Müminler, müminlerin kardeşidir. Allah (cc) böyle
buyuruyor: "Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin
arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz." (Hucurat:
10) Müminler birbirlerinin kardeşleri oldukları için her
zaman birbirlerini desteklerler, korurlar, birbirlerinin aralarını
kitap ve sünnetin dediğine göre düzeltirler. Birbirlerini düşmana
teslim etmezler ve birbirlerini dışlamazlar. Resulüllah hadisi
şeriflerinde şöyle buyuruyorlar.
"Bir Mümin diğer bir mümin için
kerpiçleri birbirini destekleyen bir bina gibidir. Müminler
birbirlerini tutarak birbirlerini korurlar, doğru olan konularda
beraber olurlar ve birbirlerini düşmana teslim etmezler." Özellikle
siyasi konularda da müminler islam'ın siyasetini güden müminleri
destekleyip beraber olmalıdırlar."
Bir ayeti kerimede Allah (cc) böyle
buyuruyor:
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve doğrularla
beraber olun" (Tevbe 119) Bu ayeti kerime siyasi konular
hakkında, müminlere, Allah'tan korkmalarını ve doğru olanlarla
beraber olmalarını emrediyor.
Bugün 1 Mart 1998 dünyanın hiç bir yerinde
İslam'ın yönetimi, yönetim nizamı yoktur. Siyasi konularda,
sadece ve yalnız doğru olan şunlardır. Davayı yüklenmelerinde ve
çalışmalarında Resulüllah (s.a.v)'i ve ashabı kiram'ı örnek
alarak şeri metodu kullanarak şeri hükümleri Müslümanların
hayatlarına hakim kılacak, İslam'ın akidesini koruyacak,
İslam'ın şeriatını infaz ve tatbik edecek ve İslam'ın davetini
dünyaya taşıyacak, götürecek olan İslam yönetimini (Yönetim
Nizamını) meydana getirmek (gelmesini sağlamak) için çalışan Müslümanlardır
doğru olanlar. İslam şeriatının tarifine göre gerçekten de doğru
olan bu çalışmayı yapan Müslümanlardır. Bu Müslümanları
desteklemek, korumak ve onlarla beraber olmak Müslümanlar üzerine
farzdır. Diğer bir deyişle siyasi sahada doğru olan İslam devleti
Hilafet devletini kurup devletin başına bir devlet reisi Halife
getirmek için çalışan Müslümanlardır. İşte bu Müslümanları
desteklemek onlarla beraber olmak farz. Onların çalışmalarını
engellemek ve bu çalışmadan geri durmak haram ve büyük
günahlardan bir günah, şeri hükümleri kabul etmeyip inkar etmekte
küfürdür. Yani kabul etmeyip reddedenlerde kafir olurlar.
Müslümanlar buma çok dikkat etmelidirler.
Şeri nizamları Müslümanların hayatlarına
hakim kılmak için çalışanlar Resulüllah ve ashabı kiramın
yolunda olanlardır. Kitap ve Sünneti düstur alarak çalışanlara
karşı çıkan ve çalışmalarını engelleyen ve çalışanların
kendilerini bir takım dedikodu, yalan ve yanlış iftiralarla halkın
gözünden düşürenler ve ümmetin onlara itimadını sarsmaya çalışanlarda
Hilafet devletini yıkan ve Hilafetin düşmanı olanların yolunda
olanlardır.
Resulüllah (S.A.V)'ın Ashabıyla Medine'de
kurdukları devlet onu kabul eden bütün Müslümanlara ait bir
İslam devleti idi. Daha asrı saadette iken bir çok beldelere
hükmediyordu. Bazılarının dediği gibi sadece Medine'ye ait bir
site devleti değildi. Resulüllahın kurduğu bu devlet aynı
şekliyle ve yönetimiyle devam etti. Zaman zaman bazı görevini
kötüye şahsi menfaatlarına kullanan idareciler gelmişse de devlet
İslam devleti idi. Bazı idarecilerin görevlerini kötüye
kullanmaları devleti İslam devleti olmaktan çıkarmaz. Resulüllah'ın
Medine'de kurdukları İslam devleti 1918'e kadar İslam devleti
olarak yaşadı. 1924'te de İslami yönetim tamamen kaldırıldı.
