HALKI HAKÎR GÖREN ÇAĞDAŞ ZİHNİYET ANCAK
ZAM YAPAR VE YENİ VERGİLER KOYAR
Hatırlayabildiğimiz kadarı ile Meclisten
güvenoyu alan tüm Cumhuriyet hükümetlerinin yaptıkları ilk
ve tek icraat 'KİT' ürünlerine zam yapmak olmuştur. Hükümet
olmaya başladıktan sonra yaptıkları zamları masum göstermek
için hemen hemen hepsinin "enkaz devraldık" gibi
gayri makul gerekçeler ileri sürmeleri ortak bahaneleri olmuştur.
Üstelik bunların içinden kimi milletvekili veya bakanlar yapılan
zamları normal göstermek için çok komik gerekçeler ileri
sürmekten de geri kalmamışlardır. Bugüne kadar kurulan
hükümetler gibi 55. ANASOL-D hükümetinin de ilk icraatı zam
yapmak olmuştur. Üstelik bunlar zam yapmada daha önceki
hükümetleri de geride bırakarak Cumhuriyet tarihinin zam
rekorunu kırmışlardır. Yaptıkları zamları meşru göstermek
için daha öncekiler gibi ileri sürdükleri bahanelerden bazıları
şunlardır:
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner: "55.
Anasol-d hükümeti popülist politikalar takip etmeyecektir. Biz
petrol ürünlerine zam yapmadık!!! Biz petrol ürünlerinden alınan
Akaryakıt Tüketim Vergisini arttırdık.! Zam yapmaya mecburduk. Büyük
bir enkaz devraldık. Zam yapmasaydık enflasyon %100'lerin üzerine
çıkacaktı."
Başbakan Mesut Yılmaz: "hiç kimse
bizden popülist politikalar uygulamamızı beklemesin."
Hükümet kanadından bir milletvekili: "Zam
yapmaya mecburduk. Ben bundan böyle özel arabamla gezmeyeceğim,
otobüse bineceğim, sizler de artık otobüse binin."
Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit: "Yapılan
zamlar benim de yüreğimi yakıyor. Ancak yapmaya mecburduk."
Aklımda kaldığı kadarı ile hükümete mensup
çeşitli kişilerin zamlar hakkında yaptıkları açıklamalardan
yalnızca bir kısmını bunlar oluşturmaktadır. Ağzında fosur
fosur fosurdattığı purosu ile Güneş Taner'in petrol ürünlerine
yaptıkları %32'lik zamlar için yaptığı açıklamalarda söylediği
"popülist politikalar takip etmeyeceğiz" sözünün anlamı
şudur: "Hükümetimizin yaptığı zamlardan dolayı insanların
karşılaşacağı sıkıntılar bizi hiç ilgilendirmemektedir.
Bugüne kadar olduğu gibi hükümetimiz döneminde yapılan zamlarla
daha da fakirleşen, ekmek alacak, çocuğunu okutacak veya doktora götürecek,
evinin kirasını, kışın yakacağını alacak parası bulunmayan,
fakirlik sınırının altında yaşayan insanlar bizi ilgilendirmez.
Biz yapmamız gerekeni yaptık. İcraat yapıyoruz!!.
