7- TASVİR /SURET YAPMAK


Tasvir, bir şeyin suretini/resmini çizmektir. Heykeller yapmak da tasvirdendir. Tasvir, heykeltıraşçılığı da kapsar. Resim bizzat ya da heykel surettir. Onlara lügatte tesâvir/tasvirler/resimler denir. Bu, heykelleri de kapsar.

Şeriat; insan, hayvan, kuş gibi canlı sureti yapmayı/ çizmeyi haram kılmıştır. Bu tür suret/resim çizimi, ister kağıt üzerine olsun, ister deri üzerine, ister elbise üzerine, ister kap-kacak üzerine olsun, ister dekorasyon ve ziynet üzerine olsun, ister para üzerine olsun v.b. fark etmez, hepsi de haramdır. Zira üzerine suret/resim çizilen ne olursa olsun sadece canlı sureti çizmek haramdır.

Canlı olmayan şeyin suretini yapmak caizdir, onda bir sakınca yoktur. Nitekim Şeriat ağaçların, dağların, çiçeklerin v.b. canlı olmayan şeylerin suretlerini yapmayı/resimlerini çizmeyi helal kılmıştır.

Canlı olanın suretinin yapılmasının haram kılınması şer'î nasslar ile sabittir. Buhari, İbni Abbas hadisinden şöyle dediğini tahriç etmiştir: “Nebi (u), evde resimler olduğunu görünce, onların yok edilmesini emretmedikçe eve girmedi.”[1]

- Aişe’den rivayet edildi ki; “İçerisinde resimler olan bir örtüyü/perdeyi asmış. Rasulullah (u) içeri girdiğinde o örtüyü söküp atmış. Aişe dedi ki; Sonra o örtüyü parçaladım, iki yastık yaptım. Rasul (u) o iki yastığa yaslanıp dinleniyordu.”[2]

- Ahmed’in rivayetinde şu lafızla geçmekte: “O örtüyü alıp fırlattım. Sonra onu iki yastığa parçaladım. Sonra Rasulü içerisinde resim olduğu halde o iki yastığa yaslanmış gördüm.”[3]

- Buhari ve Müslim, Aişe hadisinden şöyle dediğini ortaya koydular: “Rasulullah (u) bana geldiğinde, bana ait olan kapı girişini içerisinde resim olan bir çeşit nakışlı kumaş ile örtmüştüm. Rasul (u) onu görünce, yüz rengi kızararak onu çekip yırttı. Şöyle dedi:

يَا عَائِشَةُ أَشَدُّ النَّاسِ عَذَابًا عِنْدَ اللَّهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ الَّذِينَ يُضَاهُونَ بِخَلْقِ اللَّهِ “Ey Aişe, Kıyamet Günü azap bakımından en zor durumda olanlar, yaratmakta Allah’a benzer olmaya çalışanlardır.”[4]

- Müslim’in hadisinde, Aişe’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasulullah (u) bir seferden geldi. Ben kapımı içerisinde kanatlar olan, at resmi olan bir örtü ile örttüm. Bunun üzerine bana o örtüyü indirmemi emretti.”[5]

- Buhari, İbn Abbas hadisinden Rasulullah (u)’in şöyle dediğini ortaya koydu:

مَنْ صَوَّرَ صُورَةً فِي الدُّنْيَا كُلِّفَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَنْ يَنْفُخَ فِيهَا الرُّوحَ وَلَيْسَ بِنَافِخٍ “Kim bir suret yaparsa, Kıyamet Günü o yaptığı surete can üfüresiye kadar Allah ona azap eder. Halbuki o üfüremez.”[6]

- İbn Ömer yoluyla da Rasulullah (u)’in şöyle dediğini ortaya koydu:

إِنَّ أَصْحَابَ هَذِهِ الصُّوَرِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُعَذَّبُونَ فَيُقَالُ لَهُمْ أَحْيُوا مَا خَلَقْتُمْ “Bu suretleri yapanlar Kıyamet Günü azap görürler. Onlara; ‘Yarattığınızı canlandırın’ denir.”[7]

