"(Ne var ki) bunlardan sonra yine kalpleriniz
katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da
katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden
ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar
da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah
korkusuyla yukarıdan aşağı yuvarlanır. Allah
yapmakta olduklarınızdan gafil değildir."(Bakara 74) |
Allah’u Teala İsrailoğullarına bir çok
mucize göstermesine rağmen inat etmeye ve isyan etmeye
devam ettiler. Bu nedenle, Allah onları azarlıyor
ve kötülüyor. Onların kalpleri
taşlaştı, hiç yumuşamıyor. Allah’tan hiç korkmuyorlar,
Allah’a
huşu ile yaklaşmıyorlar. Onların nezdinde Allah’ın
emirleri sanki herhangi bir insanın emri gibidir. Önlerinde
kendilerini korkutan maddi
bir güç görmezlerse hiç korkmazlar ve
mütemadiyen kötülük gösterip, kibirlenerek azgınlık
yaparlar. Allah’u
Teala Haşr suresi 13. ayette:
"Onların
(yahudilerin) içlerinde size karşı duydukları
korku, Allah'a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir,
çünkü onlar anlamayan
bir topluluktur." |
Yani
Allah’ın gücünü düşünmezler
ve yalnız karşılarına çıkan güçten korkarlar. Bu sebeple
Haşr suresinde 2. ayette gösterildiği gibi kendilerini büyük
ve güçlü hissediyorlar.
Hz. Muhammed (sav)’le beraber bir grup onların güçlü
kalelerini kuşatınca korku kalplerine
girdi ve teslim oldular. 1940’larda Filistin’de bütün
dünya devletlerinin
yardımıyla ve himayesiyle bir devlete sahip oldular ve güç
elde ettiler. Bütün dünyaya kibirlilik
taslayarak, Filistin’de büyük zulüm,
azgınlık
ve gaddarlık yapıyorlar. İnşallah yeniden İslam
Devleti kurulduğunda ve Halifenin
önderliğinde yahudi varlığının üzerine doğru yürüdüğümüzde,
bu korkak milletin çoğu Amerika ve Avrupa’ya kaçacak,
kalanlar ise İslam Devletine teslim olacaktır.
Hadid suresinin 16. ayetinde,
Allah’u Teala, bizi onlar gibi olmaktan sakındırıyor:
"İman edenlerin Allah'ı
anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi
zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap
verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden
uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu
yoldan çıkmış kimselerdir." |
Mucizeler görüyorlar, fakat yumuşamıyorlar,
tersine daha fazla katılaşıyor. Kalpleri taşlar
gibidir. Ne vaaz, ne ayet, ne mucize ve
nede delil etkiliyor. Türkiye’de bunu gördük, Allah deprem
verince, bir çok insanın kalbi daha da katılaştı. Bu Allah’ın
cezasıdır, Allah’tan korkun, bu küfür rejiminden,
anayasadan ve kanunlardan vazgeçin, bu zalim icraatı bırakın,
Amerika’yla, Avrupa’yla, yahudi varlığıyla işbirliği
yapmayın, İslam’a dönün, İslam hilafet devletini kurun ve
Allah’ın şeriatını uygulayın denince, devlet ve onun
sahipleri daha da sertleştiler.
Hatta, "bu deprem Allah’ın cezasıdır, İlahi bir ikazdır"
diyenleri dahi hapse attılar.
Resulullah (sav)
yahudilere ne kadar anlattı ve mucize gösterdi ise de, hiç
inanmak istemediler.
Tersine Resulullahı öldürmek için teşebbüs ettiler. Daha
önce Musa (a.s.) ne kadar mucize gösterdiyse de onlar isyan
ettiler. Bu sebeple taşlar gibi kalpleri sert oldu hatta daha
serttir. Nedeni ise, bazı taşlar ve kayalardan pınarlar ve
nehirler patlar, onlardan şu fışkırır.
Su rahmeti karşısında taşlar ve kayalar
çatlar. İnsanları,
hayvanları ve bitkileri sulamak için suyun yer altından ve
dağlardan geçmesine müsaade
ederler. Bu taşlar rahmet için yumuşarlar. Fakat
İsrailoğulları ve benzerleri hiç yumuşamazlar, Allah’ın
ayetlerini düşünmek veya dinlemek istemezler, o kadar katıdırlar.
