HİNDİSTAN VE PAKİSTAN’DA NÜKLEER SİLAH
DENEMELERİ
Hindistan Başbakanı, 27-05-1998’-de
parlamentonun yeni çalışma döneminin başlaması münasebeti
ile yapmış olduğu konuşmasında şöyle dedi: “Hindistan
artık bir nükleer güç olmuştur. Bu inkarı mümkün olmayan
bir realitedir.” Hindistan Savunma Bakanı şu açıklamayı
yapmıştır: “Hindistan’ın kendisini nükleer silahla
silahlandırması gerekmektedir.” Bu açıklamalar,
Hindistan Hükümetinin 11 ve 13-05-1998’de Racistan
çölünde nükleer silah denemesini yaptığını resmen açıklamasından
sonra gelmiştir.
Hindistan bu denemeleri yaptığını ilan
etmekle birlikte, Pakistan Başbakanı Nevaz Şerif, Kazakistan’a
yaptığı resmi ziyaretini hemen kesip ülkesine döndü ve
Pakistan Nükleer Proje Müdürü Dr. Abdülkadir Han ile
toplantı yaptı. Ve 28-05-1998’de Perşembe günü, Pakistan
halkına yaptığı resmi hitabında, Pakistan’ın beş nükleer
silah denemesi yaptığını ilan etti. Şöyle dedi: “Hindistan
ile hesabımızı eşitledik. Pakistan, Hindistan’ın beş nükleer
denemesinden sonra buna bu denemeler ile cevap vermek zorunda
kaldı.” Basın organları bu haberi çok kapsamlı bir
şekilde yaymaya seferber oldular. Pakistan halkı sokaklarda
dans ettiler. Bütün İslâmi halklarda da sevinç oluşturdu.
30-05-1998 Cumartesi günü Pakistan Dışişleri
Bakanı Cevher Eyüp Han, ülkesinin iki yeni nükleer deneme
daha yaptığını ilan etti.
Bu nükleer denemelerin yapılış
maksadını anlayabilmek için, bu olaya bölgesel ve
devletlerarası tepkilere, bölgesel duruma ve onun mevcut
devletlerarası siyasetle alakasına vakıf olmak kaçınılmazdır.
Hindistan Başbakanı konuşmasında şunu
kaydetti: “Hindistan, Pakistan’dan değil de olası bir
Çin tehdidinden endişelidir.” “Biz Pakistan için kötü
bir şey istemiyoruz.” “Pakistan’ın nükleer denemeleri,
Hindistan’a sürpriz olmadı.” Hindistan Başbakanı
sonra da, Pakistan’dan iki ülkeden herhangi birisinin
nükleer saldırıyı ilk önce başlatan olmasını önleyecek
bir anlaşmayı imzalama talebinde bulundu. Nevaz Şerif ise şöyle
dedi: “Ülkem, Hindistan’ın nükleer silahlanması
nedeni ile nükleer seçenekte bulunmaya mecburdu.”
Pakistan, nükleer silahlanma ve nükleer silahların
yayılmasına mani olma hedefini desteklemeye çaba
gösterecektir. Pakistan, devletlerarası topluluktan, Güney
Asya’da nükleer yarışa başvuran Hindistan’a katı
cezalar uygulamasını beklemekteydi. Fakat tuhaf olan şey, Büyük
ve Batılı devletlerin Pakistan’dan kendisine hakim
olmasını talep etmeleri ve Hindistan’ı bir nükleer güç
olarak tanıyıp onunla bu esas üzere iş yapmalarıdır.
Devletlerarası tepkiler ise kınama,
ekonomik yardımları dondurma tehdidi ve bir takım cezalar
koyma hususunda yoğunlaştı. Her iki taraftan da nükleer
denemeleri yasaklayan anlaşmaya bağımlı kalmaları ve nükleer
silahların yayılmasını engelleyen anlaşmayı da
imzalamaları talep edildi. Nitekim Güvenlik Konseyi 30-05-1998’de
acilen bir toplantı yapıp “Nükleer denemelerin yapılmasından
şiddetle üzüntü duyduğunu” açıkladı. Amerikan
Başkanı Clinton şöyle dedi: “Hindistan ve Pakistan’ın
bir daha nükleer deneme yapmamaları hususunda anlaşmaları, nükleer
denemeleri durdurmayı ve aralarında nükleer silahlanma yarışının
olmasını yasaklayan bir anlaşmayı imzalamalarını bugün
durum dünden daha zorunlu kılmaktadır.” Güvenlik
Konseyi Başkanı da şöyle dedi: “Konseyin onbeş üye
devleti, Pakistan ve Hindistan’ı nükleer denemelerini ve
faaliyetlerini hemen durdurmaya ısrarla davet etmektedirler.”
Bölgedeki durumlara bakan kimse böylesi
denemelerin şimdi yapılmasını gerektirecek bir şey
olduğunu görmez. Zira Hindistan ile Çin arasında ilişkiler
çok iyileşti. Aralarında 1962 yılında meydana gelen
savaşın izleri silinmiş durumdadır. Aralarındaki bir çok
anlaşmazlık giderilmiş durumdadır. Hindistan’ın Pakistan’la
ilişkisinde de ara sıra Keşmir konusundaki ihtilaflar ve bazen
sınırda ufak gerginliklerin dışında kayda değer önemli
yeni bir gelişme olmadı. Mevcut koalisyon hükümetinin
büyük ortağı Baharta Canata Partisi’nin halk desteğini
kazanmak ve seçim yatırımında bulunmak hırsı, dünya
kamuoyunu Hindistan aleyhine çevirip yardımların
dondurulması ve cezalara maruz kalmasını sağlayarak kurban
olma haddine ulaşmaz.