- İbn Abbas’tan rivayet edilmiştir: “Ona bir adam gelip dedi ki; Ben bu suretleri çizip, bu suretleri yapıyorum. Onlar hakkında bana fetva ver. Bunun üzerine o; Bana yaklaş, dedi. O, elini başına koyasıya kadar ona yaklaştı. İbn Abbas dedi ki; Sana Rasulullah (u)’den işittiğimi haber veriyorum. Rasulullah (u) şöyle derken işittim:

 كُلُّ مُصَوِّرٍ فِي النَّارِ يَجْعَلُ لَهُ بِكُلِّ صُورَةٍ صَوَّرَهَا نَفْسًا فَتُعَذِّبُهُ فِي جَهَنَّمَ “Her suret yapan ateştedir. Yaptığı her surette onun için bir nefis/can verilir. O suret cehennemde ona azap eder.” Eğer sen mutlaka yapmak zorundaysan ağaç ve canlı olmayan bir şey yap.”[8]

- Ahmed, Ebu Hureyre’den Rasulullah (u)’in şöyle dediğini rivayet etti:

 أَتَانِي جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلام فَقَالَ إِنِّي كُنْتُ أَتَيْتُكَ اللَّيْلَةَ فَلَمْ يَمْنَعْنِي أَنْ أَدْخُلَ عَلَيْكَ الْبَيْتَ الَّذِي أَنْتَ فِيهِ إِلا أَنَّهُ كَانَ فِي الْبَيْتِ تِمْثَالُ رَجُلٍ وَكَانَ فِي الْبَيْتِ قِرَامُ سِتْرٍ فِيهِ تَمَاثِيلُ فَمُرْ بِرَأْسِ التِّمْثَالِ يُقْطَعْ فَيُصَيَّرَ كَهَيْئَةِ الشَّجَرَةِ وَمُرْ بِالسِّتْرِ يُقْطَعْ فَيُجْعَلَ مِنْهُ وِسَادَتَانِ تُوطَآَنِ وَمُرْ بِالْكَلْبِ فَيُخْرَجَ فَفَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ “Bana Cibril (a.s) gelip şöyle dedi: Ben sana gece geldim. Zira içerisinde senin olduğun evde sana gelmeme engel olan bir şey yoktu. Ancak evde bir adam heykeli olduğunda, içerisinde resimler olan nakışlı örtüler olduğunda, köpek olduğunda müstesna.” Sonra Rasul (u) bir heykel ile karşılaştığında onu parçalıyor, o da ağaç şekli alıyordu. Resimli örtü ile karşılaştığında onu parçalıyor sonra ondan iki yastık yapıyordu. Köpek ile karşılaştığında onu evden dışarı çıkarıyordu. Rasulullah (u) böyle yapıyordu.”[9]

- Buhari, Ebu Cuheyfe yoluyla şunu rivayet etti: “O hacamet eden/deriyi tarayıp kanatan bir köle satın aldı. Sonra şöyle dedi: Nebi (u), kanın bedelini, köpeğin bedelini, fahişenin kazancını yasakladı. Faiz yiyeni ve yedireni, dövme yapanı ve yaptıranı, suret yapanı/çizeni lanetledi.”[10]

Bu hadislerin tamamı, suret yapma/çizmenin terk edilmesinin kesin bir şekilde talebini içermektedirler. Bu suret yapmanın/çizmenin haram olduğuna dair delildir. Bu hadisler geneldir. İster gölgesi olsun, ister tam olsun ister büst olsun, fark etmeksizin her sureti kapsamaktadır. Zira gölgesi olan suretin haram kılınması ile gölgesi olmayan suretin haram kılınması arasında, canlısı yaşaması mümkün olan tam sureti yapmanın haram kılınması ile yaşaması mümkün olmayan büst şeklindeki suretin haram kılınması arasında fark yoktur. Hadislerin genelliği nedeni ile hepsi de haramdır.

Ev hakkındaki İbn Abbas’in hadisinde, Ka’be’deki suretler, resim olarak çizilmiş idiler, gölgeleri yoktu. Onlar yok edilmeden, Rasul (u) ona girmedi. Aişe hadisi, örtüde gölgesi olmayan resmin çizilmiş olduğuna delâlet etmektedir. Rivayet edildi ki; “Nebi (u) Ali’yi bir seriyyeye gönderdi. Ona şöyle dedi:

أَنْ لا تَدَعَ تِمْثَالاً إِلا طَمَسْتَهُ وَلا قَبْرًا مُشْرِفًا إِلا سَوَّيْتَهُ “Ortada yıkmadığın bir heykel, silip yok etmediğin bir suret/resim, dümdüz yapmadığın yüksek kabir bırakma.[11]

Dolayısıyla hadis her iki çeşit sureti de zikretti, heykeli yani gölgesi olanı ve silinen/kazınan resmi yani gölgesi olmayanı zikretti.

