RASULULLAH (S.A.V.) İSLÂM'A
GİREN NECAŞİ'NİN KÜFÜR HÜKÜMLERİ İLE
YÖNETMESİNİ KABUL ETTİ Mİ? |
|
Fert olsun grup olsun İslâm
davetini samimi olarak yüklenen ve İslâmi yönetimi hayat sahasına
geri getirmek için çalışma yapan kimsenin, küfürle
hükmetmeyi kabul etmesi mümkün değildir. Küfür
yönetimine katılmayı iddia eden kimse nasıl bu küfür sistemini yıkmaya
çalıştığını iddia eder?! Zira küfür iktidarına katılmak, küfrü
uygulamayı gerektirdiği gibi, küfür sistemini ve kanunlarını
yaşatır ve onun ömrünü uzatır, onu yıkmaz sürdürür. Küfür
rejimine katılmak için herhangi bir bahane uydurulursa insan, Allah'ı
ve müminleri kandırmadan önce kendi kendini kandırır ve aldatır.
Özellikle bu bahane sübutu ve delaleti kesin olan şer’i delillerle
çelişirse durum daha da vahimdir. Muhakkak ki davayı yüklenen
kimsenin şeriatın reddettiği ve aklının hoş gördüğü maslahatı
bir delil olarak ittihaz etmesi haram ve büyük bir beladır. Üstelik
bu maslahatı, sübutu ve delaleti kesin olan delile aykırı olduğunu
bile bile yapılan kimsenin hali nice olur?!
Allah'ın indirdiği hükümlerle
hükmetmeyip, küfür yönetimine katılmasına bir bahane bulmak için
şüpheler araması ne kadar tehlikeli bir durumdur?! Halbuki; küfür
yönetimine katılmak, sübuti ve delaleti kati olan deliller tarafından
yasaklanmış ve yalnız Allah'ın indirdikleriyle hükmetmek farz kılınmıştır.
Mesela, Rasulullah (s.a.v.)'in
öldüğünü sahabelere haber verip üzerine cenaze namazı
kıldırdığı Necaşi hikayesi, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemek
ve küfür hükmüne katılmak için bir bahane olarak kullanılmaktadır.
Necaşi'nin Rasulullah (s.a.v.) döneminde
müslüman olduğu ve müslüman olmadan önce uyguladığı küfür
sistemini uygulamaya devam ettiğini söylüyorlar. Necaşi'nin
ölümüyle ve onun üzerine cenaze namazının kılınmasıyla ilgili
Buhari’nin gösterdiği altı hadisi delil gösteriyorlar. Bunların
üçü Cabir bin Abdullah el-Ensar’dan diğer üçü de Ebu Hüreyre’den
rivayet edilmiştir. Halbuki bu hadisler, küfür sistemine katılıp
kanunlarını uygulamak için hiç bir surette delil olarak kullanılamaz.
Bunu şöyle açıklarız:
1- Bu
hadisleri rivayet eden Buhari, bunların beş tanesini “Necaşi'nin
ölümü" başlığı altında, bir tanesini de. “Cenazeler
konusu” başlığı altında anlattı. Halbuki
bu altı hadis Necaşi’nin ölümüyle; Rasulullah (s.a.v.)'in
hadisleri, Necaşinin salih bir kişi ve müslümanların
kardeşi olduğunu ve onun için Allah'tan af dilemelerini istediğini,
kendisiyle birlikte cenaze namazını kılmalarını talep ettiğini
bildirmektedir. Böylece, bu hadisler Necaşi’nin müslüman olduğunu
göstermektedir.
2-
İbni Hacer el-Askalani, Buhari'nin şerhi Fethu'l Bari'de;
"Necaşi'nin Ölümü" başlıklı konuyu açıklarken
hadisleri Necaşinin müslümanlığına yorumlamamasını şu ifade ile
anlatır: “Buhari, Necaşi’nin müslüman olup olmadığı konusunda
karışıklığa düştüğü için Necaşinin müslümanlığına
yorumlamadı. Halbuki bu meselenin yeri burasıdır. Buhari'de
Necaşi'nin müslümanlığı kıssası sabit olmadığı için böyle
bir yorum yapmadı. Oysa Necaşi'nin vefatı nedeniyle cenaze
namazının kılınmış olması onun müslüman olduğunu göstermektedir.
