ilk sayfa
 
Şer'i Hükümlerde Hadisin Delil Sayılması

Akidede delilin, sıhhati kesinleşmiş yakin delil olması gerekir. Bu nedenle Ahad Haber rivayet ve dirayet yönünden sahih hadis olsa bile akidede delil olmaya elverişli değildir. Şer'i hükümlerde ise delilin zanni olması yeterlidir. Bunun için mütevatir hadis şer'i hükümlerde delil olarak kullanılabildiği gibi ahad haber de şer'i hükümlerde delil olarak kullanılabilir. Ancak şer'i hükümlerde delil olarak kullanılacak ahad haberin sahih ve hasen hadis olması gerekir. Zayıf hadis ise kesinlikle şer'i hükümlerde delil olarak kullanılamaz. Zayıf hadisle istidlalde bulunan kimse şer'i delille istidlal etmiş sayılmaz. Ancak bir hadisin sahih ve hasen olarak sayılabilmesi bütün muhaddislerce kabul görmesine göre değil, hadisi tanıyabilme ehliyetine sahip olan ve onunla istidlal eden kimseye göre gerçekleşir. Bazı muhaddislerce güvenilir sayılan raviler başka muhaddislerce güvenilir kabul edilmemekte veya bazılarınca maruf sayılan raviler birtakım muhaddislerce meçhul sayılabilmektedir. Yine bir yoldan sahih kabul edilen bir hadis bir başka yoldan sahih görülmemektedir. Bazılarınca sahih kabul edilen bir rivayet yolu bazılarınca ise sahih kabul edilmemektedir. Bazı muhaddislerin itibar etmedikleri ve ta'n ettikleri hadisler başka muhaddisler tarafından itibar görmüş ve onunla ihticac etmişlerdir. Bazı hadisçiler tarafından ta'n edildiği halde fakihlerin geneli tarafından kabul edilen ve ihticac yapılan hadisler vardır. Bir görüşe veya bütün görüşlere göre bir hadisi sahih veya hasen olarak kabule insanları zorlamak yanlış bir zorlamadır ve hadis vakıasına da muhaliftir. Sıhhatine bakmadan bir hadisi hemen kabul etmek caiz olmadığı gibi yalnızca muhaddislerden birinin ravisini ta'n etmesiyle bir hadisi reddetmek ve hemen ta'n etmek de caiz değildir. Çünkü bir başka raviye göre o hadisin makbul olma ihtimali vardır veya yalnızca muhaddislerden birisi onu reddetmiştir. Bir başka muhaddisin onu kabul etme ihtimali olduğu gibi muhaddislerin tamamının reddetmiş olma ihtimali de vardır. Yine imamların ve fakihlerin genelinin onunla istidlal etme ihtimali de vardır. Ravinin herkes tarafından ta'n edildiği bilinmedikçe veya hadis herkes tarafından reddedilmedikçe veya hadis dirayetinde ehliyeti olmayan fakihlerin dışında hiçbir fakih onunla istidlalde bulunmadıkça hemen bir hadisin reddine girişmemek gerekir. Ancak daha önce yukarıda saydığımız bazı şartlar görülürse bir hadis ta'n edilir ve reddolunur. Bir hadisi kötülemeye ve reddetmeye yönelmeden önce hadis hakkında iyice düşünmek inceleyip araştırmak gerekir. Hadisleri ve ravileri inceleyen kimse bu konuda muhaddisler arasında birçok ihtilafın var olduğunu ve gerçekten de bunun örneklerinin çok olduğunu görür. Örneğin Ebu Davud, Amr b. Şuayb'dan onun babasından onun da dedesinden şu hadisi rivayet eder: Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi:

"Müslümanlar kanlarında eşittirler. En yakını onun hukukunu korumaya koşar. En uzağı onlara yardım eder. Onlar kendilerinden başkalarına karşı bir el gibidirler. Güçlüleri zayıflarını korurlar. Yürüyenleri oturanlarına yardım ederler" Kaynak Bu hadisin ravisi Amr b. Şuayb'dır. Amr b. Şuayb'ın, babası ve dedesi hakkında söylenen meşhur sözler (dedikodular) vardır. Buna rağmen birçokları Amr b. Şuayb'ın hadisi ile ihticac yapmışken bazıları ise onu reddetmişlerdir. Tirmizi şöyle dedi: Muhammed b. İsmail dedi ki: Ahmet, İshak ve bunların dışında bazı kimselerin Amr b. Şuayb'ın hadisi ile istidlal yaptıklarını gördüm. Halbuki Şuayb b. Muhammed, Abdullah b. Ömer'den işitti dedi. Ebu İsa ise şöyle dedi: "Kim Amr b. Şuayb hakkında konuşuyorsa onu zayıflatmıştır. Çünkü o dedesinin sahifesinde okuyor. Sanki onlar, bu hadisleri onun dedesinden işitmediğini gördüler." Ali b. Abdullah el-Medini şöyle dedi: "Yahya b. Said dedi ki: Bize göre Amr b. Şuayb'ın hadisi zayıftır. Fakat herhangi bir kimse şer'i bir hükme Amr b. Şuayb'ın hadisi ile istidlalde bulunursa onun delili şer'i delil sayılır. Çünkü bazı muhaddislerce Amr b. Şuayb'ın hadisi ile istidlal yapılır." Örneğin Darekutni Hasan'dan Ubade'den Enes b. Malik'den naklettiği bir hadiste Nebi (s.a.v) şöyle demektedir:

