Şer'i delil, delalet ettiği hükmün bir
şer'i delil olduğuna huccettir. Bunun için deliline bakılarak
bir hükmün şer'i delil olduğuna itibar edilir. Bu nedenle
şer'i hükümlerin alınmasında temel unsur delildir. Bir
olayın hükmü şöyledir şeklinde istidlal yapabilmeye
elverişli bir delil geldiği zaman, delilin sıhhatine itibar
edilerek bu mesele hakkındaki şer'i hüküm budur diye
hükme itibar edilir. Ancak bir olay hakkında elverişli iki
delil geldiği ve bu delillerden her birinin farklı bir hükme
delalet etmesi durumunda, örneğin birisi haram bir hükme diğeri
de öbür delilin hilafına mübah bir hükme delalet
ediyorsa, bu durumda bir delilin diğerine tercih edilmesi
gerekir. Ki böylece bir delilin diğer delilden kuvvetli
olmasına binaen iki hükümden biri alınabilsin. Buradan
hareketle, en kuvvetli delilin alınarak diğer delillere
tercih edilebilmesi için, istidlale elverişli deliller
arasında hangi delilin daha uygun olduğunu anlamada tercih
vecihlerini bilmek lazımdır. Bu hususta hem tercihin hem de
tercih edilen yani daha kuvvetli olan delille amel etmenin
vacib olduğuna dair Sahabenin -Allah onlardan razı olsun-
icması vardır. Çünkü Sahabe, çiftlerin tenasül organlarının
birleşmesi konusunda Aişe (r.anhüma)'nın verdiği: "İki
sünnet yeri birleştiği zaman gusül vacib olur. Ben ve
Allah'ın Rasülü böyle yaptığımız zaman
yıkandık"
haberi, Ebu Hüreyre (r.a.)'nin: "Ancak
sudan dolayı su gerekir"
haberine tercih etmişlerdir. Çünkü
Nebi (s.a.v.)'in hanımları peygamber
(s.a.v.)'in özel hayatı ile ilgili
konuları erkeklerden daha iyi bilirler. Yine Rasulullah (s.a.v.)'in
cünup olarak sabahladığına dair hanımlarının rivayet
ettikleri bir haberi Ebu Hüreyre'nin Fadl b. Abbas'tan
rivayet ettiği: "Kim
cünup olarak sabahlarsa onun orucu yoktur"
şeklindeki habere tercih etmişlerdir. Yine Ali b. Ebu Talib,
haberini kuvvetli gördüğü için Ebu Bekir'e yemin
ettirmezken başkasına yemin ettirmiştir. Yine Ebu Bekir,
ninenin mirastaki payı ile ilgili Muğire'nin rivayetini,
Muhammed b. Mesleme de rivayet edince kuvvetli buluyor. Yine
Ömer Ebu Musa el-Eşari'nin izin konusundaki haberini Ebu
Said el-Hudri de rivayetinde muvafakat ettiği zaman kuvvetli
buluyordu. Sahabe nassları araştırıp nasslardan
ümitlerini kestikten sonra kıyasa ve görüşlere yöneliyordu.
Sahabenin durumlarını araştıran, onların ictihadlarında
dayandıkları olaylara bakan kimse, onların iki zanni delil
ile karşılaştıkları zaman kuvvetli olanı zayıf olana
tercih ederek kuvvetli delille amel ettiklerini görecektir.
Yine Nebi (s.a.v.)'in,
Muaz b. Cebel'i Yemen'e kadı olarak gönderirken onun
delilleri tertip edişini/sıralayışını ve bazısını
bazısına tercih etmesini kabul etmesi de buna delalet
etmektedir.
Ancak iki delil birbiri ile çatıştığı
zaman, iki delille de amel etme imkânı olmadığı bir durum
dışında delillerden birini diğerine tercih etmek doğru
değildir. Her iki delil ile amel etme imkânı delillerden
birinin diğerine tercih edilerek birinin tamamen ihmal
edilmesinden daha evladır. Çünkü delilde aslolan ihmal değil,
delille amel etmektir. Zorlama yoluyla iki delil ile amel
etmek doğru değildir. Ancak, nassın delalet ettiği şeye göre
iki delil ile amel edilebilir. Birbirine zıt iki delil ile
amel etmeye Rasulullah (s.a.v.)'in şu sözü örnektir.
