ilk sayfa
 
KUR'AN-I KERİM

Kur'an-ı Kerim Muhammed (s.a.v.)'e yirmi üç yılda parça parça indi. Kur'an-ı Kerim çeşitli konularda bazen peşpeşe, bazen de aralıklı olarak iniyordu. Kur'an-ı Kerim, Allahu Teâla'nın Kur'an'da da zikrettiği hikmete göre bir defada değil olayların akışına göre inmiştir.

"O küfredenler dediler ki: Kur'an ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi? Halbuki biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böylece azar azar indirir ve ağır ağır okuruz" Furkan: 32 Yani kalbine iyice yerleşmesi ve böylece de onu kavrayabilmen ve ezberlemen için onu azar azar indirdik.

"Bir de Kur'an-ı insanlara ağır ağır okuman için bölüm bölüm ve gerektikçe indirdik." İsra: 106 Bir başka ifade ile olayların akışına göre gerektikçe, yavaş yavaş indirdik. Hem peygamberin kalbine iyice yerleşmesi hem insanlara Kur'an-ı yavaş yavaş okuması ve hem de olaylara göre, soru soranların sorularına cevap verilmesi için yirmi üç senede bölüm bölüm indirdik.

Kur'an-ı Kerim Muhammed (s.a.v.)'e iniyor ve o da Kur'an'ın (hafızalarda) göğüslerde ezberlenmesini, deri, kâğıt, yapraklar ve kemikler üzerine yazılmasını emrediyordu. Yani kürek kemiklerine, hurma dallarına ince ve geniş taş parçaları üzerine yazılmasını emrediyordu. Bir ayet indiğinde onu sûredeki yerine konulmasını emrediyor ve bu ayeti şu sûredeki şu ayetten sonraya koyun, yazın diyerek ayetlerin yerlerini tek tek belirtiyordu. Osman (r.a.)'dan: "Nebi (s.a.v.)'e ayetler iniyordu ve Nebi (s.a.v.) bu ayetleri, içerisinde şu ayetlerin bulunduğu şu sûreye koyun diyordu" Kur'an tamamlandıktan sonra Rasül (s.a.v.) Rabbine kavuşuncaya kadar bu durum aynı minval üzere devam etti. Bu nedenle şu anda mushaftaki bütün sûrelerde bulunan ayetlerin tertibi, Nebi (s.a.v.)'den, onun Cibril'den, Cibril'in de Allah'tan aldığı şekilde tevkifidir. (Vahyin emri doğrultusundadır) Buna göre de Ümmet, Kur'an-ı Kerimi Nebi (s.a.v.)'den en ufak bir ihtilafa yer bırakmadan nakletmişlerdir. Şu anda gördüğümüz şekle göre sûrelerdeki ayetlerin tertibi, bizzat Rasulullah (s.a.v.)'in emrettiği ve emrine göre de deri, yaprak, kürek kemikleri ve ağaç dalları üzerine yazılan ve göğüslerde muhafaza edilen Kur'an'ın bizzat aynısıdır. Bu nedenle sûrelerdeki ayetlerin tertibi kat'idir. Rasulullah'tan, Cebrail'den ve Allah'tan geldiği üzere tevkifidir. Fakat sûrelerin tertibi ise sahabelerin (r.anhüm) ictihadına göre düzenlenmiştir. Ahmed İbni Hanbel ve diğer sünen sahiplerinin çıkardığı, İbni Hibban ve Hakim'in de tashih ettiği İbni Abbas'ın rivayet ettiği bir hadise göre: "Osman'a: Berae (Tevbe) sûresi ile Enfal sûresini bir araya getirip aralarına besmele yazmadan onları yedi uzun sûrenin arasına koymanızın sebebi nedir? diye sordum. Osman dedi ki: Nebi (s.a.v.)'e birkaç sûre birden iniyordu. O sûrelere ait birşey indiği zaman vahy kâtiplerinden bazılarını çağırıyor ve onlara, şu ayetleri içinde şunların zikredildiği şu sûreye koyunuz diyordu. Enfal sûresi Medine'de inen ilk sûrelerdendir. Berae sûresi ise Kur'an'ın en son inen sûrelerindendir. Bu sûre içeriği bakımından Enfal sûresine benziyordu. Bu benzerliğinden dolayı onu Enfal sûresinden bir parça sandım. Rasulullah (s.a.v.) ruhunu Allah'a teslim etti fakat bunu bize açıklamadı."

