Hadiste Resulullah (sav) onları
ısırıcı melikler olarak vasıflandırdı. Bundan dolayı
da onlara Melik-i Adut denmektedir. Burada konumuza
aydınlık getireceğini umduğumuzdan dolayı kısaca biat
olayına değinmek
istiyoruz.
Halifenin seçimi, sahabenin icmaı ile
gerçekleştiğini biliyoruz. Ümmet veya temsilcileri,
ser-i hükümler tatbik edildiği
müddetçe seçilen halifeye itaat edeceklerine
dair söz verirler. Böylece biat
(sözleşme) gerçekleşmiş
olur.
Halife vefat etmeden önce halife adayı
gösterebilir. Bu sahabenin
icmasıyla gerçekleşti. Hz. Ebu Bekir ümmetin görüşüne
müracaat ederek tespit
yapıp Hz. Ömer’i (ra) halife adayı olarak gösterdi.
Hz. Ömer kendi zamanında ise altı aday
gösterdi. Ümmette onlardan birini seçti. Bu hadiselerde
sahabenin icmaı gerçekleşmiştir.
Muaviye’nin halifeliği ise zorla gerçekleşmiştir.
Altı ay Hilafet makamında kalan Hasan (ra) kan
dökülmemesi için sahabelerle beraber Muaviye ile anlaşmak
istedi. Muaviye’den sonra halifeliğin yeniden Hasan
(ra) verilmesi şartıyla ümmet Muaviye- nin halifeliğini
kabul etti.
Emevi, Abbasi ve Osmanlı dönemlerinde
Halife vefat etmeden önce ya oğlunu veya yeğenini aday gösteriyordu.
Ümmet genellikle böylesi duruma razı oluyordu.
İşte Hasan (ra) dan sonra ki (bazı güzel
tatbik edenler hariç) döneme Melik-i Adut veya
ısırıcı yönetimler denmektedir. Bunlar halifeliği
dişleriyle ısırıyor, diğerlerine kaptırmak
istemiyorlardı. İkinci Yezid, Ömer bin Abdülaziz, Harun
Er-Reşit gibilerini bunun
dışında tutmak gerekir.
Kötü tatbikin olmasına rağmen küfür
sistemleriyle idare edilmemiş olan Emevi, Abbasi ve
Osmanlı dönemlerini yine de İslam devleti Hilafet olarak
kabul ediyor onların idaresini küfür idaresi olarak
görmüyoruz. Fakat
şunu açıkça belirtelim ki; bunları Raşidi Hilafet düzeyinde
de tutmak mümkün değildir. Biz o dönemler işlenen
yanlışlıklar ve hatalardan ibret ve ders alarak aynı hatalara
düşmek istemiyoruz. Talip olduğumuz ve candan gelmesini
arzu ettiğimiz ise İslam’ın
en güzel şekilde tatbik edilmiş olan
Raşidi Hilafettir.