Hadiscilerce hadisin sahih, hasen ve zayıf
kısımlarına ayrılmasıyla sahih ve hasen hadisle ihticac
yapılabileceği, zayıf hadisle ise kesinlikle ihticac
yapılamayacağı açıklanmış bulunmaktadır. Hadisi makbul
veya merdud kılan şey hadisin senedine, ravisine veya
metnine bakıştır. Bir hadisin senedinden ravi hazf
edilmezse, ravi hakkında töhmet/ta'n yoksa, metin bozuk değilse,
Kur'an'a, mütevatir sünnete veya kat'i icma'ya da muhalif değilse,
ister sahih olsun ister hasen olsun bu durumda hadis makbuldür,
onunla amel edilir ve şer'i delil olarak da alınır. Eğer
bir hadis bu sıfatların dışında ise hadis reddedilir ve
onunla istidlal yapılmaz. Buna göre merdud bir hadis, ya
senedin bir kısmının hazf edilmesi sebebiyle reddedilir ki
bu da, hazf edilenin ta'dil edilmemesi sonucunu doğurur. Ya
ravilerden birinin ta'n edilmesi sebebiyle ya hadisin
metnindeki bir bozukluk sebebiyle ya da
Kur'an'dan, hadisten ve icmadan kat'i bir delile muhalefeti
sebebiyle
reddedilmiştir. Merdud hadisin kapsamına aşağıda çeşitleri
belirlenmiş hadisler girer. Bunlar şu nitelikleri taşır.
1- EL MUALLAK:
Senedin başlangıcından itibaren arka arkaya bir veya daha
fazla ravinin açıkça düşmesidir. "Daha fazla"
kelimesi senedin bir kısmını veya tamamını kapsayabilen
genel bir ifadedir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi veya şöyle yaptı gibi, muhaddisin veya
musannıfın bütün senedi kaldırarak doğrudan Rasulullah (s.a.v.)'den rivayet etmesi de bu ifadenin kapsamına girer.
2- MU'DAL:
Senedin bir veya birkaç yerinde iki veya daha
çok ravinin düşmesi. Tabii't Tabii'nin irsal ettiği hadis
de mu'dal sayılır. Fakihlerden bir musannıfın "Rasulullah
(s.a.v.) şöyle dedi"
sözü ve "Rasulullah (s.a.v.)'den"
sözleri mudal sayılmaz. Çünkü bu bir rivayet değil,
bilakis istidlal ve istişhaddır. Dolayısıyla da böyle bir
ifadeyi kullanmak doğrudur.
3- MUNKATI:
Nerede olursa olsun tek bir yerde Sahabeden önce ravilerinden
bir ravinin düşmesidir. Her bir yerde düşen ravinin birden
çok olmaması şartı ile ravinin düştüğü yerlerin çoğalması
fark etmez. Bu durumda değişik yerlerinden dolayı münkatı
olur. Senedin de mübhem/kapalı bir ravinin geçtiği hadis
de münkatı sayılır. Örneğin: Abdürrezzak Sevri'den,
Sevri Ebu İshak'tan O, Zeyd b. Yüsey'den onun da merfuan
Huzeyfe'den rivayet ettiği: "Eğer o işe Ebu
Bekir'i seçerseniz, Şüphesiz ki o kuvvetli ve güvenilir
bir kimsedir" hadisinin iki yerinde inkıta
vardır.
1-
Bu hadisi Abdurrezzak Sevri'den işitmemiştir. Numan b. Ebi
Şeybe El Cündi'den rivayet etmiştir.
2-
Sevri hadisi Ebu İshak'tan duymamıştır, Şüreyk'ten duymuştur.
Öyleyse hadis reddolunmuştur. Senedinde Mübhem bir adamın
zikredildiği hadise örnek ise şudur: Ebu'l Ala b. Abdullah
b. Şıhhır iki kişiden o da Şeddad b. Evs'ten rivayet
etti: "Ya Rabbi senden işimde sebat vermeni
dilerim" Bu senette geçen iki kişinin kimler
olduğu belli değildir. Öyleyse bu hadis, ravilerinde
meçhul bir kimsenin bulunmasından dolayı merduddur/
reddedilmiştir.
4- ŞAZ: İnsanlara, (diğer sika
ravilere) muhalif olarak sika bir ravinin rivayet ettiği
hadise denir. Başkasının rivayet etmediği bir hadisi güvenilir
bir ravinin rivayet etmesi şaz sayılmaz. Çünkü başkası
rivayet etmese bile güvenilir bir ravinin rivayeti kabul
edilir ve onunla istidlal yapılır.
"Ameller niyetlere
göredir"
hadisi böyle bir
hadistir. Bu hadisin
rivayetinde Ömer yalnız kalmıştır. Ondan Alkame, ondan
Muhammed İbrahim Et-Teymi ondan Yahya b. Said El- Ensari
rivayet etmiştir. Sonra da bu hadis Yahya b. Said'den tevatür
yoluyla gelmiştir. Buna göre şaz hadis; yalnızca, güvenilir
bir ravinin insanlara muhalif olarak rivayet ettiği hadise
denir. Yani kendinden daha fazla tercih edilen kimseye muhalif
olarak makbul bir ravinin rivayet ettiği hadise denir.