Said b. Cübeyr İbni Abbas'tan şunu rivayet ediyor: "Bismillahirrahmanirrahim ifadesi ininceye kadar Nebi (s.a.v.) bir sûrenin bitip bitmediğini bilmiyordu." Bir başka rivayette ise: "Bismillahirrahmanirrahim ifadesi indiğinde sûrenin bittiğini biliyorlardı" Bu da bütün sûrelerdeki ayetlerin tertibinin tevkifi olduğuna delalet etmektedir. Rasulullah (s.a.v.) Berae sûresinin durumunu açıklamadığı için Osman (r.a.) ictihad yaparak onu Enfal sûresine birleştirmiştir.

"El-ikna" isimli kitapta nakledildiğine göre İbni Mesud'un Mushafında Berae sûresinin başında besmele vardır. Ayetlerin tertibinde herhangi bir ihtilaf olmamakla beraber sûrelerin tertibinde sahabelerin farklı mushafları muhafaza ettikleri rivayet edilmiştir. sûrelerin tertibi açısından İbni Mesud'un mushafı ile Osman'ın mushafı farklıdır. İbni Mesud'un Mushafının tertibinde, önce Fatiha sonra Bakara, sonra Nisa sonra da Âl-i İmrân sûresi gelmektedir. Osman'ın mushafındaki düzenleme ise Fatiha, Bakara, Âl-i İmrân ve Nisa şeklindedir. Her ikisi de sûrelerin nüzuluna göre düzenlenmemiştir. Ali (r.a.)'in mushafının nüzul sırasına göre şu şekilde tertip edildiği söylenir: Alak, Müddessir, Kalem, Müzzemmil, Tebbet, Tekvir, A'la sıralamasıyla önce Mekki sûreler sonra da sırasıyla Medeni sûrelere göre tertip edilmiştir. sûrelerin tertibinde görülen bu farklılıklar sûrelerin tertibinin tevkifi olmayıp sahabenin ictihadının bir sonucu olduğuna delalet etmektedir. Bu nedenle okurken sûrelerin tertibine uymak ne namazda, ne Kur'an tilavetinde, ne ders esnasında ne de eğitim esnasında vacib değildir. Nebi (s.a.v.)'in bir gece namazında Âl-i İmrân sûresinden önce Nisa sûresini okuması da buna delalet etmektedir. Ancak Kur'an-ı Kerimin tersten okunmasını yasaklayan rivayetler, sûreleri tersten okumayı değil aynı sûredeki ayetleri tersten okunmasını yasaklamaktadır.

Cibril, Kur'an'dan inmiş olanların tamamını her yıl bir defa Rasulullah (s.a.v.)'e okuyordu. Rasulullah (s.a.v.)'in vefat ettiği sene ise Cibril Kur'an'ın tamamını Rasulullah (s.a.v.)'e iki defa okudu. Aişe (r.anha)'nin Fatıma (r.anha)'dan rivayetine göre:

"Nebi (s.a.v.) bana gizlice şöyle dedi: Cibril (a.s.) her sene bana Kur'an-ı bir defa okuyordu. Bu sene iki defa okudu. Bu da ecelimin yaklaştığını gösteriyor"  Kaynak için tıklayınız.. Ebu Hüreyre (r.a.) dan: "Nebi (s.a.v.)'e Kur'an her sene bir defa arz olunuyordu. (Tamamı okunuyordu) Vefat ettiği sene Cibril Kur'an-ı ona iki defa arz etti."

