Bizler, şerefli Müslüman Ümmetinin
kadınları,
Müslüman kadınların seslerinin
örtbas edildiği, Irakın her köşesinde terör
(ABD ve müttefiklerinin estirdiği terör) ve anarşi
(ABD ve müttefiklerinin estirdiği
anarşi/kargaşa) neticesinde, mazlumların sesinin
yankılandığı bu zamanda, size bu mektubu
kalplerimizde düğümlenen büyük bir üzüntüyle yazıyoruz.
Günümüzde Ümmetin uluslararası terör
şampiyonlarının ellerinden çektiklerini kınadığınızı
ve acımızı
paylaştığınızı biliyoruz.
Seküler/laik terör artık o kadar
iğrenç bir boyut almıştır ki, Batı
özgürlüğünün ve sekülarizmin/laikliğin belirli
taşıyıcıları dahi -bu duruma razı
olmadıklarını- kamuoyunda açıkça ifade
etmek zorunda kalmışlardır. Biz, şu
İngilteredeki -elli kıdemli diplomatlar- ve
Amerikan diplomatlardan bahsediyoruz. Onlar, Batının
Orta Doğuda uyguladığı dış
politikasının sahteliğine karşı dünyayı
ve kendi hükümetlerini dikkatli olmaya çağırdılar.
Yine onlar kendi hükümetlerinden şiddetli bir
şekilde dikkatli olmalarını talep ettiler.
Amerikan ve İngiliz güçlerinin Iraklı
kadın mahkumlara uyguladıkları ağır ve
barbarca işkenceler her gün yeni iddialarla açığa
çıkarken Amerikan ve İngiliz hükümetleri yapılan
keyfi tutuklamaları, koalisyon hapishanelerinde yüzlerce
kadın ve çocuk mahkumlara yapılan insanlık
dışı işkenceleri gömemezlikten gelmeyi
tercih ettiler. Iraklı kadınlara yapılan
cinsel saldırılar ve tecavüzler dünyanın en
ücra köşesinde dahi duyuldu ve yankılandı.
Bir halkın onuru, şerefi ve siyasi
yönetilişi batılı
kurtarıcıların (sözde) vicdanına
kalmış durumdadır.
Uluslararası işgal güçlerinin, Bağdattaki
işgal merkezinin başı Bayan Eman Khammas,
Aralık 2003den bu yana Umm Kasrdaki Er-Rusafah
hapishanesinde 625 kadın ve El-Kazimah hapishanesinde de
750 kadının olduğunu bildirmişti. Tutuklular
12 ile 60 yaş gurubu arasındadır.
Kadınlardan çoğu aranan erkek
akrabalarının böylelikle teslim olmaları için
hapsedilmişlerdir. Bayan Khammas Ebu Garib hapishanesinden
gelen bilgiler hakkında akıl idrak etmekte
zorlanacaktır yorumunu yaptı. Bir kadın
mahkumun yazdığı ve kamptan dışarı
çıkarılmış bir mektuptan bahsetti.
Mektupta Müslüman bacımız
işgalci askerlerin hapishanede Iraklı
kadınların onurlarını lekelediklerinden
dolayı, ümitsiz bir şekilde aşiretlerinden ve
Irakın ileri gelenlerinden Ebu-Garibi havaya uçurmalarını
istemekte.
Ocak 2004te Quds Press Bağdattaki
Ebu Garib hapishanesinden tahliye olmuş bir Iraklı
kadının beyanını yayınladı.
Kadın, ABD askeri güçleri tarafından
mahkumların nasıl tacize ve tecavüze uğradığını
açıkladı. Bu iddialardan bazıları Ebu Garib
hapishanesindeki mahkumlara işkence yapmaktan suçlanan
800. Askeri Jandarma Birliğinin davasını
araştıran Tümgeneral Antonio M. Tagubanın
2003te sunduğu Taguba Raporunda onaylandı.
