ilk sayfa
 
 Kader

Kelamcıların Yunan filozoflarından aldıkları anlamı isimlendirmek için kullandıkları "Kaza ve Kader" cümlesi bu anlamda daha önce ne şer'an ne de lügat olarak vardı. Kelamcıların bu iki kelime için kullandıkları manaların hem lügat olarak hem de şer'i olarak gerçek manalarından ne kadar uzak olduğunu göstermek için bu iki kelimenin öncelikle sözlük ve şer'i anlamlarını arz ediyoruz.

Lügatta Kader kelimesi birçok manalara gelmektedir. Lügatta, denilince; "işi idare etti", "birşeyi bir başka şeyle kıyasladı" ve "miktarını açıkladı" anlamı akla gelir. denildiğinde; "hazırladı", "planladı" ve "vakte bağladı". denildiğinde; "ona baktı", "işi idare etti" ve "kıyas yaptı". denildiğinde; "Allah'ı ta'zim etti". denildiğinde; "Allah bir işe hükmetti ve takdir etti" denildiğinde; "rızkı taksim etti", denildiğinde; "ehli iyaline rızkı daralttı, sıkıştırdı", "işin idaresini ve düzenlenmesini düşündü". denildiğinde: "takdir etti", "hükmetti" anlamları kastedilir.

Hadiste ise "Kader" kelimesi şu anlamda kullanılmaktadır:

"Hava kapalı olduğu zaman onu (Hilali) takdir ediniz." Yani otuza tamamlayınız.

Kader kelimesi Kur'an-ı Kerim'de de çeşitli anlamlarda geçmektedir.

"Ve Allah'ın emri gereği gibi yerine getirilmiştir." Ahzab: 38

Yani kesin ve muhkem bir hükümdür.

"Onun rızkını takdir etti." Fecr: 16 Yani onun rızkını daralttı.

"Su takdir edilen bir ölçüyü göre birleşiverdi." Kamer: 12 Yani Allah'ın Levh-i Mahfuz'da yazdığı şekilde gerçekleşti ki bu da Nuh kavminin tufan ile yok olmasıdır.

"Orada gıdalar takdir etti." Fussilet: 10 Orada yaşayanların azıklarını bitirme görevini yeryüzüne verdi. Yani yere, gıdalar yetiştirebilme, çıkarabilme özelliğini verdi.

"Muhakkak ki o ölçtü, biçti." Muddessir: 18 Yani Kur'an hakkında ne söyleyeceğini düşündü.

"O, yaratıp şekil vermiştir ki, O, takdir edip doğru yolu göstermiştir." A'la: 2-3 Yani herşeyi yaratıp onu şekillendirdi. Her hayvan için kendisine uygun şeyi takdir edip, ona yöneltti, ondan faydalanmayı öğretti. İnsan olsun hayvan olsun her canlı varlığın doyurulması istenen ihtiyaçlarını yarattı ve ona ihtiyaçlarını doyurmayı öğretti. Tıpkı Allahu Teâla'nın şu sözünde olduğu gibi:

"Orada gezilecek belirli yerler yaptık." Sebe: 18 Yani orada yürümeyi kolaylaştırdık ve güvenli bir şekilde yarattık.

"Allah her şey için bir miktar tayin etti." Talak: 3 Yani vaktini ve miktarını tesbit etti.

"Şüphesiz ki biz herşeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır." Kamer: 49 Yani bir takdir ile yarattık.

"Belli bir süreye kadar." Murselat: 22 Yani bilinen bir zamana kadar.

"Aranızda ölümü biz takdir ettik." Vakia: 60 Yani ömürlerinizin kısa, uzun, orta olmak üzere değişik sürelerle takdir ettik.

"Onu ancak belirli bir miktar ile indiririz." Hicr: 21 Yani bilinen bir miktarda.

"Karısının geride kalanlar arasında bulunmasını takdir ettik." Hicr: 60 Yani, takdirimize göre karısı geride kalanlardandı.

"Sonra da bir kader üzerine geldin ey Musa" TaHa: 40 Yani sen belirli bir vakitte geldin.

"Kader" kelimesi hadislerde, "Allah'ın ilmi ve takdiri" anlamında kullanılmıştır. Ebu Hüreyre'den: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Hiçbir kadının kendisi evlenebilmesi için kız kardeşinin boşanmasını istemesi doğru olmaz. Çünkü kendisi için (Allah'ın önceden) takdir ettiği şey vardır." Kaynak için Tıklayınız Yani Allah'ın Levhi Mahfuz'da kendisi hakkında yazdığı isabet edecektir. Aşağıdaki ayette de ifade edildiği gibi Allah neye hükmettiyse ve nasıl biliyorsa o, öylece tecelli eder.

