Kıyamet gününe inanmak, yeniden
dirilmeye inanmaktır. Kıyamet, dünyadaki bütün yaratıkların
yok edildiği bir vakittir. Dünyada olanlar ölürler sonra
da Allah ölüleri ve çürümüş bir haldeki kemiklerini
diriltir. Dünyada olduğu gibi vücutlarını eski haline
getirir ve ruhlarını onlara geri döndürür. Allahu Teâla
şöyle buyurmaktadır:
"Sonra siz, kıyamet gününde
muhakkak diriltileceksiniz."
"İşte böyle. Muhakkak ki Allah hakkın
kendisidir. Doğrusu ölüleri O, diriltir. Ve O, her şeye
kadirdir. Kıyamet saati mutlaka gelecektir. Onda hiç şüphe
yoktur. Ve Allah, kabirlerde olanları diriltecektir."
"Çürümüş kemikleri diriltecek
kimdir? De ki: Onları ilk defa yaratan, diriltecektir."
"De ki; Şüphesiz hem öncekiler, hem
sonrakiler, belli bir günün belli bir vaktinde mutlaka
toplanacaklardır."
Kıyamet gününe inanmak demek aynı
zamanda insanlara kitaplarının verilmesine inanmak demektir.
Allahu Teâla şöyle buyurur:
"Her
insanın işlediklerini boynuna
dolarız. Ve onun için kıyamet gününde açılmış
bulacağı bir kitap çıkarırız ve kitabını oku
deriz."
Mu’minlerin kitapları sağ
taraflarından verilir. Kâfirlerin kitapları ise sol
taraflarından verilir. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
"Kimin
de kitabı sağından verilirse; kolayca bir hesap ile
muhasebe edilecektir. Ve ailesine de sevinçli olarak
dönecektir. Ama kimin de kitabı arkasından verilirse;
derhal helakını temenni edecektir. Ve çılgın aleve
girecektir."
"Kitabı solundan verilmiş olana
gelince der ki: Keşke kitabım bana verilmeseydi de
hesabımın ne olduğunu bilmeseydim. Keşke bu iş son
bulmuş olsaydı. Malım hiç fayda vermedi bana. Gücüm de
yok olup gitti benden. Tutun onu da bağlayın. Sonra
cehenneme salın onu. Sonra da onu, boyu yetmiş arşın olan
zincire vurun."
Kıyamet gününe iman, cennet ve
cehennemin hak olduğuna inanmak demektir. Cennet Allah’ın
mü’min kulları için yaratılmış bir yurttur. Kâfirler
ebediyen oraya giremezler. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
"Eni göklerle yer kadar olan cennete
koşun. O cennet takva sahipleri için hazırlanmıştır."
"Cehennem ehli cennet ehline şöyle
seslendiler: Bize biraz su veya Allah’ın size verdiği
rızktan gönderin. Onlarda; Doğrusu Allah kâfirlere ikisini
de haram etmiştir."
"Kullarımızdan takva sahibi
kimselere verdiğimiz cennet, işte budur."
Cehennem ise hiç bir mü’minin içinde
ebedi (sonsuz) olarak kalmayacağı,
yaratılmış bir yerdir. Allahu Teâla ayette şöyle
demektedir:
"Oraya ancak yalanlayıp yüz çevirmiş
olan en azgın kişi girecektir. Çok sakınan ondan
uzaklaştırılacaktır."
Cehenneme Müslümanlardan büyük
günahları, küçük günahlarından ve iyiliklerinden çok
olan Allah’ın dilediği kimseler de girecektir. Sonra
oradan çıkıp Cennete girerler. Allahu Teâla şöyle
buyurmaktadır:
"Size yasak edilen büyük
günahlardan kaçınırsanız, küçük kusurlarınızı
örter ve sizi şerefli bir mevkiye yerleştiririz."
"Ama kimin de tartıları hafif
gelirse, artık onun anası ağlamıştır. Onun ne olduğunu
bilir misin sen? O, kızgın bir ateştir."
Cennete inanmak, cennetin nimetlerinin
hissedilebilir (hayali olmayan) nimetler
olduğuna, cennet ehlinin orada yiyip içtiklerine, cinsi
arzularını tatmin ettiklerine, giydiklerine ve cennetin
nimetlerinden tattıklarına da inanmaktır. Allahu Teâla şöyle
buyurmaktadır:
"Çevrelerinde ölümsüzlüğe
ulaşmış gençler dolaşırlar. Main’den büyük kaplarla,
ibrikler ve kadehlerle, ondan baş ağrısına
uğratılmayacakları gibi akılları da giderilmez.
Beğenecekleri meyveler, içlerinin çektiğinden kuş eti,
saklı inciler gibi iri gözlü huriler de hazırlanmıştır.
Yapmakta olduklarına karşılık olarak."
"Onların elbiseleri ipektendir."
"Üzerlerinde ince yeşil ipekli,
parlak atlastan yapılmış elbiseler vardır, gümüş
bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz içecekler
içirir."
"Şüphesiz takvalılar kâfur katılmış
dolu bir kâseden içerler. Bu ancak Allah’ın kullarının
kana kana içebileceği bir pınardır."
"Sabırlarının karşılığı cennet
ve oradaki ipeklerdir. Orada tahtlara yaslanırlar, orada ne
yakıcı sıcak, ne de dondurucu soğuk görürler. Meyve ağaçlarının
gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması
kolaylaştırılmıştır. Çevrelerinde gümüş kaplar ve kâseler
dolaştırılır. Billurları gümüş gibi parlaktır, onlar
ölçüp ölçüp dağıtılır."
Ve Kur’an'ın açıkça zikrettiği
diğer çeşit nimetler.
Cehenneme inanmak ta, Cehennem azabının
hissedilebilir bir azap olduğuna cehennem ehlinin,
kaynatılmış irinle, yanmakta olan şiddetli ateşle ve
bunların dışında Kur’an'da açıkça zikredilen,
zincirler, bukağılar, katran, ateş tabakaları, zakkum
yiyeceği, bağırsakları parçalayan kaynamış yağ tortusu
gibi çok çeşitli azapla cezalandırılacaklarına
inanmaktır. Allahu Teâla bir çok ayette cehennem azabını
şöyle ifade etmektedir:
"Onların gömlekleri katrandandır."
"Şüphesiz kâfirler için zincirler,
demir halkalar ve korkunç alevli cehennemi hazırladık."
"Muhakkak ki zakkum ağacı günahkârların
yiyeceğidir."
"İçlerine işleyen bir ateş ve
kaynar su içindedirler."
"Onlar feryad edip yardım
dilediklerinde erimiş maden gibi yüzleri kavuran bir su
kendilerine sunulur. O ne kötü içecek ve ne kötü duraktır."
"Kanlı irinden başka yiyecekleri
yoktur."
"Derileri
piştikçe azabı duysunlar diye,
derilerini değiştirip yenileyeceğiz."
"Ölümlerine
hükmedilmez ki ölsünler,
kendilerinden cehennem ateşi de hafifletilmez."
"Sonra gerçekten siz ey sapıklar,
yalanlayıcılar, muhakkak ki yiyeceksiniz zakkum ağacından.
Karınlarınızı dolduracaksınız hep ondan. Üstüne de
içeceksiniz o kaynar sudan, susamış develerin suya
saldırışı gibi içeceksiniz."
"Sabah ve akşam ateşe
sunulurlar."
|