Rapor; erkek mahkumlara yapılan cinsel işkencelerin
aynılarının kadın mahkumlara da
yapıldığını belgeliyor. Belgeler
aynı zamanda erkek ve kadın tutukluların çıplak
fotoğraf ve kamera görüntülerini, bir polis muhafızın
bir kadın tutukluyla nasıl ilişkiye
girdiğini belgeliyor.
Bağdat üniversitesinde siyasi bilimci
olan profesör Şakir; Ebu Garibte tutulmuş olan
bazı kadınların cinsel saldırıya, hatta
kadınlardan birinin Amerikan polis muhafızı
tarafından tecavüze uğradığını ve
hamile kaldığını belirtti. Kadınlardan
bazıları günde 23 saat camsız, 2,5mye 1,5mlik
hücrelerde hücre cezasına çarptırılmışlardı.
Tony Blairın Iraka gönderdiği
özel İnsan Hakları Elçisi Ann Clwyd; 70 yaşında
bir kadının Ebu Garib hapishanesinde tutuklu iken
Amerikan askerleri tarafından nasıl
aşağılandığını açıklamıştı.
Ann; kadının yargılanmadan altı hafta
boyunca hapiste tutulduğunu, sırtına bir semer
konup elleri ve ayakları üzerinde yürütüldüğünü
ve ardından askerlerin sırtına bindiğini
anlattı.
Batının seküler, işgalci
dış siyaseti için kadının onuru önemsiz
bir hal almıştır. Böyle bir realite/gerçek fiillerde
özgürlüğü propaganda eden, bir ideoloji ve
özgürlük fikrini bir ideal olarak taşıyan,
fiillerini sadece heva ve hevesine dayandırıp hiç bir
sorumluluk taşımayan bir kişi için hiçte
şaşırtıcı değildir. Bütün
bunlar, Amerikanın dünyada özgürlükler (!) ve
tecavüzde nasıl bir lider olduğunu gerçek yansımasıdır.
Bu Ümmetin kadınları her zaman
için Müslüman liderlerin (!) sağır ve
gelişmeler karşısında sessiz
kalışlarını hissettiler. Tıpkı
Afganistan, Bosna, Kosova ve Çeçenistan savaşında
duyarsız kalmaları gibi.
Müslüman liderlerin (!) korkaklığı
Iraklı kadınların
ağlayışlarını duyamayacak kadar mı
kulaklarını sağır etti? Onlar, Müslüman
ordularını sessiz kalmaya zorluyor ve tutuyorlar. Böylece
Ümmeti kendi elleriyle kendilerini koruma zorunda bırakıyorlar.
Iraklı Müslümanlar despot liderlerine ve saldırganlara
karşı Ümmetin cesaretini ve kararlılığını
gösterdiler. Bunlar Ümmetin kendi siyasi iradesini
belirleme hususunda uyanmaya başladığının
işaretleridir. Müslüman liderler (!) böyle yürekli ve
cesaretli bir Ümmetle yüzleşmekten
korkmaktadırlar. Ve bu yüzden onlar dürüst Müslüman
ordularını zincire vurmakta ve kendi saraylarına
yakın tutmaktadırlar.
O sessizce seyredenlere;
Sizle
Allahın karşısında
buluşacağız, bizler boynunuzda birer namus sözüyüz
ve sizler Allah nezdinde bizim durumumuzdan sorumlusunuz.
(Bir Ebu Garib mahkumu) diyen ses, sadece
tek bir ses değildir.
Ey Müslüman ülkelerin despot liderleri!
Kalplerinizin ve akıllarınızın emperyalist
işgali ne zaman sona erecek? Uluslararası hukuk
olarak kabul ettiğiniz bu asrın köleliğini gerçekten
Ümmetin bir gün kucaklayacağını mı
sanıyorsunuz? O kanunlar, evrensel kanunlar
değillerdir. O kanunlar, zayıf olan ulusları güçlü
olan ulusların boyunduruğu altına girmeleri için
yapılmış kanunlardır. Bu Ümmetin
Müslüman kadınları, yaşadıkları
savaş anında Uluslararası hukukun ve sözleşmelerin
gerçek yüzünü gördüler.