Evet bu söz açıkça budur. Bizleri yönetenlerin
görevi idaresi altında bulunan insanların sıkıntılarını
gidermek, aç olanın karnını doyurmak, sırtı açık olanının
sırtını giydirmek, okuyamayanı okutmak, hasta olanı tedavi
ettirmek, evi olmayana ev temin etmek değil, yalnızca kendilerinin
veya birtakım sermaye çevrelerinin çıkarlarını korumaktır. Ayda
yarım milyara yakın maaş alan, ev, elektrik, su, telefon sorunu
olmayan, altındaki son model makam arabaları ile dolaşan insanlar,
ne anlar açların, yoksulların, evsizlerin halinden. Bunu nereden mi
biliyoruz? Yukarıda da aktardığımız hükümet mensubu bir
milletvekilinin "otobüse binsinler" sözü bunun açık ve
net ifadesi değil midir? Tıpkı Fransa Kralının sarayın önünde
toplanan aç ve perişan halde ekmek isteyen halkı için söylediği
"ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" sözlerini bizlere
hatırlatıyor. Başbakan yardımcısı Bülent Ecevit'in söylediği;
"bu zamlar bizim de yüreğimizi yakıyor." Sözleri ise
bize, avını yemeye hazırlanan timsah gözyaşlarını
hatırlatıyor. Bunların söylediği sözlerin hiçbirinde
samimiyetten, ihlâstan en ufak bir iz görmek mümkün değildir. Tüm
Cumhuriyet hükümetleri gibi bunların da yaptıkları tek icraat
olan zam yapmak, vergi oranlarını arttırmak veya yeni yeni vergiler
icat etmek gelecekte yapacaklarının birer göstergeleridirler. Bu
türden hükümetlerin, yönetimlerin gelecekte neler yapacağını
bilmek için gaipten haber almaya gerek yoktur. Çünkü görünen
köy kılavuz istemez. Ancak hemen şu hususu da belirtmekte yarar
vardır. Birçoklarının zannettiği gibi sağanak yağmurlar halinde
gelen zamlar ve vergiler yalnızca idarecilerden kaynaklanan bir sonuç
değildir. Özellikle vergiler ve alınan vergilerin çeşitliliği ve
yüksek oranlı olması siyasilerden ziyade sistemin kendisinden
kaynaklanan bir sonuçtur. Dolayısıyla iktidarda hangi siyasî parti
olursa olsun, halktan çeşitli isimler altında ve oranlarda vergi
toplamaları kaçınılmazdır. Çünkü sistemin vergilendirme yoluna
gitmekten başka çözüm yolu yoktur.
Şimdi kısaca bu hükümetin yaptığı zamları
(gelecekte yapacakları zamlar hariç) özetledikten sonra İslâmî
bakış açısı ile bu olayların değerlendirmesini yapalım.
Petrol ürünlerine %32, telefon konuşma
ücretlerine %50, otoyollara %150, şekere, taşıma ücretlerine ve
daha birçok KİT ürünlerine yüksek oranda zam yapıldı, birçoğuna
da yapılacak.
Burada bir soru gündeme gelmektedir: Çeşitli mal
ve hizmetlere neden zam yapılmaktadır veya neden çeşitli isimler
altında vergiler almaktadır? Böyle bir soruya şu şekilde
cevaplandırmamız mümkündür:
1-Sistemin kurumsal yapısından kaynaklananlar.
2-Kullanılan para sisteminden kaynaklananlar.
Şimdi bu iki noktayı açıklamaya çalışalım:
1-Bilindiği üzere şu anda yeryüzünün hemen
hemen tamamında kapitalist sistem ve bu sistemin ürünü olan
ekonomi politikaları uygulanmaktadır. Kapitalist sistemde ise
devletin temel gelir kaynağı çeşitli isimler (KDV, gelir vergisi,
kurumlar vergisi, egzoz vergisi, çevre vergisi, taşıt alım
vergisi, akaryakıt tüketim vergisi, gümrük vergisi, veraset ve
intikal vergisi, emlak vergisi, ek taşıt alım vergisi vs.) altında
toplanan vergilere dayanır. Vergilerin dışında devletin
giderlerini karşılayabileceği sürekli gelir kaynakları yoktur.
Çünkü devletin temel görevi hürriyetleri garantilemektir. Buna
göre kapitalist sistemdeki devletin gelir kalemleri; vergiler, para
cezaları, şerefiyeler, resim ve harçlar, zorunlu borçlanmalar,
ihtiyari borçlanmalar, kamu kurumları fiatları, KİT gelirleri, mülk
gelirleri, vasiyet ve hibelerden oluşmaktadır. Bu gelir kalemleri içerisinde
sürekliliği olan ve devletin gelir kalemlerinden en büyük kısmını
oluşturan vergilerin ardından, Türkiye gibi ülkelerde KİT
ürünlerinden elde dilen gelirler oluşturmaktadır. Örneğin şu
andaki hükümetin yaptığı zamlar içerisinde en önemlisi petrol
ürünlerine yapılan zamlar oluşturmaktadır. Çünkü petrol
ürünlerine yapılan zamlar dalga dalga tüm tüketim mallarına
yansıyacaktır. Petrol ürünlerine yüksek oranda zam yapılmasının
nedeni ki bunu hükümet yetkilileri petrole değil vergiye zam
yaptıklarını söylemektedirler devletin petrol ürünlerinden
yüksek miktarlarda vergi kazancı elde etmesidir. Bunu bir örnek ile
açıklayalım:
"Petrol ürünleri rafineriden çıkarken
devlet bunlardan hem KDV hem de ATV (Akaryakıt Tüketim Vergisi) alır.