"Size şahitlerin en hayırlısını haber vereyim mi? diye
sorunca, evet denildi ve Allah'ın Rasülü: Şahitliğe
çağrılmadan önce adamın şahitlik yapmasıdır"
Oysa Nebi (s.a.v.) bir başka hadisinde
ise şöyle diyordu:
"Sonra
yalan yayılacak. Hatta adam; yemine çağrılmadan yemin
edecek, şahitliğe çağrılmadan şahitlik yapacak."

Birinci hadiste Rasül (s.a.v.)
şahitliğe çağrılmadan önce şahitlik yapanı överken
ikinci hadiste ise kınamakta, kötülemektedir. Birinci
hadiste şahitliğe çağrılmadan önce şahitlik yapanı
methetmesi, onun şari/kanun koyucu tarafından şahitlik
yapmakla emrolunduğuna delalet etmektedir. İkinci hadis ise
kınanan kimsenin şari tarafından şahitlik yapmaktan
yasaklandığına delalet etmektedir. Birbirine zıt gibi görünen
bu iki hadis bir araya getirildiğinde şahitliğin, Allah'ın
haklarından bir hak sözkonusu olduğunda istek olmadan hemen
şahitliğin yerine getirilmesi gerektiğini, kul haklarından
bir hak söz konusu olduğunda ise, şahidin şahitliğine müracaat
edilmeden önce şahitlikte bulunmaktan kanun koyucu
tarafından yasaklandığına delalet ettiği görülür. Yine
Rasulullah (s.a.v.)'in; "Mescide komşu
olan mescidin dışında namaz kılamaz"
hadisi ile Rasulullah (s.a.v.)'in
mescidin dışında kılınan namazı kabul etmesi gibi bir
olay vardır. Her iki delil birbiri ile çelişir durumdadır.
Fakat bu iki hadis yanyana getirildiğinde birinci hadisin
kemale hamledilerek mescide komşu olan kimsenin namazının
ancak mescidde kemal bulduğuna delalet ettiği, ikinci
hadisin ise mescidde kılınan namazın sıhhatine işaret
ettiği görülür.
Elbette ki iki delil ile amel etme imkânını
aramaya çalışmak gerekir. Eğer deliller kuvvet ve genellik
bakımından eşit seviyede olur da birbiri ile çatışan iki
delil ile amel etme imkânı olmazsa duruma bakılır.
Delillerden birinin sonra geldiği öğrenilirse bu durumda
sonra gelen önce gelen delili nesh eder. Delillerin zanni
veya kat'i olmaları, Kitaptan veya sünnetten olmaları
durumu değiştirmez. Delillerden biri kitaptan biri de sünnetten
olamaz. Çünkü mütevatir olsa bile sünnet Kitabı nesh
edemez. Fakat iki delilden hangisinin sonradan söylenmiş
olduğu bilinmezse bu durumda her iki delil de zanni
sayılır. Çünkü kat'i deliller arasında çelişki olmaz.
Deliller zanni olduğunda ise tercihe dönmek ve daha kuvvetli
olan delil ile amel etmek gerekir. Delilin kuvvetli olması,
delillerin tertibine göre ve zanni delillerin her çeşidinde
istidlal derecesi açısından kuvvetli olmasına göre tesbit
edilir. Delillerin sıralanışı/tertibi açısından mütevatir
dahi olsa Kitap sünnetten daha kuvvetlidir. Mütevatir
sünnet icmadan daha kuvvetlidir. Tevatüren nakledilen icma,
haber-i ahaddan daha kuvvetlidir. Haber-i ahad ise, illeti
delaletten veya istinbattan veya kıyastan alınan bir
kıyastan daha kuvvetlidir. Fakat illeti sarahaten almışsa,
sarahaten illete delalet eden nass gibi muamele görür ve
delilin kuvveti açısından nassın hükmünü alır. Eğer
illetin hikmeti Kur'an'da geçiyorsa hükmü Kur'an hükmü
gibidir. Sünnet ise sünnetin hükmünü, icma ise icmanın hükmünü
alır. Zanni delillerin her çeşidinde istidlal olarak kabul
edilmesi açısından, zanni deliller iki tanedir.
1.
Sünnet
2. Kıyas
Delilin kuvveti açısından
bunların her birinin tercihde belirli itibarı vardır. Sünnetten
bir delil; senet, metin ve delalet ettiği şey açısından
kuvvete sahip olur. Sünnetten bir delilin senet açısından
kuvveti aşağıdaki durumlarla alakalıdır.