Müslümanların ve İslam devletinin amansız düşmanları
Avrupalı kafirlerin istek ve destekleriyle İslam devleti Osmanlıda
(Türkiye de) ki garplı kafirlerin hayranları, O şeytanların
dostları, ayık günleri geçmeyen, bir takım aldatılmış
ayyaşlar, 1924'te İslam devletini yıkarak, İslam şeriatını yürürlükten
kaldırdılar.
İslam'ı Akideye sahip İslam dinini tanıyan,
İslam şeriatını bilen, akıllı, fikirli Müslümanlar, İslam'ın
devletsiz yaşanmadığını görmüşler ve devletsiz
yaşanmayacağını da anlamış ve bilmişler. Bunun için şeri hükümleri
Müslümanların hayatlarına hakim kılacak İslam devletini yeniden
kurmaya karar vermişler.
Gerçek alim ve müctehid, Eş Şeyh Takyüddin En-Nebhani
rahmetüllahi aleyh arkadaşlarıyla beraber 1953 yılında İslam
devletini kurmak için demokrasi ve Kapitalist nizamlardan uzak
İslami nizamlara dayalı sahih bir kitle kurmuş. Bu kitle ile
yeniden yönetim nizamını hayata getirmek için çalışmalarına
başlamış. Bu sahih kitle binlerce şubeleriyle dünyada çalışmalarını
sürdürmektedir.
Sahih düşünce ve sahih nizamlar üzere kurulan
bu kitleler, bir çok eziyetler, baskılar, hakaretler, işkenceler,
hapisler, asmalar ve kesmelere rağmen, şeri nizamlardan hiç taviz
vermeden gayesine ulaşıncaya kadar, yılmadan, korkmadan kötüleyenlerin
kötülemesine, kınayanların kınamasına aldırmadan çalışmasına
devam edecektir inşallah. İslam devletini İslam şeriatını
istemeyenler istemese de, bu çalışmaya karşı çıkanlar karşı
çıksalar da bu çalışma devam edecektir. Bu kervan Allah (cc)'ın
bir nurudur, istemeyenler bu nuru ilahiyi söndüremeyeceklerdir.
Allah (cc) şöyle buyuruyor:
"Onlar ağızlarıyla Allah'ın (cc) nurunu söndürmek
istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."
(Saf 8) Şeri nizamlar Allah (cc) nurudur. Kafirler bu nuru söndürmek
yok etmek isteseler de bu nizamlar ne için gönderilmiş, konulmuşsa
o yerini alacak ve bulacaktır. (Taktiri ilahi kuvveti bazı ile dönmez.
Bir şema ki Mevla yaka, üflemekle sönmez.) Bu nizamlar illa da
Müslümanların hayatlarında geçerli olacaktır. Çünkü
müminlerin hayatlarını düzenlemek ve geçerli olmak için gelmiştir.
Buna karşı çıkanlar yorulduklarıyla ve kazandıkları günahlarıyla
baş başa kalacaklardır.
İslam devleti kurulduktan sonra dünyada iki
cemiyet, iki toplum meydana gelmiş oldu. İslam cemiyeti ve Küfür
cemiyeti. İslami duygu düşünce ve İslami nizamlara bağlı kalan
insanlar İslam cemiyetini, İslami toplumu meydana getirmiş oldular.
Kapitalist veya komünist duygu, düşünce ve
nizamlarına bağlı kalanlarda küfür cemiyetini, küfür toplumunu
meydana getirmiş oluyorlar. 1924'te merkezi İstanbul da bulunan
Hilafet devletinin yıkılmasıyla, İslam cemiyeti ortadan kalkmış
oldu. Hilafet devleti yıkıldığı o günden bu güne kadar dünya
da İslam cemiyeti, İslam toplumu yoktur. Oysaki Allah (cc) İslam
cemiyetinin bulundurulmasını emrediyor. Farz kılıyor. Yönetimin
kurulmasını farz kılan deliller Allah'ın hükümleriyle
hükmetmeyi icap ettiren ayetlerdir. Ayrıca Allah'ın emrettiği
teşriyi (yasayı) uygulamayı gerektiren ayetlerde yönetimin
tesisine delalet eden delillerdir.
