1-Mütevatir Hadis:

Lafzı mütevatir bir hadis, kesinlik ve kat’i ilim ifade ettiği gibi, mana olarak mütevatir olan hadis de kesinlik ve kat’i ilim ifade eder. Mana olarak mütevatirlik; Bir husus hakkında ortak olan çeşitli vakıaları, yalan söylemek üzere ittifakları mümkün olmayan bir topluluk rivayet eder. Mesela, bir kişi Hatem Ettai’nin bir deve verdiğini rivayet eder. Başka bir kişi Hatem Ettai’nin bir at verdiğini rivayet eder. Bir başkası O’nun keçi verdiğini rivayet eder. Bir başka kişi Hatem Ettai’nin bir dinar verdiğini rivayet eder. Bir başka kişi de Hatem Ettai’nin kılıç verdiğini rivayet eder. Ve bir başka kişi de Hatem Ettai’nin ayakkabı verdiğini rivayet eder. Ve bir başka kişi de O’nun başka şey verdiğini rivayet eder. Böylece bir kişinin vermesi hususunda rivayetler devam ederse, vermek fiili mütevatir haber olur. Bu kişilerin haberleri ve rivayetleri ortak bir husus üzerinde birleşti ki, o husus vermektir. (ikramdır) Bu mütevatir haber olur. Çünkü bütün bu haberler bir şeyin var olması hakkında ortak oldular.

Dua edilirken elleri yukarıya kaldırma hadisi mütevatir rivayetlerdendir. Resulullah (sav)’in dua ederken ellerini yukarıya kaldırdığına dair yaklaşık olarak yüz hadis rivayet edilmiştir. Bu rivayetlerde çeşitli meseleler vardır, fakat bunlardan hiç biri mütevatir olmadı. Bu rivayetler müşterek bir husus ihtiva ediyor. Bu ortak husus ise, dua ederken elleri yukarıya kaldırmaktır. O rivayetlerin toplamından bu husus mütevatir oldu.

Kabir azabı meselesi veya İsa (as)’ın inmesi meselesi; Şevkani, mana olarak bu rivayetlerin mütevatir olduklarını söylese de, başkaları bu iki meseleyi mütevatir saymadılar. Alimlerin mütevatirlik hakkındaki görüşleri değişiktir.

İslam Şahsiyeti kitabının birinci cildinde geçen bu mevzu hakkındaki görüş benimsenmektedir. Bu görüşe göre lafız olarak veya mana olarak mütevatir olan hadis, mütevatir hadis sayılır.

Lafız olarak mütevatir hadis; Yalan söylemek üzere ittifakları mümkün olmayan toplulukların birbirinden yaptığı rivayettir.

Sorulan soruda gösterilen üç tasavvur şunlardı:

1-Mesela; Buhari, çeşitli yollarla beş veya daha fazla tabii et-tabiinden, beş veya daha fazla tabiinden ve Sahabelerden bir topluluktan, onlarda Nebi (sav)’den rivayet gösterirlerse mütevatir hadis olur mu?

2-Mesela; Buhari, beş veya daha fazla tabii et-tabiinden rivayet gösterirse, bunlardan her biri de kendi sayıları kadar tabiinden bir topluluktan ve her tabiin kendi sayıları kadar Sahabelerden bir topluluktan, onlarda Nebi (sav)’den rivayet gösterirlerse mütevatir hadis olur mu?

3-Mesela; Buhari, bir yerde bulunan beş veya daha fazla tabii et-tabiinden, onlarda bir yerde bulunan beş veya daha fazla tabiinden, tabiinde bir yerde bulunan beş veya daha fazla Sahabeden, Sahabelerde Nebi (sav)’den rivayet ederlerse mütevatir hadis olur mu?

İşte bu üç şekildeki rivayetler mütevatirlik ifade eder. Buna binaen birinci şekil mütevatirlik ifade eder. Bu şekil, rivayet edenlerin her kısmının, yalan söylemek üzerinde ittifakları mümkün olmayacak şekilde çeşitli yollarla yapılan rivayettir. Rivayet eden her kısmın birbiriyle görüşmeleri şart değildir. Her biri başka memleketlerde olabilir. Şart olan: Rivayetin iki tarafında ve ortasında yer alanların yalan söyleme üzerinde anlaşmamalarından emin olmak için rivayet edenlerin sayısının belli bir sayıya ulaşmasıdır. Buna delalet eden hususlar İslam Şahsiyeti kitabında şöyle geçmiştir: Çeşitli memleketlerde bulunup görüşmeyen beş kişinin rivayet ettikleri haber mütevatir olabilir. Şöyle ki: Yalan söylemek üzere ittifakları mümkün olmaz, çünkü bir yerde görüşmediler. Buna benzer sayı bir memlekette bulunursa rivayet ettikleri haber mütevatir haber için kafi olmayabilir.