3-
Buhari’nin rivayet ettiği hadisler; Rasulullah (s.a.v.)'in
Necaşinin ölümünü ve müslümanlığını öldüğü gün vahiy
yoluyla öğrendiğini göstermektedir. Sahabelerin de Necaşinin müslüman
olduğunu ve öldüğünü Rasulullah (s.a.v.)'in kendilerine
haber vermesiyle öğrenmeleri de aynı hususu desteklemektedir. Cabir
Bin Abdullah yoluyla rivayet edilen hadis şöyledir:
“Peygamber (s.a.v.),
Necaşi vefat edince şöyle dedi: “Bugün salih bir adam vefat
etti. Kalkınız. Kardeşiniz Asheme (Necaşi)’nin üzerine (gıyaben)
cenaze namazı kılınız.”
Ebu
Hüreyre’nin rivayet ettiği hadis şöyledir: “Rasulullah
(s.a.v.) Habeşistan meliki olan Necaşi öldüğü
gün, ashabına onun ölümünü bildirdi.”
Bu rivayetler Rasulullah
(s.a.v.)'in Necaşi'nin ölümünü ve Müslümanlığını
öldüğü gün vahiy yoluyla öğrenmiş olduğuna delalet etmektedir.
Rasulullah (s.a.v.)'den Cabir b. Abdullah'dan rivayet edilen:
“Bugün salih bir adam
vefat etti. Kalkınız. Kardeşiniz Asheme (Necaşi)’nin üzerine (gıyaben)
cenaze namazı kılınız”
hadisi, sahabelerin o güne
kadar Necaşi'nin müslüman olduğunu bilmediklerini
gösterir. Eğer müslümanlar onun Müslümanlığından haberdar
olsalardı Rasulullah (s.a.v.), “salih adam”
“kardeşiniz” ifadelerini kullanmazdı. Çünkü Allah'ın Rasulü,
sahabelerden birisi vefat ettiği zaman sahabeleri cenaze namazına çağırırken
bu tür ifadeleri kullanmıyordu.
4- Bu
hadisler Necaşi’nin ölmeden önce İslâm'a girdiğini gösterir.
Fakat, ne zaman İslâm'a girdiğini göstermez. Hadislerde
geçen ifadeler Rasulullah’ (s.a.v.)'in Necaşinin
Müslümanlığını öldüğü gün vahiy yoluyla öğrendiğini göstermektedir.
Bu olay dışında Necaşinin Müslümanlığını Rasulullah’a
bildiren bir başka habere rastlanılmamaktadır.
5- Bu
altı hadis, Rasulullah (s.a.v.)'in ölüm
haberini verdiği ve üzerine cenaze namazını kıldığı Necaşi'nin,
Müslümanların Habeşistan’a hicret ettikleri zaman Habeşistan'ın
hükümdarı olduğuna işaret etmemektedir. Ayrıca, Rasulullah’ın (s.a.v.)
İslâm'a davet etmek üzere krallara mektuplar gönderince Habeşistan
kralına da bir mektup göndermişti. Zira “NECAŞİ” kelimesi
belli bir kişi için kullanılan isim değildir.
İmam Nevevi'nin Sahih-i Müslim’e yazdığı şerhin on ikinci
cildinde, İbni Hacer el-Askalan'inin de
"el-İsabe"sinin üçüncü cildinde belirttiği üzere Necaşi
kelimesi Habeşistan'da yönetimi elinde bulunduranlara
verilen bir "ünvan"dır.
6- İmam-ı
Nevevi'ye ait Sahihi Müslim’in şerhini on ikinci cildinde şu
ifadeler yer almaktadır: “Rasulullah (s.a.v.)'in
Hudeybiye gazvesinden döndükten sonra Hicret’in altıncı senesinde
İslâm'a davet etmek üzere mektup gönderdiği
Necaşi, Rasulullah’ın (s.a.v.) üzerine
cenaze namazı kıldığı Necaşi değildir. Hadis’in metni şöyledir:
Enes'den: “Nebi (s.a.v.) Kisra’ya,
Kayser’e, Necaşi’ye ve her diktatöre birer mektup gönderip onları
Allahu Teâla’ya davet etti. Buradaki Necaşi; Rasulullah
(s.a.v.) tarafından üzerine cenaze namazı
kıldırılmış olan Necaşi değildir.” Bu hadis,
Rasulullah (s.a.v.)’ın üzerine cenaze namazı
kıldırdığı Necaşi'nin, müslümanların yanına hicret ettikleri
zaman Habeşistan'da hükümran olan Necaşi olmadığını göstermektedir.
