YAHUDİLERE GÜVENMENİN BEDELİ
Laik Türkiye cumhuriyeti yöneticileri İsrail’e
güvenerek 1997’de bir çok antlaşma gerçekleştirdiler.
Bu anlaşmalardan bir tanesi F 16 uçaklarının modernizasyonu
ile alakalıdır. Bu anlaşmaya göre yahudiler, şimdiye kadar
15 uçak tamir etti. Fakat,
Türkiye’ye getirilen uçaklar bir iki
uçuştan sonra düşmeye başladı. Şimdiye kadar
tam 4 uçak arızalanarak düştü. Bu durum diğer uçaklarda
da düşme tehlikesi uyandırdı.
Allah’ın kitabına inanmayan veya bakmayanın
cezası budur. Allah’u
Teala, yahudilerin hain ve aldatıcı
olduklarını açıklamıştır. Onlar Peygamberlerine ihanet
ettiler ve Peygamberlerinin
bir kısmını öldürdüler.
İttihat ve Terakki bünyesine girerek ikinci
Halife Abdulhamid’i devirenlerde bunlardır. Daha sonra hain
Mustafa Kemal yolu ile, Hilafeti yıktılar. Hâla, İslamı
terk eden kimseler (mürtedler, laikler) ile dönme yahudiler işbirlik
içerisindedirler.
Memleketi batırıyorlar. Saf ve aciz Müslümanlarda onlara oy
verip, iktidara taşıyorlar.
İNGİLTERE’DE İNTİHARLAR ARTTI
1.05.01’de BBC radyosu İngiltere’deki
intiharlarla
ilgili istatistik rakamları verdi. 1970’lerde her 1 milyon
İngiliz’den 55 kişi intihar ediyordu.
1999’larda ise bu rakam tam iki katına çıktı.
Her 1 milyon İngiliz’den 100 kişi intihar ediyor. Genellikle
gençler arasında intihar olayı yaygınlaşmaktadır.
Psikolojik ve değişik sorunlar altında bunalan insanlar
dayanamayıp intihar yolunu seçmektedirler.
Avrupa memleketlerinde durum aynıdır. Çünkü, kapitalist sistem
sırf maddi değeri gerçekleştirmeye çağırır.
TÜRKİYE İDARECİLERİ YALAN SÖYLÜYOR
3.05.01’de “Ekonomi Geliştirme ve Yardımlaşma
Örgütü” Türkiye ekonomisini değerlendirirken
şunu açıkladı: “Türkiye’de fiyatlar bu senenin sonuna
kadar %80 artacaktır” Bu açıklama
Türkiye yöneticilerinin açıklamalarına terstir.
Zaten Türkiye yöneticileri bir defa dahi doğruyu söylemiş
değillerdir. İktidarda kalabilmek ve çökmek üzere olan laik
Atatürk cumhuriyetini korumak uğruna hakikatları halktan
gizlemektedirler. Memleket
batarken onlar; “Hayır memleket
kalkınıyor” diyorlar. Fiyatlar
tırmanırken onlar “Hayır fiyatlar iniyor”
diyorlar v.s.
Bunlar samimi yönetici olsalardı yalan söylemezlerdi.
Resulullah (sav) “Önder olan kimse
halkına asla yalan söylemez”
buyurmuştur. Temiz ve samimi önderler böyle der. Fakat
onlar buna inanmıyorlar. Onlar yalancı
önderlerin imamı olan Macha Welli’ye inanmaktadırlar. Bu
yalancı imam şunu diyor! “Gaye vasıtayı meşru kılar.”
Başka ifadeyle; “hedefini gerçekleştirmek
uğrunda yalan söyleyebilirsin, aldatabilirsin
ve tuzak kurabilirsin.” Nitekim bunu “hükümdar”
kitabında anlatır. Laik yöneticiler daima bu görüşü
benimsiyorlar. Uyanık olmayan insanlar onlara inanırlar
ve böylece aç kalırlar. Fakat, Allah’ın Kitabına ve
Resulullahın Sünnetine göre yöneticileri ve olayları değerlendiren
kimseler bunlara inanmazlar ve de zalim
rejimleri değiştirmeye çalışırlar. Teğabun suresinde “Allah’a
iman eden kimsenin kalbi doğruyu
bilecektir” diye açıklanmaktadır.
FRANSA’NIN ADALETİ
Cezayir’de Berberi hareket yürüyüşler
yapınca, bu gösteriler devlet tarafından bastırıldı.
