HABER YORUM

CEZAYİR

19.01.1998'de Cezayir eski başbakanı Abdülhamit El İbrahimi ajanslara şöyle bir açıklamada bulundu: "Cezayir'de işlenen katliâmlar ve cinayetler devlet tarafından işlenmektedir. Devletin bundan kastı ise 1991'de FIS'e oy verenlerden intikam almak ve İslâmî Cemaatleri karalamaktır."

22.01.1998 ismini açıklamak istemeyen bir Cezayir Polis teşkilâtında görevli komiser İngiliz BBC radyosuna şöyle dedi. "Cezayir Devleti Müslümanların ailelerine karşı cinayet işlemek için hazırladığı 1000 komando elemanı çalıştırıyor. Ayrıca, suikastlara uğrayan bir sürü yazar ve gazeteci hep devlet tarafından öldürülmektedir. Nitekim devlet Silahlı İslâmî Harekete çoktan ajanlarını sokarak sımıştır.larını sokarak sızmıştır.

 

TAVİZİN SONU YOKTUR

Filistin'i gasbeden yahudilerin varlığı ile iktidara gelmiş bulunan Netanyahu adlı azgın yahudi, yahudilerin gerçek yüzünü göstererek hep inat etmektedir. Amerika'da bu inata boyun eğiyor. 10.09.1997'de yahudi asıllı Amerika Dışişleri Bakanı Madeleine Albrigt, 10.09.1997'de yahudilerin varlığını ziyaret ederek Netanyahu'nun isteklerini tekrarlamaya başladı. Yahudilere şöyle dedi: "Terörizme karşı, mücadelenizde emniyetinizi sağlamak konusunda, Filistin özerkliğini terörizmle savaşmaya zorlamak konusunda sizinle beraberiz. Sizi her şeyde destekliyoruz."

ABD, Filistinlilere Batı Şeria'nın ve Gazze'nin %70'i verilecek demişti. İsrail red etti. % 60 verilecek dedi, İsrail ret etti. % 50 verilecek dedi, İsrail ret etti. %30 verilecek dedi, İsrail ret etti. %15 verilecek dedi, Netanyahu "yalnız % 9'u veririz" dedi. Böyle demesiyle birlikte 20.12.1997'de şöyle dedi: "Batı Şeria'dan kesinlikle vazgeçmeyeceğiz. Çünkü, bu bölge İsrail'in kalbi ve sembolüdür. Aynı zamanda İsrail'i savunmak için ön hat olarak kabul edilir. Onunla ilgili anlaşmaların olması doğrudur. Fakat, bunlar eski hükümetlere aittir(başka bir ifadeyle bizi bağlamaz). Yerleşim yerlerini genişleteceğiz"

Filistin Özerklik Otoritesinin başkanı Y. Arafat ve adamları Amerika'dan bir şey bekliyorlar. Amerika onlar için birşey gerçekleştirmeyip yahudilerin inadına boyun eğince kendilerine uyan Arafat ve adamlarından İsrail'e boyun eğmelerini ister ve onları İsrail'e boyun eğdirmek için çalışır ve her seferinde başarır ve temsilciler boyun eğerler. 12.11.1997'de Washington'da bu özerklik temsilcisi diplomatların toplantısında şöyle açıklandı: "Filistinliler Filistin'deki haklarının % 80'inden vazgecebilirler. Şu anda, filistinlilerin bütün istekleri yalnız Filistin'de haysiyetli ve şerefli olarak yaşamaktır." Bunlar yahudilere o kadar tavizler gösterdiler ki şimdi yalnız Filistin'de yahudilerin hükmü altında yaşama hakkı arıyorlar. Nitekim, yahudiler Filistinlileri Filistin'den kovmayla tehdit ediyorlar.

