Hilafetin Sözü

 

ARTIK BU YOLU BIRAKIN ALLAH’IN SİZE FARZ KILDIĞI YOLA GELİN

17.01.1998’de Türkiye’de Anayasa Mahkemesi Refah Partisinin kapatılmasına, Genel Başkanı Erbakan ve altı üyesinin milletvekilliklerinin düşürülmesine ve beş sene siyasî bir partinin başkanlığını yapmalarını ve üyesi olmalarını yasakladıklarına dair karar çıkarttı.

Bu kararın çıkma ihtimalinin var olmasına rağmen, herkes adeta şok geçirdi. Çünkü bu kararın gerekçeleri hiç de ciddi değildir. Bu karar Adnan Menderes’in ve iki arkadaşının idamıyla ilgili karara benzer.

Anayasa Mahkemesinin kararı hukukî değil siyasidir. Nitekim Türkiye’de siyasi kimselerle ve teşkilatlarıyla ilgili kararlar hep siyasi oldu, hiç hukuki olmadı. Nitekim Türkiye’deki hukuk sistemi küfürdür. Batıdan alınmıştır ve Roma hukukuna dayalıdır.

Bizim için önemli olan demokrasi ve metodunun iflasıdır. RP iktidara geldi, Genel başkanı Türkiye’nin başbakanı oldu. Laikliğe, Atatürk ilkelerine, Cumhuriyet sistemine, Anayasasına, ve kanunlarına uydu ve bunları uyguladı. İktidara ulaşmak için sırf demokratik yol kullandı. İktidardayken Amerika, İngiltere, Fransa’dan oluşan Çekiç Gücün ikametinin uzatılmasıyla ilgili kararı partisine firesiz imzalattı. İsrail’le askeri ve iktisadi anlaşmaları imzaladı. Askerlerin ve Genel Kurmayın krizlere müdahale etmesi için yetki verdi. Ordudan kovulan Müslümanların ihracını onayladı. 8 sene Temel Eğitim, İmam Hatip’lerin Ortaokul kısımlarını kapatma, İslamî kıyafet giyme gibi 174'ünci maddenin içeriğini kapsayan 28 Şubat kararlarını imzaladı. Atatürk’ü övmesine, anıtkabrine gidip ibadet yapmasına, laikliğe ve demokrasiye ve Cumhuriyete bağlılığı göstermesine ve yemin etmesine rağmen partisini kapatıyorlar. Milletvekilliğini düşürüyorlar ve beş sene için siyasetten mahrum kılınıyor. Buna şu ayetler intibak ediyor.

“Zalimlere dayanmayın yoksa cehennem ateşi size dokunur ve Allah dışında bir dost ve yardımcı bulamazsınız. Ondan sonra zaferi elde edemezsiniz.” (Hud 113)

«“Ey İman edenler, kafirlere uyarsanız, itaat ederseniz, bu kafirler sizi geriye götürürler ve böylece hüsrana uğrarsınız. Halbuki sizin dostunuz ve yardımcınız yalnız Allah’tır. O zaferi veren en hayırlı olandır.” (Ali İmran 149-150)

Bunlar zalim ve kafir koalisyona, parlamentosuna ve yönetimine katıldılar. Bu sebeple cehennem ateşi dokundu. Aynı anda bu kafir ve zalimlerden yardım bulamadılar. Partilerini kapattılar ve siyasete katılmalarına yasaklar getirdiler. Şimdi hiç bir yardımcı bulamıyorlar. Allah onlara zafer vermedi, hüsrana ve yenilgiye uğrattı. Halbuki, müminlerin tek yardımcısı ve zaferi veren yalnız Allah’tır. Bu nedenle, Allah’a dönüş yapsınlar ki, onun zaferini elde edebilsinler. Takip ettikleri demokratik metodu terk etsinler ve Allah’ın Müslümanlara farz kıldığı metoda tabi olsunlar.

