ilk sayfa
 
Nebiler ve Rasuller

Nebi ve Rasül birbirinden farklı iki kelimedir. Ancak her iki kelimenin içeriğinde de şeriatın kendilerine vahyedilmesi vardır. Nebi ile Rasül arasındaki fark şudur. Rasül; kendisine şeriat vahy edilen ve bu şeriatı tebliğ etmekle emrolunmuş kimsedir. Nebi ise, kendisinden başka Rasüllerin şeriatı kendisine vahyolunan ve bu şeriatı tebliğ etmekle emrolunan kimsedir. Rasül bizzat kendisine vahy edilen şeriatı tebliğ etmekle emrolunan kimsedir. Nebi ise kendi dışındaki bir Rasüle emredilen şeriatı tebliğ etmekle emrolunan kimsedir. Kadı el-Baydavi; "Senden önce gönderdiğimiz hiç bir Rasül ve hiçbir Nebi yoktur ki"  Hacc: 52 ayetinin tefsiri hakkında şöyle demektedir. "Rasül; Allah'ın yeni bir şeriatla gönderdiği ve bu şeriata insanları davet eden kimsedir. Nebi ise kendinden önceki şeriatı doğrulamak için Allah'ın gönderdiği kimsedir" Efendimiz Musa (a.s.) Nebidir. Çünkü ona şeriat vahyedilmiştir. Aynı zamanda Rasüldür, çünkü kendisine vahyedilen şeriat ona ait bir risalettir. Efendimiz Harun (a.s.) Nebidir. Çünkü kendisine bir şeriat vahyedilmiştir. Fakat Harun, Rasül değildir. Çünkü tebliğ etmekle emrolunduğu şeriat kendi şeriatı değil Musa (a.s.)'nın şeriatıdır. Efendimiz Muhammed (s.a.v.) Nebidir. Çünkü ona şeriat vahyedildi. Aynı zamanda da Rasüldür. Çünkü ona vahyedilen şeriat ona ait risalettir. Risalet, kulların ihtiyacı olan dünya ve ahiret işleri ile ilgili çözümlerin açıklanması için kullar ile Allah arasında kulun elçilik yapmasıdır. Hikmet de, maslahatların ve hükümlerin açıklanmasına ihtiyaç duyulmasından dolayı bir Rasülün gönderilmesini gerektirmektedir ve Rasüllerin gönderilmesi de fiilen gerçekleşmiştir. Allahu Teâla'nın, iman ve taat ehlini cennet ve sevap ile müjdelemesi, isyan ve küfür ehlini de ateş ve azap ile uyarması, dünya ve ahiret işlerinden ihtiyaç duydukları hususları açıklaması için insanlar içinden insanlara elçiler göndermiştir. Çünkü akıl, insanı ve insanın ihtiyaçlarını kuşatmaktan, tesbit etmekten aciz olmasından dolayı Nebi/Rasül göndermekten başka yol yoktur. Allah, Nebilerini ve Rasüllerini olağanüstü mucizelerle desteklemiştir. Çünkü mucize, peygamber olduğunu iddia eden kişinin elinde, peygamberliğini inkâr edenlere karşı göstereceği ve inkâr edenleri benzerini getirmekten aciz bırakacağı olağanüstü bir iştir. Peygamber olan kimse mucize ile desteklenmeseydi sözünü kabul etmek gerekmezdi ve risalet davasında doğru olan ile yalancı olan birbirinden ayırt edilmezdi. Mucize görüldüğünde, normalde insandan böyle bir şey görülemeyeceği için bu mucizeyi görerek ikna olan kimsenin mucizeyi gösteren kimseyi kesinlikle tasdik etmesi gerekir.

Peygamberlerin ilki Adem aleyhisselam sonuncusu da Muhammed (s.a.v.)'dir. Adem (a.s.)'ın peygamberliği Kitap ile sabittir. Allahu Teâla: "Adem Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı. Rabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi." Ta Ha: 121,122

Yine Kur'an Adem'e emredenin ve onu yasaklayanın Allah olduğuna delalet etmektedir.

"Ey Adem sen ve eşin cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın" Bakara: 35 Bu nedenle kesinlikle Adem zamanında ondan başka peygamber yoktur. O, başka şeyle değil vahiy ile Nebi'dir. Çünkü Nebi' kendisine bir şeriat vahyedilen kimsedir.

Her emir ve yasak şeriattır. Ademe de vahyedildiğine göre öyleyse Adem de Nebidir. Aynı zamanda peygamberliği, Tirmizi'nin Ebu Said el Hudri yoluyla rivayet ettiği bir hadisle de sabittir:

"Ben kıyamet gününde Adem'in çocuklarının efendisiyim. Hamd sancağının elimde olmasından, Adem ve dışındaki bütün peygamberlerin benim sancağımın altında olmasından başka övünme yoktur."  Kaynak için Tıklayınız..

Sahabe de Adem'in peygamber olduğunda icma etmiştir.

