Sünnet de Kur'an gibi şer'i delildir ve Yüce
Allah'tan gelen bir vahiydir. Sünneti terk edip yalnızca
Kur'an'la yetinmek açık küfürdür. Böyle bir görüş
İslâm'dan çıkarıcı bir görüştür. Sünnetin Allahu
Teâla'dan gelen bir vahiy olduğu Kur'an'ın açık nassı
ile sabittir. Allahu Teâla ayette şöyle buyurmaktadır.
"De ki
ben ancak vahy ile uyarıyorum" 
"Bana vahyolunur. Ben ancak apaçık
bir uyarıcıyım" 
"Ben ancak bana vahyolunana uyarım" 
"Ben ancak Rabimden bana vahyolunana uyarım" 
"O hevasından
konuşmaz. Ancak O'na vahyolunur" 
Hiçbir şekilde tevile ve yoruma yer
bırakmadan, Rasülün getirdiklerinin, konuştuklarının ve
uyardığı şeylerin yalnızca vahiyden kaynaklandığı,
vahiy ile sınırlı olduğu hususunda bu ayetlerin hem
delaletleri hem de subutu kat'idir. Bu nedenle sünnet de
Kur'an gibi vahiydir. Kur'an'a bağlı kalmanın farziyeti
gibi sünnete bağlı kalmanın farziyeti de yine Kur'an'ın açık
nassı ile sabittir. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır.
"Rasül
size neyi verdiyse onu alın, sizi neden alıkoyduysa onu da
bırakın" 
"Kim Rasüle itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur" 
"Onun emrine muhalefet edenlere bir fitnenin veya elim
bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar" 
"Allah ve Rasülü bir şeye hükmettiği zaman, mümin
erkek ve mümin kadına artık işlerinde başka yolu seçmek
yaraşmaz" 
"Hayır Rabbine andolsun ki aralarında çekiştikleri
şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü
içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe
iman etmiş olmazlar" 
"Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin" 
"Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi
sevsin" 
Getirdikleri hususunda Rasüle ittiba
etmenin/itaat etmenin, uymanın
farziyeti hakkında bu ayetlerin tamamı açık ve net
ifadelerdir. Zira Rasüle itaat Allah'a itaat sayılır.
Getirdiklerine ittibanın farziyeti açısından
Kur'an ve hadis şer'i delildirler. Bu konuda hadis de Kur'an
gibidir. Bu nedenle, yanımızda Allah'ın Kitabı var,
yalnızca onda olanı alırız demek caiz değildir. Çünkü
bu ifadeden sünneti terk anlaşılır. Bilakis Kur'an ve Sünnet
bir araya getirilmeli ve Kur'an delil olarak alındığı gibi
sünnet de delil olarak alınmalıdır. Hadis olmaksızın
yalnızca Kur'an'la yetinmek düşüncesinin bir Müslümandan
çıkması caiz değildir. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) bu
noktaya dikkat çekerek şöyle buyurmuştur:
"Sizden
bir adam çıkarak, koltuğuna yaslanır bir halde benden
bir hadis okuyacak ve
ardından da "sizin ile bizim aramızda Allah'ın kitabı
var. Onda helal bulduğumuzu helal kabul ederiz. Haram
bulduğumuzu da haram kabul ederiz" diyecektir. Dikkat
edin. Allah'ın Rasülünün bir şeyi haram kılması
Allah'ın haram kılması gibidir"

Cabir'den merfuan gelen rivayette ise şu
ifade yer almaktadır: "Kim benden bir hadis
duyarsa ve yalanlarsa, üç şeyi yalanlamış sayılır:
Allah'ı, Rasülünü ve kendisine hadis aktaranı."
Bu hadisten hareketle; Kur'an'la hadisi
kıyaslarız. Eğer hadis Kur'an'a uymazsa onu terkederiz
denilmesi hatadır. Çünkü bu tür bir ifade Kur'an-ı
tahsis etmek veya mukayyet kılmak veya mücmelini açıklamak
için gelen hadisi terk etmeye götüren bir ifadedir. Hadis
ile gelen bir şeyin Kur'an'a uymadığı veya Kur'an'da
bulunmadığı görülebilir. Fer'i olanları asli olanlara
ilhak eden hadisler bu türden hadislerdendir. Kur'an'da olmayıp
hadisler vasıtasıyla ulaşan birçok hükümler vardır.
Özellikle açıklayıcı hükümler Kur'an'la değil
yalnızca hadislerle gelmiştir. Bu nedenle hadisler Kur'an'a
kıyas edilmezler. Hadisin getirdikleri alınır onun
dışındakiler ise geri çevrilir. Gelen bir hadis, Kur'an'da
manası kat'i olan bir nassla çeliştiğinde hadis dirayeten
yani metin açısından reddolunur. Çünkü hadisin anlamı
Kur'an'la çelişmektedir. Kays'ın kızı Fatıma'nın
rivayet ettiği aşağıdaki hadis dirayeten/metnen reddolunan
hadislerdendir. "Rasulullah (s.a.v.)
zamanında kocam beni üç talakla boşadı. Bunun üzerine
ben Nebi (s.a.v.)'e geldim. Fakat
peygamber (s.a.v.) benim için ne nafaka ne de ev hükmünü
uyguladı." Bu
hadis reddolunur. Çünkü Kur'an-ı Kerimdeki Allahu Teâla'nın
şu ayeti ile çelişmektedir.
"Boşandığınız,
fakat iddeti dolmamış kadınları gücünüz nisbetinde
kendi oturduğunuz yerde oturtun" 
Bu durumda hadis hem subutu hem de delaleti
kat'i olan Kur'an'ın nassı ile çeliştiği için
reddolunur. Ancak hadis Kur'an'la çelişmiyorsa, Kur'an'ın
ifade etmediği şeyleri kapsıyorsa veya Kur'an da olanın
üzerine ilave yapıyorsa hem Kur'an'da olan hem de hadiste
olan alınır. Yoksa Kur'an'da geçtiği için biz Kur'an'da
olan ile yetiniriz denilemez. Çünkü Allah her ikisini de
emretmiştir. Her ikisine birden inanmak vaciptir.
|