5- MUALLEL:
İçinde bir illet bulunan hadise denir. Dış görünüşü
itibariyle illetten salim olmakla beraber sıhhatını
zedeleyen bir illetin var olduğu farkedilen bir hadistir.
Dış görünüşü itibarıyla sıhhat şartlarını bünyesinde
toplayan ve ricali güvenilir olanların isnadına ilhak
edilir.
6- MÜNKER:
Güvenilir olmayan ravisiyle teferrüd
eden hadise denir. Münker hadis, zayıf bir ravinin
kendisinden daha zayıf olan bir raviye muhalif olarak rivayet
ettiği hadistir.
7- MEVZU:
Mevzu hadis diye uydurulmuş hadise derler. Mevzu hadis zayıf
hadislerin en şerlisi/kötüsüdür. Durumunu açıklama gibi
bir maksadın dışında hangi sebeple olursa olsun uydurma
olduğunu bile bile bir kimsenin uydurma hadisi rivayet etmesi
caiz değildir. Bir hadisin mevzu olduğu ancak onu uyduranın
ikrarı ile veya ikrar seviyesine varan bir seviyeye
gelmesiyle bilinir. Bazen bir hadisin uydurma olduğu, ravinin
birtakım liderlerin arzusuna göre hareket ederek ravinin
yalana sarılmasıyla veya isnad esnasında verdiği bir
haberin ondan başkası tarafından bilinmemesi, ona şahitlik
yapacak ve onu takip edecek herhangi bir kimsenin bulunmaması
ile onun yalancı olduğunu açıkça ortaya koyan bir duruma
düşmesi sonucunda ravinin durumuna delalet eden bir durumun
ortaya çıkmasıyla hadisin uydurma olduğu anlaşılır.
Veya rivayet edilen metnin anlamlarında ve lafızlarında görülen
bozuklukla/ düşüklükle veya Kur'an'ın bir kısmına, mütevatir
sünnete ve Kat'i icmaya muhalif olmasıyla doğrudan doğruya
rivayet edilen metnin durumundan anlaşılır. Hadis
uyduranlar birkaç sınıfa ayrılır:
1-
Onların en zararlı olanları zühd mensuplarından bir
grubun sevap kazanma
iddiasıyla hadis uyduranlarıdır. İnsanların onlara olan güvenleri
nedeniyle onların uydurduklarını rahatlıkla kabul
ettiklerinden dolayı bunlar büyük bir tehlike arz ederler.
2-
Hadis uyduran kimse uydurmayı bazen bizzat kendisi uydurur ve
bunu hadis diye yayarken bazen filozofların veya
başkalarının sözlerini alarak onun Rasüle ait bir söz
olduğunu iddia eder. Sûre sûre Kur'an'ın faziletinden
bahseden hadisler ki özellikle de Übey b. Ka'b'dan rivayet
edilenler uydurma hadislerdir. Ebu İsme'den onun İkrime'den
onun da İbni Abbas'tan rivayet ettikleri hadisler
uydurmadır. Bunların uydurma olduğu bu konuyu
araştıranların araştırmaları ile ve Ebu İsmi'nin
ikrarı ile sabit olmuştur. Onun şöyle söylediği rivayet
edilir: "İnsanların Kur'an'dan yüzçevirerek Ebu
Hanife'nin fıkhı, Muhammed b. İshak'ın Meğazisi ile
meşgul olduklarını gördüm. İnsanları Kur'an ile meşgul
ettirmek gayesiyle bu hadisleri uydurdum."
Reddedilen hadis çeşitlerinin bir grubu bunlardır.
Tamamı değildir. Burada bir kısmı zikredilerek bir
kısmının ise zikredilmediği merdud hadislerin daha bir
çok çeşidi vardır. Makbul hadisin merdud hadisten nasıl
ayırt edilebileceği ile ilgili kaidenin zikredilmesi ile
yetinilmesi gibi tamamını zikretmedik. Senedi, ravileri ve
metni makbul olduğu müddetçe sahih hadis şartlarını
taşımadığı gerekçesiyle bir hadis reddedilmez. Yani
hadisi rivayet edenler sahih hadis ricalinden daha az olabilir
veya senedinde zahiri iyi olarak bilinip gizli durumu
bilinmeyen (mestur) bir ravi veya hıfzı kötü olan bir ravi
bulunabilir. Ancak, teferrüd ettiği/tek başına kaldığı
zannedilen bir ravinin veya bir başka hadisin şahitliği
gibi bir tercih karinesiyle güçlü hale gelebilir. Sened,
raviler ve metin gerekçelerine göre kabul edilebilme imkânı
oldukça bir hadisin reddi yönünde ta'n yapılamaz.
Özellikle de alimlerin çoğunluğu tarafından kabul görmüş
ve fakihlerin geneli onu kullanmışsa o hadis kabul edilir.
Sahih hadis şartlarını taşımasa bile o hasen hadis
kapsamına girer. Bir hadisin reddinde aceleci davranmak caiz
olmadığı gibi kabulde de iyimser olmak caiz değildir.
Merdud bir hadis senedine, ravisine ve metnine bakılarak
kabul edilir.
|