1. Ravi ile
alakalı olan husus:
Rivayet ettiği nassı daha iyi bileceğinden dolayı direkt
olarak rivayet eden ravi endirekt olarak rivayet eden raviye
tercih edilir. Buna göre Ebu Rafi'in, Nebi (s.a.v.)'in
Meymune'yi ihramdan çıktıktan sonra nikâhladığı
hakkındaki rivayeti, aynı konudaki ibni Abbas'ın ihramlı
iken nikahladığı rivayetine tercih edilir. Çünkü Ebu
Rafi Rasulullah (s.a.v.) ile Meymune arasında elçilik yapan
ve O'nun adına Meymune'nin nikahını kabul eden kimse idi.
Aynı şekilde ravinin fakih olmasıyla da hadis tercih
edilir. Dolayısıyla ravisi fakih olan bir haber, ravisi
fakih olmayan bir habere tercih edilir. Yine rivayet ettiği
hadisi ezberinden rivayet eden ravinin hadisi, yazılarak
rivayet eden bir ravinin hadisine tercih edilir. Her iki
raviden biri ezberine güveniyor diğeri de yazdığına
itimat ediyorsa, hafız olan daha evladır. Çünkü o şüpheden
çok uzaktır. Ravisi meşhur olan bir hadis ravisi meşhur
olmayan bir hadise tercih edilir.
2. Rivayetin
kendisi ile alakalı olan husus.
Haberi mütevatir, haberi ahada tercih edilir.
Müsned haberin ravisi bilindiği, mürsel haberin ravisi
bilinmediği için, müsned haber mürsel habere tercih
edilir.
3. Rivayet
zamanı ile ilgili husus. Büluğ
çağına ermiş bir ravinin rivayeti henüz büluğa ermemiş
çocuk ravinin rivayetine tercih edilir.
4. Rivayet keyfiyeti ile ilgili olan
husus. İttifakla Rasulullah (s.a.v.)'e
ulaştırılan (merfu olan) haber, merfuan Rasüle ulaşmasında
ihtilaf olan habere tercih edilir. Peygamber (s.a.v.)'in
lafzıyla rivayet edilen haber, mana ile rivayet edilen habere
tercih edilir.
5. Haberin
geldiği zaman ile ilgili husus.
Tarih belirtilmeden mutlak olarak rivayet edilen bir haber, geçmiş
bir tarih ile belirlenen habere tercih edilir. Çünkü mutlak
olan haber sonradan gelen habere daha çok benzer. Rasulullah (s.a.v.)'in
son günlerindeki bir haber, ölüm
hastalığı esnasında varit olan mutlak habere tercih
edilir.
Metin açısından haberin kuvvetli olması
ise şu hususlarla alakalıdır.
1- İki haberden
biri emre diğeri de yasağa işaret ediyorsa yasak emre
tercih edilir. Çünkü galibiyetle yasaklama içeren bir
haber, mefsedeti (fasit olanı) defetmeyi ister. Genellikle
emir ifade eden haber bir maslahatın elde edilmesini talep
eder. Bu nedenle mefsedetlerin defedilmesi maslahatları
celbetmekten daha evladır.
2- İki haberden
biri emredici diğeri mübah kılıcı olması durumunda mübahlığı
bildiren haber emredici habere tercih edilir. Çünkü mübah
kılıcı bir haber ile ameli gerektiren bir işi, fiili
talepten mübahlığa çevirip emri tevil etmektir. Ki bu da
onun sabit olarak delalet ettiklerindendir. Bağlayıcı bir
emir ile amel mübah olan bir şeyi tamamen iptal etmektir.
Dolayısıyla iki delil ile amel ettirmek ikisinden birinin
iptalinden daha evladır.
3- İki haberden
birisinin emir diğerinin de haber ifade etmesi durumunda
haber emre tercih edilir. Çünkü delalet açısından haber,
emirden daha kuvvetlidir. Bunun için emrin hilafına haberin
neshinden sakınılır. Oysa emrin neshedilmesi caizdir.
4- İki haberden
biri nehyedici/yasaklayıcı diğerinin ise mübah kılıcı
olması. Mübahın emre tercih edilmesi gibi aynı sebepten
dolayı mübah kılan haber yasaklayıcı habere tercih
edilir.
5- İki haberden
birisi nehiy diğeri haber ifade etmesi durumunda, haberin
emre tercih edilmesinde açıklanan sebepten dolayı haber
nehye tercih edilir.
