Kur'an-ı Kerim Muhammed (s.a.v.)'e yirmi üç yılda
parça parça indi. Kur'an-ı Kerim çeşitli konularda bazen
peşpeşe, bazen de aralıklı olarak iniyordu. Kur'an-ı
Kerim, Allahu Teâla'nın Kur'an'da da zikrettiği hikmete göre
bir defada değil olayların akışına göre inmiştir.
"O küfredenler dediler ki: Kur'an ona bir kerede topluca
indirilmeli değil miydi? Halbuki biz
onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böylece azar azar
indirir ve ağır ağır okuruz"
Yani kalbine iyice yerleşmesi ve böylece
de onu kavrayabilmen ve ezberlemen için onu azar azar
indirdik.
"Bir de
Kur'an-ı insanlara ağır ağır okuman için bölüm bölüm
ve gerektikçe indirdik."
Bir başka ifade ile olayların
akışına göre gerektikçe, yavaş yavaş indirdik. Hem
peygamberin kalbine iyice yerleşmesi hem insanlara Kur'an-ı
yavaş yavaş okuması ve hem de olaylara göre, soru soranların
sorularına cevap verilmesi için yirmi üç senede bölüm
bölüm indirdik.
Kur'an-ı Kerim Muhammed (s.a.v.)'e iniyor ve o
da Kur'an'ın (hafızalarda) göğüslerde ezberlenmesini,
deri, kâğıt, yapraklar ve kemikler üzerine yazılmasını
emrediyordu. Yani kürek kemiklerine, hurma dallarına ince ve
geniş taş parçaları üzerine yazılmasını emrediyordu.
Bir ayet indiğinde onu sûredeki yerine konulmasını
emrediyor ve bu ayeti şu sûredeki şu ayetten sonraya koyun,
yazın diyerek ayetlerin yerlerini tek tek belirtiyordu. Osman
(r.a.)'dan: "Nebi (s.a.v.)'e
ayetler iniyordu ve Nebi (s.a.v.) bu
ayetleri, içerisinde şu ayetlerin bulunduğu şu sûreye
koyun diyordu" Kur'an tamamlandıktan
sonra Rasül (s.a.v.) Rabbine
kavuşuncaya kadar bu durum aynı minval üzere devam etti. Bu
nedenle şu anda mushaftaki bütün sûrelerde bulunan
ayetlerin tertibi, Nebi (s.a.v.)'den, onun Cibril'den, Cibril'in de
Allah'tan aldığı şekilde tevkifidir. (Vahyin emri
doğrultusundadır) Buna göre de Ümmet, Kur'an-ı Kerimi
Nebi (s.a.v.)'den en ufak bir ihtilafa yer bırakmadan
nakletmişlerdir. Şu anda gördüğümüz şekle göre
sûrelerdeki ayetlerin tertibi, bizzat Rasulullah (s.a.v.)'in
emrettiği ve emrine göre de deri, yaprak, kürek kemikleri
ve ağaç dalları üzerine yazılan ve göğüslerde muhafaza
edilen Kur'an'ın bizzat aynısıdır. Bu nedenle sûrelerdeki
ayetlerin tertibi kat'idir. Rasulullah'tan, Cebrail'den ve
Allah'tan geldiği üzere tevkifidir. Fakat sûrelerin tertibi
ise sahabelerin (r.anhüm) ictihadına göre düzenlenmiştir.
Ahmed İbni Hanbel ve diğer sünen sahiplerinin çıkardığı,
İbni Hibban ve Hakim'in de tashih ettiği İbni Abbas'ın
rivayet ettiği bir hadise göre: "Osman'a: Berae
(Tevbe) sûresi ile Enfal sûresini bir araya getirip aralarına
besmele yazmadan onları yedi uzun sûrenin arasına
koymanızın sebebi nedir? diye sordum. Osman dedi ki: Nebi (s.a.v.)'e birkaç sûre birden iniyordu. O sûrelere ait birşey
indiği zaman vahy kâtiplerinden bazılarını çağırıyor
ve onlara, şu ayetleri içinde şunların zikredildiği şu sûreye
koyunuz diyordu. Enfal sûresi Medine'de inen ilk
sûrelerdendir. Berae sûresi ise Kur'an'ın en son inen sûrelerindendir.