Her sene Cibril'in Kur'an-ı Nebi (s.a.v.)'e arz etmesi, demek ayetlerin birbiri ile olan tertibini ve ayetlerin sûrelerdeki tertibinin arz edilmesi anlamına gelmektedir. Çünkü Kitabın arzı, Kitabın cümlelerinin, kelimelerinin ve tertibinin arzı demektir. Rasül (s.a.v.)'in vefat ettiği sene iki defa arz edilmesi de ayetlerin birbirlerini takip ediş sırasını ve ayetlerin sûreler içindeki tertibinin arzı anlamını ifade eder. Hadisten sûrelerin birbirleri ile olan tertibini anlamak da mümkündür. Ancak ayetlerin tertibi ile ilgili olarak birçok sarih ve sahih hadisler vardır. Bu hadisler ayetlerin tertibinin ve ayetlerin sûreler içindeki tertibinin nassıdır. Örneğin:

"Şu ayeti şu sûredeki falan ayetten sonra koyunuz."

"Şu ayetleri şunların zikredildiği sûreye koyun"  Kaynak için tıklayınız.. gibi emir içeren ifadeler ayetlerin tertibi konusunda geçen açık ve sahih nasslardır. Bir sûrenin bitip bir başka sûrenin başlaması Cebrail vasıtasıyla Allah'tan tevkifidir. İbni Abbas'tan: "Besmele ininceye kadar Nebi (s.a.v.) bir sûrenin bittiğini bilmiyordu." Bir başka rivayette ise: "Besmele inince sûrenin bittiğini anlıyorlardı" Bütün bunlar kesinlikle sûrelerdeki ayetlerin tertibinin, sûrelerdeki ayetlerin sayısının ve yerlerinin hepsinin Allah tarafından tevkifi olduğuna delalet etmektedir. Böylece ümmetin Nebi (s.a.v.)'den naklettikleri tevatüren sabittir.

Sûrelerin tertibine gelince: Her ne kadar Kur'an'ın Cebrail tarafından sunulması hadisinden sûrelerin tertibinin de tevkifi olduğu anlaşılırsa da diğer hadislerden de tevkifi olmadığı anlaşılmaktadır. Mü'minlerin annesi Aişe (r.anha) den:

"Iraklı bir adam ona geldi ve şöyle dedi: Hangi kefen daha hayırlıdır? Aişe (r.anha) Yazıklar olsun sana. Bunun sana ne zararı var? dedi. Bunun üzerine Iraklı adam: Ey müminlerin annesi mushafını bana göster. Aişe (r.anha) niçin? diye sorunca adam: Belki sendeki nüshaya göre telif ederim. Hangisini önce okursan sana ne zararı var. İlk önce inen sûreler cennet ve cehennem hakkında tafsilatı içeriyordu. İnsanlar İslâm'a yönelince helal ve haram ayetleri indi. Eğer önce içki içmeyin ayeti inseydi, biz ebediyen içkiyi bırakmayız derlerdi. Zina etmeyin ayeti inmiş olsaydı biz ebediyen zinadan vazgeçmeyiz derlerdi. Mekke'de henüz oyun oynayan bir kız çocuğu iken Muhammed (s.a.v.)'e: "Daha doğrusu onlara va'd olunan asıl saattir. O saat ne belalı, ne acıdır" Kamer: 46 ayeti indi. Bakara ve Nisa sûresi ben yanında iken indi. Sonra Aişe (r.anha) yanındaki mushafı çıkardı ve sûreleri ona yazdırdı."  Kaynak için tıklayınız..

Bu hadis Kur'an'ın başlangıçta toplu halde olmadığına delalet etmektedir. Sahabelerin mushafı tertiplerindeki ihtilaf da buna ilave edildiğinde Kur'an'daki sûrelerin tertibinin sahabenin ittifakı ile olduğu anlaşılır.

 

Kitabın ilk sayfasına dönüş Kitabı bilgisayarınıza yükleyebilirsiniz Bu sayfayı birine gönderebilirsiniz Anasayfa ve diğer kitaplar için