Aynı zamanda bu Necaşi, Hicretin altıncı senesinin sonuna doğru
Rasulullah (s.a.v.) tarafından Amr bin Umeyye
ed-Dameri yoluyla kendisini İslâm'a davet etmek için bir mektup
gönderildiği Necaşi de değildir. Bu iki Necaşi’nin dışında
başka Necaşi de vardı. Rasulullah (s.a.v.)'in
üzerine cenaze namazı kıldırdığı Necaşi, İslâm’a davet etmek
üzere mektup gönderdiği Necaşi'nin ölümünden sonra Kral olan Necaşi’dir.
Kendisine mektup gönderilen Necaşi, Rasulullah'ın (s.a.v.)’in
davetine icabet etmedi ve İslâm’a girmedi. Eğer
bu Necaşi İslâm’a girseydi, Rasulullah (s.a.v.)
onun müslüman olduğunu Müslümanlara bildirir ve öldüğü zaman da
cenaze namazını kıldırırdı. Üstelik hicretin yedinci yılında
Hayber'in fethinden sonra Habeşistan’dan dönen Cafer b. Ebu Talip ve
beraberindeki muhacirlerin de Necaşinin müslüman olduğunu bilmeleri
gerekirdi. Çünkü onlar Rasulullah (s.a.v.)'in
İslâm’a davet etmek üzere Necaşi'ye gönderdiği elçiden sonra
Habeşistan'dan dönmüşlerdir. Eğer necaşi müslüman olmuş
olsaydı müslüman olması Medine'de yankı
yapar ve müslümanlar da sevinirlerdi. Özellikle Hayber'in fethinden
sonra Necaşi'nin müslüman olduğunu duymaları onların sevincini kat
kat artırırdı. Rasulullah (s.a.v.) de onun
müslüman olduğunu ashabına müjdelerdi. Çünkü; Cafer
(r.a.) döndükten sonra Rasulullah (s.a.v.) şöyle
demiştir:
”Bilmiyorum ki hangisiyle
sevineyim. Hayber’in fethiyle mi yoksa Cafer’in gelişiyle mi.”
Necaşi müslüman olsaydı Rasulullah (s.a.v.)
bu ifadesine şu ifadeyi de eklerdi: ”Yoksa Necaşi’nin İslâm'a
girmesiyle mi” Fakat, bu hadiste Necaşi’den
hiç söz etmemiştir. Müslüman olsaydı mutlaka Rasulullah (s.a.v.)
ondan söz ederdi.
7-
Necaşi meselesini kullananlar, bu üç Necaşi’nin aynı kişi
olduklarını zannettiler. Müslümanların Kureyş’in eziyetinden kaçıp
Habeşistan’a hicret edince yanında emniyet buldukları Necaşi'yi ve
Hicretin altıncı senesinin sonuna doğru Rasulullah (s.a.v.)
tarafından İslâm'a davet etmek için kendisine bir mektup gönderilmiş
olan Necaşi'yi ve Rasulullah (s.a.v.)
tarafından üzerine cenaze Namazı kıldırılmış olan Necaşi'yi
birbirine karıştırıp onların aynı kişi olduklarını zannettiler.
Onları bu karışıklığa iten sebep şudur: Rasulullah (s.a.v.),
Mekke’de daveti yüklenirken müslümanların
Habeşistan’a hicret etmelerine izin verdi ve oradaki Necaşi’yi
överek şöyle dedi:
”O kral ki yanına
sığınanlara hiç zulüm edilmez ve onun toprağı doğruluğun
toprağıdır.”
