Felluce’de sivil ölüler ve yaralılar artarken, Lee Gordon bu yılın
başlarında Amerikan birliklerine karşı mücadele veren küçük bir
çocuğun hikayesini aktarıyor.
“Saad şimdiye kadar tanıdığım en genç silahlı gençti. Boyu 1,50m’den
bir kaç parmak eksikti, zayıf bir bünyeye sahipti ve gururla
taşıdığı eski AK-47 onun ellerinde fazlasıyla büyük bir savaş topu
gibi görünüyordu.
Yüzü kuffa eşarbı ile sarılmıştı fakat gözleri canlı ve haşarı idi.
Silahının horozunu çekti ve bana soğuk gözlerle baktı. Fakat eşarbı
aniden düştüğünde bir tebessüm yakalamıştım. Küçük asker bana
kızgınca bakmıştı ve aniden dudaklarındaki tebessüm geniş bir
gülümsemeye dönüştü. Ve tekrar normal bir çocuk oldu. Zaptedemediği
karışık siyah saçları eşarbın kenarlarından çıkmıştı. Onu ikna edip
hikayesini anlattırana kadar uğraştım. Nisan ayında;
diyerek güldü.
Birkaç gün boyunca onu nişancılık işini yaparken seyrettim. Ara
sıra; Amerikan keskin nişancılarının konuşlandığı yöne ateş
ediyordu. Ayrıca yaralıları açık alanda olan hastaneye taşıdıktan
sonra yan taraftaki camiye götürüyordu. Diğer mücahitlerle yemek
yerken göğsü kabarıyordu ve yeni ailesinin eşliğinde tatlı bir
sıcaklığın içerisinde uzanıyordu.
Mayıs ayında, Amerikalıların şehirden geri püskürtülmesi üzere
yapılan sokak festivali esnasında Saad’ı tekrar gördüm. Onun,
kemerimde taşıdığım İsviçre ordu stili alete baktığını fark ettim.
Aleti ona uzattığımda gülümsemeye başladı. Sonra yanındaki birkaç
yetim ve öksüzle sokakta kasıla kasıla dolaşmaya devam etti. Bu onu
son görüşüm oldu.
Sonradan, Saad’ın ailesini bir daha hiç göremediğini öğrendim. Belki
de onlar şehirden hiç çıkamamış siviller arasında idiler, belki de
onlar bir şekilde birbirlerinden ayrılmışlar idi...
Dün (çarşamba) sabah, BBC radyo 4’ün son haftalarda şehre yapılan
saldırılar esnasında, denizciler arasında yerleşmiş olan habercisi
bir haber aktardı. Haberci, bir saldırı esnasında denizcilerin bir
eve nasıl ateş açtığını ve aşağı yukarı on yaşında bir çocuğu nasıl
öldürdüklerini anlattı. Felluce’deki bir doktora göre denizciler
tarafından vurulmuş bu isimsiz çocuğun Saad olma ve aceleyle
toplanmış ölülerin atıldığı işaretsiz mezarlardan birine atılmış
olma ihtimali çok yüksekti.
ABD’nin Felluce’ye saldırısı, askerler içine yerleşen haberciler
hakkındaki tartışmayı iyice kızıştırdı. Amerikan birlikleri ile
beraber haber yapan batılı habercilerinin haberlerinin nasıl bir
değeri olabilir ki?! Onlar, yere ineceklerinde, neler olabileceğini
görebilmek için deniz askerlerinin ağır silahlarla seri bir şekilde
yoğun yaylım ateşi açtıklarını seyrederken, nasıl haber
aktarabilirler ki?!
Arap haber televizyonu El-Cezire, Felluce’yi terk etti. Fakat
savaşın etkilerini yansıtabilmeleri için sivil halka, (bunlar
doktorlar da olabilir) kameralar dağıttı.
Eski BBC habercisi Martin Bell dünkü konuşmamızda şöyle dedi:
“El-Cezire’ye teşekkür etmeliyiz. Bu çok doğru bir fikirdir ve bizim
de bunu yapmamamız için hiçbir sebep yok...”
Neden BBC Arap habercilerini Felluce halkı arasına yerleştirmedi
veya doktorlara kameralar vermedi? Belli ki birkaç tane daha isimsiz
mezar bulunabilirdi ve belki Saad dünyaya en küçük mücahidin
hikayesini anlatabilirdi!