Suyuti, Tedribür Ravi (rivayet edenin eğitilmesi) kitabında İbni Salah’ın, mütevatir hadisin bulunması nadirdir sözüne şöyle cevap vermişti: Şeyhülislam dedi ki, Şarkta ve garpta ilim ehli ellerinde yazarlarına ait olduğu kesin şekilde belli olan meşhur kitaplar bir hadisin tahrici (doğruluğu) üzerinde birleşirse ve bu hadisin rivayet yolları yalan söylenmesi mümkün olmayacak şekilde çeşitlenirse bunu söyleyenlere göre sahih olduğu kesin delil ifade eder. Buna benzer ünlü kitaplar da çoktur. Mütevatir hadislerden şunları saymıştı: Havd (havuz) hadisi, bu hadisi yaklaşık olarak yüz elli sahabe rivayet etmiştir. Huffeyn (mesh)’e silmek hadisini yetmiş sahabe rivayet etmiştir. Ayrıca “Kim benim hakkımda yalan söylerse Cehennemde yerini hazırlasın” hadisi yetmiş iki sahabi, bir rivayette iki yüz sahabe tarafından rivayet edilmiştir.

2- Cenini düşürmek için çeşitli durumlar vardır:

a-Kadın doğum yapamadığı zaman ceninin yaşı altı ayı geçmiş ise, bu durumda mecburi ameliyat yapılabilir. Bunun mahzuru yoktur. Çünkü bu ameliyat anormal doğumdan ibarettir ki, ananın ve ceninin hayatları kurtulur. Hamileliğin en az müddetti altı aydır. Altı ay olduğunda bu durum cenini düşürme sayılmaz anormal doğum sayılır.

b-Ceninin ana rahminde altı aylık olmadan sağlığını etkilemesi ve onu hasta yapması gerekçesiyle düşürülmesi caiz değildir. Çünkü, burada bir ruhu öldürmek söz konusudur. Hadis-i Şerifler böyle düşürmeyi yasaklamıştır. Böyle düşürme meydana gelince bir diyet vermelidir. Bu diyet ise, bir cariye veya bir köleyi kurtarmak veya bir at vermektir.

c-Cenin ana rahminde ölürse bu durumda onu düşürmek için gerekiyorsa ameliyat yapılır. Böyle ameliyat yapmanın bir mahzuru yoktur. Çünkü anne kurtulur ve tedavi edilir. Cenin ölüdür, çıkarılması gerekir.

d-Cenin altı aylık olmadan, ana rahminde kalması ananın hayatını tehdit etmeye başlarsa, doktorlar ceninin ana rahminde kalmasını ve düşürülmemesini kesinlikle ananın ölümüne yol açacağı kararına varırlarsa, yani becerikli ve adil doktorların raporuna göre bu durum zannı galip olursa, bu durumda ananın hayatını kurtarmak ve onu tedavi etmek gayesiyle cenini düşürme ameliyatının yapılması caizdir. Zira Resulullah (sav) ilaç alma ve tedaviyi emretti. Cenini düşürmemekle anaya ve cenine ölüm terettüp eder. Onu düşürmek ise ananın hayatını kurtarır. Bu ise İslamın istediği şeydir.

Böylece hayatı kurtarmak, ilaç alma ve tedavi yapmak ile ilgili deliller cenini düşürmenin haramlığı ile ilgili hadisleri tahsis ediyor. Ceninin düşürülmesinin haramlığı ile ilgili deliller öldürme ve tecavüz etmede geçerlidir. Şöyle ki, bu deliller bir kadının başka kadını ve karnındaki cenini öldürme hadisesinde geçmiştir. Resulullah (sav) öldürülen kadına karşı bir insanın diyeti ve cenin için cenin diyeti diye hüküm verdi. Cenini düşürmek anasının hayatını kurtarmak için öldürme ve tecavüz konusuna girmez.

3- Ana-babaya itaat:

Ana babaya itaat kendilerine ait olan işlerde uymaktır. Onlara isyan ise kendilerine ait olan işlerine muhalefet etmektir. Buna binaen ana baba evladına kendi işleriyle ilgili hususta emir verirse bu iş maruf dairesinde ve imkanlar hududunda olursa çocuğun itaat etmesi farzdır. Bu hususta onlara itaat etmemek onlara isyan sayılır ve günah işlemiş olur.

Ana babanın özel işleri dışında onlara itaat mendubdur. Çünkü ana babaya itaatle birlikte daha fazla iyilik yapmak farz değildir. Allah’a yakınlık göstermek için bir hayır iştir. Buna binaen baba veya anne oğlunun filan kadınla evlenmesini emrederse veya filan kadınla evlenmesini nehy ederse veyahut ta karısını boşamasını emir verirse bu durumda onlara itaat mendubdur. Bu durumda onlara itaat edebileceği gibi, onlara itaat etmeyebilir de. Böyle durumlarda onlara muhalefet onlara isyan sayılmaz. Ancak itaat ederse daha fazla iyilik sayılır.

Böyle durumlarda ana-babaya itaatın farz olmayıp mendub olduğuna dair delil: Abdullah bin Ömer ile babası arasında çıkan mesele; Ömer kendi oğlundan karısını boşamasını istemişti. Abdullah karısını seviyordu ama Ömer sevmiyordu. Abdullah babasının talebini kabul etmedi. Ömer Nebi (sav)’e durumu anlattı. Resulullah (sav) Abdullah’a dedi ki: Onu boşa Ya Abdullah! Resulullah (sav)’ın emri farz şekliyle değildi. Bunun için Abdullah karısını boşamasının farz olmadığını anlamıştı. Bu hususta babasına itaatın farz olmayıp mendub olduğunu anlamıştı. Bu nedenle karısını boşamadı. Eğer boşanma hususunda babasına itaat farz olsaydı Resulullah (sav) Abdullah’ın karısını boşamamasını kabul etmeyecekti.