Bu ayetlerden bir kaçını gösterelim:
"Onların aralarında Allah'ın
indirdikleriyle hükmet (yönet). Sana gelen hakkı bırakıp onların
heva ve heveslerine uyma." (Maide 48)
"Onların aralarında Allah'ın
indirdikleriyle hükmet, heva ve heveslerine uyma. Sana indirilenin
bir kısmından bile seni vazgeçirmelerinden sakın." (Maide 49)
"Kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse,
kafirlerin ta kendileridir". (Maide 44)
"Hayır, Rabbine and olsun ki, aralarında çıkan
ihtilafta (çekişmelerde) seni hakem kılmazlarsa mümin
olmazlar".(Nisa 65)
Bunların dışında onlarca ayet, direk hüküm
etme veya yönetme ile ilgilidir. Bunun yanı sıra siyasetle, harple,
cezalarla içtimai (sosyal) hayatla ve sivil hayatla ilgili sayılamayacak
kadar pek çok ayet vardır.
Bu şeri hükümleri tatbik sahasına koyacak,
İslam toplumunu, İslam cemiyetini meydana getirecek olan hükmetme
nizamını Hilafet devletini kurmak için teşekkül ettirdiği
kitleyi= Hizb-üt Tahrir (kurtuluş Partisini ) (Zalim idarecilerin
zulmünden kurtuluş) partisini kurdu.
Bu parti şu ayeti kerimenin mücebine (buyruğuyla)
kurulmuştur.
"Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü
men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa
erenlerdir." (Ali İmran 104) bu kitle edille'i Erbaa ı,
Kitap, Sünnet, İcma'i sahabe ve Kıyası fukuhayı delil alarak,
kapitalist ve komünist hiç bir idareden izin ve müsaade almadan
kurulmuştur. Bu kitle edillei erbaanın dediğine göre Resulullah'ı
örnek alarak şeri metodu kullanarak siyasi sahada çalışmasını sürdürmektedir.
Bu kitlenin kuruluş ve çalışması İslam şeriatına göre olduğundan
dünyada ki bütün Kafirler, bu kitlenin varlığına ve çalışmasına
karşıdırlar. Bir de bu kitlenin varlığını ve çalışmasını
istemeyen kafirlerin oyununa gelen ve aldanan bazı Müslümanlarda bu
kitlenin çalışmasını engellemektedirler. Bazı Müslümanların
çeşitli bahanelerle bu çalışmayı engellediklerine, bir kaç
örnek gösterelim de, doğru ve yanlış olan bilinsin.
Resulullah (s.a.v) ve Hülafa'i Raşidin
zamanlarında olduğu gibi, Dünya da ki bütün Müslümanlara, yalnız
tek bir yönetim, İslami yönetim tek bir devlet= Hilafet devleti,
Tek bir reis, Halife getirmek için çalışan Müslümanlara bu çalışmayı
engelleyenler diyemiyorlar ki "sizin kuruluşunuz çalışmanız,
şu noktalarda şu konularda şeri delile göre haramdır ve
yasaktır, haram olduğunun delilide şu şeri nastır" ve böyle
diyen çıkmadı ve çıkmazda. Çünkü şeri hükme göre olan bir
şeye karşı çıkmak şeri hükme karşı çıkmak olur. Yani bu
çalışmanın yanlış olduğu şeri hükme karşı çıkmak olur.
Yani bu çalışmanın yanlış olduğunun şeri delille ispatlayan çıkamaz.
Şayet varsa hemen şeri delilini bildirmesi ve ortaya koyması
gerekir.
Bu kitlenin kuruluşu ve çalışması her yönüyle
İslam şeriatına şeri delillere göre olduğundan, bu çalışmayı
engelleyenler, birinci derecede sebep şunu gösteriyorlar ve çalışan
Müslümanlara şöyle diyerek engelliyorlar. "Sizin kuruluşunuz
bizim kuruluşumuza uymuyor siz 1400 yıl önce ki nizamlara ve o gün
ki, kitle olma şekline göre kurulmuşsunuz. Biz ise 20'nci asrın
muasır medeniyetin gerektirdiklerine ve en kalkınmış ülkelerin
medeni kanun ve nizamlarına göre kurulmuşuzdur. Sizin çalışmanız
bizim çalışmamıza uymuyor. Siz fikri metodla dünyadaki bütün
Müslümanlara tek devlet Hilafet devleti kurup İslam şeriatının
hayata getirmeye çalışıyorsunuz. Biz kapitalist metod la her
ülkede bir Cumhuriyet kurmaya ve kurulan Cumhuriyetleri korumağa
çalışıyoruz." Bunun için ey Hizb-üt tahrirli gençler:
Hilafet devletinden ve İslam Halifesinden bahseden Hilafet Dergisini
Zalim idarecilerin zulmünden bahse eden beyanname (bildirileriniz),
İslam şeriatından şeri hükümlerden ve yönetim nizamından
bahseden kitaplarınızı bizim cemiyetlerimizde, bize bağlı olan
camilerimizde, meccaninde olsa dağıtmayınız. Cemaata İslami
fikir, İslam akidesi ve şeri hükümlerden bahsedip konuşmayınız
diyerek ellerinden geldiği kadar İslam devletinin gelmesini
engelleyip, bu çalışmanın önüne bir kaya oluyorlar.