Bu sûre içeriği bakımından Enfal sûresine benziyordu. Bu
benzerliğinden dolayı onu Enfal sûresinden bir parça sandım.
Rasulullah (s.a.v.) ruhunu
Allah'a teslim etti fakat bunu bize açıklamadı."
Said b. Cübeyr İbni Abbas'tan şunu
rivayet ediyor:
"Bismillahirrahmanirrahim ifadesi ininceye kadar Nebi (s.a.v.)
bir sûrenin bitip bitmediğini bilmiyordu."
Bir başka rivayette ise:
"Bismillahirrahmanirrahim
ifadesi indiğinde sûrenin bittiğini biliyorlardı"
Bu da bütün sûrelerdeki ayetlerin
tertibinin tevkifi olduğuna delalet etmektedir. Rasulullah (s.a.v.)
Berae sûresinin durumunu açıklamadığı için Osman (r.a.)
ictihad yaparak onu Enfal sûresine birleştirmiştir.
"El-ikna" isimli kitapta
nakledildiğine göre İbni Mesud'un Mushafında Berae sûresinin
başında besmele vardır. Ayetlerin tertibinde herhangi bir
ihtilaf olmamakla beraber sûrelerin tertibinde sahabelerin
farklı mushafları muhafaza ettikleri rivayet edilmiştir. sûrelerin
tertibi açısından İbni Mesud'un mushafı ile Osman'ın
mushafı farklıdır. İbni Mesud'un Mushafının tertibinde,
önce Fatiha sonra Bakara, sonra Nisa sonra da Âl-i İmrân
sûresi gelmektedir. Osman'ın mushafındaki düzenleme
ise Fatiha, Bakara, Âl-i İmrân ve
Nisa şeklindedir. Her ikisi de sûrelerin nüzuluna göre
düzenlenmemiştir. Ali (r.a.)'in mushafının nüzul sırasına
göre şu şekilde tertip edildiği söylenir: Alak,
Müddessir, Kalem, Müzzemmil, Tebbet, Tekvir, A'la sıralamasıyla
önce Mekki sûreler sonra da sırasıyla Medeni sûrelere
göre tertip edilmiştir. sûrelerin tertibinde görülen bu
farklılıklar sûrelerin tertibinin tevkifi olmayıp
sahabenin ictihadının bir sonucu olduğuna delalet
etmektedir. Bu nedenle okurken sûrelerin tertibine uymak ne
namazda, ne
Kur'an tilavetinde, ne ders esnasında ne de eğitim
esnasında vacib değildir. Nebi (s.a.v.)'in bir gece namazında
Âl-i İmrân sûresinden önce Nisa sûresini okuması da
buna delalet etmektedir. Ancak Kur'an-ı Kerimin tersten
okunmasını yasaklayan rivayetler, sûreleri tersten okumayı
değil aynı sûredeki ayetleri tersten okunmasını
yasaklamaktadır.
Cibril, Kur'an'dan inmiş olanların
tamamını her yıl bir defa Rasulullah (s.a.v.)'e
okuyordu. Rasulullah (s.a.v.)'in vefat
ettiği sene ise Cibril Kur'an'ın tamamını Rasulullah (s.a.v.)'e
iki defa okudu. Aişe (r.anha)'nin Fatıma (r.anha)'dan
rivayetine göre:
"Nebi (s.a.v.) bana gizlice şöyle dedi: Cibril
(a.s.)
her sene bana Kur'an-ı bir defa okuyordu. Bu sene iki defa
okudu. Bu da ecelimin yaklaştığını gösteriyor"
Ebu Hüreyre (r.a.) dan: "Nebi (s.a.v.)'e Kur'an
her sene bir defa arz olunuyordu. (Tamamı okunuyordu) Vefat
ettiği sene Cibril Kur'an-ı ona iki defa arz etti."