O Necaşi (kral) kendi
tarafına hicret eden müslümanlara iyilik yaptı, onlara emniyet
sağladı, Kureyş’in elçilerine teslim etmedi ve böylece onlar
kimseden korkmadan Allah'a kulluk ettiler. Necaşi onları teslim etmek
hususunda Patrikleri’nin taleplerine uymadı. Ayrıca Müslümanlara
şöyle dedi: “Siz benim toprağımda emniyet içerisindesiniz, kim
size söverse cezalandırılır.” Ayrıca, Cafer (r.a.),
Rasulullah (s.a.v.) hakkında Necaşi'nin sorusuna
cevap verdikten sonra Necaşi'nin sözü onların kafalarını
karıştırdı: “Şüphesiz ki; bu İslâm ile İsa’nın
getirdiği arasında fark yoktur, aynı yerden kaynaklanıyor.” İkinci
gün, İsa (s.a.v.) ile ilgili Cafer’in (r.a.)
cevabına yaptığı yorum da onların evham uydurmalarına sebep oldu.
Necaşi bir odun parçası alıp toprakta bir çizgi çizdi ve şöyle
dedi: “Allah'a yemin ederim ki; Meryem oğlu İsa, sizin söylediğinizden
başka değildir. Arada şu çizgi kadar bile fark
yoktur.”
Necaşi'nin verdiği bu
cevaptan dolayı onun İslâm'a girdiğini zannettiler. Halbuki,
Rasulullah (s.a.v.) onun İslâm'a girdiğini
duyurmadı. Rasulullah’ın (s.a.v.)'in
hanımı Ümmü Seleme Habeşistan’a hicret edenlerdendi. Medine'ye dönünce,
Necaşi’nin İslâm'a girdiğinden hiç söz etmedi. O şöyle anlattı:
“Biz Habeşistan toprağına girince en hayırlı komşu yanında
kaldık. O, Necaşi'dir. O, dinimiz için emniyet sağladı. Bu şekilde
eziyet görmeden Allahu Teâla’ya kulluk etmeye başladık ve
sevmediğimiz hiç bir şeyi duymadık. Biz tekrar Rasulullah’ın (s.a.v.)
yanına dönünceye kadar onun (Necaşi’nin) yanında en hayırlı
şekilde ikamet ettik.”
Ümmü Seleme'nin bu sözleri
Necaşi’nin İslâm'a girmediğini gösterir. Öte taraftan;
Müslümanlar Habeşistan’a hicret ettikleri zaman orada bulunan
Necaşi, İslâm'a davet etmek üzere Rasulullah (s.a.v.)
tarafından kendisine mektup gönderdiği Necaşi ve üzerine cenaze
namazı kılınmış olan Necaşi'yi karıştıran kişiler, Sahihi Müslim’de
geçen Enes Bin Malik’in (r.a.) şu hadisini
okumadılar galiba: “Nebi (s.a.v.) Kisra’ya,
Kayser’e, Necaşi’ye ve her diktatöre birer mektup gönderip onları
Allahu Teâla’ya davet etti. Buradaki Necaşi; Rasulullah (s.a.v.)
tarafından üzerine cenaze namazı kıldırılmış olan Necaşi
değildir.”
Muhammed
Hamidullah, “Nebevi Döneme ait Siyasi Belgeler” adındaki
kitabında gösterdiği iki mektuba gelince: Birinci mektupta,
Necaşi'nin Rasulullah (s.a.v.)'e; müslüman
olduğunu, emrettiğinde Medine'ye gelmeye hazır olduğunu ve bu
mektubu oğlu Erhab b. Esham b. Ebhar ile gönderdiğini; bu mektubun da
Mekke'de bulunduğunu; İkinci mektubu ise Necaşi'nin, Habeşistan’dan
Rasulullah (s.a.v.)'in yanına dönen bazı
sahabelere verdiğini yazmaktadır.
Her iki mektup da, sahih
hadis kitaplarında yer almamaktadır. Muhammed Hamidullah "Nebevi
Döneme ait Siyasi Belgeler”i; Taberi, Kalkaşendi ve İbni Kesir gibi
yazarların tarih kitaplarından aldığını belirtmektedir. Halbuki
tarih kitapları pek güvenilir değildir. Çünkü, tarih kitaplarını
yazanlar hadislerin tahricine önem vermezler.
