Rivayeti huccet olarak kabul edilecek olan
kimsenin rivayetinde udul ve zapt sıfatlarına sahip olma
şartı aranır. Udul sıfatına sahip olmak demek kişinin müslüman,
akıllı ve baliğ olması, fısk sebeplerinden, kötü sıfatlardan
beri, uzak olması demektir. Zapt ise, ravinin dikkatli ve
uyanık olması demektir. Ezberden rivayet ediyorsa rivayet
ettiğini ezberlemiş, yazılı bir vesikadan rivayet ediyorsa
yazdığını iyi korumuş, mana bakımından rivayet ediyorsa
asıl metnin manasını değiştiren inceliklere aşina
olması demektir.
Ravinin udul olması, hayırla ve kendisi
hakkında yapılan övgülerle şöhret bulmasıyla sabit
olur. İlim ve nakil ehli arasında udul olması ile şöhret
bulan, emin oluşu ve güvenilirliği ile halk arasında
övgüye mazhar olmuş kişilerin udul olduklarını ispat
edilmesi için şahide ihtiyaçları yoktur. Udul olması ile
şöhret bulmamış bir ravinin udul oluşu, aynı zamanda
imamların tamamının veya bir imamın onun udul olduğuna
şehadeti ile de sabit olur.
Bir ravinin zaptı, zapt ve itkan sahibi
olmakla bilinen güvenilir bir ravinin rivayeti ile
desteklenmesiyle bilinir. Yaptığı rivayetleri güvenilir
ravilerin rivayetlerine mana bakımından veya çoğuna uygun
olması ile ve muhalefetlerinin çok az olması ile ravinin
zaptı sabit olur.
Sebebi zikredilsin edilmesin ta'dil makbuldür.
Cerh ise böyle değildir. İnsanlar fıskın sebeplerinde
ihtilaf ettikleri için, cerhin sebebi açıklanmadan izahı
yapılmadan cerh, kabul edilmez. Cerhi yapan kimse kendince
fıskına bir sebep görüp raviyi zayıf görebilir. Oysa
gerçekte ravi zayıf olmayabilir. Yani cerh ve ta'dil
ashabından birisinin inancına göre ravi zayıftır, ama gerçekte
ise ravi zayıf değildir. Bu nedenle, cerh yapılırken
yapılan işin cerh olup olmadığının açığa kavuşması
için cerh sebebinin belirtilmesi şart koşulmuştur. Bir
kişinin ifadesiyle cerh sabit olur. Birden çok kişinin cerh
yapması şart değildir. Öyleyse cerh ve ta'dilde bir kişinin
sözü yeterlidir. Çünkü o, bir haberi bildirmektedir.
Haberde ise bir kişinin sözü yeterlidir. Bir haberin,
rivayetin cerhinde veya ta'dilinde de sayı şart koşulmayıp
bir kişinin haber vermesi yeterli olduğu gibi bir rivayetin
cerhinde veya ta'dilinde de sayı şartı yoktur. Yalnızca
bir kişinin sözü cerh ve ta'dil için yeterlidir. Sebebi
açıklanmış bir cerh ile ta'dil aynı zamanda bir kişide
toplandığı zaman ta'dili yapanların sayısı çok olsa
bile cerhin önceliği vardır. Çünkü ta'dilde bulunanlar
ravinin durumu hakkında görünen şeyleri haber
vermektedirler. Cerh eden kimse ise ta'dili yapandan gizli
kalanı, gizli olanı haber vermektedir. Ta'dilde
bulunanların çok sayıda olmalarının ise kıymeti yoktur.
Çünkü sayının çokluğu haberin kabulü için bir illet
sayılmaz. İllet ravinin durumundan haberdar olup
olmamaktır. Ta'dilde bulunanı belirtilmediği durumda fukaha
bunu şöylece kayıtlamışlardır: Cerh eden kimsenin
zikrettiği sebebi öğrendim. Ancak ravi tevbe etti halini düzeltti
der ve cerh eden de cerhin belirli bir sebebini zikrederse o
takdirde ta'dil yapan kimse cerh yapan kimsenin ileriye
sürdüğü sebebin butlanına/ geçersizliğine yakinen
delalette bulunarak cerhi ortadan kaldırır.
Ta'n on şeyden meydana gelmektedir.
Bunlardan beş tanesi udul olmakla, beş tanesi de zaptla
ilgilidir. Udul olmakla ilgili olanlar şunlardır: Yalan,
yalanla itham, fıskın ortaya çıkması, ravinin meçhul
olması ve bidat ehlinden olması. Zapt ile ilgili olanlar ise
şunlardır. Aşırı yanılma, aşırı dikkatsizlik/gaflete
düşme, vehm, sika/ güvenilir
ravilere muhalefet, hafıza kötülüğü/kötü ezber.
Meçhul olma üç
kısma ayrılır.
1.
Açık ve gizli olarak adaletin bilinmemesi. Böyle bir
ravinin rivayeti kabul edilmez.
2.
Zahiren udul iken batınen durumun meçhul olması ki bu
mestur sayılır. Böyle bir ravinin rivayeti ile ihticac yapılır.
3. Ravinin kendisinin bilinmemesi.
Alimlerden hiçbir kimsenin onu tanımaması ve hadisinin
yalnızca bir ravi tarafından bilinmesi. Alimlerin kendisini
tanıması ile veya ta'dilcilerin ondan hadis rivayet
etmesiyle ravi hakkındaki bilgisizlik kalkar. Bir kişinin
ta'dili yeterli olduğu gibi bir kişinin rivayeti de yeterli
olur. Kays b. Ebi Hazim'den başkasının rivayette
bulunmadığı Murad el-Eslemi'den Buhari rivayette
bulunmuştur. Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan başkasının
rivayette bulunmadığı Rabia b. Ka'b'dan Müslim rivayette
bulunmuştur. Bir kişinin rivayette bulunmasıyla bu ikisinin
bilinmezliği kalkmıştır.
|