6- Haberin lafzı
ile alakalı olan husus. Hakikata delalet eden bir lafızla
rivayet edilen bir haber mecaz lafız ile rivayet edilen bir
habere tercih edilir. Şer'i hakikatlara şamil olan bir haber
lugavi veya sarfi (fiil çekim kurallarına) hakikata şamil
olan bir habere tercih edilir. Çünkü
Nebi (s.a.v.) şer'i açıklamalar için
gönderildi. Sarahaten, delaleten veya istinbaten bir hükmün
illetini içeren bir haber hükmün illetine yer vermeyen veya
ona işaret etmeyen habere tercih edilir. Çünkü muallel bir
haber şer'i açıdan daha kuvvetlidir.
Delalet ettiği mana
bakımından haberin kuvvetli olmasına gelince:
1. İki haberden
birinin hafifletici bir manayı ifade etmesi diğeri ise
zorlaştırıcı bir manayı ifade etmesi durumunda,
hafifletmeyi gerektiren haber, zorlaştırmayı gerektiren
habere tercih edilir. Çünkü Allahu Teâla şöyle
buyurmaktadır.
"Allah sizin
için kolaylık ister zorluk istemez"
"Allah dinde size zorluk göstermedi."
Nebi
(s.a.v.) de; "Din
kolaylıktır"
ve;
"İslam'da zarar vermekte yoktur zarara uğratılmakta
yoktur”
buyurmaktadır.
2. İki haberden
biri haramı diğeri de mübahı ifade ediyorsa, harama
delalet eden haber, mübaha delalet eden
habere tercih edilir. Çünkü Nebi (s.a.v.)
bir hadisinde şöyle buyurmaktadır.
"Helal ile haram bir araya geldiğinde haram helala
üstün gelir."
ve yine; "Sana
şüphe vereni bırak şüphe vermeyeni al."
3. İki haberden
birinin tahrimi/haramı diğerinin ise vucubu ifade etmesi
durumunda harama delalet eden haber, vucuba delalet eden
habere tercih edilir. Çünkü tahrimde ağır basan taraf
mefsedeti defetmektir. Vucubda ağır basan taraf ise
maslahatı celb etmektir. Fesadın giderilmesi maslahatın
celbinden önce gelir.
4. İki haberden
birinin vucub ifade etmesi diğerinin ise mübahlık ifade
etmesi durumunda vucuba delalet eden haber mübaha delalet
eden habere tercih edilir. Çünkü vacib günahın terkini
gerektirirken mübah ise bir şeyin terkini gerektirmez. Günahtan
uzaklaşmak, hiçbir şey gerektirmeyen bir şeyden uzak
kalmaktan evladır. Çünkü vucuba delalet eden haberde kesin
bir talep vardır. Mübaha delalet eden haber ise ya talep
muhayyerdir ya da mübah muhayyerdir. Kesin olan diğerine
tercihlidir.
Sünnette yapılacak tercih itibarları açısından
durum budur. Kıyas konusunda yapılan tercih itibarları ile
ilgili hususa gelince: Bu tercihler illet deliline göre olur.
Vasfın illeti kat'i nassla sabit olan bir kıyas, vasfın
illeti kat'i nassla sabit olmayan kıyasa tercih edilir.
Çünkü kat'i nass ile sabit olan kıyas, kesin nass ile
sabit olmayan kıyasın hilafına illetin dışından başka
bir şeye ihtimal vermez. İlleti sarahaten sabit olan bir
kıyas, illeti delaleten, istinbaten veya kıyasen sabit olan
bir kıyasa tercih edilir. İlleti delaleten sabit olan bir
kıyas, illeti istinbaten ve kıyasen sabit olan kıyasa
tercih edilir. İlleti istinbaten sabit olan bir kıyas,
illeti kıyasen sabit olan bir kıyasa tercih edilir.
Dolayısıyla kıyasın tercihi illete ve delilin illetine göre
olur.
Tercihlerle ilgili konuların özeti budur.
Bu şekilde insan, daha kuvvetli şer'i delili öğrenebilir
ki şer'i hükmü buna göre tercih edebilsin. Bu da iki halde
mümkün olur:
1. Zannın
talebinde bütün gücünü harcayamaması nedeniyle istinbata
gücü olmadığı için karşılaştığı iki delilin
muhakemesinde müttebi gibi olur.
2. İki delil birbiri ile çatıştığı
zaman müctehid ile beraber olur. Her iki halde de iki delille
karşılaştığı zaman ikisinden birini tercih etmesi
gerekir. İkisinden birini tercih ettiği zaman ise delili
daha kuvvetli olan hükmü alması ve onunla amel etmesi,
delilini zayıf gördüğü hükmü de terk etmesi gerekir.
|