Gölgesi olan ile gölgesi olmayanı farklı görmek doğru değildir ve bir aslı yoktur. Çünkü suretin hayat sahibi olması ya da olmaması, haram kılınışının illeti değildir. Onu haram oluştan istisna eden bir delil de yoktur.

Can sahibi olmayan ağaç, dağ, v.b.lerinin suretlerinin/resimlerinin yapılmasının caiz oluşu ise; suret yapmanın haram kılınması hakkında gelen hadislerde haram oluş, içerisinde can olanın sureti ile kayıdlı kılınmıştır. Bu, kendisi ile amel edilen bir mefhumu olan muteber bir kayıttır. Onun mefhumu ise, içerisinde can olmayanın sureti haram değildir.

Evet, bazı hadisler mutlak olarak gelmiştir. Fakat bazı hadisler de mukayyed/kayıdlı olarak gelmiştir. Usul ile ilgili kaide/kural ise, “Mutlak, mukayede hamledilir/ yorumlanır” şeklindedir. Dolayısıyla haram kılma sadece, insan, hayvan, kuş gibi içerisinde ruh/can olanın suretine ait olur. Fakat bunun dışında kalan suretlerin yapılması haram olmaz, bilakis caiz olur. Ayrıca ağaç v.b. içerisinde can olmayanın suretinin yapılmasının mubah oluşu hadislerde açık olarak geçmiştir. Zira Ebu Hureyre hadisinde; “Evin kapısında olan heykelin kafası ile karşılaştığında onu parçaladığı, onun  ağaç şeklini aldığı” geçmektedir. Bu demektir ki, ağaç heykelinde bir sakınca yoktur. İbn Abbas hadisinde de; “Eğer onu mutlaka yapacaksan, ağaç ve canlı olmayanın suretini yap” denilmektedir.

Suret yapmanın haram kılınması ile ilgili gelen hadisler illetli değildir. Suret yapmak herhangi bir illet ile illetlendirilmemiştir. Onun için ona illet aranmaz. İbn Ömer’den rivayet edilen Rasul (u)’in şu sözüne; فَيُقَالُ لَهُمْ أَحْيُوا مَا خَلَقْتُمْ “Onlara yarattıklarınızı canlandırın denilir.”  Ve İbn Abbas hadisinde geçen şu; أَنْ يَنْفُخَ فِيهَا الرُّوحَ وَلَيْسَ بِنَافِخٍ “O üfüremediği halde, ona ruh üfüresiye kadar” sözüne; Aişe hadisinde geçen; أَشَدُّ النَّاسِ عَذَابًا عِنْدَ اللَّهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ الَّذِينَ يُضَاهُونَ بِخَلْقِ اللَّهِ “Kıyamet Günü insanların azap bakımından en zor/sıkıntılı olanı, Allah’ın yaratmasına misilleme yapandır.” Bunların hepsi de illetlendirme tarzında geçmemektedir. Bu hadislerde geçen lafızlar ve cümlelerden illetlik anlaşılmamaktadır. Bu hususta geçenin hepsi, Rasul (u)’in suret yapmayı, yaratmaya, suret yapanı da yaratıcıya benzetiyor olmasıdır. Benzetmek ise illetlik ifade etmez. Bir şey başka bir şeye benzetildiğinde, illet olmaz. Benzeyen, kendisine benzetilenin illeti yapılmaz, o sadece ona ait bir vasıf olur. Bir şeyin vasfı ise, onun illeti değildir. Onun için “İçerisinde Allah’ın yaratmasına benzeşme olduğu için suret yapmak haramdır” denilmez. Zira Allahu Teâlâ, insanı, hayvanı, kuşu yarattığı gibi ağaçları, dağları, çiçekleri de yarattı. Dolayısıyla insan, hayvan ve kuşun suretinin yapılması, Allah’ın yaratmasına benzeşme olduğu için haram olsaydı, bu illet; ağaçlarda, dağlarda, çiçeklerde ve diğerlerinde de vardır. Zira onları da Allah yarattı. O zaman onların suretlerinin yapılmasında da illet olduğu için onların suretlerini yapılması da haram olurdu. İllet, var olup olamama bakımından illetlendirilen ile birlikte döner. Halbuki nasslar, ağacın ve içerisinde ruh/can olmayan her şeyin suretinin yapılmasının caiz oluşuyla ilgili olarak geçmiştir.