Bu çalışmanın önüne durup, çalışan gençlere
karşı çıkan bazı beyinsizler tarafından, vicdanları sızlatan,
tüyleri ürperten ve gözleri yaşartan şu olayı ibretle okuyalım.
Bu çirkin olay şöyle cereyan ediyor.
İslami fikir ve akideye sahip yaptıklarını her
hangi birilerinin adına yapmayan, harcadıklarına ve emeklerine
karşın makam, mevki ve her hangi bir gelir beklemeyen, imanlı ve
ihlaslı bazı gençler, şeri hükmün ve İslam yönetiminin ne olduğunu
ihtiva eden (Bismillahirrahmanirrahim)diye besmele ile başlayan
üzerinde 16 ayetin ve hadisi şerifin lafızları ve manaları
yazılı olan İslam Yönetimi başlıklı bildiriyi Müslümanlara dağıtırken,
dünyada tek bir devlet ve tek bir devlet reisi (Hilafet devleti ve
Halife) olmasını isteyen, kendisinin gençlik kolları başkanı ve
Müslüman olduğunun söyleyen bir genç üzerinde besmele ayet ve
hadisi şerifler yazılı olan bildiriyi alır, okur sonunda da Müslümanların
gözleri önünde büyük bir kahramanlık yaparak, çatır çatır
yırtar ve şeri hükümleri bildiren bildirileri ve kitapları
dağıttırmamaya çalışırlar. Yine bu şeri hükümlerin
Müslümanlara dağıtılmasına ve bildirilmesine karşı çıkanlardan
biride camide bulunan bir bildiriyi alır bakar üzerine tükürür,
elinde buruşturur atar.
Tekrar kayd edelim ki, bu çalışma katıksız
İslam şeriatını Müslümanların hayatlarına hakim kılma çalışmasıdır.
Bunun için güçlü kuvvetli, otoriter, İslam akidesini korur şeri
hükümleri dünyadaki bütün Müslümanlara eşit bir şekilde
tatbik eder ve İslam'ın davetini bütün dünyaya götüren bir
devlet olması lazımdır. Böyle bir devleti ikame etmek
Müslümanların üzerine farzdır. Herhangi bir bahane ile bu çalışmadan
geri durmak ve bu çalışmayı engellemek büyük günahtır. Müslümanlar
bunu iyice bilip zihinlerine yerleştirsinler. Bu konudaki tutum ve
davranışlarını buna göre ayarlamalıdırlar. Farz olan bu çalışmaya
katılmayıp geri duranlar ve çalışmanın önüne durup
baltalayanlar genelde bu çalışmanın ne olduğunu, çalışmanın
nasıl olduğunu, çalışmanın derecesinin ne olduğunu bilmeyen
kimselerdir. Velev ki, kendilerini bilgin saysalar da bundan dolayı
bu çalışmaya katılmayıp, çalışmayı engelleyenlerden
bazıları kendilerinin de Hilafet devletini istediklerini söyledikleri
halde, Hilafet devletini kurmaya çalışanları engelliyorlar ve
kendilerinin devlet olduğunu söylüyorlar, bilmiyorlar ki, infazsız,
tatbikatsız, güçsüz, kuvvetsiz, emniyetsiz, başkalarının yönetimi,
idaresi koruması altında, başka bir deyişle, küfür devletleri
hudutları içinde, küfür yönetimi altında kafirlerin
korumasıyla, Hilafet devleti ve Halife ilan edilmez.
