ilk sayfa
 
DELİLİN KUVVETLİLİĞİ

Şer'i delil, delalet ettiği hükmün bir şer'i delil olduğuna huccettir. Bunun için deliline bakılarak bir hükmün şer'i delil olduğuna itibar edilir. Bu nedenle şer'i hükümlerin alınmasında temel unsur delildir. Bir olayın hükmü şöyledir şeklinde istidlal yapabilmeye elverişli bir delil geldiği zaman, delilin sıhhatine itibar edilerek bu mesele hakkındaki şer'i hüküm budur diye hükme itibar edilir. Ancak bir olay hakkında elverişli iki delil geldiği ve bu delillerden her birinin farklı bir hükme delalet etmesi durumunda, örneğin birisi haram bir hükme diğeri de öbür delilin hilafına mübah bir hükme delalet ediyorsa, bu durumda bir delilin diğerine tercih edilmesi gerekir. Ki böylece bir delilin diğer delilden kuvvetli olmasına binaen iki hükümden biri alınabilsin. Buradan hareketle, en kuvvetli delilin alınarak diğer delillere tercih edilebilmesi için, istidlale elverişli deliller arasında hangi delilin daha uygun olduğunu anlamada tercih vecihlerini bilmek lazımdır. Bu hususta hem tercihin hem de tercih edilen yani daha kuvvetli olan delille amel etmenin vacib olduğuna dair Sahabenin -Allah onlardan razı olsun- icması vardır. Çünkü Sahabe, çiftlerin tenasül organlarının birleşmesi konusunda Aişe (r.anhüma)'nın verdiği: "İki sünnet yeri birleştiği zaman gusül vacib olur. Ben ve Allah'ın Rasülü böyle yaptığımız zaman yıkandık" haberi, Ebu Hüreyre (r.a.)'nin: "Ancak sudan dolayı su gerekir" haberine tercih etmişlerdir. Çünkü Nebi (s.a.v.)'in hanımları peygamber (s.a.v.)'in özel hayatı ile ilgili konuları erkeklerden daha iyi bilirler. Yine Rasulullah (s.a.v.)'in cünup olarak sabahladığına dair hanımlarının rivayet ettikleri bir haberi Ebu Hüreyre'nin Fadl b. Abbas'tan rivayet ettiği: "Kim cünup olarak sabahlarsa onun orucu yoktur" şeklindeki habere tercih etmişlerdir. Yine Ali b. Ebu Talib, haberini kuvvetli gördüğü için Ebu Bekir'e yemin ettirmezken başkasına yemin ettirmiştir. Yine Ebu Bekir, ninenin mirastaki payı ile ilgili Muğire'nin rivayetini, Muhammed b. Mesleme de rivayet edince kuvvetli buluyor. Yine Ömer Ebu Musa el-Eşari'nin izin konusundaki haberini Ebu Said el-Hudri de rivayetinde muvafakat ettiği zaman kuvvetli buluyordu. Sahabe nassları araştırıp nasslardan ümitlerini kestikten sonra kıyasa ve görüşlere yöneliyordu. Sahabenin durumlarını araştıran, onların ictihadlarında dayandıkları olaylara bakan kimse, onların iki zanni delil ile karşılaştıkları zaman kuvvetli olanı zayıf olana tercih ederek kuvvetli delille amel ettiklerini görecektir. Yine Nebi (s.a.v.)'in, Muaz b. Cebel'i Yemen'e kadı olarak gönderirken onun delilleri tertip edişini/sıralayışını ve bazısını bazısına tercih etmesini kabul etmesi de buna delalet etmektedir.

Ancak iki delil birbiri ile çatıştığı zaman, iki delille de amel etme imkânı olmadığı bir durum dışında delillerden birini diğerine tercih etmek doğru değildir. Her iki delil ile amel etme imkânı delillerden birinin diğerine tercih edilerek birinin tamamen ihmal edilmesinden daha evladır. Çünkü delilde aslolan ihmal değil, delille amel etmektir. Zorlama yoluyla iki delil ile amel etmek doğru değildir. Ancak, nassın delalet ettiği şeye göre iki delil ile amel edilebilir. Birbirine zıt iki delil ile amel etmeye Rasulullah (s.a.v.)'in şu sözü örnektir.