3.05.01’de Fransa Dışişleri Bakanı şöyle dedi: “Cezayir’de
Emazığı (Berberi) hareketlerinin ezilmesine karşı seyirci
kalmayacağız.” Daha önce aynı Fransa “İslami hareketler
iktidara
ulaşırsa müdahale edeceğiz” demiştir. Hâla İslami
hareketlerin ezilmesi için Cezayir rejimine
yardım ederek, silah, para ve eleman gönderiyor. Bölücü
milliyetçi
olan Berberi hareketlere sahip çıkarak, bu hususta Cezayir
rejiminin tavırlarına da karşı çıkmaktadır.
İslami hareketler söz konusu olunca
Cezayir’in elini tutuyor. İşte Fransa’nın
insafını ve adaletini gördünüz mü?!! Bu laikliğin,
cumhuriyet sisteminin ve temel hürriyetlerin aslından kaynaklanmaktadır.
Laiklik, cumhuriyet ve temel
hürriyetler Fransa’dan çıkmıştır. Kaynak zalim,
gaddar ve pis ise fikirlerinin ne olması
beklenir ki?! Keşke Türkiye’deki laikler düşünseler
ve sarhoşluktan kurtulsalar. Fransa’ya ve Batıya hayranlıkları
sarhoşluktan başka bir şey değildir.
Fransa ve Batıdan ne kadar darbe yeselerde yine de Fransa’ya
ve Batıya güvenleri, inançları devam etmektedir. Çünkü,
bunlar akıllarını kullanamıyorlar.
Ermeni sorununda bunu açıkça gördük. Berberi meselesi de
Ermeni meselesi gibidir.
YAHUDİLER, SELAHADDİN EL-EYYUBİ İSMİNE
DAHİ TAHAMMÜL EDEMİYORLAR
Selahaddin El-Eyyubi Filistin’i
haçlılardan cihadla
temizleyen, kahraman bir Müslüman’dır.
Bütün Arap dünyasında, camilerde hocalar Selahaddin’den söz
ediyor ve onun gibi tekrar
bir liderin gelmesi için Allah’a dua da bulunuyorlar. Bir
çok caddenin ismi Selahaddin caddesidir. Yahudiler
buna dayanamıyorlar. Yahudi Likud partisinin üyesi Selahaddin’den
Arapların söz etmesine
karşı şöyle dedi! “Camilerde hatiplerin Selahaddin’in
tarihini övmeleri ve okul öğrencilerinin
onun metoduna bağlanmaları Arap yöneticilerinin
çıkarlarından değildir. Bu ise, Arap sistemlerine tehlike teşkil
eder.” Bu kindar
yahudi devamla şöyle dedi: “Arap dünyasının
tamamında cami hatiplerinin neden Selahaddin El-Eyyûbi gibi
bir liderin gelmesi için Rablerine dua ederler? Bunun manası
nedir? Tabi ki, bunun manası eskiden haçlılar yok edildiği
gibi siyonist hareketini yok etmek ve de bizi kovmak için
(izlenmiş metodu kullanacak)
Selahaddin gibi tarihi bir sembol istiyorlar.”
Oryantalist Yahşu bin Borat ise, Selahaddin
El-Eyyubi ile ilgili, temsil ettiği her şeyi öğretim
programlarından ve kültür sahasından silmek
için Arap ülkelerine baskı yapmak üzere dünya devletlerinin,
özellikle Amerikanın müdahale etmesini sağlamak amacıyla
Şaron’un hükümeti harekete geçirmesini istedi. Ayrıca,
Selahaddin ismini taşıyan caddelerin, okulların, meydanların
ve kuruluşların isimlerini değiştirmek için Araplara çağrıda
bulunulmasını istedi. Sonra şunu da ekledi; “Arapların
Selahaddin’in eserlerine bağlanmalarının manası şiddet ve
harbin kültürüne bağlanmaktır.”
Öte yandan İsrail
televizyonunda program sunucusu olan Yakuf Ahmair, Suriye
başbakanın misafirleri ağırladığı salonda asılı olan haçlılara
karşı Selahaddin’in galibiyetini temsil eden resim tablosunu
oradan kaldırmadıkça Suriyeli yetkilerle tekrar görüşmelerin
başlatılmamasını Şaron’dan istedi.
Hilafetin notu: yahudiler Selahaddin ismini
taşıyan kimselerin isimlerini değiştirmeye ve Arapların
çocuklarına bu ismi vermemeye çağırmadılar. Belki, gelecek
aşamada bunu da isterler. Çünkü, kendilerini koruyan Arap
yöneticilerinden
her şeyi birden istemezler. Adım adım takip ederler.