Peygamber olduğunu iddia eden ve mucize gösteren Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliğine gelince: Muhammed (s.a.v.)'in peygamberlik çağrısı kesin bir şekilde tevatüren bilinmektedir. Mucize göstermesi ise; belağatlarının zirvesinde olan bütün Arap edebiyatçılarına Kur'an ile meydan okuması ve onların da Kur'an'daki sureler gibi en kısa bir sure getirmekten bile aciz oluşları ile, Allah'ın kelamı ile açıkça ortadadır. Hatta onlar belağat ve fesahat bakımından zirvede olmalarına rağmen sözle cevap vermekten yüz çevirerek kuvvetle ve kılıçla karşı koydular. Nakil vasıtalarının çokluğuna rağmen hiçbirinin Kur'an'ın en kısa süresine yaklaşabilecek bir şeyi getirdiği hiç kimseden nakil edilmemiştir. Bu da Kur'an'ın Allah katından indirilmiş bir kitap olduğuna ve Muhammed (s.a.v.)'in peygamberlik davasının doğru olduğuna delalet etmektedir.

Peygamberlerin sayıları ise kesin olarak bilinmemektedir. Çünkü Allahu Teâla Kur'an-ı Kerimde Rasulullah (s.a.v.)'e şöyle demektedir:

"And olsun ki, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık kimini anlatmadık."  Mü'min: 78 Her ne kadar bazı hadislerde peygamberlerin sayıları hakkında rakamlar veriliyorsa da bu hadislerin tamamı ahad haber olduğundan bunların akide açısından değeri yoktur. Ahad haberler fıkıh usulünde belirtilen şartların tamamını bünyesinde toplamakla beraber ancak zann ifade ederler. İtikatta ise zanna itibar edilmez. Bu nedenle kesin olması nedeniyle Kur'an-ı Kerim'de geçen haberlerle yetinilir. Ayrıca peygamberlerin sayılarını belirten mütevatir hadislere de rastlanmamıştır. Allahu Teâla Kur'an-ı Kerim'de peygamberler hakkında şöyle buyurmaktadır:

"İşte bu, bizim huccetimizdir. Onu kavmine karşı İbrahim'e verdik. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve muhakkak ki Rabbin hakimdir, alimdir. Ve biz, ona İshak'ı ve Yakub'u ihsan ettik. Her birini hidayete erirdik. Daha önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u hidayete erdirdik. İşte böyle mükâfatlandırırız ihsan edenleri. Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da. Hepsi salihlerdendir. İsmail'i, El-Yesa'ı, Yunus'u ve Lut'u da. Her birini alemlerden üstün kıldık. Onların babalarından, zürriyetlerinden, kardeşlerinden kimini de. Onları seçtik ve onları dosdoğru bir yola ilettik. İşte bu, Allah'ın hidayetidir ki; kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Eğer onlar da şirk koşsalardı yapageldikleri şeyler boşa çıkardı. Onlar; kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir"  En-am: 83-89

"İsmail, İdris ve Zülkifl de. Onların her biri sabredenlerdendi. Ve onları rahmetimize kattık. Doğrusu onlar doğru kimselerdi" Enbiya: 85-86

"Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı" Araf: 85

"Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik" Araf: 73 "Ad'a da kardeşleri Hud'u gönderdik" Araf: 65 "Ve demiştik ki: Ey Adem, sen eşinle birlikte cennette otur" Bakara: 35

"Muhammed, Allah'ın Rasülüdür. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı zorlu kendi aralarında merhametlidirler." Feth: 29

Bütün peygamberler Allah'tan aldıkları haberleri getirmektedirler. İnsanlara öğüt verici olmaları ve doğru sözlü olmaları, onların risaletlerinin ve peygamber oluşlarının manası içerisindedir. Aksi takdirde risaletlerinin ve gönderilişlerinin bir anlamı olmazdı. Onlar günah olan bir işi yapmaktan tamamen uzak oldukları gibi tebliğlerinde yalandan ve hatadan tamamıyla uzaktırlar. Fakat bazı peygamberlerin günah işlediklerine ve yalan söylediklerine işaret eden hadisler, haberi ahad olduğu için hiçbir kıymeti yoktur ve reddedilir. Ancak kat'i bir yolla Kur'an-ı Kerim'de bazı Nebiler ve Rasüller hakkında geçen olaylara gelince; bunların hepsi onların peygamberlik-lerinden önce gerçekleşen olaylardır. Ki bu onlar hakkında caizdir. Zira onlar risaletle görevlendirilmeden önceki davranışlarından değil risaletle görevlendirildikten sonraki davranışlarından dolayı masumdurlar. Terketmesi evla olan hoşa gitmeyen bir sözü söylemesi, bir mendubu terketmesi veya daha evla olan bir mübahı terkederek başka bir mübahı seçmesi, veya kesinlikle emredilmemiş bir fiilin aksini yapması gibi olayların hepsi Nebi ve Rasüller için caizdir.

 

 

Kitabın ilk sayfasına dönüş Kitabı bilgisayarınıza yükleyebilirsiniz Bu sayfayı birine gönderebilirsiniz Anasayfa ve diğer kitaplar için