ALLAH’IN SULTASINA-OTORİTESİNE DAVET EDENE UYUN
İşte 1924 yılının
böylesi bir gününde “Atatürk” diye isimlendirilen, İngiliz yetiştirmesi yahudi
Mustafa Kemal, müslümanların 13 asır kendisi ile yönetildiği yönetim nizamı
vasfıyla Hilâfet’in yıkımını ilan etti. Onun yerine beşerî küfür sistemini
ilan etti. Bununla birlikte müslümanların risaletini taşımaktan geri kaldıkları,
davalarından yüz çevirdikleri bir dönem başladı. Böylece müslümanlar kafirler
için bir yağma alanı olup tam anlamı ile paramparça oldular. Ülkeleri parçalandı.
Mal varlıkları gasbedildi. Kendi amaçlarına hizmet etmeleri ve müslümanlar üzerinde
bekçileri olmaları için müslümanların başlarında kafirlerin tayin ettiği
idareciler-emirler çoğaldı. Böylece onlar ümmete zillet ve aşağılanmanın
çeşitlerini tattırdılar. Ümmeti açık küfürle yönettiler. Sorunlarını ümmetin
düşmanlarının ellerine teslim ettiler. Bu durum sizin şunları görmenize kadar
ulaştı: Düşmanlarınız sizi hakir görüp, siz dininizden uzaklaşasıya kadar size
meydan okuyor ve ülkenizde saldırılara maruz kalıyorsunuz.
Hilâfet’in yıkımı, bu yahudinin ilga
edilişini ilan ettiği gün olmamıştır. Bilakis onun yıkılış süreci
müslümanların dinlerini anlamakta gafil olup ona, ondan olmayan küfür fikirleri ve
hükümlerinden bazı şeyler katmaya başladıkları, Kur’an lügatı olması vasfıyla
Arapça’dan yüz çevirmeye başladıkları günden itibaren başlamıştır. Böylece
dilleri yabancılaştı. Anlayışları bozuldu. Doğru anlayışa muhalif olanı yada
heva heves eğilimlerini cezb edeni uygulamaya başladılar. Böylece ümmete, esası
üzerine Hilâfet Devleti’nin kurulduğu ideolojiyi anlamakta zaafiyet ve tatbikinde
çatlaklıklar isabet etti. Doğal bir netice olarak da kalkınmanın rükunları
sarsıldı. Hilâfet parçalanıp her bir parçasının başı, kafirlerin
çıkarlarının emin bekçisi, ümmeti çeşitli belalara düçar eden haini oldu.
Ey Müslümanlar!
Siz de biliyorsunuz ki; ümmet, ideolojisinin
anlayışı ve tatbikinde ihsana ulaşmadıkça kalkınmaz. Ümmet, yasamayı heva hevese
terketmiş halde iken ideolojisi ile ilgili anlayışını düzeltmesi mümkün olur mu?
Ya da o, ideolojisinin kapsamına küfür fikirlerinden demokrasi ve ondan fışkıran
hürriyetler gibi fikirleri katma gayreti ve hevesi içindeyken ümmetin ideolojisi ile
ilgili anlayışının düzelmesi mümkün olur mu? Ya da ideolojisini anlamanın
şartlarından olan şer'î ilimleri ve Arapça’yı ikmal etmeden ideoloji
anlayışının düzelmesi mümkün mü? Kendisi ile İslâmî hayatın tekrar başlayıp;
İslâm davetinin aleme cihad ve hüccet ile taşınacağı Hilâfet Devleti olmadan
İslâm’ı tatbik etmek mümkün olur mu?
Sizi, İslâm’ı halis tertemiz bir anlayışa
davet ediyoruz. Kafirin yıktığı Hilâfet Devleti’ni kurmaya davet ediyoruz. O halde
Allah’ın şu sözüyle size emrettiği Allah’ın sultasına-otoritesine davet edene
uyun!
“Aralarında Allah’ın
indirdiği ile hükmet-yönet. Haktan sana geleni bırakıp da onların
heva-heveslerine/arzularına uyma.” (Maide:
48)
“Kim Allah’ın indirdikleri
ile hükmetmezse-yönetmezse, işte onlar kafirlerdir.” (Maide: 44)
Haydin dünya ve Ahiret izzetine koşun! Kendinizi
kafirin saldırısından , yüzlerinize ve sırtlarınıza inmekte olan kırbaçlarından
kurtarın! Bakışlarınızı gelmekte olan izzetli günlere çevirin! Zira Allah size
nusretini vaad etti. Şöyle dedi:
"Mü’minlere yardım etmek de
size bir hak olmuştur.” (Rum: 47)
“Allah, kendisine yardım edene
(dinine sımsıkı sarılıp gereğini yapanlara) kesinlikle yardım eder. Hiç şüphesiz
Allah, güçlüdür, galiptir.” (Hac: 40)
Huzeyfe (ra)’dan rivayetle
Rasulullah (SAV) şöyle demiştir:
“Nübüvvet aranızda Allah’ın
kalmasını istediği kadar kalacaktır. Sonra Allah onu kaldırmayı dileyince
kalkacaktır. Sonra Nübüvvet metodu üzerinde Hilâfet olacaktır. Allah’ın dilediği
kadar kalacak ve sonra Allah kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra
eziyet çektirici bir otorite olacaktır. Allah’ın dilediği kadar kalıp Allah
kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra despot bir yönetim olacaktır.
Allah’ın dilediği kadar kalıp Allah kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır.
Daha soonra da Nübüvvet metodu üzere Hilâfet olacaktır.” Sonra sustu." (Ahmed b. Hanbel, Müsned Kufiyyîn, 17680)
O halde, Rabbınızın size vaad ettiği ve
Rasulü’nün sizi kendisiyle müjdelediği şey için çalışın! Zira dünya ve
Ahiretin hayrı ondadır.
"Ey iman edenler! Allah ve
Rasulü sizi size hayat verene davet edince onlara icabet edin/uyun. Bilin ki Allah kişi
ile kalbi arasına girer ve siz kesinlikle O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Enfal: 24)
- Hizb-ut Tahrir 15 Zilkade 1419
- Kudüs 03/03/1999
|