9 Eylül1 998 tarihli ve “ Hizb-ut Tahrir ”
imzalı “Türkiye’Ürdün Ve Türkiye Yöneticileri İle
Yahudiler Arasında Eski-Yeni Pakt” isimli bir beyan
dağıtılmıştır. Okuyucularımıza faydalı olması
kanaatıyla yayınlıyoruz
ÜRDÜN VE TÜRKİYE YÖNETİCİLERİ İLE
YAHUDİLER ARASINDAKİ ESKİ-YENİ PAKT
06/09/1998’de Türkiye Başbakanı Mesut
Yılmaz Ürdün’ü ziyaret etti. Sonra da Filistin’e geçti.
Bu ziyaretten önce, düşman yahudi Başbakanı Nethenyahu’nun
Milliyet gazetesinde neşredilen bir demeci geçti. Bu demecinde
diyordu ki: “Biz, İsrail-Türkiye işbirliğini Ortadoğu’da
bölgesel bir güvenlik sistemine dönüştürmeye çalışıyoruz...”
“Bu meseleyi Ürdün Veliahdı Hasan ile tartıştım”
dedikten sonra emelini şöyle ifade etti: "Bu bölgesel
güvenlik sistemine Ürdün’ün ortak olmasını
(tartıştım).”
Yılmaz’ın ziyareti esnasında, Amman’da
Emir Hasan ve Ürdün’lü sorumlular bu eğilimi gizlemeye ve
bölgesel ve devletlerarası kamuoyunu yanıltmaya çalıştılar.
Demeçleri zikzaklı ve çelişkili idi. Bu demeçlerden, bir
siyasi gözlemci Ürdün’ün bu bölgesel pakta katılma
yolunda büyük mesafeler katettiğini keşfeder. Mesela; Emir
Hasan şöyle dedi: “Bazıları bu gidişatı eksen ya da
pakt olarak vasfetmeye çalışıyorlar... Onlar yanılıyorlar.
Bu varsayımlarının geçerli doğru herhangi bir esası
yoktur.” Paktlar ve eksenler diye bir şeye
inanmadığını ilan ettikten sonra şöyle dedi: "Ürdün,
bütün devletleri kapsayan bölgesel bir sistemin kurulmasına
davet ediyor." Ve şöyle devam ediyor: “Kore yarımadasında
güvenlikle ilgili ortak sorunlarının çözümü için yöntem
geliştirmek mümkün oluyor iken, bu bölge, bölgesel
meseleler etrafında yapıcı bir diyalog geliştirmekten uzak
durmaktadır.” Ürdün başbakanı Fayz Tarawna şöyle
dedi: “Ürdün, bütün devletlerin katılacağı bir güvenlik
örgütünün kurulmasını teyid etmektedir. Böylece bu
örgütte bütün sorunlar incelenir, sadece ikili ilişkiler
değil.” Ürdün-Türkiye askeri işbirliği hakkında bir
soruya da şu şekilde cevap verdi: “Bu anlaşma, iki dost
ülkenin çeşitli alanlarda işbirliği yaklaşımlarından
birisidir.” Pakt hakkında Nethenyahu’nun açıklamaları
ile ilgili olarak kendisine yöneltilen bir soruya Ürdün dışişleri
bakanı şöyle cevap verdi: "Muhakkak ki taraflar,
kendi açılarından açıklamalar yapar, tutumlar benimserler.
Bizim de Ürdün’de bir milli bakış açımız vardır...”
Bakan, bu demeci ile Nethenyahu’nun açıkladığı hususu
nehyetmiyor. O sadece, paktın iki tarafı değil daha fazla
tarafı olduğunu itiraf ediyor. Ürdün’deki milli bakış açılarının
ne olduğunu açıklamaksızın soruya cevabı geçiştiriyor...
