlara yutturulmaya çalışılmıştır. Batılılar, eski sömürgeciliğinin şeklini değiştirip yeni bir sömürgecilik şekli ortaya çıkartarak İslâm dünyasında demokrasiye dayanarak devletler kurmuş ve yöneticileri tayin etmiştir. Bu yüzyılın başlangıcında demokrasiye çağrılırken onun İslam’dan olduğu esasına göre çağırdılar. Çünkü, o zamanlarda kalplerdeki İslâm’ın makamı ve tesiri büyüktü. Fakat, bu gün öyle iddiada bulunmuyorlar. Ancak, demokrasiyi bir yönetim nizamı olarak insanlara kavratmaya çalışıyorlar. Böylece demokrasiyi insanlara hükmetme sistemi olarak kabul ettirmeye yönelik bir mücadelede bulunuyorlar. Hatta, İslâm’ı istediklerini iddia edenlerin bir kısmı demokrasiyi benimsemeye ve ona diğer müslümanları çağırmaya çalışıyorlar.

Başka bir ifadeyle, demokrasi, halk tarafından çıkıp halk için halkın yönetimidir. Şöyle ki, herhangi bir memlekette halk kendi genel iradesini meydana getirmek için bütün bireyleri arasında kollektif kurar. Her fert kendi zatıyla birlikte yaşadığı cemaat için bir sözleşme yapar. Buna “sosyal sözleşme” denilir. Bu sözleşme gereğince her fert cemaat veya toplum için bütün haklarından vazgeçer. Her fert kendi zatıyla ve bütün güçleriyle yüksek umumi iradenin idaresi altında katılım gösterir. Bu sözleşmeden toplu manevi kuruluş meydana gelir. Buna siyasî kuruluş veya devlet derler. İster buna Cumhuriyet denilsin isterse başka bir şey denilsin. Demokrasinin manası, insanlar kendileri devlet olacaklar. Devleti meydana getirme, yöneticileri tayin etmek, kanunları çıkartmak ve diğer bütün konularda bütün fertler aynı haklara sahiptirler. Kendi zatıyla sözleşmeyi yapan herkes bunun gereğince mensup olduğu topluluğa, sahip olduğu bütün haklarında ve hürriyetlerinden tam şekilde vazgeçmelidir. Bu topluluğa veya bu kollektif sözleşmeye genel irade denilir. Aynı zamanda buna egemenlik de denilir. Böylece halk her şey olur.

Demokratik sistemin temelinde şu vardır; Yalnız halk genel iradeyi ve egemenliği temsil eder. Egemenlik ve irade halkın ta kendisidir. Buna göre, kanunları çıkartmanın yetkisi yalnızca halka aittir. Yine de yöneticileri seçme yetkisi kendisine aittir. Devlette ve ülkede ne varsa her şey hakkında yetki sahibi yalnızca halktır. Böylece, genel iradenin, egemenliğin ve her şeyin kaynağı halktır. Halk kendi kendisinin efendisidir. Aynı zamanda kendi kendini hüküm altına alır. Nitekîm, herhangi bir ülkede halk bütün fertlerin toplamıdır. Madem ki bunlar birer insandırlar öyleyse bağlılıkları, dinleri, mezhepleri ve dillerine bakılmaz.

İşte, egemenlik veya hakîmiyet genel iradenin ta kendisi olur. Aynı anda devletin de ta kendisi olur. Çünkü, devlet halkın toplamıdır. Yani halk kendi kendisinin efendisidir. Bunun manası, egemenliktir ve genel iradedir. Ancak, bu genel irade manevi bir şeydir. Bu nedenle, halk kendi çıkarlarını sağlamak için yürütücü organ olacak olan hükümeti seçer. Bundan dolayı, devlette şu iki kuruluş bulunur. Birincisi yasama organıdır. Bu kuruluş kanunları ortaya çıkarıyor. İkincisi yürütme organıdır. Bu kuruluş halk tarafından seçilip halkın iradesini veya kanunlarını yürürlüğe koyar. Halkın tümü yasama organı olamayacağı için bu organı temsil edecek vekilleri seçilir. Bu temsilciler parlamento veya millet meclisi denilen bir kurumu kurarak orada görevlerini yerine getirirler. Böylece parlamento veya millet meclisi genel iradeyi temsil eder. Parlamento hükümeti seçer, devlet başkanını da seçer. Bunlar yönetici olup genel iradenin infazıyla ilgili vekil olurlar. Başka bir ifadeyle demokrasinin manası, halk kendi kendine hakim olacaktır. Halk, kanunları çıkarttığı gibi bunları uygulayacak hükümeti seçer..

Fakat tevil edildikten sonra demokraside üç organ bulunur oldu. Parlamento tarafından temsil edilen yasama organı, hükümet tarafından temsil edilen yürütme organı ve hakimler veya yüksek yargı meclisi tarafından temsil edilen yargı organıdır.

Şu anda bu üç organ Devleti temsil etmektedir: Yasama organı halkın vekilleridir, yargı organı kanunlara göre hüküm verendir. Ve yürütme organı ise yargıçların hükümleri veya kararlarını ve parlamentonun kanunlarını yürürlüğe koyandır. Bu üç organ birbirinden ayrıdır ve birbirlerinin işlerine müdahale etmezler.