Tarih kitapları hadis kitaplarına eşit tutulamaz. Tarih
kitaplarının sahipleri, odun parçasını mı yoksa yılanı mı
tuttuğu belli olmayan, geceleyin odun toplayan kimseler gibidir. Bu
nedenle bu iki mektuba itibar edilmez. Ayrıca bu belgeler, hem Sahih-i
Müslim’de Enes bin Malik (r.a.)'in rivayet ettiği
sahih hadisle, hem de Necaşi hakkında Ümmü Seleme’nin rivayetiyle
ve Habeşistan’a hicret edip dönen diğer Sahabelerin rivayetleriyle
çelişmektedir. Habeşistan’a hicret edip dönen Sahabeler ve
bunlardan en son dönen Cafer (r.a.) böyle
bir durumdan bahsetmedi. Necaşi’nin İslâm'a girdiğini ise asla
aktarmadı. Özellikle; Cafer (r.a.) Hayber'in
fethinden sonra Hicretin Yedinci senesinde Habeşistan'dan döndü.
Halbuki, krallara ve bunlar içerisinde Necaşi’ye Hicretin altıncı
senesinde mektuplar gönderilmişti. Buna göre M. Hamidullah'ın gösterdiği
her iki mektup da sahih değildir. Bunlar delil olarak gösterilemez,
reddedilir ve sahih rivayetlere bakılır.
Bu açıklamalardan, İslâm'a
giren Necaşi'nin, Müslümanların Habeşistan’a hicret ettikleri
zaman Kral olan Necaşi’den başkası olduğu anlaşılmaktadır. Müslüman
olan Necaşi, Hicretin altıncı senesinde Rasulullah (s.a.v.)
Amr bin Umeyye ed-Dameri elçiliğiyle İslâm’a davet ettiği Necaşi
de değildir. İslâm'a giren Necaşi, Amr bin Umeyye ed-Dameri elçiliğiyle
İslâm'a davet edilen Necaşi’den sonra yönetime geçmiştir. Bu
Necaşi, Hicretin yedinci senesinden sonra yönetime geçmiş
olmalıdır. Çünkü Rasulullah (s.a.v.), Hudeybiye gazvesinden
sonra krallara mektuplar yazmıştır. Hudeybiye ise, Hicretin altıncı
senesinin sonunda Zilkade ayında idi. Buna göre, bu Necaşi Hicretin
Yedinci senesinde vefat etmiş olmalıdır. İslâm'a giren Necaşi bu
yıl içerisinde iktidara geçmiş olmalıdır. Bunun ölümü Mekke
fethinden önce olmuştur. Mekke’nin fethi
Hicretin sekizinci senesinde gerçekleşmiştir. Beyhaki, (Nübuvvet
Delilleri) konulu altın kitabında bunu göstermiştir.
Bu açıklamalardan, bu
Necaşi’nin krallığa geçip gizlice müslüman olması ile ölümü
arasında çok az bir sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Kimsenin
onun Müslümanlığından haberi yoktu, hatta Rasulullah (s.a.v.)'in
bile haberi yoktu. Ancak Rasulullah (s.a.v.) vahiy
yoluyla bu Necaşi’nin öldüğü gün Müslümanlığını öğrenmiştir.
Bu durum Buhari’nin bu konuyla ilgili rivayet ettiği hadislerden
anlaşılmaktadır. Ölmeden önce Müslüman olarak geçirdiği yaşam
süresinin pek kısa olduğu için İslâm hükümlerini onun öğrenmesi
mümkün değildir. Rasulullah (s.a.v.)'in
onun İslâm'a girmesinden haberi olmadığı için kendi üzerine düşen
görev ve vecibeleriyle ilgili talimatın gönderilmesi de mümkün değildir.
Özetle Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyerek ve küfür ile
hükmetmek için Necaşi meselesini bir delil olarak kullanmak doğru
değildir. Küfür sistemlerini uygulamak için bu meseleden cevaz çıkartılamaz.
Böylece küfür sistemine katılmak Necaşi meselesini savunanların
iddia ve bahanelerinin çürük ve batıl olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
|