Böyle bir şeye kargalarda güler. Böyle bir şey
Şeri hükümlere uyun değildir. Zira Resulullah (s.a.v) Mekke'de
kendi yurdu olduğu, çok sayıda güçlü kuvvetli Hz.Ebu Bekir,
Ömer, Hamza; Osman gibi çok kimselerin Müslüman olduğu halde
İslam devletini ilan etmedi. Medine de çok sayıda Müslümanlar ve
Mekke'de gelen muhacirler olduğu halde, İnfaz tatbik gücünü,
koruma emniyeti Müslümanlar ele almadan devleti ilan etmedi. Bu
şeriat içerisinde hiç bir yönden şeriata uygun değildir.
Amerika'daki, Hindistan'daki, halifeliğini ilan eden bir Müslümanla
hiç bir farkı yoktur. Eğer gerçekten Allah rızası için bir
şeyler yapmak istiyorlarsa, öyle Anadoluda federe değil bütün
dünyadaki Müslümanlara tek bir devlet kurma yolunda olan
Müslümanlara bütün gençleriyle yardımcı olsunlar, onlara
katılsınlar. Eğer bunu yapamıyorlarsa hiç olmazsa Müslümanların
çalışmalarını engellemesinler. İslam dininin emri de budur. "Ya
hayrı şöyle ya da sukut et"
Bu çalışmayı, Hilafet devletinin ikame
edilmesini Allah (cc) Müminlerden istiyor. Kafirlerden bunu istemiyor
onlardan iman etmelerini istiyor. Ne yazık ki, bu çalışmanın
önüne duran karşı çıkan Müslüman'ım diyenlerden oluyor.
Kitle oluşlarında ve devlet kurma çalışmalarında
şeri delillere dayalı olarak çalışanlara karşı çıkıp, çalışmayı
engellediklerine sebep gösterip, bu uğurda çalışanlara şöyle
diyorlar: "sizin bu çalışmanızla bölücülük yapıyorsunuz,
siz İngilizler tarafından kurulmuş, İngilizlerin namına çalışıyorsunuz,
her ne kadar siz İslam şeriatına göre kurulmuş İslam
şeriatını hayata getirecek Hilafet devletini kurmaya çalışıyorsanız
da, siz bölücüsünüz, çünkü sizden başka hiç bir parti yoktur
ki, bulunduğu ülkedeki kapitalist idareden izin almadan kurulmuş
olsun ve İslam şeriatına göre hilafet devletini kurmaya çalışıyor
olsun."
İslam devleti Hilafet devletini kurma hususunda dünyadaki
Müslümanlar şu üç gurup ta toplanmış oluyorlar.
1.Hilafet devletinin ne olduğunu bilip, onu
getirmek için şartlarına uygun çalışanlar.
2.Hilafet devletinin gelmesini isteyip, fakat bazı
geçersiz bahanelerle gelmesi için çalışmayanlar.
3.Bütün dünyadaki Müslümanlara tek bir Hilafet
devleti olmasını istemeyenler ve bir takım asılsız bahaneler
uydurarak, bu konuda çalışanların çalışmalarını engelleme
çabasında olanlar.
Bu çalışma farz olduğundan, bu çalışmayı
yapan birinci gurup sevap kazananlardır. İkinci grup farz olan bu
çalışmayı yapmadıklarından günahkardırlar. Üçüncü gurup
çalışmadıklarından ve çalışanları engellediklerinden iki kat
günahkardırlar.
Raşit halifeler dönemindeki hilafet devletini
yeniden getirmek isteyen Müslümanlar, Kapitalist demokrasisini
benimseyen vatancı, Milliyetçi, Kehanetçi, ve bu dünya menfaatlarını
elde etme çabasında olan bir kitle değildir. İşte bunun için
Kapitalist Demokrasisini benimseyen vatancı, Milliyetçi, kehanetçi,
ve madde perest Müslümanlar tarafından, bölücülükle suçlanıyorlar.
Hilafet devletini kurma meselesi, kafirlerin
değil, Müslümanların meselesi olduğundan şu yazıları İslami
inançla, dikkatlice okuyalım ve hangisinin doğru, hangisinin de
yanlış olduğuna karar verelim.
1.Siyasi konularda devlet kurma konusunda ve Müslümanlarda
doğru olan Kitap, Sünnet, İcma'i sahabe ve Kıyası fukuhanın
dediğine göre çalışanlar mıdır? Yoksa Avrupa'dan Amerika'dan ve
insanların kafasından çıkan, insanların içtihatları olan
Demokrasi kanun ve kurallarına göre çalışanlar mıdır?.
