TEFSİR:
BAKARA SURESİ
Esad Mansur
BAKARA SÛRESİ
AYET 47-54
İsrailoğulları,
arap yarımadasında kendilerini en fazla bilgi sahibi sayan
kavim idi. Araplar Hz. Muhammed (sav)’e ve İslam’a
karşı gelmek için İsrailoğullarından fikir
alıyorlardı. Ayrıca ilim tahsil etmelerini sağlamak içinde
araplar, çocuklarını yahudilerin yanına gönderiyorlardı.
Hıristiyanlar ve İsrailoğulları kitaplarına bağlı
idiler. Bu nedenle, Kuran’ı Kerim onlardan, hilelerinden,
entrikalarından, sahtekarlıklarından ve yalancılıklarından
bir çok yerde söz etti. Onları insanlara teşhir ediyor
ve insanların onlara güvenlerini sarsmaya çalışıyordu.
Aynı anda onlara, değişik hitaplar yönelterek, hidayete
gelmelerini sağlamak için kendilerine verdiği nimetleri
hatırlatıyordu. Umulur ki, yumuşarlar ve iman ederler.
Allah’u Teala anlara yönelik şöyle buyurmuştur:
“Ey
İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi
ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı
hatırlayın.” (Bakara
47)
Allah, (cc)
İsrailoğullarına bir çok peygamber gönderdiğini,
Tevrat’ı, Zebur’u ve İncili Resuller yoluyla onlara
indirdiğini Firavundan ve zalimlerden onları
kurtardığını hatırlatıyor.
Bunlar birer
büyük nimetlerdir. Hatta, onlara gökten envayi çeşit
yiyecekleri indirdi. Onlara diyor ki, “Bunları sizin
ecdatlarınıza vermiştim. Çünkü, onlar o zaman imanlı
idiler.” Fakat ecdatları kafir olmaya ve Peygamberlerini
öldürmeye başlayınca onları lanetledi, diğer kavimleri
onlara musallat kıldı, en alçak ve en zelil millet haline
getirdi.
Bu durumları
anlatan birçok ayetler vardır. Misal olarak Ali İmran ve
Maide suresine bakılabilir.
Ey
İsrailoğulları! Haliniz nasıl idi? Onu düşünüyor
musunuz? İşte, o günlerde en üstün millet idiniz.
Çünkü, Allah’ın indirdiğine boyun eğiyordunuz.
Fakat, bugün en lanetli millet oldunuz. Çünkü Allah’a
isyan ettiniz. Ne zaman Hz. Muhammed’e ve Kur’ana inanırsanız
en hayırlı ümmetten bir parça olursunuz. Zira en hayırlı
millet İslam ümmeti oldu. Ali İmran suresinde Müslümanlara
şöyle hitap ediyor:
“Siz,
insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en
hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten
meneder ve Allah'a inanırsınız. Ehli kitap da inansaydı,
elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi)
içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.”
(Ali İmran 110)
Bundan
dolayı, en üstün ve hayırlı millet İslam ümmetidir.
Fakat, İslam ümmeti Allah’a inandığı halde marufu
emretme ve münkeri nehyetme farzlarını ihmal ettiği için
Allah bu ümmeti zelil ve kötü duruma düşürdü.
İsrailoğullarının haline benzer duruma düştü.
Öyleyse İslam ümmetine de hitap ediyoruz; Allah’ın
size verdiği nimetlerini hatırlayın, dünyanın büyük
bir kesimini size fethettirmiş ve boyun eğdirmişti. 1300
yıl izzetli ve müreffeh olarak yaşadınız, sizi diğer
insanlara üstün kıldı. Peygamberlerin efendisi olan Hz.
Muhammed (sav)’i size gönderdi ve kıyamet gününe kadar
mucize olarak kalacak Kur’an’ı Kerimi size indirdi.
Gece gündüz okuyupdinlediğiniz en mükemmel Allah (cc)’nun
kelamı size indi. Bunları hatırlayın
İsrailoğullarının düştükleri durumlara düşmeyin ve
onları taklit etmeyin.
Yalnız Allah’a
dönün emrine uyun ve yasaklarından vazgeçin Onun
hükmünü uygulayın, o zaman göreceksiniz, eskiden olduğu
gibi en üstün millet olarak sizi tekrar getirecektir!!
Allah’u
Teala, İsrailoğullarına nimetlerini hatırlattıktan
sonra onları şöyle uyardı;
“Öyle bir
günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için
herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin
vermedikçe)
şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım
da yapılmaz.” (Bakara 48)
Allah’u
Teala, İsrailoğullarının tekrar imana gelmelerini
sağlamak için onlara kıyamet gününü hatırlatmaktadır.
Çünkü, insanlar gaflete düşüp ahireti hatırlamazlar.