"Size şahitlerin en hayırlısını haber vereyim mi? diye sorunca, evet denildi ve Allah'ın Rasülü: Şahitliğe çağrılmadan önce adamın şahitlik yapmasıdır"  Kaynak için tıklayınız Oysa Nebi (s.a.v.) bir başka hadisinde ise şöyle diyordu:

"Sonra yalan yayılacak. Hatta adam; yemine çağrılmadan yemin edecek, şahitliğe çağrılmadan şahitlik yapacak."  Kaynak için tıklayınız

Birinci hadiste Rasül (s.a.v.) şahitliğe çağrılmadan önce şahitlik yapanı överken ikinci hadiste ise kınamakta, kötülemektedir. Birinci hadiste şahitliğe çağrılmadan önce şahitlik yapanı methetmesi, onun şari/kanun koyucu tarafından şahitlik yapmakla emrolunduğuna delalet etmektedir. İkinci hadis ise kınanan kimsenin şari tarafından şahitlik yapmaktan yasaklandığına delalet etmektedir. Birbirine zıt gibi görünen bu iki hadis bir araya getirildiğinde şahitliğin, Allah'ın haklarından bir hak sözkonusu olduğunda istek olmadan hemen şahitliğin yerine getirilmesi gerektiğini, kul haklarından bir hak söz konusu olduğunda ise, şahidin şahitliğine müracaat edilmeden önce şahitlikte bulunmaktan kanun koyucu tarafından yasaklandığına delalet ettiği görülür. Yine Rasulullah (s.a.v.)'in; "Mescide komşu olan mescidin dışında namaz kılamaz"  Kaynak için tıklayınız hadisi ile Rasulullah (s.a.v.)'in mescidin dışında kılınan namazı kabul etmesi gibi bir olay vardır. Her iki delil birbiri ile çelişir durumdadır. Fakat bu iki hadis yanyana getirildiğinde birinci hadisin kemale hamledilerek mescide komşu olan kimsenin namazının ancak mescidde kemal bulduğuna delalet ettiği, ikinci hadisin ise mescidde kılınan namazın sıhhatine işaret ettiği görülür.

Elbette ki iki delil ile amel etme imkânını aramaya çalışmak gerekir. Eğer deliller kuvvet ve genellik bakımından eşit seviyede olur da birbiri ile çatışan iki delil ile amel etme imkânı olmazsa duruma bakılır. Delillerden birinin sonra geldiği öğrenilirse bu durumda sonra gelen önce gelen delili nesh eder. Delillerin zanni veya kat'i olmaları, Kitaptan veya sünnetten olmaları durumu değiştirmez. Delillerden biri kitaptan biri de sünnetten olamaz. Çünkü mütevatir olsa bile sünnet Kitabı nesh edemez. Fakat iki delilden hangisinin sonradan söylenmiş olduğu bilinmezse bu durumda her iki delil de zanni sayılır. Çünkü kat'i deliller arasında çelişki olmaz. Deliller zanni olduğunda ise tercihe dönmek ve daha kuvvetli olan delil ile amel etmek gerekir. Delilin kuvvetli olması, delillerin tertibine göre ve zanni delillerin her çeşidinde istidlal derecesi açısından kuvvetli olmasına göre tesbit edilir. Delillerin sıralanışı/tertibi açısından mütevatir dahi olsa Kitap sünnetten daha kuvvetlidir. Mütevatir sünnet icmadan daha kuvvetlidir. Tevatüren nakledilen icma, haber-i ahaddan daha kuvvetlidir. Haber-i ahad ise, illeti delaletten veya istinbattan veya kıyastan alınan bir kıyastan daha kuvvetlidir. Fakat illeti sarahaten almışsa, sarahaten illete delalet eden nass gibi muamele görür ve delilin kuvveti açısından nassın hükmünü alır. Eğer illetin hikmeti Kur'an'da geçiyorsa hükmü Kur'an hükmü gibidir. Sünnet ise sünnetin hükmünü, icma ise icmanın hükmünü alır. Zanni delillerin her çeşidinde istidlal olarak kabul edilmesi açısından, zanni deliller iki tanedir.

1. Sünnet

2. Kıyas

Delilin kuvveti açısından bunların her birinin tercihde belirli itibarı vardır. Sünnetten bir delil; senet, metin ve delalet ettiği şey açısından kuvvete sahip olur. Sünnetten bir delilin senet açısından kuvveti aşağıdaki durumlarla alakalıdır.

