KÜFÜR YASALARI İSLÂMÎ BİR HÜKÜMLE MEŞRULAŞTIRILAMAYACAĞI
GİBİ ÇALIŞMASINI YAPMAKTA CAİZ DEĞİLDİR
İslam'ın hayattan kaldırılışı ile
beraber müslümanlar büyük bir acziyete düştüler.
Üzerlerine gelen saldırılardan korunamadıkları gibi İslâmî
düşünce ve fikirler hayatlarından tek tek silinerek yerine küfrün
düşünce ve fikirleri mefhumlaştırıldı. Ve bu gün ümmet
bulunmuş olduğu bu hale rıza gösterir bir haldedir. Hatta
bulunmuş oldukları bu günkü hallerine İslâm'dan deliller
getirme yoluna dahi girmektedirler. Misyonerlerin de gayretli
çalışmaları neticesinde müslümanlarda her şey küfür
sistemlerine göre ölçme hastalığı zuhur etti.
İslâm beldelerinde askerî güçle beraber
beyinsel güce de el atan kâfir sömürgeci güçler varlıklarını
kaim kılabilmek için elde ettikleri nüfuzla düşünce ve
fikirlerini İslâm ümmetine lanse etmektedirler. Artık küfrün
fikirleri ümmet üzerinde etkisini gösterir hale geldi.
Sinsice mayalanan bu fikirleri müslümanlar savunur oldular.
Biraz daha ileri giderek kaynağını İslâm'dan bulmaya çalıştılar.
"En güzel demokrasi İslâm'dadır," "Cumhuriyet
cumhur kelimesinden türer," "Laîklik kelimesi
Kur'an'da da geçmektedir," gibi düşünceleri İslâmla
desteklemenin yoluna gittiler.
Müslümanların bu hal içerisine nasıl düştüklerini
burada izah etmeye gerek duymuyorum. Çünkü defalarca dergide
yayınlanan bir çok konuda bunlara değinildi. Burada müslümanların
günümüzde yapmış oldukları büyük bir hataya dikkatlerini
çekmek istiyorum.
Müslümanların nezdinde İslâmın
netliği, berraklığı, billurluğu kaybolunca ölçüler de
yerini değişti. Hayatlarını bulunmuş oldukları ortamın
vakıasından esinlenerek cizen müslümanlar İslâmı da bu
vakalardan esinlendikleri, düşünce ve fikirlere göre
yorumlamaya çalıştılar.
Faizin haramlığını belirli şartlarda ve
ortama göre helâllaştırdıkları gibi, üzerlerine hükmeden
yasalarında meşruluğunu ortaya koymaya çalışmaktadırlar.
Hatta İslâm adına yaptıkları çalışmaları yasal ve tüzüksel
olarak küfür sistemlerine göre düzenledikten sonra bunun
İslâm'da meşruluğunu iddia eder oldular. Resulullah
(S.A.V.)'in "Hudeybiye anlaşması" ve "Yusuf
(A.S.)'la ilgili iddialar" v.b. küfür yasalarıyla çalışmayı
cevaz kılar olarak algılandı.
Bu ve buna benzer bir çok iddialarda
müslümanların İslâmî olarak düşünmediklerini
görürüz. Hatta vakıalar üzerinde tefekkür etmedikleri de
ortadadır. Şöyle ki; İslâm başlı başına bir hayat
nizamıdır. İdeoloji oluşu diğer nizamlardan tamamen farklı
oluşunu gösterir. Akidesinde diğer bütün nizamlarla çatışır.
Allah'tan başka ilah, kanun koyucu, hükmedici olmadığını
ilan ederek yeryüzündeki bütün nizam ve yasaları ta baştan
reddeder. Kendi sultasından başka da bir sulta tanımaz.
Allah (c.c.) bu konuda şöyle buyuruyor:
"…Kendi hakimiyetine kimseyi ortak kılmaz."
(Kehf: 26)
Küfür sistemleri ve yasalarının İslâm'da
uygunluğunu aramak o sistemleri ve yasaları meşru kabul etmek
anlamına gelir. İnsanoğlunun yapmış olduğu herhangi bir
nizam ve yasayı kabul etmek Allah nezdinde şirktir.
Günümüzdeki nizam ve yasalar üzerinde
tartışmak dahi o yasaların varlığını kabullenmek olur. Müslüman
için gerekli olan onların tümünü reddetmektir. Ancak onların
birer pislik olduğunu aleme taşıma maksadıyla onlar
üzerinde durulabilir. Allah (c.c.) Resulü vasıtasıyla o günün
düzenlerine böyle çattı. Resul (S.A.V.) cahiliyye hükümlerini
hiç bir nizam, yasa altına girmeden sadece ve sadece Allah'tan
gelen nizam ile yok etti. Hatta hicret eden bir çok müslüman
gittikleri ülkelerdeki hiç bir yasa ve nizamı
onaylamamıştır. Bunun en açık örneği Habeşistan
olaylarıdır.
İslâm'ın başka yasalara delil gösterilemeyeceği
gibi, İslâm başka otoriteleri kendi üzerinde hükümran
olmayı asla kabul etmez. Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
"Allah mü'minler üzerinde kâfirler
için herhangi bir otoriteyi kabul etmez." (Nisa:141)
Öyle ise, ey müslümanlar; küfür nizam ve
yasalarını İslâm'la meşrulaştırma olayından vazgeçin.
Allah (c.c.) sizden istemiş olduğu şu emre riayet edin ki dünya
ve ahirette felâha erenlerden olasınız.
"Fitne (sapıklık, zulüm ve küfür)
kalmayıncaya ve yalnız Allah'ın dini hakim oluncaya kadar
onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa şüphesiz
Allah, yapmakta olduklarını görendir." (Enfal:39)
|