Sanki ölmeyecekmiş gibi davranırlar. Bu nedenle,
insanları imana getirmek için onlara kıyamet günü ve o
günde ne olup biteceğini, insanı hiç bir kimse ve hiç
bir şeyin kurtaramayacağını hatırlatmak gerekir.
İsrailoğulları,
o kadar dünyayı, hayatı ve parayı sevdiler ki, para
toplamaktan başka bir şey yapmaz oldular. Onun için Allah
onlara diyor ki, sizin yerinize ceza görmek için kimseyi
bulamayacaksınız, dünyada yaptığınız gibi torpil, bir
aracı veya rüşvet alacak kimse bulamayacaksınız. Herkes
babasından, kardeşinden, annesinden, çocuğundan ve bütün
insanlardan kaçacak, sadece kendi derdiyle meşgul olacak.
Dünyada insan parayı Allah uğrunda harcarsa ahirette
sevabı olur. Yoksa ahirette parası olmayacaktır. Kıyamet
kopunca para yok olacaktır. İnsan çırıl çıplak
kabrinden çıkacak, haşredilecek ve hiç bir yardımcı
bulamayacaktır. İnsana yardım edecek tek şey vardır;
oda imanı ve imanın gerektirdiği salih ameldir. Allah’u
Teala İsrailoğullarını sakındırırken bu ayet aynı zamanda
da bütün insanları da sakındırmakta. Zira, bütün
insanlara yönelik buna benzer bir çok ayet nazil oldu. Ayrıca
şer’i kaide şöyledir: “Ayet
kimin hakkında nazil oldu diye sebebe bakılmaz sözlerin
genelliğine bakılır”
“Hatırlayın
ki, sizi, Firavun taraftarlarından kurtardık. Çünkü
onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni
doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar, (fenalık için)
kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Aslında o size
reva görülenlerde Rabbinizden büyük bir imtihan
vardı.”
(Bakara 49)
Allah’u
Teala İsrailoğullarına verdiği nimetlerinin bir kısmını
sayarak onlara hatırlatıyor. Bunlardan biri Firavun’un
zulmünden onları kurtarmasıdır. Firavun,
İsrailoğullarının erkek çocuklarını boğazlıyordu.
Bu ise büyük imtihan ve bela idi. Onları kurtaran yalnız
ve yalnız Allah’tır. Musa’yı yarattı, korudu ve
yaşattı ve ondan sonra onu Nebi ve Resul olarak seçti.
İsrailoğullarını kurtarmak için gönderdi. Musa (as)
Allah’ın yardımıyla onları kurtardı. Hem de Firavunu
yok etti. Firavunu ve askerlerini suda boğup öldürdü. Bu
olayı şöyle anlattı;
“Bir
zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık,
Firavun'un taraftarlarını
da siz bakıp dururken denizde boğduk” (Bakara
50)
Bu büyük
mucize idi. Allah denizi yarıp bir yol açtı. Musa ve
İsrailoğulları denizin ortasından boğulmadan geçiyor,
Firavun ve askerleri ise bu tuzağa düşüyorlar. Bu yolu
görünce hemen içine girdiler. Musa ve İsrailoğulları
oradan geçerken arkalarına bakarlar. Firavun ve askerleri
peşlerine düşmüştür. Onlara bakarken Firavunun ve
askerlerinin boğulmaya başladığını gördüler.
İnsanlar
Allah’ın peygamberine uydukça Allah onları en büyük
zalim güçten kurtarır. İsrailoğulları Allah’ın
peygamberlerine isyan ettikçe de onlara azap geliyordu. Hz.
Muhammed’e inanmayınca mağlup oldular.
İslam
ümmeti bu asırda peygamberin getirdiğini uygulamayan,
Allah’ın düşmanları olan en alçak yahudilere mağlup
oldular. Allah’u Teala, İsrailoğullarının
kıssalarını boşuna anlatmıyor. Bu kıssalardan ders ve
ibret almak için anlatıyor. İsrailoğullarının kıssalarından
bir kıssayı da şöyle anlatıyor;
“Musa'ya
kırk gece (vahyetmek üzere) söz vermiştik. Sonra
haksızlık ederek buzağıyı (tanrı) edindiniz. O
davranışlarınızdan sonra (akıllanıp)
şükredersiniz diye sizi affettik. Doğru yolu bulasınız
diye Musa'ya Kitab'ı ve hak ile bâtılı ayıran hükümleri
verdik.” (Bakara 5123)
Allah’u
Teala, İsrailoğullarına verdiği nimetleri sayıyor ve
onlara minnet ediyor ki Hz. Muhammed’e inansınlar. Musa
(as) Tevrat’ı almak için kavminden ayrılıp 40 gece
bekledi. Bu esnada İsrailoğulları batıla saptılar ve
buzağıya tapmaya başladılar. Musa (as) kavmine dönünce
onların durumunu görünce kendi kardeşi olan Harun’u
azarladı. Bu kıssayı ilerde anlatacağız. Daha önce
İsrailoğullarının kitabı olmadığı için Allah onları
affetti. Musa (as), Tevrat’ı onlara yazılı olarak gönderdikten
sonra onlar suç işledikçe her bir suçun cezasını göreceklerdir.
