İtaat, devlette disiplinin olması için siyasi bir husustur. O, ümmette
ve devlette genel disiplini gösteren en önemli görüntülerdendir.
Bundan dolayı, vahiy, mucizeler, risâlet, Rasul (u)’in
şahsiyetinin varlığına ve bütün bunların itaatin oluşması
için yeterli olmasına rağmen, Kur'an birçok ayette itaate teşvik
ederek gelmiştir. Kur'an’ın getirdiği itaat, devlet ve ümmet
varlığın, esası üzerine kurulduğu itaattir. O, aynı
zamanda itaat ahlâkı için bir beyandır. Nitekim itaatin
olması vacib olduğunda, ayetler ona bağlanmayı zorunlu kılan
ve onu müslümanın seciyelerinden/karakterlerinden bir seciye
yapan emirlerle gelmişlerdir. İtaatin olmasının caiz olmadığında
ise ayetler, onun yapılmamasını zorunlu kılan, onu, müslümanın
kendisini yerine getirmekten uzak tuttuğu hususlardan sayan
nehiylerle gelmiştir.
Kur'an’ı, itaat seciyesini oluştururken şöyle dediğini görürüz:
أَطِيعُوا
اللَّهَ
وَأَطِيعُوا
الرَّسُولَ
“Allah’a itaat edin, Rasul’e de itaat edin.”
فَاتَّبِعُونِي
وَأَطِيعُوا
أَمْرِي
“O halde bana uyun ve emrime itaat edin.”
وَاسْمَعُوا
وَأَطِيعُوا
“Dinleyin, itaat edin.”
وَمَنْ
يُطِعْ
اللَّهَ
وَرَسُولَهُ
يُدْخِلْهُ
جَنَّاتٍ
تَجْرِي
مِنْ
تَحْتِهَا
الأنْهَارُ
“Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, onu orada ebedi
kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar.”
مَنْ
يُطِعْ
الرَّسُولَ
فَقَدْ
أَطَاعَ
اللَّهَ
“Rasule itaat edenler, Allah’a itaat etmiş olur.”
وَمَنْ
يُطِعْ
اللَّهَ
وَالرَّسُولَ
فَأُوْلَئِكَ
مَعَ
الَّذِينَ
أَنْعَمَ
اللَّهُ
عَلَيْهِمْ
“Kim Allah’a ve Resule itaat ederse, işte onlar, Allah’ın
kendilerine nimetler verdiği ... kimselerle beraberdirler.”
Bu ayetlerde Allah, itaati mutlak olarak emretmektedir. Böylece itaat,
sınırlandırılmamış olarak gelmiştir.
Rasulullah (u)’in
de, masiyetle emredilmiş olmadıkça, herhangi bir halde yönetici
ve valilere itaati emrettiğini görürüz:
İbn Abbas’tan Nebi (u)’in
şöyle dediği rivayet edilmiştir:
مَنْ
كَرِهَ
مِنْ
أَمِيرِهِ
شَيْئًا
فَلْيَصْبِرْ
عَلَيْهِ
فَإِنَّهُ
لَيْسَ
أَحَدٌ
مِنَ
النَّاسِ
خَرَجَ
مِنَ
السُّلْطَانِ
شِبْرًا
فَمَاتَ
عَلَيْهِ
إِلا مَاتَ
مِيتَةً
جَاهِلِيَّةً “Kim emirinde hoşlanmadığı bir şey görürse, ona sabretsin. Zira
insanlardan, yönetimden bir karış da olsa dışarı çıkan
bir kişi yoktur ki, onun o hal üzere ölümü cahiliyye ölümü
olmasın.”
Resul (u),
emire itaatsızlığı cemaattan ayrılma saydı:
Müslim, Ebu Rica El-Atârdî’den şunu anlattığını rivayet etti:
“İbn Abbas (t)’dan
Nebi (u)’in
şöyle dediğini rivayet ederken işittim:
مَنْ
رَأَى مِنْ
أَمِيرِهِ
شَيْئًا
يَكْرَهُهُ
فَلْيَصْبِرْ
فَإِنَّهُ
مَنْ
فَارَقَ
الْجَمَاعَةَ
شِبْرًا
فَمَاتَ
فَمِيتَةٌ
جَاهِلِيَّةٌ
“Kim emirinde hoşlanmadığı bir şey görürse, sabretsin. Zira kim
cemaattan bir karış da olsa ayrılıp ölürse, onun ölümü,
cahiliyye ölümü olur.”
Müslümanların Nebi (u)’e
biat ettikleri hususlardan birisi de itaattir.