23.01.1998'de Clinton Netanyahu'yu görüşmek için çağırıyor. Onunla buluşuyor. Fakat Netanyahu ısrarlı kalıyor. Clinton Arafat'ı çağırıyor ve ona şöyle diyor: "Netanyahu'nun sana vereceği şeyi kabul et." Başka bir ifade ile kabul et veya herşeyi kabul edersin. Arafat zillete alışık olup hiç bir şey demeden ABD'den dönüyor. İnsan bir sefer taviz gösterdi mi, karşı taraf yeni tavizler ister. Böylece tavizin sonu gelmez. Hem de bir sefer taviz gösteren devamını da gösterir. Böylece bütün haklarını kaybeder. Önce 1948'de yahudilerin gasbettikleri topraklardan çekilmesini istemeye başladılar. Bu nedenle, BM'lerin 242 nolu kararını kabul ettiler. Ama, bu karar yahudiler tarafından başka anlaşılıyor, Arap devletleri tarafından başka anlaşılıyor. Yahudiler, 1967'deki bir kısım topraklardan çekilir, Arap devletleri bu sene içinde gasbedilen toprakların tümünden çekilir. Bundan sonra bundan vazgeçildi. İsrail'le sulh yaptılar, özerkliği kabul ettiler. Şimdi ise durum yukarıda olduğu gibidir. Netanyahu'nun rahmeti altında bulunmayı kabul ettiler. Bunlarda iman olmuş olsaydı Allah'ın rahmetine sığınıp Allah'a tevekkül ederlerdi, hiç taviz vermeyip cihad ederlerdi. O zaman Netanyahu ve onun devleti ve halkı boyun eğerlerdi. Tersine Filistin'i terk edip Amerika'ya kaçmak üzere imkan vermek için yalvarırlardı.

 

BUTTO: "AMERİKA BENİ NİYE AZLETTİ?"

24.10.1997'de Pakistan eski başbakanı Benazir Butto, ElHayat gazetesine şöyle bir açıklama yaptı: "Afganistan içinden geçecek Türkmenistan'dan Pakistan'a kadar uzanacak Doğalgaz boru hattını döşemesi için Arjantin'li Breydos şirketi ile ön anlaşma imzalamıştım. Birisi bana gelip kaba ve utanmaz bir uslûpla konuşup bu anlaşmayı fesh etmemi ve Amerikan (You Twokohle) şirketiyle bu anlaşmayı yapmamı istedi. Ben bunu ret edince sahte işlerle itham edildim."

Bir Amerikan diplomatı ile çekiştiğine dair söylentilerle ilgili soruya şöyle cevap verdi: "Detaylara girmek istemiyorum. Fakat, bana biri gelip şöyle dedi: «Eğer iktidarda kalmak istiyorsan bizim ekonomik çıkarlarımızı korumak için çalışman gerekir. Yoksa kendini iktidar dışında bulursun ve kocan da hapse atılır.»"

Bu neyi göstermektedir? Amerika'nın diğer devletlere nasıl egemen olduğunu ve onun hedefi çıkarlarının temin edildiğini. Her hangi bir memlekette bir yönetici (ABD)'in çıkarlarına hizmet etmezse düşürülür. Çünkü, ordularda ve siyasiler arasında da adam ayarlar. Belli vasıtalarla onlar diğerleri yerine iktidara getirilir ve ABD'nin çıkarlarını sağlarlar.

 

EL-EZHER HOCASININ YENİ HAİNLİĞİ

15.12.1997'de Ezher hocası Seyyid Tantavi müslümanların düşmanı olan İsrail'in en büyük hahamı unvanını taşıyan İsrail Lavı'yı Mısır'da kabul edip onunla görüştü. Gazeteler ve ajanslar bu görüşmeyi tarihi görüşme olarak nitelediler. Çünkü, tarihte ilk defa iki dinin en üst mercileri arasında gerçekleşmiştir. Nitekim, eski Ezher hocası Cadil Hak böyle bir görüşmeyi ret etmişti. Fakat, şimdiki Ezher hocası Tantavi hiç İslâma göre hareket etme gereği görmeyip İslâm ile savaşan Mısır yönetiminin başında bulunan Hüsnü Mübarek'in kuklasıdır. Geçen ekim ayında Tantavi Mısır'da İsrail büyükelçisi ile görüşünce diğer alimler ve Mısır halkının gazabına ve nefretine maruz kaldı. Fakat, bu hoca ne İslâma ne halka ne de diğer alimlere kulak asar, sırf küfür rejimini ve onun yöneticilerini dinler.

