ilk sayfa
 
Davranış Bozuklukları

Müslümanların bir çoğunda İslâm akidesine ters işler görülmektedir. Yine birçok İslâmi şahsiyette İslâm şahsiyetiyle çelişen davranışlara şahit olunmaktadır. Bazıları İslâm akidesine ters düşen amellerin kişiyi İslâm’dan çıkardığını sanmaktadır. Yine bir Müslümanda dinine bağlı Müslüman sıfatıyla çelişen davranışların görülmesi ile onun İslâmi şahsiyete sahip olmaktan uzaklaştığını zannetmektedirler.

Gerçekte ise, Müslümanda davranış bozukluklarının varlığı onu İslâmi bir şahsiyet sahibi olmaktan çıkarmaz. İnsan bazen mefhumlarını akidesi ile bağlamama gafletine düşebilir. Veya kendisinde var olan mefhumların İslâm akidesi ile veya İslâm şahsiyeti ile çeliştiğini bilmeyebilir. Veya şeytanın ona musallat olmasıyla amellerinden bazılarında kalbi İslâm akidesine karşı katılaşabilir ve böylece bu akideye ters düşen işleri yapabilir. Veya dinine bağlı Müslümanın sıfatlarıyla çelişen ya da Allah’ın emir ve yasaklarına zıt olan hareketleri yapabilir. Ancak bu amellerin hepsini veya bir kısmını yapmakla birlikte düşünceleri ve meyillerine İslâm akidesini esas almaktan ve ona bağlılıktan da vazgeçmemiştir. Bu nedenle böylesi durumlarda kişinin İslâm’dan çıktığını veya İslâm dışı şahsiyete sahip olduğunu söylemek doğru olmaz. Her ne kadar bazı amellerinde asi olsa da İslâm akidesini benimsemeye devam ettiği müddetçe Müslümandır. İslâm akidesini düşünceleri ve meyilleri için esas olarak almaya devam ettikçe bazı davranışlarda fıska düşse de İslâmi şahsiyete sahiptir. Bir takım amellerinde ve davranışlarda hatalar bulunsa da düşünceleri ve meyilleri için İslâm akidesini esas almasına ve İslâm akidesine inanmasına itibar edilir.

Sözle veya amelle İslâm akidesine olan inancını terk etmedikçe Müslüman İslâm’dan çıkmaz. Düşüncelerinde ve meyillerinde İslâm akidesinden uzaklaşmadıkça yani düşüncelerine ve meyillerine İslâm akidesini esas almaktan vazgeçmedikçe İslâm şahsiyetinden çıkmış sayılmaz. Eğer İslâm akidesinden uzaklaşırsa Müslümanlıktan çıkar. Uzaklaşmazsa Müslüman olarak kalır. Bu nedenle, bile bile İslâm akidesini inkâr etmeyen kişi Müslüman sayılır. Böyle bir kişi Müslüman olmakla beraber İslâm şahsiyetine sahip değildir. Çünkü o, İslâm akidesine inanmakla birlikte, düşünceleri ve meyilleri için İslâm akidesini esas almamaktadır. Mefhumların İslâm akidesi ile olan bağlantısı otomatik olmadığından dolayı da mefhum her zaman akideye göre hareket etmez. Bu bağ, kendisinde dönme ve ayrılma kabiliyeti bulunan sosyal bir bağdır. Bunun için Müslümanın bir takım amellerinde Allah’ın emir ve yasaklarına muhalefet ederek asi olması yadırganmamalıdır. Kişi hayattaki davranışı ile akidesi arasındaki bağlantının çeliştiğini görebilir. Bazen insan, çıkarına olduğu hayaline kapılarak bir fiili işler, sonra ise hatasını anlar, pişman olur ve Allah’a döner. Bu şekilde Allah’ın emir ve yasaklarına muhalefet eden kişi, akidenin yokluğu ile itham edilmemelidir. Akidesi ile değil, yalnızca bu davranışı ile kınanması gerekir. Bu nedenle asi veya fasık olan kimse hemen mürted sayılmaz. Sadece isyan ettiği amelinden dolayı asi Müslüman sayılır ve yalnızca o suçundan dolayı cezalandırılır. İslâm akidesine inandıkça da Müslüman olarak kalır. Düşünceleri ve meyilleri için İslâm akidesini esas olarak aldığı, bu esasa herhangi bir zarar gelmediği, İslâm akidesinde şüpheye düşmediği sürece, sadece gaflette bulunması veya bir kere şeytanın aldatmasıyla onun İslâm şahsiyetinden çıktığı söylenemez.

Nitekim Rasulullah (asm) zamanında Sahabelerde bu şekilde bir kaç olay vuku bulmuştur. Sahabeler bazı emir ve yasaklara muhalefet ettikleri halde, muhalefetleri sebebiyle onlar, Müslümanlıklarından dolayı itham edilmediler. Bu davranışlar, onların İslâm şahsiyetine sahip oluşlarını da etkilemedi. Çünkü onlar melek değillerdi. Onlar, diğer insanlar gibiydiler. Masum da değillerdi. Zira onlar peygamber değildiler. Rasulullah (asm)’in, gizlenmesi hususunda çok hırslı olduğu halde Sahabeden Hatıb b. Ebi Beltaa, Rasulullah (asm)’in Kureyşlilerle savaşacağı haberini Kureyş kâfirlerine göndermişti. Rasulullah (asm), bir konu hakkında kendisiyle konuşmakta olan kadına, Fadl b. Abbas’ın şehvetle üst üste baktığını görünce Fadl’ın yüzünü eliyle başka tarafa çevirdi. Rasulullah (asm) kendilerini terk etmeyeceğine dair Ensar’la biatlaştığı halde, Mekke”nin fethedildiği sene Ensar, Rasulullah (asm)’in kendilerini terk edip ehline (Mekke’ye) döneceğini konuşuyorlardı. Huneyn’de ise Sahabenin büyükleri bile savaşın ortasında az bir grupla birlikte Rasulullah (asm)’i bırakarak kaçtılar. Ve daha bunun dışında vuku bulan bir kaç olaydan dolayı Rasulullah (asm) bu suçları işleyenleri Müslüman olmamakla itham etmedi ve bu durum onların İslâmi şahsiyetlerini de etkilemedi.