Bu durumun devletlerarası siyasetle
alakasına gelince; bunu takip eden kişi görür ki; Sovyetler
Birliği’nin dağılıp soğuk savaşın sona ermesinden sonra
Amerika, BM Heyetine ve çeşitli organizasyonlarına dikkati
çeker bir şekilde daha çok yaslanır önem verir oldu. BM
Genel Sekreteri, devletlerarası arenada Amerikan nüfuzuna
hizmet için faaliyet yapan bir konuma geldi. Amerika, bu
devletlerarası örgüte, büyük devletlerin yeni durumuna uyum
sağlaması bakımından “yeni dünya düzeni” olarak
isimlendirilen durumla uyumlu yürümesi bakımından yeni bir
şekil vermek istedi. Ortaya atılan en önemli değişiklik
önerisi, Güvenlik Konseyi daimi üye terkibini değiştirmektir.
Amerika, o üyelerin sayısını artırmaya çalışıyor.
Japonya ve Almanya’yı II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle
birlikte, sınırları dışındaki askeri ve askeri olmayan
devletler arası zorunluluklara ortak kıldıktan sonra Güvenlik
Konseyi’ne katmaya çalışıyor. Amerika bunu, Konsey’de
kendisini takviye etmeleri için yapıyor. Fakat diğer daimi
üyelere bu değişimi kabul ettiremedi. Çünkü onlardan her
birisinin veto hakkı vardır. Buna karşılık İngiltere de
aynı şekilde Konsey’deki nüfuzunu değiştirmek için çalışıyor.
O da, Almanya ve Japonya’nın Konsey’e dahil edilmesine
karşılık Hindistan ve Kanada’yı dahil etmeye uğraşıyor.
Hindistan’ın nükleer denemeleri yeni bir
olay değildir. Nitekim Hindistan ilk nükleer denemesini 1974 yılında
yapmıştır. O tarihten beri Amerika Hindistan’ın nükleer
gücüne vakıf olmaya çalışıyor. Pakistan’ı da bu maksat
doğrultusunda Hindistan’a baskı hususunda kullanıyor ki,
Hindistan denemeleri durdurmayı ve Nükleer Güç Heyeti’nin
denetimini kabul etsin. Pakistan’ın nükleer denemeleri
yapmasının arkasında Amerika vardır.
Hindistan’ın son denemeleri arkasında da
İngiltere vardır. Buradaki kastı ise, Hindistan’ın nükleer
bir güç olduğunu göstermektir. Bu demektir ki, Hindistan artık
Güvenlik Konseyi daimi üyeliğine ehil olmuştur. Buna,
Hindistan Dışişleri bakanı 26-05-1998 Salı gecesi Otava’da
Parlamentonun Dışişleri Komisyonu’nda yaptığı bir
konuşmasında diplomatik bir dil ile işaret etmiştir. Şöyle
demiştir: “İnanıyorum ki, Hindistan’ın BM’ne tabi Güvenlik
Konseyi’nde bir sandalye elde etmek için çaba sarfetmesi,
ıslahı mümkün olmayan bir zarar vermektedir. Hindistan, barışı
sağlamak ve devletlerarası nizamı güçlendirmek için
özellikle kurulan bir organda daimi bir koltuk edinme ile
ilgili bütün propagandaları mahvetmiştir.” Hind Bakan’ın
dünyaya duyurulmasını istediği mesaj, Hindistan’ın Güvenlik
Konseyi’nde daimi bir koltuk edinmeye verdiği önemi
göstermektedir. Hindistan’ın bu tamahlarına Hind
Başbakanı’nın Pakistan Hokey Takımını kabulü esnasında
demeci de işaret etmektedir. Şöyle demiştir: “Pakistan
ile iyi ilişkiler içinde olmak, Hindistan’ın dünya çapında
baş rol oynayabilmesi için zorunlu bir şarttır.”
İngiltere’nin buna daveti de eski Başbakanı John Major’un
lisanı ile onun Hindistan’a ziyareti esnasında olmuştur.
Amerika, Hindistan’ın bu olayını, Hind nükleer
gücüne vakıf olmak, nükleer silahların yayılmasını
engelleyen ve nükleer denemeleri yasaklayan anlaşmayı
imzalaması için kendisine baskı yapmak hususlarında uygun
bir fırsat olarak göstermektedir. Amerika bu fırsatı
değerlendirerek Hindistan’ı Devletlerarası Nükleer Güç
Heyeti tarafından denetimi kabul ettirmeye bütün gücü ile
çalışacaktır. Hindistan ise, Amerikan baskısı
karşısında durmaya çalışacaktır. Çünkü, Hindistan
denemelerdeki gayesini gerçekleştirdi. Gayesi ise, Güvenlik
Konseyi’nde daimi üyeliğe adaylık için kendisini nükleer
bir güç olarak kabul ettirmektir.
H. 6 Sefer 1419
M. 01/06/1998
|