"Aynı cinsten olanlar misli misline tartılır. Yine aynı türden olanlar misli misline ölçülür. Türler değiştiği zaman misli misline ölçmemekte bir sakınca yoktur." Kaynak Bu hadisin isnadındaki er-Rabi' b. Subeyh'i, Ebu Zer'a güvenli görürken başkaları zayıf görmektedir. Aynı hadisi bezzaz da çıkarmış ve sahih hadis saymıştır. Bir kimse bu hadis ile veya isnadında er-Rabi' b. Subeyh'in bulunduğu bir hadisle istidlal ettiği zaman şer'i bir delille istidlalde bulunmuş olur. Çünkü bu hadisi bir grup alim sahih kabul etmiştir. Çünkü er-Rabi' bir grup alim tarafından güvenilir kabul edilmiştir. Burada şöyle bir şey söylenemez: Bir raviyi bir kimse hem tadil edip hem de cerh ederse, cerh tadilden daha evladır denilemez. Çünkü bu durumda bir şahıs üzerinde yine bir şahıs tarafından hem cerh hem de tadil gerçekleşmiştir. Fakat iki şahıs tarafından gerçekleşirse, birisi ta'n ederken diğeri ta'n saymazsa caiz olur. Bazı ravilerin bazıları nezdinde kabul görürken bir başkası nezdinde ise kabul görmeme farklılığı buradan kaynaklanmaktadır.

Örneğin; Ebu Davud, Ahmed b. Hanbel, Nesei, İbni Mace ve Tirmizi Ebu Hüreyre (r.a.) den şu hadisi rivayet etmektedir:

"Adamın birisi Rasulullah (s.a.v)'e bir soru sordu ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasülü: Biz gemiye biniyoruz ve beraberimizde bir miktar su taşıyoruz. Yanımızdaki içme suyu ile abdest aldığımızda ise susuz kalabiliyoruz. Deniz suyu ile abdest alabilir miyiz? Allah'ın Rasülü cevaben dedi ki: "Denizin suyu temizdir ve ölüsü de helaldir" Kaynak Tirmizi, Buhari'nin bu hadisi sahih kabul ettiğini söyler ve İbni Abdülber, alimlerin bu hadisi kabul etmelerine dayanarak onun sıhhatine hükmetmektedir. İbnü'l Münzir'de onu sahih saymaktadır. İbnü'l Esir Müsned'in şerhinde şöyle der: Bu hadis meşhur bir sahih hadistir. İmamlar onu kitaplarında tahric etmişler/almışlar ve onunla istidlal yapmışlardır. Ricali de sikadır/güvenilirdir. Bu hadisin isnadı hakkında İmam-ı Şafii; Bu hadisin ravilerinde bilmediğim kimse vardır demektedir. İbn Dakik el-Abd bu hadisin hangi yönlerden illetlendirildiğini anlatır. İsnadında geçen Said b. Seleme ve Muğire b. Ebi Mürde'nin kim olduğu hakkında cehalet/bilinmemek vardır. Aynı zamanda ise bu iki ravinin bilinen kimseler olduğunu söyleyen bazı muhaddisler de vardır. Ebu Davud, El Muğire'nin bilinen bir kimse olduğunu söyler. Nesei'de onu güvenilir kabul etmiştir. İbni Abdulhakem şöyle der: Yezid b. Ebu Seleme'nin öldürülmesinden sonra Afrika halkı onun üzerinde toplandı, fakat o direndi ve kabul etmedi. El Hafız; bütün bunlardan El Muğirenin bilinmeyen kimse olduğunu iddia edenin ne kadar hata içerisinde olduğu anlaşılmaktadır der. Fakat Said b. Seleme, rivayetinde Cülah b. Kesir'e yer veren Safvan b. Selim'e tabi olmaktadır. Bu hadisle ihticac yapan veya el-Muğire ve Said'in rivayetiyle ihticacda bulunan kimsenin ihticacı geçerlidir ve şer'i bir delille istidlal yapmış sayılır. Zira bazı muhaddislerce hem bu iki ravi hem de bu hadis muteberdir.