2.Dünyada tek bir İslam devleti, tek bir devlet
reisi (halife) getirmek için kurulan kitleler ve çalışanlar
mıdır? Yoksa her ülkede bir Cumhuriyet kurmak ve Demokrasi
idarelerini yaşatmak için kurulan ve çalışan partiler midir.
İslam'a göre olanlar?
3.Hilafet devletini kurmak için kurulan ve çalışan
kitleler midir? İngilizler tarafından kurulan yoksa demokrasilere göre
kurulan, çalışan partiler midir?
4. Demokrasi İslam dan mıdır? Yoksa İslam ile
taban tabana zıt Avrupa'dan, İngiltere'den Amerika'dan alınan
insanları bir bir birlerine düşman eden insanları parça parça
bölük bölük eden batıl bir sistem midir?
İslam ülkelerinde kapitalist idarelerin
emirleriyle (legal) olarak kurulmuş bütün partiler, Avrupa'dan,
Amerika'dan alınan insan icadı olan kanunlara göre kurulmuş ve
çalışmakta olduklarını bu partilerin kurmayları Avrupalı,
Amerikalı, amir dostlarına duyurmak ve efendilerinin aferimini almak
için her fırsatta bas bas bağırarak ilan ediyorlar. Yani İngiliz
ve Amerikan tarafından kurulmuş olanların emirlerine uygun olarak
çalışmakta olduklarını kendi ağızlarıyla itiraf ediyorlar.
Diğer taraftan Müslümanlara: "Evet şimdi biz Avrupa'nın,
Amerikanın kanunlarına uygun olarak kurulmuş ve çalışmaktayız.
Fakat bu geçicidir. İdareyi ele aldıktan sonra İslam'a göre çalışmaya
döneceğiz" diyorlar. Öbür taraftan geçicide olsa azıcık ta
olsa zalimlere meyledenler onları taraf tutanlar hakkında Allah (cc)
şöyle buyuruyor:
"Sen (Ey Peygamber) dosdoğru emrolunduğun
gibi hareket et. Beraberinde ki tevbe edenlere de aşırı gitmeyin
çünkü o yaptıklarınızı görür." (bunun için emrolunduğun
şekli bırakıp ta) zulmedenlere (zalim idarecilere azıcık da olsa)
meyletmeyin (yönelmeyin). Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah (cc)'tan
başka yardımcınız yoktur. Sonra yardımda göremezsiniz".(Hud
112-113). Yer yüzünde güç, kuvvet sahibi, zalimler zorla ve
insanları aldatarak idareleri ele geçirip insanlara zulmeden zalim
idarecilerden korkarak, onların zulmünden kurtulmak için, onların
tarafını tutup, onlara meyletmeyin, onların korkusundan doğru
olandan ayrılmayın. İnsanlardan değil Allah (cc)'tan korkun. Allah
(cc)'ın şu buyruğuna kulak verin:
"İnsanlar dan korkmayın, benden korkun.
Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. "Kim Allah (cc)'ın
indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta
kendileridir." (Maide 44) Ne pahasına olursa olsun Müslümanlar
Allah (cc) indirdiği hükümlerle hükmetmelidirler.
Bütün dünya bilir ki, hak ve doğru olan şeri hükümlerdir.
Bu şeri hükümlerden ayrılanlar, ya bu hükümleri kabul etmeyip
inkar ettiklerindendir, veya zalim idarecilerin zulmünden korktuklarından,
haktan ayrılıp batılı destekliyorlar. Ya da dünya menfa atlarını
zevki sefalarını elde etmek istediklerindendir. Günümüzdeki
Müslümanlar genelde inkâr ettiklerinden değil idarecilerden
korktuklarından, onlara yağcılık yaptıklarından, makam, mevki,
ve dünya menfaatları elde etmek istediklerinden, Hilafet devletini
kurmak için çalışan Müslümanlardan ayrılıyorlar ve çalışmalarına
karşı çıkıyorlar. Umarız ki, bu insanlar aklederde yönetim
nizamını kurmaya çalışanlara köstek değil, destek olurlar ve bu
çalışan Müslümanları karalayıcı iftiralardan da vazgeçerler
Bütün Müslümanlara selam olsun.