"Takdir edilen bir ölçüye göre birleşiverdi." Kamer: 12 Yine Ebu Hüreyre'den gelen bir rivayette Nebi (s.a.v.) şöyle demektedir:

"Adem oğluna nezir, takdir etmediğim bir şeyi getirmez. Ancak Allah'ın takdiri adem oğlunu nezretmeye sürükler. Bu takdirimle o şeyi cimriden çıkarmak isterim." Kaynak için Tıklayınız Yani nezir, Allah'ın hükmettiği ve Levhi Mahfuz'da yazmadığı bir şeyi Adem oğluna getirmez. Nezirle ancak cimriden bir şeyleri çıkarır. Kader, burada Allah'ın takdiri ve ilmi anlamında kullanılmıştır. Yine Ebu Hüreyre'den gelen bir rivayette Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Adem ile Musa (as) birbiriyle tartıştılar. Musa (as) Adem'e (as) şöyle dedi: İnsanları iğva ederek/saptırarak onları cennetten çıkaran sen değil misin? Adem de ona: Ey Musa: Sen Allah'ın her şeyin ilmini verdiği, risaletini vererek insanlar arasından seçip onlara üstün kıldığı Musa değil misin? Musa, evet dedi. Beni yaratmazdan önce Allah'ın benim hakkımda yazmış olduğu bir işten dolayı mı beni ayıplıyorsun?" Kaynak için Tıklayınız Yani Allah'ın ilmi ile takdiri ile yazılmış olana göre. Tavus der ki: Ben Abdullah b. Ömer den şöyle işittim: Rasulullah (s.a.v.) şöyle diyordu.

"Her şey kader ile olur. Hatta ihtiyarlık ve tembellik bile veya tembellik ve ihtiyarlık bile" Kaynak için Tıklayınız Yani her şey Allah'ın takdirine ve ilmine göre, yani Levh-i Mahfuz'da yazdığına göre gerçekleşir. "Allah'ın kaderi" kelimesi sahabenin sözlerinde de "Allah'ın ilmi" anlamında kullanılmıştır. Abdullah b. Abbas'tan:

"Ömer (ra) Şam'a doğru sefere çıktı. Serğ denilen yere vardığında ordu komutanları ile karşılaştı. Ebu Ubeyde b. el-Cerrah (ra) ve arkadaşları Şam'da veba hastalığını haber verdiler. İbni Abbas(ra) diyor ki: Ömer (ra) -bana ilk muhacirleri çağırın dedi. Onlar gelince Ömer (ra) onlarla istişare etti. Onlara Şam'da veba hastalığının bulunduğunu söyledi. Onlar, Şam'a gidip gitmeme konusunda ihtilaf ettiler. Onlardan bir kısmı: -Ya Ömer sen bir iş için çıkmış bulunuyorsan bundan geri dönmeni uygun bulmuyoruz dediler. Diğerleri ise, insanların geri kalanları ve Allah'ın Rasülünün ashabı seninle beraber bulunmaktadır. Bu nedenle veba hastalığı varken, bile bile oraya gitmeni uygun görmüyoruz dediler. Ömer (ra), -beni yalnız bırakınız dedi. Sonra da Ensar'ı çağırmalarını söyledi. Ensar'ı çağırdılar. Ömer (ra), onlarla istişare yaptı. Ensar da muhacirler gibi iki farklı görüş belirttiler, Ömer (ra), onlara da beni yalnız bırakınız dedi. Ardından da bana, burada bulunan fetih muhacirlerinden olan Kureyş'in ileri gelenlerini, yaşlılarını çağır dedi. Onları çağırdılar. Onlardan hiçbir kimse ihtilaf etmedi. Yanında bulunan insanlarla birlikte geri dönmeni, vebanın bulunduğu yere doğru ilerlememeni uygun görüyoruz dediler. Ömer (ra), insanlara seslenerek: Ben geri dönüyorum. Sizler de geri dönünüz demesi üzerine Ebu Ubeyde (ra): Allah'ın kaderinden mi kaçış? diye sorunca Ömer (ra), cevaben: Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebu Ubeyde dedi! Evet Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz. Senin develerin olsa ve onları otlatmak için bir yamacı yeşillik olan diğer yamacı da otsuz olan iki yamaçlı bir vadiye indirsen, onları yeşillik olan vadide otlattığında veya otsuz olan bir yamaçta otlattığında Allah'ın kaderi ile otlatmış olmaz mısın?"