Bir dava
adamı onlara ayeti hatırlatırsa ve Allah’ın azabından
korkutursa sanki büyük cinayet işlemiş
sayılır. Ve hemen hapsedilir. Bazı taşlar Allah’tan
korkarak düşüyor. Demek ki, bir kısım taşlar Allah’tan
korkarak, Allah’a karşı yumuşayarak
düşüyor.
Buna ayetten dolayı inanırız, fakat aklen ispatlayamayız.
Taşlar Allah’tan korkarak düşüyorsa, bu kafirler hiç
Allah’tan korkmak istemezler
mi?
Allah bizi İsrailoğulları gibi katı yürekli
insan olmamamız için uyarıyor. Aynı anda, bizi bu
yahudilerden sakındırıyor. Onların iman etmelerini umulmaz.
Çünkü, onlar öyle değiller. Onlardan bir hayır
beklenilmez. Ondan sonraki ayette bu hususa dikkatimizi
çekiyor.
"Şimdi (ey müminler!) onların
size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa ki, onlardan bir
zümre, Allah'ın kelâmını işitirler de iyice
anladıktan sonra, bile bile onu
tahrif ederlerdi."
(Bakara 75) |
Allah’u Teala bu tür insanları sergiledi.
Kendilerine ne kadar iyilik yaptıysa hiç yaramadı, hep nankörlük
gösterdiler. Kalpleri katı ve sert oldu.
Nimetlerinden dolayı Allah’a hiç şükretmediler.
Tersine isyan ettiler. Bunlar
yahudilerdir. Allah’u Teala bu yahudilerin sıfatları,
karakteri ve hallerini göstererek İslam ümmetinin
dikkatini şu yöne çekti! Allah onlara iyilikte
bulunduğu halde onlar O’na iman etmeyip isyan ettilerse
bunlardan hayır beklemeyin. Onlar Allah’ın sözlerini
dinleyip ve anladıktan sonra, aslından saptırıp bile bile
değiştiriyorlardı. Musa (a.s.) ve diğer Peygamberlerin dönemlerinde
Allah’ın sözlerini değiştirip başka yönlere
çevirdikleri gibi. Yine Kur-an’ı Kerimi dinledikten ve anladıktan
sonra yaptıklarına
dair bu ayette bir anlam daha çıkar. Çünkü, ifade geneldir.
Allah’ın sözleri, hem önceki Resullere indirdiği ayetleri
hem de Hz. Muhammed (sav)’e indirdiği sözleri ve ayetleri
kapsar.
Burada Allah’u Teala, yahudilerin halini
gösteriyor ve onlara güvenmemeye çağırıyor.
Önceki Peygamberler dönemlerinde de hainlik ve gaddarlık
yaptılar. Hz. Muhammed (sav)’ede bunu yapınca hemen onları
cezalandırdı. Onlarla savaştı
ve sürgüne gönderdi. Bu asırdaki yahudiler eski yahudilerin
sıfatı ve karakterini aynen taşıyorlar. Filistin’de, Türkiye’de
ve bütün dünya memleketlerinde aynı gaddarlık ve hainliği
yapıyorlar. Türkiye laik
rejimi onlara güvendi. Onlar Türkiye’yi hem aldatmaya hem de
kandırmaya başladı. Buna en canlı
örnek, Türkiye F16 savaş uçaklarını teknik açıdan geliştirilmesi
için yahudilerin ellerine teslim etti. Türkiye bu tamir edilen
uçakları kullanmaya başladı. Fakat bu uçaklar kısa bir süre
içerisinde arızalanarak düşmeye başladı. İşte Türkiye,
yahudilere, bunlar tekniği biliyorlar ve teknikleri güzeldir
diyerek güvendiler ve tamir işlerini onlara verdiler. Fakat
yahudiler yine hainlik yaptılar.
Yahudiler gibi olmayın diye Allah’u Teala
bir mesaj veriyor. Bu asırda İslam dünyasında ve özellikle
Türkiye’de Allah’ın sözlerini başka manaya çevirmeye
çalışan hoca, müftü, profesörler, alim ve şeyh lakabı
taşıyan bazı kişiler, devletin
görevlisi olan Diyanet İşler Başkanı ve onunla
beraber bazı kişiler, ayetlerin manalarını bozmaya ve başka
yöne çekmeye çalışıyorlar.
Böylece, mevcut olan küfür sistemini ve
ilkelerini meşru kılmak istemektedirler. Amaç laikliği,
cumhuriyeti, demokrasiyi, Atatürk ilkeleri, milliyetçiliği
ve temel hürriyetleri İslam’dan saymaktır.