Oysa bu sıralarda bu hahamlar Mescid-i Aksa'yı yıktırmaya hazırlanıyorlar. El Halil'deki Mescid-i İbrahim'in yarısını aldılar ve onu sinagoga çevirdiler. Aynı zamanda sık sık Mescid olarak kullanılan kısma saldırıyorlar. İki sene önce, Mescid-i İbrahim'de müslümanlar namaz kılarlarken Goldstein isimli yahudi secde eden müslümanlara ateş açtı ve en az 34 kişiyi öldürdü 70 kişiyi de yaraladı. Bu kızgın kafir için dindar yahudiler bir makam yaptılar, onu kutsal ve şehit saydılar. Yahudiler her gün Filistin'deki müslümanlara yapmadıkları kötülük bırakmadılar. Gençleri hapse attılar ve yüksek mahkemenin kararı ile onlara en kötü işkenceler yapıyorlar. Gençleri öldürüp veya sakat bırakıyorlar. Müslümanlarına topraklarına el koyuyorlar ve evlerini yıkıyorlar. Rızıkları hususunda savaşıp ekmekten mahrum bırakıyorlar ve fakir bir hale getiriyorlar. Ezher hocası bunları unutuyor veya kendisini ilgilendirmediğini düşünüyor. Kendisini ilgilendiren tek şey Mısır kâfir rejiminin ve yöneticilerinin rızasını kazanmak ve cebine atacağı üç beş kuruş paradır.

Kuran-ı Kerim'de yahudilerin Allah'a düşmanlığı kendilerine Allah'ın indirdiği laneti, peygamberleri öldürmeleri ve onlara hainliği gösteren ayetleri unutuyor. Hatta, bizim peygamberimizi öldürmek için defalarca teşebbüs ettiler. Yahudilerin en lanetli adamlarının hahamları olduğunu unutuyor. Fakat Ezher hocası bunu anlar mı? Hayır.

Zaten bu hoca rejimin istediği fetvaları verir. Irak'a karşı Amerika'dan yardım alır, Mısır rejiminin hilafeti isteyen İslâmî Cemaatlarla savaşmasına hak verir. Faizi maslahat icabında helâl kıldı. Dinler arası diyalog yaptı, konferanslar düzenledi ve buna benzer fetvalar verdi. Böyle hoca olursa ondan daha büyük ihanetler de beklenebilir. Türkiye'deki Diyanet İşleri Başkanı gibidir. Mü'minler uyanıp rejimin alimlerinden hiç birşey kabul etmesinler, çok dikkatli olsunlar. Nitekim, Resulullah (S.A.V.) şöyle buyurdu. "Alimleri yöneticilerin kapıları önünde görürseniz onlardan hiç bir şey almayın."

CEZAYİR

Cezayir olaylarını değerlendiren Türk basını devamlı olarak verdiği haberlerde olayların (yani katliâmların) müslümanlar tarafından yapılmakta olduğunu söylemektedirler.

Ancak müslümanlar olarak bizler biliyoruz ki; Bu katliâmlardan sorumlu olan Cezayir Devleti'dir. Devlet kendi adamlarına katliâmları yaptırıp müslümanların üzerine atmaktadır. Bu katliâmlar kesinlikle ideoloji ve nizam sıfatı ile yapılmaktadır. Kalbinde zerre kadar iman bulunan bir müslümanın böyle korkunç katliâmları yapamayacağını biliyoruz. Yaşlıları, kadınları ve çocukları boğazlarını keserek öldüren veya kadınları kaçıran müslüman olabilir mi? Hangi müslüman bunu yapabilir? Soruyoruz size ey müslümanlar. Bunlar kesinlikle Fransızların adamları aracılığı ile yapılmaktadır. Kurtuluş ise yeniden Allah'ın kitabı ve Resulullah'ın sünneti ile hükmedecek olan Raşidî Hilâfet Devleti'ni ikame etmektir

ALMANLARIN MİLLİ GÖRÜŞ TEDİRGİNLİĞİ

Almanya Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Peter Frisch "önümüzdeki yüzyılda kökten dinci İslâm Almanya'nın iç güvenliği için en büyük problemdir" diye konuştu.