1. Ravi ile alakalı olan husus: Rivayet ettiği nassı daha iyi bileceğinden dolayı direkt olarak rivayet eden ravi endirekt olarak rivayet eden raviye tercih edilir. Buna göre Ebu Rafi'in, Nebi (s.a.v.)'in Meymune'yi ihramdan çıktıktan sonra nikâhladığı hakkındaki rivayeti, aynı konudaki ibni Abbas'ın ihramlı iken nikahladığı rivayetine tercih edilir. Çünkü Ebu Rafi Rasulullah (s.a.v.) ile Meymune arasında elçilik yapan ve O'nun adına Meymune'nin nikahını kabul eden kimse idi. Aynı şekilde ravinin fakih olmasıyla da hadis tercih edilir. Dolayısıyla ravisi fakih olan bir haber, ravisi fakih olmayan bir habere tercih edilir. Yine rivayet ettiği hadisi ezberinden rivayet eden ravinin hadisi, yazılarak rivayet eden bir ravinin hadisine tercih edilir. Her iki raviden biri ezberine güveniyor diğeri de yazdığına itimat ediyorsa, hafız olan daha evladır. Çünkü o şüpheden çok uzaktır. Ravisi meşhur olan bir hadis ravisi meşhur olmayan bir hadise tercih edilir.

2. Rivayetin kendisi ile alakalı olan husus. Haberi mütevatir, haberi ahada tercih edilir. Müsned haberin ravisi bilindiği, mürsel haberin ravisi bilinmediği için, müsned haber mürsel habere tercih edilir.

3. Rivayet zamanı ile ilgili husus. Büluğ çağına ermiş bir ravinin rivayeti henüz büluğa ermemiş çocuk ravinin rivayetine tercih edilir.

4. Rivayet keyfiyeti ile ilgili olan husus. İttifakla Rasulullah (s.a.v.)'e ulaştırılan (merfu olan) haber, merfuan Rasüle ulaşmasında ihtilaf olan habere tercih edilir. Peygamber (s.a.v.)'in lafzıyla rivayet edilen haber, mana ile rivayet edilen habere tercih edilir.

5. Haberin geldiği zaman ile ilgili husus. Tarih belirtilmeden mutlak olarak rivayet edilen bir haber, geçmiş bir tarih ile belirlenen habere tercih edilir. Çünkü mutlak olan haber sonradan gelen habere daha çok benzer. Rasulullah (s.a.v.)'in son günlerindeki bir haber, ölüm hastalığı esnasında varit olan mutlak habere tercih edilir.

Metin açısından haberin kuvvetli olması ise şu hususlarla alakalıdır.

1- İki haberden biri emre diğeri de yasağa işaret ediyorsa yasak emre tercih edilir. Çünkü galibiyetle yasaklama içeren bir haber, mefsedeti (fasit olanı) defetmeyi ister. Genellikle emir ifade eden haber bir maslahatın elde edilmesini talep eder. Bu nedenle mefsedetlerin defedilmesi maslahatları celbetmekten daha evladır.

2- İki haberden biri emredici diğeri mübah kılıcı olması durumunda mübahlığı bildiren haber emredici habere tercih edilir. Çünkü mübah kılıcı bir haber ile ameli gerektiren bir işi, fiili talepten mübahlığa çevirip emri tevil etmektir. Ki bu da onun sabit olarak delalet ettiklerindendir. Bağlayıcı bir emir ile amel mübah olan bir şeyi tamamen iptal etmektir. Dolayısıyla iki delil ile amel ettirmek ikisinden birinin iptalinden daha evladır.

3- İki haberden birisinin emir diğerinin de haber ifade etmesi durumunda haber emre tercih edilir. Çünkü delalet açısından haber, emirden daha kuvvetlidir. Bunun için emrin hilafına haberin neshinden sakınılır. Oysa emrin neshedilmesi caizdir.

4- İki haberden biri nehyedici/yasaklayıcı diğerinin ise mübah kılıcı olması. Mübahın emre tercih edilmesi gibi aynı sebepten dolayı mübah kılan haber yasaklayıcı habere tercih edilir.

5- İki haberden birisi nehiy diğeri haber ifade etmesi durumunda, haberin emre tercih edilmesinde açıklanan sebepten dolayı haber nehye tercih edilir.