Örneğin; Ahmed, Said b. Ebi Vakkas'tan rivayetinde şöyle der:

"Yaş hurmayı kuru hurma ile değiştirerek satmanın hükmünün Nebi (s.a.v)'e sorulduğunu işittim. Nebi (s.a.v) etrafındakilere: Hurma kuruyunca azalır mı? diye sordu. Onlar da; evet dediler. Bunun üzerine kuru hurma ile yaş hurmayı değiştirmeyi yasakladı."  Kaynak Bu hadisi Tirmizi sahih görürken, isnadında meçhul bir kimse olan Zeyd b. Ebu İyaş'ın bulunmasından dolayı içlerinde Tahavi, Taberi, ibni Hazm ve Abdülhak gibi kişilerin bulunduğu bir grup ise illetlendirmiştir. Telhis isimli kitapta buna cevaben Darakutni şöyle der: Zeyd Ebu Ayyaş güvenilir bir kimsedir. el-Münziri ise; Güvenilir kimseler ondan rivayette bulunmuşlardır. Çok şiddetli bir şekilde tenkid etmekle beraber Malik ona güvenir der. Bu hadisle istidlal yapan kimse veya senedinde Zeyd b. Ayyaş'ın bulunduğu bir hadisle istidlal de bulunan kimse şer'i delille istidlalde bulunmuş sayılır.

Örnek: Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace Ebu Said'den şu hadisi rivayet eder: Nebi (s.a.v)'i şöyle söylerken işittim:

"İki kişi avret yerleri açık olarak ayak yoluna gitmesin ve bu esnada da konuşmasınlar. Çünkü Allahu Teâla bu duruma gazab eder" Kaynak Bu hadisin senedinde İkrime b. Ammar el-Uceyli vardır. Müslim sahihinde onunla ihticacda bulunmuştur. Bazı hafızlar ise Yahya b. Kesir'den rivayette bulunan İkrimenin bu hadisini zayıf bulmuşlardır. Bununla beraber Müslim de Yahya'dan hadis tahric etmektedir. Aynı zamanda Buhari'nin de Yahya'dan rivayetleri kabul ettiğini delil olarak göstermektedir. Bu hadisle bir kimse istidlal yaparsa veya senedinde İkrime'nin bulunduğu bir hadisle istidlalde bulunan kimse, İkrime'yi ve hadisini ta'n eden kimselerin bulunmasına rağmen şer'i delille istidlalde bulunmuş sayılır.

Bir başka örnek daha: Ahmed, Ebu Davud Nesei, İbni Mace ve Tirmizi; Safvan'ın kızı Yusra'dan rivayet ettiklerine göre Nebi (s.a.v) şöyle demiştir:

"Erkeklik organına dokunan kimse abdest alıncaya kadar namaz kılamaz" Kaynak Bu hadisi malik, Şafii, İbni Huzeyme, İbni Hayyan, Hakim ve İbnü'l Carud tahric etmişlerdir. Ebu Davud; Ahmed b. Hanbel'e Yüsra hadisinin sahih olmadığını söyledim. Bunun üzerine Ahmed b. Hanbel: Tam tersine o, sahihtir diye cevap verdi. Bu konuda el-Beyhaki ise şöyle der: Buhari ve Müslim; Yüsra'nın bu hadisi Urve'den mi yoksa Mervan'dan mı işittikleri hususundaki ihtilaflarından dolayı sahihlerine almamaları ile beraber bu hadisin bütün ravileriyle ihticac yapmışlardır. Buhari ve Müslim bu hadisi çıkarmamış olsalar da bu hadisle ihticac yapan kimse şer'i delille istidlal yapmış olur. Buhari ve Müslim'in bir hadisi tahric etmemiş olmaları o hadisin delil olmamasını gerektirmez.

Bir örnek daha: "İçki aynı ile haram kılınmıştır" Kaynak hadisi ile; "Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayette olursunuz" Kaynak hadisini fakihlerin geneli kullanmışlardır. Bazı muhaddisler ise ta'n etmişlerdir. Bu iki hadisten biri ile ihticacda bulunan kimse de şer'i delille istidlal yapmış olur.

İşte böylece hadislerde, ravilerde ve muhaddisler arasındaki rivayet yollarındaki birçok ihtilaflar böylece ortaya çıkmış olmaktadır. Aynı şekilde muhaddisler, fakihlerin geneli ve müctehidler arasında da birçok ihtilaflar ortaya çıkmıştır. Bu ihtilaflar nedeniyle hadis reddedilecek olursa, sahih veya hasen kabul edilen birçok hadislerin de reddedilmesi gerekir ve böylece şer'i delillerden bir çokları düşer, bu ise caiz değildir. Bu nedenle muhaddislerin genelince muteber olan sahih sebep olmadıkça veya sahih ve hasen hadislerde bulunması gereken şartlardan yoksun olmadıkça bir hadisin reddedilmesi gerekmez. Sahih ve Hasen hadis şartlarını bünyesinde taşıyan veya muhaddislerce muteber sayılan herhangi bir hadisle istidlalde bulunmak caizdir ve bunlarla delalet sonucunda ortaya çıkacak olan bir hükmün de şer'i' hüküm olmasını gerçekleştirecek şer'i delil sayılır.

 

Kitabın ilk sayfasına dönüş Kitabı bilgisayarınıza yükleyebilirsiniz Bu sayfayı birine gönderebilirsiniz Anasayfa ve diğer kitaplar için