Burada kader kelimesi Allah'ın takdiri ve ilmi anlamında kullanılmıştır. Yani otlak bir yamaçta develerini güdersen Allah'ın Levh-i Mahfuz'da yazdığına ve ilmine göre hareket etmiş olursun. Otsuz olan bir yamaçta güttüğünde de yine Allah'ın Levhi Mahfuz'da yazdığına ve ilmine uygun bir şekilde hareket etmiş olursun.

Bütün bu anlatılanlardan da açıkça görülmektedir, ki "Kader" kelimesi çeşitli manaları olan "müşterek" lafızlardandır. Takdir, ilim, tedbir, vakit, hazırlık bu kelimenin içerdiği anlamlardan yalnızca bir kısmıdır. Kader kelimesinin bunca anlamları olmasına rağmen bunların hiçbiri; "insanın bir fiili zorla yapmasıdır" veya "kader, cüzi konularda ve tafsilatında külli bir hükümdür" veya "Allah'ın sırlarından bir sırdır" gibi hiçbir anlama gelmediği görülmektedir. Buna göre birçok sözlük anlamı bulunan "Kader" kelimesini Kur'an, sözlük anlamları çerçevesinde kullanılmıştır. Kader kelimesi hadislerde Kur'an'ın kullandığı anlamlarda kullanılmıştır. Kader kelimesinin manalarında, ne Kur'an'da geçen ifadelerde ne de hadislerde geçen ifadelerde her hangi bir ihtilaf yoktur. Belirtilen manaların hepsi sözlük ifadeleri olup bu anlamlarda aklın hiç bir rolü yoktur. Gerek ayetlerde gerekse hadislerde bu anlamların dışında her hangi bir şer'i anlam geçmediğine göre, başka bir anlam verip de bu şer'i anlamdır demek doğru olmaz. Buradan da anlıyoruz ki, ayetlerde geçen bu manalardan kasıt daha sonraları kelamcıların üzerinde ihtilaf ettikleri "kader" değildir. Hadislerde geçen kader kelimesi de ancak Allah'ın takdirini ve ilmini yani Levhi Mahfuz'da yazılı olanı kastetmektedir. Bu anlamların, Kelamcıların ortaya çıkardıkları "Kaza ve Kaderle" hiç alakası yoktur. Fakat Taberani'nin İbni Mes'ud'dan hasen bir senedle rivayet ettiği; "Kader hakkında konuşulduğu zaman susunuz." Kaynak için Tıklayınız hadisi, Allah'ın ilmi ve eşya hakkındaki takdiri konusunda konuşulduğu zaman bu konuya dalmayınız anlamına gelmektedir. Çünkü eşyaların Allah tarafından takdir edilmiş olması yani Levh-i Mahfuz'da yazılmış olması, Allah'ın ilmi dahilinde olması demektir. Allah'ın herşeyi bilmesi ise, iman edilmesi gereken Allah'ın sıfatlarından bir sıfattır. Bu durumda ise hadisin manası şöyle olur. Eşyayı takdir eden ve bilen yani Levh-i Mahfuz'da yazan Allahu Teâla'dır. Bu konuda münakaşaya, tartışmaya, girmeyiniz, dilinizi tutunuz ve olduğu gibi teslim olunuz.

Yine Müslimin Tavus yoluyla rivayet ettiği: “Ben Rasulullah (s.a.v.)'in ashabından bir kısmına yetiştim. Onlar şöyle diyorlardı. "Her şey Allah'ın kaderi iledir." (Müslim) Yani her şey Allah'ın bilmesi iledir. Yine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şöyle yapsaydım şöyle şöyle olurdu deme. Allah takdir etti, O, dilediğini yapar de." Kaynak için Tıklayınız Bu hadis, Levh-i Mahfuz'da yazıldığı şekildedir, Allah'ın onu bilmesi iledir anlamına gelmektedir. Bunların hepsi Allah'ın sıfatları kapsamındadır. Muhakkak ki Allah, vuku bulmadan önce eşyayı biliyor, eşyalar onun bildiği şekilde hareket eder. "Kaza ve Kader" konusunun bunda hiçbir rolü, etkisi yoktur.

 

 

Kitabın ilk sayfasına dönüş Kitabı bilgisayarınıza yükleyebilirsiniz Bu sayfayı birine gönderebilirsiniz Anasayfa ve diğer kitaplar için