Alman Focus dergisinde yayınlanan habere göre Milli Görüş büyüme faaliyetlerini sürdürmektedir. Merkezi Köln'deki Milli Görüş yaklaşık 26 bin üye 500'ün üzerinde Cemaat ve Camiyi yönetiyor. Alman uzmanlar Milli Görüş'e ait gayrimenkullerin değerini 100 milyon Mark civarında tahmin ediyor.

Alman Güvenlik uzmanlarına göre Milli Görüş'ün ana hedefini kökten dinci İslâmı en geniş tabana yaymak oluşturuyor.Alman uzmanlara göre Milli Görüş dışa karşı samimi fakat içte batı demokrasisi ve yahudilere karşı halkı kışkırtıyor. Milli Görüş'ün yılda 20 Milyon Mark topladıklarını da özellikle vurguluyorlar. Uzmanlar Kanal 7 ve Milli Gazete gibi medya kuruluşlarının Milli Görüş'ün borazancılığını yaptığını vurguluyorlar.

Hürriyet Gazetesinin verdiği haberde Almanların önümüzdeki yüzyılda siyasal İslâm'ın Almanya'nın iç güvenliğini tehdit edeceğini söylüyorlar. Hatta Alman yetkililer önlem alınması lazım geldiğini vurgulamaktadırlar.

Demek ki; İslâm'ın eninde sonunda geleceğini şimdiden hissediyorlar ve müslümanların yeniden izzet ve şereflerini kazanmalarından korkuyorlar. Ne kadar engelleme yaparlarsa yapsınlar o devlet bir gün Allah'ın izni ile yeniden gelecek ve müslümanlar yeniden Allah'ın kitabı ve Resul'ün sünneti ile hükmedecek ve daveti aleme cihad yolu ile taşıyacaklar. İnşallah.

 

DEVLETİ ÜRKÜTEN RAPOR

Türkiye'de İstanbul Üniversitesinde başlayan "Kılık Kıyafet Yönetmenliği" tüm öğrencileri ayağa kaldırdı.Öyle ki şimdiye kadar olmadığı bir biçimde dindar öğrencilere sağcı ve solcu öğrencilere destek oldular ve beraberce eylemlerde bulundular ve üniversite yönetimini protesto ettiler.

Ancak bu arada devletin istihbarat birimleri bu konuda vermiş oldukları raporlarda bu eylemlerin daha da süreceğini MGK ve Cumhurbaşkanlığı'na bildirdiler.

Bu arada bu eylemleri sona erdirme konusunda ise MGK ve devlet birimleri arasında düşünce farklılıkları da olduğu öğrenilmiştir.

Yine bu raporlara göre durum çok vahimdir. Bu eylemler bir an önce sona erdirilmelidir. Zira bu eylemler inanan öğrencilerin başörtüsü meselesinden başlamış olmasına rağmen ki Üniversite yönetimi kesinlikle başörtülü ve sakallı olarak bu okula girilemeyeceğini bildirmiştir.

Bu gösterileri sona erdirmemeleri durumunda müslümanların bu isteklerinden sonra asıl istemeleri gerekli olanı isteyeceklerinden korkuyorlar. Fakat korkunun ecele faydası olmadığı için korkuları onları kurtaramayacaktır. Sonunda müslümanlar Allah'ın yardımı ile galip gelecekler

Bu gösterileri yapan kardeşlerimize sesleniyoruz: Bu gösterilerde kısmı isteklerden ziyade genel istek olan İslâm'ın devleti olan Raşidî Hilâfet Devleti'ni isteyerek onu kurmak için çalışalım ve Allah'ın izni ile bu devlet kurulunca müslüman olarak istediğimiz her şeye kavuşmuş olacağız.

Bu arada Ankara'da yapılan Rektörler Kurulu toplantısında da bu konu görüşüldü ve okullara bu kıyafet ile gelen öğrencilerine içeriye alınmama kararında ısrar edilerek bu kıyafet ile gelen öğrencilerin Disiplin Kurulu'na sevk edileceğini ve gerekirse bunların okullardan uzaklaştırılacağını belirttiler

Devleti yönetenlere sesleniyoruz: Müslümanlara yaptığınız zulümlere bir son verin ve derhal İslam'a girin Allah'ın nizamı olan Raşidî Hilâfet Devletini ilan edin. Hidayet ehlinden olun.

 

Sayı 106...1418-Zilkade...1998-Mart