Her üründen alınan vergi farklıdır. Örneğin süper ve normal
benzin rafineri çıkış fiyatı üzerinden eskiden %190 vergi alınıyordu.
Bu vergi 280'e yükseltildi. Buna karşılık tüp gaz kullanıcılarını
korumak için likit gazın rafineri çıkış fiyatı üzerinden
eskiden %20 vergi alınıyordu. Bu oran şimdi 40 oldu. Şu anda
petrol satış istasyonunda ödenen her 100 liranın 16,60 lirası ham
petrol ve rafineri ücreti, 10,00 lirası nakliye, fire ve petrol
satış istasyonu kazancı, kalan 73,40 lirası ise KDV ve ATV gibi
vergilerdir. Yüz liralık benzin faturasında 73 Lira vergi olur mu?
Olur. Bu oran İngiltere'de, İtalya'da %76, Fransa'da %79, Yunanistan
ve Belçika'da %74 dolayındadır. (Ali Rıza KARDÜZ, 16 Temmuz
1997 SABAH gazetesi) Evet şu anda tükettiğimiz bir litre benzine
ödenen vergi oranı %73'tür. Yeni yapılan zamlar çerçevesinden
devlet, bu yıl sonuna kadar Akaryakıt Tüketim vergisinden yaklaşık
1 milyar Dolar gelir beklemektedir.
2-Para sisteminden kaynaklanan fiyat artışlarına
gelince. Şu anda Türkiye'de kullanılan para altın para sistemine
dayanmamaktadır. Yani kullandığımız paranın tamamının
karşılığı olarak altın bulunmamaktadır. Ülkenin sanayi ülkesi
olmaması, ihracat gelirlerinin fazla olmaması, Amerikan doları gibi
Avrupa paraları karşısında sürekli olarak değer kaybına
uğraması, sürekli olarak çeşitli mal ve hizmetlere zam
yapılmasını gerektirmektedir. Ancak vergilerde olduğu gibi
özellikle ekonominin lokomotifi durumundaki birtakım mal ve
hizmetlerin devletin tekelinde bulunması nedeniyle yapılan zamların
önemli bir kısmı yine devlet tarafından yapılmaktadır. Örneğin
şu anda elektriğe ve petrole dolardaki artışa bağlı olarak
aylık zamlar yapılmaktadır. Yani devletin dolayısıyla özel
sektörün yaptığı zamlar temelde iki nedene dayalı olarak
yapılmaktadır ki bunların her ikisi de doğrudan doğruya Devleti
ilgilendirmektedir.
Şimdi bir başka soru gündeme gelmektedir. Madem
ki devletin birtakım hizmetleri yapabilmesi, çalıştırdığı
personelin maaşlarını ödeyebilmesi için vergi toplaması iyi bir
davranış değildir. Öyleyse devlet nereden gelir bulacak da
harcamaları karşılayacak? Bunun için alternatif bir çözüm var mıdır?
Eğer varsa bu çözümün uygulanabilirliliği ne kadardır?
Bir müslümanın böyle bir soruya cevap
verebilmesi için akîdesine ve akîdesinden çıkan hükümlere
dönmesi lazımdır. Zira İslâm şeriatı insanoğlunun kıyamete
kadar karşılaşabileceği bütün problemlerini çözebilecek
güçtedir. Bu nedenle İslâmın ortaya koyduğu çözümlerin neler
olduğunun ve bunların uygulanabilirlilik meselesinden önce
Müslüman bir kimsenin tam anlamıyla bunlara inanması, şüphe
etmemesi gerekir. İslamın ortaya koyduğu çözümlere inanmadığı
sürece bu çözümler ne kadar mükemmel olursa olsun beklenen sonucu
vermesi mümkün değildir.