Barışı istediler, aldılar. Filistin’in çoğunu istediler,
aldılar. Cihaddan vazgeçmeyi istediler, Senegal’da 1998’de
“İslam Memleketlerinin Konferansında”
yalnız Arap yöneticileri değil bütün İslam dünyasının yöneticileri
İsrail’in teklifini
kabul ettiler ve “Cihad” kelimesini kullanmayı bile yasakladılar.
FATİH ÜNİVERSİTESİNİN KAPATILMASI
Laik yöneticiler İstanbul’daki Fatih
Üniversitesinin
kapatılması tehdidini savurdular. Çünkü, bu üniversite
kapalı kızların kaydını kabul etti. Eğer bu üniversitenin
yönetimi aldığı
kararı ilga etmezse YÖK başkanı kapatacağına
dair bir tehdit gönderdi. Ayrıca, parlamentodan bir heyet Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’i ziyaret edip üniversitelerde
ve özellikle ilahiyat fakültelerinde
örtülü kız öğrencilerin devam etmelerine yardımcı
olmasını istediler. Sezer ise “laikliğin dini hürriyeti sınırlandırdığı
ve laik cumhuriyetin korumasıyla ilgili ilkeleri
değiştirmenin mümkün olmadığını” açıkladığı gibi,
“böyle icraatların şimdilik için
sürdürülmesinin yararlı olduğunu” açıkladı.
Binlerce kız, ya okuldan kovuldu yada okulu
terk etmeye mecbur edildi. Ayrıca bir çok öğretim
görevlisi de okullarından atıldı.
Bu durum ne zamana kadar devam edecek? Müslümanlar
bu kafir rejimi değiştirmek için kendilerinde
ne zaman cesaret bulacaklar? Ne zaman fedakarlık gösterecekler?
Bu laikler İslamla savaştılar, İslam’ı hayattan ve devletten
kaldırdılar. Ondan
kalan izleri (başörtüsü gibi) silmeye çalışıyorlar. Yalnız
camilerde ve ibadetlerle
sınırlı kıldılar. İslamı, Hıristiyanlık gibi bir din
haline getirdiler. Hala Müslümanların
geneli tağutu yıkmak için ciddi adım atmıyorlar. Bazı
samimi kişiler hareket
ediyor, fakat pek etkili olamıyorlar. Çünkü, halkın
hareketine ihtiyaç var. Bu ise halkı örgütlemekle gerçekleşir.
Samimi
İslami hareketler bu işi gerçekleştirmeye
yönelik ciddi bir çalışma yapmalıdır.
TALİBAN ABD İLİŞKİSİ
Afganistan’da putları yıkma operasyonundan
dolayı oluşan sisli havada, Taliban dışişleri bakanı Molla
Vekil Ahmed, Amerikan kongresinin üyesi olan Pora Becker’i
Afganistan’a
çağırdı ve onunla görüştü. Bakan Vekil Ahmed ile görüşme
Amerika’nın isteğine binaen
gerçekleşti. Bu Amerikalı yetkili Afganistan’da seçimin
gerçekleşmesini
istedi. Vekil Ahmed’in buna cevabı ise “Memlekette istikrar
ve istikrarlı yönetim olunca seçimler gaye değil bir vesile
olacaktır.” Öte yandan, Katar’da Amerikalı
resmi bir heyet Taliban’ın resmi heyetiyle görüştü. Ayrıca
Amerikan
gazeteleri Bush’un Taliban’ı tebrik ettiğine dair karakter
çizdiler.
ÇEÇENİSTANDA VAHŞET DEVAM EDİYOR
Unutulan Müslüman memleketi Çeçenis-tan’da
cani Rusların elleri Çeçenistan halkını kesmek üzere
serbest bırakıldı. Orada kadınlar
bir yürüyüş düzenledi. Kayıp olan çocukları hakkında
haber almak istediler. Çünkü, vahşi Ruslar çocuklarını kaçırıp
öldürüyorlar. Değişik bahaneler altında,
cani Ruslar, cinayetleri işliyorlar. Bütün Müslümanlar bu
olaya seyirci kalıyor. Zaten
Çeçenistan hakkında ne yapacaklarını da bilmiyorlar.
Müslümanların İslamiyeti uygulayan, cihadı ilan eden, her
yerde zulme uğrayan Müslümanları
himaye eden, kurtaran devleti ve onun Halifesi olsaydı bu
duruma düşülmezdi. Resulul-lah (sav) şöyle buyuruyor: “İmam
(halife) kalkandır,
onun arkasında savaşılır ve korunulur”
Halifenin ve İmamın manası, İslam
devletinin, Hilafetinin var
olmasıdır.
LİBERYA’DA AYAKLANMALAR
Batı Afrika’da Liberya adlı bir memleket
vardır.