Bir Türk haber kaynağı, Ankara’nın, Amman’ı bu senenin
Kasım ayında Türkiye’de yapılması kararlaştırılan
askeri tatbikatlara/manevralara katılmaya davet ettiğini
keşfetti. Aynı şekilde Nethenyahu da Ürdün ve Mısır’ın
ikisini de Türkiye’nin İsrail ve Amerika ile birlikte
yapacağı askeri tatbikatlara katılmaya davet etti.
Amerika Birleşik Devletleri’nin üstünlüğü/baskınlığı
ve böbürlenmesine dayalı olan devletlerarası konum, nüfuz
bölgeleri ve çıkarlar üzerindeki devletlerarası mücadelenin,
pastanın tamamen kendisine ait olması için çalışan Amerika’nın
homurtusundan çekinerek, gizli bir şekilde olmasını gerekli
kılmaktadır. İşte devletlerarası bu durum, Türkiye-Ürdün-İsrail’den
oluşan üçlü paktın taraflarının demeçlerinin/açıklamalarının
muğlak ve çelişkili olmasına sebep olmaktadır. Zira Emir
Hasan, paktlara inanmıyor ve bir bölgesel güvenlik sistemine
girmek istiyor. Nethenyahu, Mısır’ı Ürdün’le birlikte
askeri tatbikatlara davet ediyor. Halbuki Mısır, bu paktan
korktuğunu ve bu tatbikatları reddettiğini ilan etti.
Yılmaz, Suriye ve diğerlerini bu ikili ittifakların kendisine
karşı olmadığına, barışın korunması ve barış görüşmelerinin
devamına dair güven vermek istiyor.
Paktın tarafları, Ürdün’ün bu paktaki
rolünü gizlemekte çok özen gösteriyorlar. Bunun sebebi ise,
yahudilerin ekonomik çıkarları ve yayılmacı tamahlarını
gerçekleştirmek için “İsrail’in” Arap beldelerine açılan
geniş kapısı konumunda oluşundan dolayı Ürdün’ün
üzerinde şiddetli mücadelenin olması ve Ürdün’ün
önemidir. Bu bir yönüdür. Diğer bir yönü ise, Ürdün’ün,
Amerika’nın ajanları Suriye ve Suudi Arabistan’ı
birbirinden ayıran bir konumda oluşudur... Nitekim Nethenyahu
aynı Türk gazetesine (Milliyet’e) şu açıklamayı yaptı: “Biz,
(Türkiye ve İsrail), radikal rejimlerle çevriliyiz. Bu
rejimler geleneksel olmayan başlıklarla donatılmış balistik
füzeleri geliştirmekle meşguller...” “İsrail” böyle
bir konumdadır. Çünkü Ürdün, “İsrail” için güvenlik
şeridi ve ilk savunma hattıdır...
Üçlü paktın tarafları, varlığını
ilan etmeyi reddetmelerine rağmen, İngiltere’nin de desteği
ile paktı güçlendirmeye doğru seyrediyorlar. Bu durum da bölgedeki
Amerikan ajanlarının bu pakta karşı itiraz ve kaygılarını
yükseltmeye sevkediyor. Nitekim, aralarında Mısır ve Suudi
Arabistan’ın da olduğu Şam Bildirgesi devletlerinin
katıldığı Lazikiye toplantısında bu itiraz ve kaygılar
dile getirildi. Mısır, Suriye ve Lübnan, Yılmaz’ın
Ürdün ve Filistin’e yapmış olduğu ziyarete hücum
ettiler. Lübnan bu ittifakı, İsrail ile barış
anlaşmalarını imzalamayan Arap devletlerine karşı bir
askeri kıskaç olarak vasıflandırdı.
Ey Müslümanlar!
Bu üçlü ittifakın tarafları; Ürdün
yöneticileri, Türkiye yöneticileri ve yahudiler, Hilâfet’in
yıkımında İngiltere ile işbirliği yapan, I. Dünya Savaşı
öncesi oluşan ittifakın devamından başka bir şey
değildirler. Zira Türkiye’nin şimdiki yöneticileri, laik
M. Kemal’in varisleridirler. Ürdün’deki Kraliyet ailesi de
müslümanların halifesine ayaklanmış Mekke (Şerifi!)’nin
varisleridir. Bu ittifakta/paktta dönme yahudiler ise çok meşhurdurlar.