Tevrat’ı yazılı olarak görünce mucizeyi görmüş
oldular. Böylece hiç bir bahaneleri kalmamış oldu. Fakat
ilerde göreceğimiz gibi Musa’dan sonra Tevrat’ı
değiştirdiler ve saptılar. Nitekim, Tevrat onların Hz
Muhammed‘e inanmalarına çağırıyor. Tevrat o zaman için
geçerli idi. Hakkı batıldan ayırdığı için Furkan
olarak adlandırıldı. Kur’an nazil olunca sahih Tevrat
yoktu ve Kur’an Furkan olarak adlandırıldı. Bu nedenle,
kıyamet gününe kadar hakkı batıldan ayıran yegane
ölçü Kur’an kalacaktır.
“Musa
kavmine demişti ki: Ey kavmim!
Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize
kötülük ettiniz. Onun için yaradanınıza tevbe edin de
nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle
yapmanız yaratıcınızın katında sizin için daha
iyidir. Böylece Allah tövbenizi kabul etmiş olur.
Çünkü acıyıp tövbeleri kabul eden ancak O'dur.”
(Bakara 54)
İsrailoğulları
buzağıyı ilah edinince kendi kendilerine zulmetmiş
oldular. Musa (as) onlara bunu bildirdi. Musa (as) kavmi
için af isteyince Allah (cc) kendi kendilerini
öldürürlerse onları affederim diye bildirdi.
İsrailoğulları bu emre boyun eğdiler, birbirlerini
öldürmeye başladılar. Birçok kimse öldürülünce
Allah onları affetti. Öldürülen ve öldürenler
affedildi. Çünkü, iki taraf Allah’ın emrine uydu.
Eskiden, kavimler ve insanlar Allah’a isyan edince Allah
onlara ağır azap indiriyordu. Tövbe edebilmeleri için
Allah için büyük iş yapmalıydılar. Hz. Muhammed (sav)
gönderilince cezalar hafifletildi ve Allah’ın affı daha
süratli oldu. Hz. Muhammed’in ümmetine mensup olanların
tövbesi ise, bir kimse pişmanlık duyacak, Allah’tan mağfiret
dileyecek, bir daha o kötü ameli yapmayacağına dair
Allah’a söz verecek ve salih amel yapacaktır. Ama, en büyük
tövbe Allah’ın sözünü yükseltmek için
öldürülmektir. İnsan Allah için kendini ölüme atıyor,
ölüyor. Bu olay Müslümanları düşündürmelidir
İsrailoğulları buzağıyı ilah edinince onların tövbesi
ancak birbirlerinin öldürülmeleri ile gerçekleşmiştir.
Allah bunu Musa (as)’ın şeriatına has kılmıştır.
Hz. Muhammed
(as)’ın şeriatında insan buzağıyı ilah edinirse veya
Yahudi, Hıristiyan, komünist, ateist olarak mürted olursa
dine dönmesi için üç gün mühlet verilir. Tövbe edip
Allah’ın dini olan İslam’a dönerse affedilir, Allah’ta
onu affeder. Dine tekrar dönmezse öldürülür.
Musa (as)
şeriatında insan tövbe etse kabul edilmezdi,
öldürülmeliydi. Nitekim, dini korumak için metod,
mürtedi tövbe etmezse öldürmektir. İnsanların
dini terk etmeleri için serbestlik verilirse din kalmaz,
dine, Allah’a ve peygamberlere saldırı başlar. Batı Avrupa’da
olduğu gibi, bir çok insan dinini terk etti veya dinin bazı
inançlarını terk ettiler. Bu yalnız Hıristiyan dininin
batıl olmasından kaynaklanmıyor, bununla beraber
insanlara dini terk etme serbestliği verildiği içindir.
Başka ifadeyle, din ve inanç hürriyeti verildiği içindir.
Türkiye de din ve inanç hürriyeti bulunduğu için bir kısım
insan laik, ateist veya mason oluyor.
Resulullah
(sav) şöyle buyurdu; “Dini değiştireni öldürün.”
Onun zamanında bazı kişiler mürted oldu. İslam devleti
kurulduktan sonra onları öldürdü. Bu nedenle, bu hükmü
uygulayan İslam devletidir. Ona ihtiyacımız var, dini
ancak o korur.
|