Onlar, Ümmetin evlatları şehit
edilirken Müslümanların gereksiz Cenevre sözleşmesi
adını taşıyan duman perdesi arkasında
saklanmalarını mı diliyorlar?
Bu global bir sestir ki; Hizb-ut Tahrirli
kadınlar bu despotların ve Küfür politikası
üreticilerinin koltuklarını sallamak için güçlü
bir sesle bunu seslendirecektir.
Hayır! Bu, Batının
öncülüğünü yapıp ulusal değer
olmasını istediği, son nefesini vermek üzere
olan seküler özgürlüğe karşı
birleşmiş ve hiç bir zaman sessiz kalmayacak
bir sestir.
Bu Ümmetin Müslüman kadınları,
dünyayı kapitalizmin iki yüzlülüğünden kurtaracak
olan Hilafet Devleti için hiç yorulmadan çalışmaktadır.
Bizim koruyucumuz ve kalkanımız olan o
devletin/ Hilafet Devletinin geri dönüşü için çok
çaba sarf ediyoruz.
Ey Müslüman dünyasının elçileri!
Mirasınız ne olacak? Tecavüze uğradık,
işkence gördük, elbiselerimiz parçalandı, açız
ve midelerimiz boş. Bizleri kim kurtaracak?! diyen
kardeşiniz Nurun (Ebu Garib
mahkumu- 10/2/2004)
feryatlarına nasıl bir cevap
vereceksiniz?
Sonu yakın olan despot liderlerin birer
piyonu olarak değil, İslamın ve gelecek olan
Hilafet devletinin gerçek elçileri olarak hatırlanmak
istendiğinizden eminiz.
Ey Müslüman dünyasının elçileri!
Muhammed (sav)in
Ümmetine böyle baskı
yapılırken sizler bulunduğunuz mevkide nasıl
sessiz kalabiliyorsunuz?
Ey Müslüman dünyasının elçileri!
Sizden tüm dürüstlüğümüzle ruhlarınızı
ve gerçek kimliklerinizi aramanızı istiyoruz. Sahip
olduğunuz sorumluluğu yerine getirmekte bir hata
yapmayın, doğruları söyleyin ve dünyaya bu
tutumunuzu aktarın.
Ey Müslüman dünyasının elçileri!
Doğruları konuşmakta cesaretli, dürüst ve açık
olun. Bunu Yaratıcınız Allah (cc) sizden istemektedir. Bu tiran/despot liderler Iraklıların
başlarına gelen korkunç işkencelerin resimlerini
ve kadınlara yapılanları görmemezlikten
geliyorlar. Umarız ki yine onlar, İslamın
tekrar tüm dünyada nasıl canlandığını
da çok iyi farkediyorlardır.
İslamın elçileri olmayı
arzulayın ve adaleti, onuru, haysiyeti ve şerefi
getirecek olan Raşidi Hilafet devletinin tekrar
kurulması için yapılan çalışmaları
destekleyin. Bizimle görüşmenizi ve söyleyeceklerimizi
dinlemenizi önemle rica ediyoruz. Resulullah (sav) şöyle bir hadiste şöyle buyurdu:
"Sizden biri doğruyu duyduğunda
veya gördüğünde onu söylemeye insanlara olan korkusu
engel olmasın." (Müslim,
Buhari)
Allah müminlerden, mallarını ve
canlarını, kendilerine (verilecek) cennet
karşılığında satın
almıştır. (Tevbe 111)
Esselamun
aleykum ve rahmetullahu ve berekatuhu ve magfıretuhu.
www.1924.org