Ortadoğu projesine liderlik iddiasında
bulunan bu paktın en önemli hedefi; kendisi ile küfür
devletlerinin müslümanların beldelerini parçaladığı
Sykes-Pico Anlaşması diye isimlendirilen anlaşmanın
belirlediği sınırları korumaktır. Kâfirlerin İslâm
ümmetinin bağrına sapladığı bir hançer olan soytarı
yahudi varlığını korumaktır. Bu da İngiltere’nin
siyasetine hizmet ve Amerikan nüfuzu önünde zayıflamaya
başlayan nüfuzunu ve çıkarlarını korumak uğruna
olmaktadır. Amman’da, Ürdün başbakanı ve dışişleri
bakanının Yılmaz’ın önünde açıkladıkları gibi, bu
pakt gerçekten, tarafların kökleri arasında oluşan belirgin
tarihi bağlardan meydana gelmiştir. Bu pakt sadece İngiliz çıkarlarına
hizmet için değil İslâm’ın hayata tekrar dönmesi ile
savaşmak uğruna kurulmuştur. Buna, şimdiki Türkiye
yöneticilerinin İslâm’a ve müslümanlara karşı
işledikleri cürümler delâlet etmeye yeterlidir. Zira onlar
haramı helal kılıyorlar, helalı haram kılıyorlar.
İnsanların Kur’an okumalarını dahi engelliyorlar...
Ürdün’deki yöneticilerin de yahudilerle dostluk yapmaları,
onlara müslümanların topraklarında yerleşme imkânı
vermeleri, bunu da “İbrahim nesli”, “dinler arası
diyalog” sloganları ile yapmaları, demokrasi ve hürriyetler
adına insanları İslâm’dan uzaklaştırmaları, yahudilerle
savaşa ya da Hilâfet’in geri gelmesine çağıran herkesi
takip edip kovuşturmaları, vurmaları da bu paktın İslâm’a
karşı savaş kastının delâletlerindendir.
Ey Müslümanlar!
Muhakkak ki Ürdün yöneticileri ve Türkiye
yöneticilerinin yahudilerle yaptıkları anlaşma ve
ittifaklarda müslümanlar için herhangi bir menfaat/maslahat
yoktur. Bu anlaşma ve ittifaklar ancak yahudiler ve diğer kâfirlere
hizmet içindir, İslâm ve müslümanlarla savaşmak içindir.
Şeriata göre sizin üzerinize düşen; bunları reddedip
karşı çıkacağınızı ilan etmeniz, bunların engellenmesi
ve iptali için bütün gücünüzle çalışmanızdır. Bu tür
pakt size ancak yıkım ve vebal/kötü sonuçlar getirir... Aynı
zamanda üzerinize düşen bir başka husus da; Allah’ın size
farz kıldığı metodla İslâm ile yönetimin geri getirilmesi
için çalışmanızdır, Hilâfet’in geri getirilmesi için
bizimle çalışmanızdır. Zira bu, bizim tekrar, “insanlar için
çıkartılmış hayırlı ümmet” olarak dönmeniz için tek
çözümdür. Hilâfet’in tekrar kurulması, bugün
müslümanların çektiği parçalanmışlık, zaaf, zillet gibi
bütün dertlerinin tedavi edici ilacıdır. Sizin bugünkü
durumunuz ancak daha önceki durumunuzu düzelten şey ile düzelir.
Nitekim siz değişime teşebbüs ederseniz, Allah sizin
halinizi değiştireceğini vaadetti.
“Muhakkak ki bir toplum, bünyesinde olanı
değiştirmedikçe Allah o toplumun halini değiştirmez.”
(Ra’d: 11)
H. 18
Cemadiyulevvel 1419
M.
09/09/1998
|