İslâm’î hareket; tamamen fikri ve
siyasî bir çalışmayla devlet oluncaya kadar silahlı mücadeleye
girmeden olan harekettir.
Siyasî politikalar, ekonomi ve aile yapısıyla
ilgili yani her konuda düşünürken ve bunları davranışa dönüştürürken
şerî hüküm kaynaklı olması sahih bir İslâmî hareket
için elzemdir.
İslâmî hareketin en önemli özelliği
temel esasları itibarıyla tavizsiz olmasıdır.
Bu şu ayetten anlaşılmaktadır:
“Seni Allah’ın indirdiklerinin bir
kısmından saptırmalarına karşı onlardan sakın” (Maide:
49)
“Uzlaşma Şarttır” şeklindeki
siyasal yaşamda çok yaygın bir kanaat oluşmuştur.
“Müslümanlar kulların hududu konusunda
uzlaşabilirler.” Mesela: kısas cezasında öldürülen
kişinin tarafı (mirasçıları) diyet veya ceza (kısas)
konusunda seçim yapabilirler.
Hududullah: yani Allah’ın hududu konusunda
ise kesinlikle uzlaşma diye bir şey söz konusu bile olamaz.
Allah ile karşı karşıya geçip “biz şundan mesela içkiden
vazgeçtik sen de namazdan vazgeç diyebilir miyiz?"
Bunun cevabı hayır olduğuna göre hududullah konusunda uzlaşma
olamayacağı açıktır.
Bu şu ayetten de açıkça anlaşılmaktadır:
“Kim Allah’ın hudutlarını aşarsa, şüphesiz
ki kendisine zulmetmiş olur." (Talak-1)
Bu gün T.C. anayasasına göre kurulmuş
olan, fakat İslâm’î imiş gibi gözüken ve bu paralelde
sloganlar atan partilerin sempatizanları ise hududullah
konusunda uzlaşılabileceğini düşünmektedirler. Mesela "metod"
konusunda:
Bu konuda Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"(Ey ümmetler) her biriniz için bir
şeriat ve bir metod verdik." (Maide-48)
Yani İslâm’ı uygulamak için kesin bir
metod belirtilmiştir. Bu da İslâm’ın kendisine has olan yönetim
sistemidir. Bu da Hilafettir.
Bu Rabbanî bir sistemdir. Yani Allah (c.c.)’dan
gelen bir sistemdir. Fakat kulları tarafından uygulanır.
Tabanını müslümanların oluşturduğu bu
partilerin önde gelen isimleri şu sözleri sarf etmektedirler:
“Biz batıdaki gibi lâiklik anlayışı ne
ise onu istiyoruz."”Biz batıdaki demokrasi anlayışı
ne ise onu istiyoruz."
Bu yanlıştır. Çünkü yukarıda da
değindiğimiz gibi bize uzlaşma hakkı verilmemiştir, yoksa
batıdan geldiği için değil. Bir şeyin temeli batıl
ise bu doğudan da gelse batıdan da gelse batıldır.
İslâm’ın, cahili (yani gayri İslâm’î)
hayat sistemini değiştirmek için izlediği yol da Rabbanidir.
İslâm’î hareketin başka bir özelliği
de İslâm davetçilerinin ciddi olmasıdır.
Ciddilik genel olarak bu dinin özel olarak
da onun hareket metodunun köklü bir niteliğidir. İslâm
davetçilerinin ciddi olması İslâmî hareketin tavizsiz olmasının
en büyük özelliklerindendir.
İslâmî hareketin başarılı olmasının
en büyük özelliklerinden biri dava taşıyıcılarının bu
hareketin doğru bir hareket metodu olduğuna inanmaları ve
zaferin de Allah (c.c.)’dan olduğuna inanmaları gerekir.
Allah (c.c.) bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Zafer yalnızca mutlak güç ve hikmet
sahibi Allah katındadır” (Al-i İmran-126)
Eğer bunlar inançların kaybederlerse
umutsuzluğa düşerler ve hareket başarısız olur.
Allah’u Tealâ bu konuda şöyle buyuruyor:
“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın.
Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz."
(Al-i İmran-139)
İslâmî hareketin içerisindeki dava taşıyıcıları
kadere inanan bir karaktere sahip olmaları lazımdır ki,
başlarına bir şey geldiğinde yılmasınlar ve "şunu
yapmasa idim, bu başıma gelmezdi” gibi düşüncelere
kapılmasınlar.
Şu ayette buna işaret edilmektedir:
“Ey iman edenler! Sizler, inkâr edenler ve
yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında
«Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler ve
öldürülmezlerdi» diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaatı
onların kalplerine bir hasret olarak koydu. (Al-i
İmran-156)
|