6- Haberin lafzı ile alakalı olan husus. Hakikata delalet eden bir lafızla rivayet edilen bir haber mecaz lafız ile rivayet edilen bir habere tercih edilir. Şer'i hakikatlara şamil olan bir haber lugavi veya sarfi (fiil çekim kurallarına) hakikata şamil olan bir habere tercih edilir. Çünkü Nebi (s.a.v.) şer'i açıklamalar için gönderildi. Sarahaten, delaleten veya istinbaten bir hükmün illetini içeren bir haber hükmün illetine yer vermeyen veya ona işaret etmeyen habere tercih edilir. Çünkü muallel bir haber şer'i açıdan daha kuvvetlidir.

Delalet ettiği mana bakımından haberin kuvvetli olmasına gelince:

1. İki haberden birinin hafifletici bir manayı ifade etmesi diğeri ise zorlaştırıcı bir manayı ifade etmesi durumunda, hafifletmeyi gerektiren haber, zorlaştırmayı gerektiren habere tercih edilir. Çünkü Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır.

"Allah sizin için kolaylık ister zorluk istemez" Bakara: 185

"Allah dinde size zorluk göstermedi." Hacc: 78

  Nebi (s.a.v.) de; "Din kolaylıktır"  Kaynak için tıklayınız ve; "İslam'da zarar vermekte yoktur zarara uğratılmakta yoktur”  Kaynak buyurmaktadır.

2. İki haberden biri haramı diğeri de mübahı ifade ediyorsa, harama delalet eden haber, mübaha delalet eden habere tercih edilir. Çünkü Nebi (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır.

"Helal ile haram bir araya geldiğinde haram helala üstün gelir."  Kaynak ve yine; "Sana şüphe vereni bırak şüphe vermeyeni al."  Kaynak

3. İki haberden birinin tahrimi/haramı diğerinin ise vucubu ifade etmesi durumunda harama delalet eden haber, vucuba delalet eden habere tercih edilir. Çünkü tahrimde ağır basan taraf mefsedeti defetmektir. Vucubda ağır basan taraf ise maslahatı celb etmektir. Fesadın giderilmesi maslahatın celbinden önce gelir.

4. İki haberden birinin vucub ifade etmesi diğerinin ise mübahlık ifade etmesi durumunda vucuba delalet eden haber mübaha delalet eden habere tercih edilir. Çünkü vacib günahın terkini gerektirirken mübah ise bir şeyin terkini gerektirmez. Günahtan uzaklaşmak, hiçbir şey gerektirmeyen bir şeyden uzak kalmaktan evladır. Çünkü vucuba delalet eden haberde kesin bir talep vardır. Mübaha delalet eden haber ise ya talep muhayyerdir ya da mübah muhayyerdir. Kesin olan diğerine tercihlidir.

Sünnette yapılacak tercih itibarları açısından durum budur. Kıyas konusunda yapılan tercih itibarları ile ilgili hususa gelince: Bu tercihler illet deliline göre olur. Vasfın illeti kat'i nassla sabit olan bir kıyas, vasfın illeti kat'i nassla sabit olmayan kıyasa tercih edilir. Çünkü kat'i nass ile sabit olan kıyas, kesin nass ile sabit olmayan kıyasın hilafına illetin dışından başka bir şeye ihtimal vermez. İlleti sarahaten sabit olan bir kıyas, illeti delaleten, istinbaten veya kıyasen sabit olan bir kıyasa tercih edilir. İlleti delaleten sabit olan bir kıyas, illeti istinbaten ve kıyasen sabit olan kıyasa tercih edilir. İlleti istinbaten sabit olan bir kıyas, illeti kıyasen sabit olan bir kıyasa tercih edilir. Dolayısıyla kıyasın tercihi illete ve delilin illetine göre olur.

Tercihlerle ilgili konuların özeti budur. Bu şekilde insan, daha kuvvetli şer'i delili öğrenebilir ki şer'i hükmü buna göre tercih edebilsin. Bu da iki halde mümkün olur:

1. Zannın talebinde bütün gücünü harcayamaması nedeniyle istinbata gücü olmadığı için karşılaştığı iki delilin muhakemesinde müttebi gibi olur.

2. İki delil birbiri ile çatıştığı zaman müctehid ile beraber olur. Her iki halde de iki delille karşılaştığı zaman ikisinden birini tercih etmesi gerekir. İkisinden birini tercih ettiği zaman ise delili daha kuvvetli olan hükmü alması ve onunla amel etmesi, delilini zayıf gördüğü hükmü de terk etmesi gerekir.

 

Kitabın ilk sayfasına dönüş Kitabı bilgisayarınıza yükleyebilirsiniz Bu sayfayı birine gönderebilirsiniz Anasayfa ve diğer kitaplar için