Her sene Cibril'in Kur'an-ı Nebi (s.a.v.)'e
arz etmesi, demek ayetlerin birbiri ile olan tertibini ve
ayetlerin sûrelerdeki tertibinin arz
edilmesi anlamına gelmektedir. Çünkü Kitabın arzı,
Kitabın cümlelerinin,
kelimelerinin ve tertibinin arzı demektir. Rasül (s.a.v.)'in
vefat ettiği sene iki defa arz edilmesi de ayetlerin
birbirlerini takip ediş sırasını ve ayetlerin sûreler
içindeki tertibinin arzı anlamını ifade eder. Hadisten sûrelerin
birbirleri ile olan tertibini anlamak da mümkündür. Ancak
ayetlerin tertibi ile ilgili olarak birçok sarih ve sahih
hadisler vardır. Bu hadisler ayetlerin tertibinin ve
ayetlerin sûreler içindeki tertibinin nassıdır. Örneğin:
"Şu ayeti şu sûredeki falan ayetten sonra
koyunuz."
"Şu ayetleri şunların zikredildiği sûreye
koyun"
gibi emir içeren
ifadeler ayetlerin tertibi konusunda geçen açık ve sahih
nasslardır. Bir sûrenin bitip bir başka sûrenin başlaması
Cebrail vasıtasıyla Allah'tan tevkifidir. İbni Abbas'tan:
"Besmele
ininceye kadar Nebi (s.a.v.) bir sûrenin
bittiğini bilmiyordu." Bir
başka rivayette ise: "Besmele inince sûrenin bittiğini
anlıyorlardı"
Bütün bunlar kesinlikle sûrelerdeki
ayetlerin tertibinin, sûrelerdeki ayetlerin sayısının ve
yerlerinin hepsinin Allah tarafından tevkifi olduğuna
delalet etmektedir. Böylece ümmetin Nebi (s.a.v.)'den
naklettikleri tevatüren sabittir.
Sûrelerin tertibine gelince:
Her ne kadar Kur'an'ın Cebrail tarafından sunulması
hadisinden sûrelerin tertibinin de tevkifi olduğu
anlaşılırsa da diğer hadislerden de tevkifi olmadığı
anlaşılmaktadır. Mü'minlerin annesi Aişe (r.anha) den:
"Iraklı
bir adam ona geldi ve şöyle dedi: Hangi kefen daha hayırlıdır?
Aişe (r.anha) Yazıklar olsun sana. Bunun sana ne zararı
var? dedi. Bunun üzerine Iraklı adam: Ey müminlerin annesi
mushafını bana göster. Aişe (r.anha) niçin? diye sorunca
adam: Belki sendeki nüshaya göre telif ederim. Hangisini
önce okursan sana ne zararı var. İlk önce inen sûreler
cennet ve cehennem hakkında tafsilatı içeriyordu. İnsanlar
İslâm'a yönelince helal ve haram ayetleri indi. Eğer önce
içki içmeyin ayeti inseydi, biz ebediyen içkiyi bırakmayız
derlerdi. Zina etmeyin ayeti inmiş olsaydı biz ebediyen
zinadan vazgeçmeyiz derlerdi. Mekke'de henüz oyun oynayan
bir kız çocuğu iken Muhammed (s.a.v.)'e:
"Daha doğrusu onlara va'd
olunan asıl saattir. O saat ne belalı, ne acıdır"
ayeti indi. Bakara ve Nisa sûresi ben yanında iken indi.
Sonra Aişe (r.anha) yanındaki mushafı çıkardı ve sûreleri
ona yazdırdı."
Bu hadis Kur'an'ın başlangıçta
toplu halde olmadığına delalet etmektedir. Sahabelerin
mushafı tertiplerindeki ihtilaf da buna ilave edildiğinde
Kur'an'daki sûrelerin tertibinin sahabenin ittifakı ile
olduğu anlaşılır.
|