Şu var ki, demokrasinin gerçek manasıyla hiç bir zaman var olamamış ve ebediyen hiç var olamayacaktır. Çünkü, halk sürekli genel işlerini kontrol etmek, gözetmek ve yürütmek için toplanması mümkün olmaz. Kendi iradesini deruhte etmesi mümkün değildir. Bu nedenle, demokrasiyle ilgili hile yapıp onu tevil ettiler. Hükümeti, devlet başkanı ve millet meclisi adlı kuruluşları ortaya çıkarttılar. Şöyle dediler: “Demokrasinin manası halk tarafından ve halk için halkın yönetimidir.” Bu söz gerçeği aşıyor. Çünkü, halk bir şey yürütmez. Ancak devlet başkanı veya hükümet bütün işleri yürütür.

Şu Üç Sebepten Dolayı Demokrasi Alınmaz

Birincisi: Bu fikrî pazarlayan ve reklamını yapan Batıdır. Bu kültürel saldırının bir çeşididir. Daha doğrusu, kültürel saldırının bir parçasıdır. Kim bunu alırsa Batının kültürel saldırısına boyun eğmiş olur. Bu kültürel saldırıya karşı koymak ve başta olmak üzere demokrasiye karşı çıkabilmek için demokrasiyle savaşmak ve onun alınmasını ret etmek gerekir. Uygulamak açısından onu körükleyen yine de sömürgeci sıfatıyla Batıdır. Batı sömürgecilik şeklini değiştirmek için düşünmeye başlayınca demokrasiye dayalı birer devletler kurmuştur. Bu nedenle kim bunu alırsa sömürgeciler için propaganda yapmış, onlar ve düzenlerini ve yerine tayin ettikleri yöneticileri desteklemiş olur. Oysa, sömürgecilerle savaşmak, sömürgeciliği kökten söküp atmak gerekirken varlığını yerleştiren nizamları olan demokratik sistemiyle mücadele etmeyi gerektirir.

İkincisi: Demokrasi, uygulamaya elverişli olmayan hayalî bir düşüncedir. Onu uygulayabilmek için tevil işi yapılınca bu tevilde yalancılık esas edinilmiştir. Çünkü, millet meclisi kanunları çıkartmıyor. Ancak, hükümet ona bu kanunları sunuyor ve meclis ancak onları onaylıyor ve böylece onlara kanun sıfatı takılıyor. Yine de millet meclisi hükümeti seçmez, devlet başkanı seçer. Millet meclisi ancak bu hükümeti onaylar. Bu onaylama şeklî olur. Üstelik, herhangi bir demokratik ülkede halkı temsil eden milletvekillerinin meclisi değil, devlet başkanı veya hükümettir. Ayrıca, yönetim ancak bir kişi tarafından yürütülür. Öyleyse, halk nasıl yönetici olacak?! Bundan dolayı, demokrasinin seyriyle ilgi gerçek yönetimin gerçeğiyle çelişmektedir. Hatta, hayatla bağdaştırılamaz. Bu sebeple, demokrasi düşüncesi acısından hayalî ve imkânsızdır, tevil edildikten sonra yalancı ve saptırıcıdır.

Üçüncüsü: Demokrasi beşerin imalâtıdır. İnsanlar için insanlar tarafından ortaya atılmıştır. İnsanlar isabet edebilecekleri gibi hata da yapabilirler. Fakat Allah (c.c.) hata yapmaz. Buna göre, yalnız Allah (c.c.) tarafından irdirilen nizam doğru olur ve alınmalıdır. Beşer tarafından ortaya atılan nizam ret edilmelidir. Bundan dolayı, insanlar Allah (c.c.) tarafından gönderilen sistemi terk ederlerse helâk olurlar.

Demokrasi küfür nizamıdır. Çünkü şeriat hükümlerinden ibaret değildir. İslâm’daki yönetim nizamı Allah’tan gelen şer’i hükümlerden ibarettir. Bundan dolayı da demokrasi küfür nizamı olmuştur. Demokrasiyle insanları yönetmek küfür hükümleriyle hükmetmek demektir. Demokrasiye çağırmak, küfür sistemine davet etmek demektir. Hiçbir durumda demokrasiye çağırmak veya onu almak caiz değildir.

Üstelik, demokratik düzen, İslâm’daki hükmetme nizamıyla taban tabana çelişmektedir. İslâm’ın demokrasiyle yakından veya uzaktan hiçbir ilişkisi yoktur. İslâm’da ümmet yöneticiyi (Halifeyi) tayin ediyorsa da onu azletme yetkisine sahip değildir. Yasama yetkisi insanlara, halka veya ümmete ait değil yalnız şeriata aittir. Halka ve yöneticilere egemen olan şeriattır. Çünkü, egemenlik veya hakîmiyet yalnız şeriattır.

Hülasa olarak demokratik nizamda egemenlik halka ait olup buna göre yöneticinin seçilmesi hakkı vermiş ve yasama hakkını da halka vermiştir. Bu ise İslâm’a zıttır. İslâm’da şeriat yöneticiyi tayin etme hakkı vermiş ise de azletme hakkını vermemiştir. Demokraside ise halka yöneticiyi hem tayin ve hem de azletme hakkı verilmiştir. Nitekîm, hakimiyet halka ait kılınıyor. Fakat İslâm’da hakimiyet yalnız şeriatındır. Böylece, demokrasi İslâm’daki yönetim nizamıyla çelişir. Demokrasiyi almak veya kabul etmek veya ona davet etmek hiçbir surette helal olamaz.

 


SAYI:104   YIL:9   ŞABAN-1418   ARALIK- 1997