Sadece bu örnekler, davranışlarda meydana gelebilecek düşüşlerin Müslümanı, İslâm’dan ve İslâm şahsiyetine sahip olmaktan çıkarmayacağına delil olarak yeter.

Ancak bu ifadeler, Allah’ın emir ve yasaklarına muhalefet etmenin mübah olduğu anlamına da gelmez. Allah’ın emir ve yasaklarına muhalefetin haramlılığı ve keraheti şüphesizdir. İslâm şahsiyetine sahip olmak demek, dinine sımsıkı bağlı Müslüman niteliklerine muhalefet edilebileceği anlamına gelmez. Elbette ki dinine sımsıkı bağlanma özelliği, İslâm şahsiyetini oluşturmak için gereklidir. Müslümanın davranışlarındaki bu hatalar, Müslümanın bir beşer olduğu, İslâmi şahsiyetlerin de melekler değil insanlar olduğunun ifadesidirler. Onlarda meydana gelen sürçmeler cezalandırmaları gereken türden bir suç ise, bu günahları nedeniyle Allah’ın hükmüne göre cezalandırılırlar. Fakat İslâmi şahsiyete sahip olmamakla itham edilemezler.

Önemli olan kişide İslâm akidesinin varlığından, İslâm şahsiyetini oluşturan düşüncelerini ve meyillerini İslâm akidesine göre şekillendirdiğinden emin olmaktır. Temel sağlam olduğu, düşüncesi ve meyilleri İslâm akidesine göre bina edildiği sürece, arasıra görülebilecek yanılgılar veya davranışlarındaki sürçmeler nedeniyle kişi İslâm şahsiyetine sahip olmamakla itham edilemez. Eğer akidesi bozuk olursa, davranışları İslâmi hükümlere göre olsa bile kişi İslâm’dan çıkmış sayılır. Çünkü bu durumda kişi, İslâm akidesinin dışında; ya geleneklere, ya toplumun gidişatına, ya menfaatlarına ya da başka şeylere inanmaktadır. Fakat İslâm akidesine inandığı halde, bina üzerindeki hususlarda dengesizlik olursa, örneğin; davranışlarını çıkarcılık esasına göre yürütürse, veya davranışlarına aklı esas alırsa, o kimse akidesinin selameti açısından Müslüman sayılır. Ancak böyle bir kişi, İslâm davetini taşıyanlardan olsa bile hatta bütün davranışları İslâmi hükümlere uygun olsa bile İslâm şahsiyetine sahip sayılmaz. Çünkü İslâm akidesine inanarak düşüncelerini ve meyillerini İslâm akidesine göre şekillendirmekle insanda İslâm şahsiyeti oluşur. Bu nedenle İslâm’ı sevdikleri, İslâm’ın muzaffer olmasını istedikleri halde düşüncelerini İslâmi düşüncelere ve hükümlere göre değil de, akıllarına veya arzularına göre yürüten kimseleri bu davranışlarından dolayı uyarmak ve sakındırmak gerekir. Bu tür kimseler, İslâmi hükümlerin ve düşüncelerin büyük bir bölümünü bilmelerine ve İslâm akidesinden de çıkmamalarına rağmen bu tür davranışlarının, İslâm şahsiyetine sahip olmaktan onları uzaklaştıracağı hususunda ikaz edilmelidir. İslâm akidesine inanmak, Rasülün getirdiklerine tümüyle, kesin delille sabit olanlara da ayrı ayrı, gönül rızasıyla isteyerek ve teslimiyetle iman etmek anlamına geldiğine dikkat çekmek gerekir. Sadece bilmenin yeterli olmayacağını bilmek gerekir. İslâm’da, kesin delille sabit olan en ufak bir şeyi reddetmek, kişiyi İslâm akidesinden ayırır ve çıkarır. İslâm, iman ve kabullenme yönüyle parçalanmayı kabul etmeyen bir bütündür. Bütünsel bir kabullenmenin dışındaki bir kabul İslâm’da caiz değildir. İslâm’ın bir kısmından vazgeçmek ise küfürdür. Bu nedenle dinin hayattan ve devletten ayrı olduğuna inanmak açık küfürdür. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:

"Doğrusu; Allah’ı ve peygamberini inkâr edenler, Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyenler, bir kısmına inanır, bir kısmını da inkâr ederiz diyerek, bu ikisinin arasında bir yolu tutmak isteyenler; işte onlar gerçekten kâfir olanlardır...." Nisa: 150-151

 

 

Kitabın ilk sayfasına dönüş Kitabı bilgisayarınıza yükleyebilirsiniz Bu sayfayı birine gönderebilirsiniz Anasayfa ve diğer kitaplar için