Komşusu Serilyon’dur. Liberya Serilyon rejimini devirmek için
devrimcileri silahlandırdı
ve oradaki yöneticiyi devirdiler. Nijerya müdahale etti ve
eski başkan tekrar getirildi. Fakat, Liberya
tarafından desteklenen devrimciler savaşlarını devam
ettirdiler. Bu sefer İngiltere Ürdün ve Hindistan’la
beraber oraya müdahale etti. Şimdi Liberya kendisine karşı
devrim hareketini desteklemekle
İngiltere’yi itham etti. Liberya ise Amerika’nın dostudur.
Böylece, o bölgede Amerikan-İngiliz
çatışması görülmektedir. Hindistan, Ürdün ve Nijerya
gibi devletler İngilizlerin birer uşaklarıdır. Kazanan
ya Amerika ya İngiltere’dir. Kaybeden ise yalnız Müslümanlar
ve diğer ezilen
halklardır. Müslümanlara musallat olan yöneticiler
halklarını düşünmezler ve yalnız Amerikanın ve İngiltere’nin
emirlerini uygularlar.
PAPA’NIN SURİYE ZİYARETİ-AYASOFYA
Mayıs ayının ilk günlerinde Vatikan papazı
ve Katolik kilisesinin ruhani lideri Suriye’yi ziyaret etti.
Oradaki rejim ona her kolaylığı sağladı. Suriye Başkanı
onunla görüştü, sahte hocaları
ve cumhuriyetin müftüsünü onunla görüştürdü. Boynundaki
haç ile ve hocaların yardımıyla Emevi camisine birlikte
ziyaret düzenlediler. Orada şirk ayini yapılacaktı. Rejim biraz
korktu ve bundan vazgeçti. Sadece şirki ve küfrü temsil eden
haç ile onu oraya soktu ve Abbasiye adlı stadyumda ayin
yapılmasını sağladı. Bu papaz Şark memleketlerine elçi
Paul’un seferlerini tekrar izlemek için Suriye’ye geldiğini
açıkladı. Yani Hıristiyanlığı orada yaymak için çalıştığını
bildirmektedir. Sahte hocalar onu hoşça karşılaşıyor
ve Suriye rejimi de ona yardım ediyor. İslam sistemi olsaydı
bu papaz oraya çağrılmazdı. Ancak İslam devleti onu İslama
çağırırdı. Şirki ve küfrü terk etmeye davet ederdi.
Camiye de sokmazdı. Çünkü, kafirler manevi olarak necistir,
camilere sokulmazlar.
Resulullah (sav) Hıristiyanları İslama çağırdı.
Raşidi Halifeler aynı şekilde hareket ettiler. Emeviler,
Abbasi ve Osmanlı halifeleri aynı şeyleri
yaptılar. Hıristiyanlar İslam davetine icabet etmeyince
onlara fetih orduları gönderiliyordu.
Bu sebeple, Fatih İstanbul’u fethetti ve Ayasofya’yı
camiye çevirdi. O zamanki Katoliklerin papazı Fatih’i
protesto etti.
Fatih ona şu mesajı gönderdi: “Ayasofya’yı
camiye çevirince şereflendirdim. Fakat susmazsan
Roma’ya geleceğim ve Vatikan kilisesini atlarım
için bir ahıra çevireceğim”.
O zamanki papa korkup sustu. Fakat Fatih Resulullah (sav)’in “İstanbul
feth edilecek”
müjdesinden sonra ikinci müjdesi olan “Roma feth
edilecektir” buyruğunu gerçekleştirmek
için hareket etti. Lakin önce
hacca gidecek döndükten sonra oraya doğru yürüyecekti.
Hacca giderken vefat etti.
İşte devlet adamı budur. Müslümanların
sultanı (otorite sahibi) böyle bir şahsiyete sahiptir. Fakat,
laik Türkiye rejimi 1939’da bu camiyi müzeye
ve yarı kiliseye çevirdi. 1979’da Vatikan papazının
Ayasofya caminde ayin yapmasına her türlü kolaylık
sağlanmıştır. Suriye rejimi laik Türkiye rejimi gibi adım
adım hareket
ediyor. Zira, bu papaz Emevi camisinin Yusuf Mamadani kilisesi
olduğunu iddia ediyor.
Yani, içerik olarak tekrar kiliseye dönüşsün demektedir.
Ama, ilk adım böyledir. Küfürde cesaret gösteren
Mustafa Kemal ve İsmet İnönü gibi yöneticiler Suriye
rejiminde yoktur. Veya, Suriye rejimi
halen halktan korkmakta fakat, laik Türkiye rejimi hiç halktan
korkmamaktadır.
|