Buna binaen, haram kılınması hakkında nassların geçmesinden dolayı insan ve hayvan suretinin yapılması haramdır. Bu haram oluş, bir illetten dolayı değildir. Ağaçlar, dağlar ve içerisinde can olmayan her şeyin suretinin yapılması ise caizdir. Mubah oluşu hakkında nassların geçmesinden dolayı bunda bir sakınca yoktur.

Allah’ın haram kıldığı suret yapmak, sadece insanın bizzat kendisinin doğrudan surat yaptığı hususlardan olan resim çizmek, nakış yapmak v.b. hususlardır. Fotoğraf makinesi ile suret yapmak buna dahil değildir. Fotoğraf çekmek, haram kılınan suret yapmaktan değildir, bilakis mubahtır. Zira fotoğraf çekmenin hakikati, suret yapmak değildir. O sadece, gölgenin vakıadan filim nakledilmesidir. O, suret yapan tarafından bir şahsa ait sureti yapmak değildir. Zira fotoğraf makinesi ile suret yapan, şahsın suretini yapmıyor, sadece şahsın gölgesini/ bir anlık görüntüsünü makine vasıtası ile filme baskılamaktadır. Böylece bu, gölgenin/bir anlık görüntünün naklidir, suret yapımı değil ve alet vasıtası iledir, suret yapan tarafından değil. Dolayısıyla hadiste geçen nehye dahil olmaz. Zira hadisler diyor ki; “Bu suretleri yapanlar”, “Ben bu suretleri yapıyorum”, “Her suret yapan”, “Suret yapanlar”. Fotoğraf ile insan ya da hayvan suretini/görüntüsünü alan kimse, bu sureti yapmıyor, o suret yapmıyor, suret yapan değildir. Sadece gölgeyi/bir anlık görüntüyü filme nakleden fotoğraf makinesidir. O, makineyi çalıştırmaktan başka bir şey yapmıyor. Onun için o suret yapan değildir. Onun suret yapan olması hiçbir şekilde mümkün değildir. Bunun için o nehiy onu kapsamaz.

Ayrıca hadislerde haram kılınması geçen “suret yapmak”, vasıflandırılmış ve çeşidi belirlenmiştir. O yaratmaya benzeyendir. İçerisinde bir şeyi icad etmek bakımından suret yapanın yaratıcıya benzediği şey ise, ya zihninden çizimle ya da önünde mevcut olanın aslından çizerek bir suretin icad edilmesidir. Her iki halde de suret icad edilmektedir. Çünkü onda icad etmek/yaratmak vardır. Fotoğraf sureti bu türden değildir. Çünkü o, suret icad etmek değildir. Onda icad etmek/yaratmak yoktur. O sadece mevcut şeyin gölgesinin/bir anlık görüntüsünün filme bastırılmasıdır. Onun için o, haram kılınması hadislerde geçen “suret yapmak” çeşidinden/türünden sayılmaz. Dolayısıyla o hadisler fotoğraf çekmeye uygulanmaz. Fotoğraf çekmek, haram kılınma bakımından o hadislerin kapsamına girmez.

El ile yapılan surete ait ve fotoğraf makinesi ile elde edilen surete ait sanatsal vakıa bunu tamamen teyid etmektedir. Zira ikisi tamamen farklı iki çeşittir. Zira el ile çizilen sanatsal suret, hem yaratıcılık bakımından hem de sanat bakımından fotoğraf suretinden başkadır. Buradan da, fotoğraf makinesi ile suret yapmak mubah olmaktadır, bir mahzuru yoktur.