Evet, devletin yapması gereken sorumlulukları
yerine getirebilmesi, çalıştırdığı memurların maaşlarını
ödeyebilmesi için vergi dışında gelir kalemleri de vardır. Bu
gelir kalemleri hem insanların ihtiyaçlarını karşılaması
bakımından, hem de uygulanabilirlilik bakımından şu anda
uygulanan gelir kalemlerinden daha mükemmeldir.
İslâm Devleti'nin gelir kalemlerini şunlar
oluşturmaktadır:
1-Enfal, ganimet, fey ve humustan elde edilen
gelirler.
2-Haraç gelirleri.
3-Cizye
4-Tüm çeşitleri ile kamu mülkiyetine giren
mallar.
5-Arazi, bina, tesisler ve bunlara ait gelirler.
6-Öşür.
7-Yöneticiler ve diğer devlet memurlarının
haksız yere devlet malından elde ettikleri mallar ile haksız yere
kazanılan mallar.
8-Definelerin ve madenlerin beşte biri.
9-Varisi olmayan kimselerin malları.
10- Mürdetlerin malları
11-Vergiler.
12-Zekât gelirleri.
İslâm Devletinin gelir kalemlerini bunlar oluşturmaktadır.
Bu gelirlerin nerelerden ve nasıl toplanacağını detayları ile açıklayan
şer'i deliller vardır. Bu gelir kalemleri içerisinde yer alanlardan
vergiler, devletin sürekli olarak elde ettiği gelirler olmayıp,
yalnızca ihtiyaç duyulduğu zamanlarda zenginlerden ihtiyaç miktarı
kadar alınan gelirlerdendir. Yani diğer gelir kalemlerinden elde
edilen gelirler yapılması zorunlu olan birtakım harcamaları
karşılamaya yetmediği zaman zengin olan kimselerden toplanır.
Diğer gelir kalemleri devletin yapması gereken sorumlulukları
yerine getirmeye yeterli olduğu müddetçe vergi almaya gerek yoktur.
Yine İslâm Devletinin gelir kalemleri arasında yer alan zekât
gelirleri ise tamamen ayrı bir hesapta toplanarak yalnızca Kur'an-ı
Kerim'de isimleri zikredilen sekiz sınıfa harcanır. Bunların
dışındaki yerlere kesinlikle harcanmaz.
Resulullah (S.A.V.)'in Medine'de İslâm Devleti'ni
kurmasından 3 Mart 1924'te Osmanlı Hilâfet Devleti'nin kâfirlerin
eliyle yıkılmasına kadar geçen süre içerisinde İslâm
Devleti'nin gelir kalemlerini yalnızca bunlar oluşturmuştur. Bu
gelir kalemleri ile İslâm Devleti çok güçlü ordular hazırlamış,
dünyanın süper devleti olmuş, bilimde, sanatta, teknikte, tıpta
ve hayatın her alanında dünyanın süper ülkesi olma konumunu asırlar
boyunca sürdürebilmiştir. Bu gelir kalemleri ile Halife Ömer b.
Abdulaziz döneminde zekât verilecek fakir bulunamayacak kadar halkın
gelir seviyesi yükselmiştir. Yine İslâm'ın emrettiği ekonomik
çözümlerin uygulanması ile İslâm toplumlarında insanlar
asırlar boyu enflasyon denen problemle, fiyat artışları ile
karşılaşmamışlardır. Dolayısı ile hiç kimse İslâm
Devleti'nin gelir kalemlerini oluşturan gelirlerle kamu hizmetlerinin
yerine getirebilmesinin mümkün olmayacağını söyleyemez. Geçmişte
onüç asır boyunca bu gelir kalemleri ile hem devletin hem de tüm
tebaanın her türlü ihtiyaçları karşılanabilmiştir. İslâm'ın
ortaya koyduğu çözümler geçmişte uygulanabildiği gibi bugün de
bundan sonra da uygulanabilir. Ancak İslâm'ın getirdiği
çözümlerin uygulanabilmesi için her şeyden önce tüm Müslümanların
bunlara inanmaları gereklidir. Çünkü bu çözümler alemlerin Rabbı
olan Allah'tan gelen çözümlerdir. Tek doğru çözüm bunlardır.