Buhari, Cunâde b. Ebi Umeyye’den şöyle dediğini rivayet etti:
“Ubâde b. Sâmit hasta iken yanına gittik. ‘Allah seni
iyileştirsin. Nebi (u)’den
işitip Allah’ın seni kendisi ile faydalandırdığı bir
Hadis anlat’ dedik. Dedi ki: ‘Nebi (u)
bizi çağırdı ve biz ona biat ettik.’ Sonra dedi ki:
‘Bizden aldığı söz/ahid arasında şu vardı: Hoşumuza
giden gitmeyen, bize sevimli, kolay, zor gelen hususlarda
dinleyip itaat edeceğimize dair biat etmemiz, yönetim
hususunda ehli ile/yöneticiler ile çekişmememiz.’ Dedi ki: إِلا
أَنْ
تَرَوْا
كُفْرًا
بَوَاحًا
عِنْدَكُمْ
مِنَ
اللَّهِ
فِيهِ
بُرْهَانٌ
“Ancak yanınızda Allah katında geçerli ilgili bir burhan/kesin delil ile
açık bir küfür görmeniz müstesnadır.”
İşte böyle, ayet ve Hadisler itaati emrederek gelmişlerdir. Ancak bu
itaat, İslâm çerçevesi/sınırları ile sınırlıdır. Çünkü
başka Hadisler, Allah’a masiyet/isyan etme durumunda itaati
yasaklayarak gelmişlerdir.
Ahmed b. Hanbel’in rivayet ettiği bir Hadiste Rasul (u),
şöyle demiştir:
لا
طَاعَةَ لِمَخْلُوقٍ
فِي مَعْصِيَةِ
اللَّهِ عَزَّ
وَجَلَّ
“Yaratıcıya
isyan etme durumunda yaratılmışa itaat yoktur.”
Buhari’nin rivayet ettiği Nâfi Hadisine göre, Abdullah (t)’dan
Nebi (u)’in
şöyle dediğini rivayet etmiştir:
السَّمْعُ
وَالطَّاعَةُ
عَلَى
الْمَرْءِ
الْمُسْلِمِ
فِيمَا
أَحَبَّ
وَكَرِهَ
مَا لَمْ
يُؤْمَرْ
بِمَعْصِيَةٍ
فَإِذَا
أُمِرَ
بِمَعْصِيَةٍ
فَلا
سَمْعَ
وَلا
طَاعَةَ “Masiyetle emrolunmadığı sürece, müslüman kişiye, hoşlandığı
ve hoşlanmadığı hususlarda dinleyip itaat etmesi vacibtir.
Masiyetle emrolunduğunda ise dinlemek ve itaat etmek yoktur.”
Ayrıca, itaat, genel disiplin için olduğunda Allah onu emretmiştir.
İtaat, İslâm’ın zıddına, karşıtına olduğunda yada
Allah’ın yolundan başka bir yol için olduğunda, İslâm
ondan nehy ederek gelmiştir. Bundan dolayı, Allahu Teâlâ
bizi bazı itaatlerden açıkça nehy etmiştir. Şöyle demiştir:
يَاأَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُوا
إِنْ
تُطِيعُوا
فَرِيقًا
مِنْ
الَّذِينَ
أُوتُوا
الْكِتَابَ
يَرُدُّوكُمْ
بَعْدَ
إِيمَانِكُمْ
كَافِرِينَ
“Ey
iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba itaat
ederseniz, imanınızdan sonra sizi çevirip kâfirler haline
getirirler.”
وَلا
تُطِعْ
مَنْ
أَغْفَلْنَا
قَلْبَهُ
عَنْ
ذِكْرِنَا
وَاتَّبَعَ
هَوَاهُ
وَكَانَ
أَمْرُهُ
فُرُطًا
“Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız, hevasına uymuş
ve işi gücü aşırılık olan kimseye itaat etme.”
وَإِنْ
تُطِعْ
أَكْثَرَ
مَنْ فِي
الأرْضِ
يُضِلُّوكَ
عَنْ
سَبِيلِ
اللَّهِ
“Yeryüzünde
bulunanların çoğuna itaat edersen, seni Allah’ın yolundan
saptırırlar.”
فَلا
تُطِعْ
الْكَافِرِينَ
“Kafirlere
itaat etme.”
فَلا
تُطِعْ
الْمُكَذِّبِينَYalanlayıcılara
itaat etme.”
وَلا
تُطِعْ
مِنْهُمْ
آثِمًا
أَوْ
كَفُورًا
“Onlardan hiçbir günahkara yahut hiçbir nanköre itaat
etme.”
وَلا
تُطِعْ
كُلَّ
حَلافٍ
مَهِينٍ
“Alabildiğine yemin edene.... itaat etme.”
Bu ayetlerden hepsi, sıfatları ile belirlenmiş bazı şahıslara
itaati nehyetmektedirler. Bunların incelenmesinden, nehyedilen
o itaatin, İslâm’ın zıddına/karşıtına ve İslâm
yolundan başka bir yol için olan itaat olduğu açığa çıkıyor.
Allah bunu bize açıklamıştır. Ta ki; nefislerimizde itaatin
oluşması genel disiplini var etmeye yöneltici bir şekilde
oluşsun. Ta ki bu disiplini, itaat var olduğunda siyasi varlığa
karşı zararlı hale geldiği noktalardan uzak tutalım. Onun için
müslümanın, Allah’ın itaat emrine uyarken, Allah’ın
kendilerine itaati nehyettiği kimselere itaat etmeyi terk
etmesi gerekmektedir.
|