ilk sayfa
 
Mürsel Hadis

Senedinden bir Sahabe düşen hadistir. Bir Tabiinin; "Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi", "şöyle yaptı" veya "huzurunda şöyle yapıldı" şeklinde doğrudan doğruya Rasulullah (s.a.v.)'den nakletmesidir. Mürsel hadis, Tabiinden Ubeydullah b. Adiy b. El hıyar, Said b. El Müseyyeb gibi şahsiyetlerin Sahabeden bir cemaata kavuşup onlarla oturmaları ve konuşma esnasında Sahabeyi zikretmeden "Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi" gibi bir ifade kullanmalarıdır. Bütün Tabiin arasında eşitlik olduğu yani büyük-küçük ayırımı yapılmadığı meşhurdur. Yani küçük büyük yaş ayrımına bakılmaksızın Tabiinden herhangi bir kimsenin Sahabeyi zikretmeden doğrudan doğruya Nebi (s.a.v.)'den rivayette bulunmasıdır. Mürsel ile ihticac hususunda hadisciler, usulcüler ve imamlar ihtilaf etmişlerdir. Onlardan bir kısmı mürsel hadisi münkatı hadis gibi merdud kabul ederek onunla ihticac yapılamayacağını söylerken bir kısmı ise mürsel hadis ile ihticacı kabul etmiştir. Mürselle ihticac yapmayanlar onu illet sebebiyle reddederler. Çünkü onda bilinmeyen bir ravi hazf edilmiştir. Hazf edilen ravi güvenilir olmayabilir de. Rivayette güvenilirliğe ve kesinliğe itibar edilir. Bilinmeyenin bulunduğu bir rivayet huccet olmaz. Mürsel'in reddindeki illet/kusur budur. O sahih bir illettir ve sahih illetle hadisi reddetmek de doğrudur. Ancak bu kaide mürsele uymaz. Çünkü hazf edilen (söylenilmeyen, düşürülen) ravi Sahabedir. Şahsı itibarı ile her ne kadar bilinmese bile onun Sahabe olduğu bilinmektedir. Sahabenin tamamı ise uduldür. Sika olmamaları mümkün değildir. Bilakis onların güvenilirlikleri kesindir. Bu nedenle mürsel hadisin reddinde ileri sürülen illet mürsel hadise uymaz. Reddi için başka sebep de yoktur. Ayrıca mürsel hadis metin, senet ve ravi şartlarına da haizdir. Senedinden düşürülen ravi Sahabe olduğu için, Sahabe olduğu bilindiği sürece ravinin bilinmemesi zarar vermez. Çünkü o güvenilir bir kimsedir. Bu da mürsel hadisin huccet olduğuna ve onunla istidlal yapılacağına delalet eder. Bazen, illet, Tabiinin kendi gibi olan bir Tabiinden onun da Sahabeden rivayet etmesi gibi ihtimal dahilindedir denilebilir. Sahabenin düşmesi ise ravinin düşmesi anlamına gelmez. Tam tersine o, ravilerinden birisi Sahabe olan -ki o udul sıfatına sahiptir- iki ravinin düşmesi ihtimalini gösteren bir inkıtadır. Başka durumda ise onun Tabiinden olma şüphesi vardır. Bu durumda ise hadiste Cerh ihtimali veya zapt noksanlığı vardır ki bu nedenle de reddedilir. Böyle bir söz söylenebilir. Bu söze şöyle cevap verilir:

Mürsel hadisin tarifi şöyleydi: "Tabiinin Sahabenin ismini zikretmeden Rasulullah (s.a.v.)'den rivayette bulunmasıdır" Bu tarifte zikredilmeyen bir Tabiinin bir başka Tabiinden rivayeti diye bir şey yoktur. Sahabe zikredilmemekle birlikte Tabiinin düşmesi ihtimalini varsaysak dahi onun düşmesi vehm türünden bir ihtimalden öteye geçmez. Hatta o ihtimal derecesine bile ulaşmamış bir tevehhümdür. Çünkü o zikredilmeyen bir Tabiinden bir Tabiinin rivayet ettiğini vehmetmektedir. Yani o Sahabenin değil de Tabiinin düştüğünü varsaymaktadır. Bu takdiri, vehmi doğrulayacak bir delil yoktur. O sadece bir vehmdir. Vehmin/hayalin hiçbir değeri yoktur, onun üzerine bir hüküm bina edilemez. Orada meçhul bir ravinin var olduğu da söylenemez. Çünkü meçhul bir ravinin var olduğunu söyleyebilmek için rivayetin isnad edeceği hiçbir şey yoktur. Bu nedenle Mürsel hadis merdud hadislerden sayılmaz. Bilakis mürsel hadis kendisi ile ihticac yapılabilecek makbul hadislerdendir.

 

Kitabın ilk sayfasına dönüş Kitabı bilgisayarınıza yükleyebilirsiniz Bu sayfayı birine gönderebilirsiniz Anasayfa ve diğer kitaplar için