Haramı helal kılıyorlar. Mesela; faizi helal kıldılar,
farzı yasakladılar, başörtüsünü yasaklayarak
"farz değildir!" dediler. Zinaya teşvik ettiler,
içki fabrikaları kurdular. Allah’ın sözlerini başka
manaya çevirenler bu ihaneti sürekli işlemektedir.
Nasıl ki, yahudi hahamlarına güvenilmemesi
gerekli ise bu günde laik rejim taraftarı
veya çıkarcı hoca, müftü, profesör,
şeyh ve alim lakabı taşıyanlara güven duyulmaması gerekir.
Nitekim Allah’u Teala bu şahsiyetleri Kur-an’da lanetledi
(Bakara 159, 174, 175). Resulullah (sav) de: "Alimleri
yöneticilerin kapıları önünde
görürseniz onlardan almayın"
diye bize açıkladı. "Yöneticilerin kapıları
önünde" tabirinden
maksat; yöneticilerle beraber olunması
halinde, yöneticilerin
emirlerine göre hareket edilmesi durumunda, yöneticilere
övgüler yağdırmalarında, onlardan
para, yardım ve maaş ile onların güdümüne giriyorlarsa
onlara güvenilmemesini istemektedir. Bu sebeple, imam
Ebu Hanife, Ebu Cafer Mansur yönetiminde
hakim olarak çalışmayı reddederek, hapsi tercih etti.
Allah’u Teala, bu yahudilerin başka sıfatını
bize gösteriyor. Bu ise münafıklıktır. Şöyledir:
"(Münafıklar) inananlarla
karşılaştıklarında
"İman ettik" derler. Birbirleriyle başbaşa
kaldıkları vakit ise: Allah'ın size açtıklarını
(Tevrat'taki bilgileri), Rabbiniz katında sizin aleyhinize
hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz;
bunları düşünemiyor musunuz? derler. Onlar bilmezler mi ki,
gizlediklerini de açıkça yaptıklarını da Allah bilmektedir."
(Bakara 76,77) |
Daha önce bu surenin ilk ayetlerinde münafıklarla
ilgili konuyu açıkladık.
(Bakara suresinin 14’üncü ayetine bakınız)
Yahudiler hem kafirdirler hem de münafıklık yaparlar. Müminlere
dediler ki; Muhammed’in sıfatı kitabımız Tevrat’ta bulunur,
buna inanıyoruz. Fakat
baş başa kaldıklarında birbirlerine şöyle derler! Bunu
söylemeyin, kıyamet gününde bunu bize
karşı hüccet olarak kullanacaklar. Bunlar gizli ve açıkça
söylediklerini
Allah’ın bildiğini unutuyorlar. Zira, gerçek mümin olmayan
kimseler Allah’ın gerçeği bildiğini
unuturlar. Çoğu zaman insanlar gaflete düşerler ve Allah’ın
kendilerini kontrol ettiğini, işittiğini ve gördüğünü
unuturlar. İnsan Allah’ın kendini gördüğünü ve işittiğini
daima hatırlarsa ve bunu zihninde canlandırırsa
pek günah işlemez. Bu sebeple, Haşr suresi 19. ayette Allah’ı
unutanın
fasık olacağı bildiriliyor.
"Allah'ı unutan ve bu yüzden
Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi
olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir." |
Bu nedenle Resulullah (sav): "Sanki
Allah’ı görüyorsun veya Allah’ın seni hep gördüğünü
düşünerek
Allah’a ibadet ve kulluk yapın" diyor.
İnsan bunu zihninde hep canlandırırsa
takvalı olur.
Bir işi yaparken başkasının seni kontrol ettiğini ve
sana hep baktığını hissettiğin zaman kötülük yapmazsın.
Yahudiler bunu unutuyorlar
Bundan dolayı bu şekilde hareket ediyorlar. İnsanları Allah’ın
kendilerini her zaman gördüğünü
ve işittiğini zihinlerinde daima canlı tutarlarsa ve Allah’ın
kıyamet gününde kendilerini hesaba çekeceğini düşünürlerse,
Allah’a gereği gibi itaat ederler
ve onun azabından korkarlar. Zira, insan Allah’ın gerçek
bir varlık olduğuna inanacak,
zihninde onun sınırsız olduğunu ve gücünün her şeye
yettiğini kavrayacaktır.
|