Sünnet ve hadisin eş anlamlısı olan
haber, takip ettiği yol itibarı ile "Mütevatir
Haber" ve "Ahad Haber" olmak üzere iki kısma
ayrılır. Mütevatir haber aşağıdaki dört hususu kendinde
toplayan habere denir.
1. Belirli bir
sayı ile sınırlandırılmaksızın ravi sayısının bir
topluluk meydana getirmesi gerekir. Topluluk sayısı olarak
sayılacak her adet Mütevatir sayılır. Ancak bu sayının
beşten az olması caiz değildir. Dört kişi yeterli
değildir. Çünkü dört kişi zinada şahitlik yapacakları zaman
onların durumlarındaki bilinmezliği tezkiye edecek
kimselere muhtaçtırlar. Tevatürde muteber cem'in, sadece
haber verme ile katiyyet ifade etmesi için tezkiyeye muhtaç
olmayacak seviyede olması lazımdır.
2. Adeten yalan
üzerinde birleşmeleri imkânsız olmalıdır. Şahısların
ve bölgelerin değişmesi ile bunlarda değişir. Ali b. Ebi
Talib gibi beş kişi, Mütevatir Haber için yeterlidir.
Fakat onun dışındaki beş kişi ise yeterli olmayabilir.
Çeşitli beldelerden bir araya gelmeyen beş kişinin
verdiği haber, Haber-i Mütevatir için bazen yeterli
olabilir. Ancak aynı beldede olup ta bir araya gelmeyen onlar
kadar bir topluluğun haberi çoğu kez yeterli olmaz.
3.
Adeten bir araya geldiklerinde yalan üzerinde ittifak
etmeleri muhal olan bir topluluğun başından sonuna
kadar rivayet etmeleri gerekir. Rivayet
tabakalarının her birinde yukarıda saydığımız
şartların ikisi de tahakkuk etmezse Mütevatir sayılmaz.
4. Yalnızca
akıl ile sabit olmayıp işitme ve diğer duyu organlarından
birinde, histe son bulmalıdır. Çünkü hisse dayanmadığı
zaman yalnızca aklın hata etmesi mümkündür. Dolayısıyla
yakınlık ifade etmez.
Mütevatir haberin hükmü: Mütevatir
haber yüzde yüz kesinlik ifade eder. Reddine hiçbir
şekilde imkân vermeyecek ölçüde insanı kabule mecbur
kılar. Mütevatir haber bir
zarurettir. Çünkü incelemeye, araştırmaya
muhtaç değildir. Yani Haber-i Mütevatir yakin/kesinlik
ifade eder. Mütevatir haber iki kısma ayrılır:
1- Lafzan Mütevatir:
"Bile bile bana yalan isnad eden kimse cehennemdeki
yerini hazırlasın" hadisi,
mestler üzerine mesh'e cevaz veren hadis, havz hadisi,
şefaat hadisi ve namazda elleri kaldırma hadisi gibi
hadisler lafzan Mütevatir hadise örnektirler.
2- Manen Mütevatir:
Sabah namazının sünnetinin iki rekât
olması gibi çeşitli konularda bir iş üzerinde
nakilcilerin ittifak ettikleri hadislere denir. Bu türden
mütevatir hadisler mevcuttur. Alimlerin tevatüre bakışlarında
ve tevatür şartlarındaki ihtilaflar nedeniyle her ne kadar
alimler sayılarında ihtilaf etmişlerse de birçok
Mütevatir hadis rivayet edilmiştir.
Ahad haber ise ravilerin sayısı tevatür
derecesine ulaşmamış haberlere denir. Ravilerinin
sayısının bir veya dört olması fark etmez. Yani Mütevatir
hadis için şart koşulan dört şarttan birisi bulunmayan
rivayetler. Ravilerinin sayısı açısından haber-i ahad
üç kısma ayrılır.
1. ĞARİB HADİS: Hadisi
toplayanlardan bir ravinin yalnız kalması. Yani ravinin
rivayetin herhangi bir yerinde yalnız kalmasıdır. Ğarib
hadis de kendi içinde iki kısma ayrılır.
A. Yalnızca
isnad açısından ğarib hadis.
B. Hem isnad hem
de metin yönünden ğarib hadis.
Sadece metin yönünden ğarib hadis
yoktur. Hem metin hem de isnad yönünden ğarib hadis, bir
kişinin rivayet zincirinde yalnız kalmasıdır. Köle satışını
ve bağışını yasaklayan hadis buna örnektir. Sened
yönünden ğarib hadis ise, Sahabeden bir cemaatın metnen
rivayet ettiği, başka bir ravinin o hadisi bir başka
Sahabeden rivayetinde yalnız kaldığı hadistir.
"Ameller niyetlere
göredir"
hadisi
buna örnektir.