Allah’ın gönderdiği metodla Resulullah (s.a.v.) cemaatının elemanlarını yetiştirdi ve onları aldıkları fikirleri topluma götürmeleri için tekrar topluma gönderdi. Onlar İslam’ı açıkça ortaya serdiler. Küfür ilkelerine, fikirlerine, sistemlerine, yöneticilerine ve geleneklerine karşı çıktılar ve onlara çattılar. Onların sistemlerinin ve fikirlerinin çürük olduğunu gösterdiler. İslam’ın çözümlerini gösterdiler. Fakat çok zahmet, meşakkat işkence ve eziyet gördüler. Bazıları öldürüldüler, hapse atıldılar, birçoğu Habeşistan’a göç etmeye zorlandılar. Allah onlardan sabır ve sebatlık göstermeyi istedi. Onlar da sabrettiler dayandılar ve sebatlık gösterdiler. Resulullah’ın ve cemaatının bu tavrından dolayı Mekke yönetimi taviz göstermeye yanaştı fakat Resulullah (s.a.v) onların tavrını ret etti. Onların egemenliklerinde yönetici ve kral olmayı, bol parayı ve kadınları geri çevirdi. Diğer toplumlarla temas etti ama onlar onu ret ettiler. Nihayet Medine halkı genel olarak değişip Müslüman oldu. Önderleri ve kuvvet sahipleri gelip Resulullah (s.a.v)’e biat edip nusret (yardım) verdiler. Böylece Resulullah (s.a.v) Medine’de devlet kurdu. Şimdi Türkiye dahil olmak üzere aynı çalışmayı yapsınlar. İslami çözümleri ortaya sersinler, küfür olan laiklik ve ondan fışkıran demokrasi, Atatürk ilkeleri, Anayasa, ve sair kanunlarını siyasetlerini ve yönetimlerini açıkça çürütsünler. Bunlara ve yönetcilerine çatsınlar. Kafirlerin ve zalimlerin eziyetlerine işkencelerine ve zulümlerine karşı dayansınlar. Küfür egemenliğinde iktidarı ve yöneticiliği terk etsinler. Davalarını diğer toplumlara götürsünler. Belki orada nusret bulurlar. İşte dava metodu böyledir. Nitekim Hizbut Tahrir adlı İslami teşkilat bu metodu izliyor. Onun gibi çalışsınlar veya ona katılsınlar.

Ama, bu zamana kadar olup bitenlerden sonra tekrar demokratik metodu izleyip Fazilet Partisi gibi partiler kurarlarsa aynı akıbete uğrarlar. Nite-kim Nizam ve Selâmet partileri de böyle bir akıbete uğramıştı. Oysa Resulullah (s.a.v) “mümin aynı yerden iki defa sokulmaz” diye buyurmuştur. Bunlar üç defa sokuldular ama yine de uyanmak istemiyorlar. Yoksa müminlerde olması gereken sıfatları taşımıyorlar mı? Ne zaman düşüp, düşüp kalkma hareketin-den vazgeçilecek?.

Bu dergide sürekli uyardıksa da hiç işe yaramadı. Generaller sürekli uyardılar. Cezayir darbesi olunca yüksek rütbeli bir askere soruldu. Eğer Türkiye’de FIS gibi %84 RP oy toplarsa ne yaparsınız? Şöyle cevap verdi: %84 değil %30 alırsa darbe yaparız. Nitekim %21 oranında oy alınca hemen bu partiyi denediler, kullandılar ve onu iktidardan devirdiler ve onu kapattılar.

Nitekim, generaller Müslümanlardan oluşan demokratik bir partinin büyümesini istemezler. Sadece Müslümanları oyalayacak ve koalisyonların oluşumu için anahtar bir parti istiyorlar. Ayrıca Erbakan bitti, yaşlandı ve aktif siyaseti yapabilecek gücü kalmadı. Aynı rolü oynayıp Müslümanları oyalayacak yeni genç kadrolu bir parti istiyorlar. Kafirler Müslümanların çoğalmasından çekiniyorlar. Nitekim savcı iddiasında: “bu parti cumhuriyet sistemini yıkmak isteyenler için bir odak noktası haline geldi.” dedi

Fakat biz Müslümanların haline çok üzülüyoruz. Bu yolu izlemelerini ve bu akıbete uğramalarını hiç istemiyoruz. İstiyoruz ki, Resulullah’ın (s.a.v) sahabeleri gibi bir çalışma yapsınlar. Allah’ın dininin hakimiyetini ve Hilafeti kurmalarını istiyoruz. Allah’a dua ediyoruz ki, bunlar Allah’ın ve Resulü'nün davetine icabet ederler.

***

Sayı 105...Ramazan-Şevval...Ocak-Şubat 1998