Bu izahat suret yapmak bakımından idi. Yapılan suretleri elde etmeye gelince: Eğer o mescid, namaz kılınan yer v.b. gibi ibadet için hazırlanmış bir yerde ise, o kesinlikle haramdır. Bunun delili ise, İbn Abbas’ın hadisinde geçen Rasulullah (u)’in, içinde bulunan resimlerin yok edilmeden Ka’be’ye girmeyi kabul etmemesidir. Bu terk için kesin bir taleptir, dolayısıyla haram kılmaya bir delil olur.

Evler, bürolar, okullar v.b. gibi ibadet için hazırlanmamış bir yerde o suretleri elde etmeye gelince; bu hususta ayrıntı vardır. Açıklaması ise şöyledir: Sureti elde etmek/bulundurmak, ona tazim konumunda olursa, haram değil, mekruh olur. Tazim konumunda olmazsa caizdir, bir sakıncası yoktur.

Surete tazimin olduğu bir yerde, onun bulundurulmasının mekruh oluşu ise; Aişe hadisinden dolayıdır. Onda geçtiğine göre; Rasul (u), içinde suret olan bir örtüyü çekip attı. Ebu Hureyre hadisinde de Cibril, içerisinde heykeller, resimler ve köpek olduğu için eve girmeyi kabul etmedi.

Bu mekruh oluşun, içerisinde surete tazimin olduğu bir yerde konulmuş suretlere/resimlere has olması ve içerisinde surete tazimin olmadığı bir yerde suretlerin bulunmasında bir sakınca olmaması ise; Aişe hadisinde, Rasul (u)’in içerisinde resimler olan örtüyü çekip atması ve içerisinde resimler olduğu halde koltuk yastığına yaslanmasıdır. Ebu Hureyre hadisinde de; “Rasul (u), resimli örtü ile karşılaştığında onu parçalıyor ve sonra ondan iki yastık yapıyordu” şeklinde geçmesidir. Bu, nehyin suretin, kendisine tazim yapılan bir yerde konulmasına bağlı olduğuna, onu elde etme ve bulundurmaya bağlı olmadığına delâlet etmektedir.

Surete tazimin olduğu bir yerde suretin konulmasının haram değil de mekruh olmasına gelince: Bu, bu hususta geçen nehyin, suret yapma hakkında olduğu gibi, suret bulunduranı azapla tehdit etmek ve zemmetmek v.b. kesinliğe delâlet eden bir karine ile birlikte gelmeyip bilakis, sadece terkin talebi şeklinde gelmesindendir. Bir takım başka hadislerin, heykeller bulundurmayı nehyederek de çizilmiş suretleri bulundurmayı caiz kılarak gelmesi, nehyin kesinlik için olmadığına karine sayılan hususlardandır.

Müslim, Ebu Talha’dan Rasulullah (u) şöyle derken işittiğini rivayet etti:

 لا تَدْخُلُ الْمَلائِكَةُ بَيْتًا فِيهِ كَلْبٌ وَلا صُورَةٌ “İçerisinde bir köpek ve suret olan bir eve Melek girmez.”[12]

Müslim’in rivayet ettiği başka bir rivayette ise şöyle denilmektedir:

 إِلا رَقْمًا فِي ثَوْبٍ “Kumaş elbise üzerine çizilmiş müstesna.[13]

Bu, kumaşa çizilmiş suretin istisna edildiğine delâlet etmektedir. Mefhumu ise; içerisinde kumaşa çizilmiş şekiller olan yani resim olarak çizilmiş suret olan eve melekler girer. Bu hadis, diğer nehiy hadisler ile bir araya getirildiğinde, suret bulundurmayı terkin talebinin kesin olmadığına karine olur. Dolayısıyla suret taziminin olmadığı bir yerde suret bulundurmak, haram değil mekruhtur.

* * * *



[1] Buhari

[2] Müslim

[3] Ahmed b. Hanbel

[4] Buhari, Müslim, K. Lilbâs ve’z Zîneh, 3937

[5] Müslim

[6] Buhari, K. Lilbâs, 5506

[7] Buhari, K. Buyu’, 1963

[8] Müslim, K. Lilbâs ve’z Zîneh, 3945

[9] Ahmed b. Hanbel, B. Müs. Mükessirîn, 7701

[10] Buhari

[11] Müslim, K. Cenâiz, 1609

[12] Müslim, K. Lilbâs ve’z Zîneh, 3929

[13] Müslim, K. Lilbâs ve’z Zîneh,3931