2- AZİZ:
Birden çok dörtten az sayıda ravinin yani bir mertebede
olsa bile iki veya üç kişinin rivayet ettiği hadisler. Az
sayıda olmasından dolayı Aziz diye isimlendirilmiştir.
3- MEŞHUR: Mütevatir seviyesine
ulaşmayan üçten fazla kişinin rivayet ettiği hadistir.
Dillerde şöhret bulması ve durumu açık olduğu için MEŞHUR
diye isimlendirilmiştir. Senedi olsa da olmasa da durum
değişmez. Aynı zamanda buna Müstefiz de denir. Meşhur
hadis iki kısma ayrılır.
1. Hadisçiler
arasında meşhur olan.
2.
Bütün insanlar arasında meşhur olan.
Enes (r.a.)'in
"Nebi (s.a.v.) bir ay boyunca Ra'l ve Zekvan'a beddua ederek kunut yaptı"
hadisi birinci türe örnektir.
"Müslüman;
elinden ve dilinden emin olunan kimsedir"
hadisi
ise ikinci türe örnektir. İnsanlar arasında meşhur
olanların hepsi de sahih değildir. İnsanlar arasında
meşhur olup ta aslı olmayan veya tamamen uydurma olan
hadisler de vardır.
"Oruca başladığınız gün ile kurban bayramınız
aynı gündür" gibi halk
arasında dönüp dolaşan fakat asla aslı olmayan çok
hadisler vardır. İster ğarib olsun, ister aziz olsun
isterse meşhur olsun haber-i ahad'a ait isnadın da bir sonu
vardır. Senedin sonu ya Nebi (s.a.v.)'de, ya Sahabede ya da
Tabiinde son bulur. Sened son bulduğu yere göre üç kısma
ayrılır.
1- MERFU': Söz,
fiil, takrir veya vasıf olarak hassaten Nebi (s.a.v.)'e
izafe olunan habere merfu' hadis denir. Hadisi Rasulullah (s.a.v.)'e
isnad edenin bir sahabi, bir tabii veya onlardan sonra gelen
birinin olması arasında fark yoktur. "Biz
Rasulullah (s.a.v.)'in hayatında şöyle yapıyorduk"
veya "öyle diyorduk" veya "o
namazdaydı"
veya "bizimle beraberdi" veya "biz
şöyle yapmakta bir sakınca
görmüyorduk"
veya "yapıyorlardı",
diyorlardı veya "Rasulullah (s.a.v.)'in hayatında şöyle
denilirdi" gibi
Sahabe sözü de merfu hadis sayılır. Yine "şöyle
yapmakla emrolunduk"
veya "şöyle yapmaktan men
edildik" veya "şöyle
yapmak sünnettendir"
gibi Sahabe sözleri
Nebi (s.a.v.)'e izafe edilmemiş olsa bile
merfu hadisten sayılır. Çünkü bu tür ifadeler
Rasulullah'ın takririne delalet eder. Aynı şekilde Enes (r.a.)
in; "Nebi (s.a.v.)'in
kapısına tırnakla vurularak çalınırdı"
hadisi ve;
"Bilal, ezanı ikişer defa tekrarlamakla, kamette ise
birer defa tekrarlamakla emir olundu"
hadisleri merfu hadis sayılır. Sebebi nuzül olarak
belirtildiği takdirde Sahabenin Kur'an tefsiri de merfu hadis
sayılır. Amma bunun dışındaki Sahabe tefsiri merfu hadis
sayılmaz. Çünkü Sahabe, Kur'an tefsirinde birçok
ictihadda bulundular ve ihtilaf ettiler. Aynı şekilde
onlardan bir çoğunun ehli kitaptan israiliyat rivayet
ettiklerini görmekteyiz. Bu nedenle onların Kur'an
tefsirleri merfu hadis sayılmaz.
2. MEVKUF:
Sahabeden söz ve fiil olarak rivayet edilenlere denir. Yalnızca
Sahabeye aittir. İsnadı bazen muttasıl olabilir bazen da
olmaz. Fakihlerin ve muhaddislerin bir çoğu mevkuf hadisi
ESER olarak da isimlendirmişlerdir. Mevkuf hadis huccet
sayılmaz. Çünkü Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır.
"Rasül size ne verdiyse onu alın sizi neden
alıkoyduysa onu da bırakın"
Rasülün getirdiklerinin
dışındakileri almayınız mefhumu mevkuf hadisi de kapsar.
Bu nedenle de Rasulullah (s.a.v.)'in dışında herhangi bir kimseye
ait söz ve fiil huccet olamaz. Mevkuf hadisi Rasulullah (s.a.v.)'e
izafe etmek helal olmaz. Çünkü bu bir zan değil
ihtimaldir. İhtimale ise
itibar edilmez.
3. MAKTU: Maktu hadis münkati'den
farklıdır. Söz ve fiil olarak Tabiine ait davranışlara
MAKTU hadis denir. Maktu hadis delil sayılmaz. Mevkuf'dan
daha zayıftır.
|