Ana Sayfa YIL 15  SAYI 181  ZİLKADE/ZİLHİCCE 1425 / OCAK 2005 E-Mail

"EN KÜÇÜK SAVAŞÇI" SAAD'IN HİKAYESİ

1924.org

Felluce’de sivil ölüler ve yaralılar artarken, Lee Gordon bu yılın başlarında Amerikan birliklerine karşı mücadele veren küçük bir çocuğun hikayesini aktarıyor.

“Saad şimdiye kadar tanıdığım en genç silahlı gençti. Boyu 1,50m’den bir kaç parmak eksikti, zayıf bir bünyeye sahipti ve gururla taşıdığı eski AK-47 onun ellerinde fazlasıyla büyük bir savaş topu gibi görünüyordu.

Yüzü kuffa eşarbı ile sarılmıştı fakat gözleri canlı ve haşarı idi. Silahının horozunu çekti ve bana soğuk gözlerle baktı. Fakat eşarbı aniden düştüğünde bir tebessüm yakalamıştım. Küçük asker bana kızgınca bakmıştı ve aniden dudaklarındaki tebessüm geniş bir gülümsemeye dönüştü. Ve tekrar normal bir çocuk oldu. Zaptedemediği karışık siyah saçları eşarbın kenarlarından çıkmıştı. Onu ikna edip hikayesini anlattırana kadar uğraştım. Nisan ayında; “bir kaç bin Amerikan deniz piyadelerinin Felluce’ye saldırmasından bir gece önce ailesinin şehri terk ettiğini” söyledi. Fakat kendisi kaçmış ve babasının silahıyla, kendi isteğiyle, Mücahitlere katılmış. Sekiz yaşında babasının ona nasıl silah atışı yapılacağını öğrettiğini ve sonra kendisinin nasıl atış açıp, hedef vurmaya çalıştığını anlattı. Ana cadde boyunca menzilleşmiş deniz askerlerine önceden rasgele ateş etmiş. Karşıdaki büyük binayı göstererek; “ben bir pusu nişancısıyım!” diye övündü.

Filistin’de mücadele vermiş, iri bünyeli bir Filistinli olan tercümanım garip bir kahkaha attı. Oğlanın boynuna vurarak; “O şimdiye kadar gördüğüm en küçük mücahit” diyerek güldü.

Birkaç gün boyunca onu nişancılık işini yaparken seyrettim. Ara sıra; Amerikan keskin nişancılarının konuşlandığı yöne ateş ediyordu. Ayrıca yaralıları açık alanda olan hastaneye taşıdıktan sonra yan taraftaki camiye götürüyordu. Diğer mücahitlerle yemek yerken göğsü kabarıyordu ve yeni ailesinin eşliğinde tatlı bir sıcaklığın içerisinde uzanıyordu.

Mayıs ayında, Amerikalıların şehirden geri püskürtülmesi üzere yapılan sokak festivali esnasında Saad’ı tekrar gördüm. Onun, kemerimde taşıdığım İsviçre ordu stili alete baktığını fark ettim. Aleti ona uzattığımda gülümsemeye başladı. Sonra yanındaki birkaç yetim ve öksüzle sokakta kasıla kasıla dolaşmaya devam etti. Bu onu son görüşüm oldu.

Sonradan, Saad’ın ailesini bir daha hiç göremediğini öğrendim. Belki de onlar şehirden hiç çıkamamış siviller arasında idiler, belki de onlar bir şekilde birbirlerinden ayrılmışlar idi...

Dün (çarşamba) sabah, BBC radyo 4’ün son haftalarda şehre yapılan saldırılar esnasında, denizciler arasında yerleşmiş olan habercisi bir haber aktardı. Haberci, bir saldırı esnasında denizcilerin bir eve nasıl ateş açtığını ve aşağı yukarı on yaşında bir çocuğu nasıl öldürdüklerini anlattı. Felluce’deki bir doktora göre denizciler tarafından vurulmuş bu isimsiz çocuğun Saad olma ve aceleyle toplanmış ölülerin atıldığı işaretsiz mezarlardan birine atılmış olma ihtimali çok yüksekti.

ABD’nin Felluce’ye saldırısı, askerler içine yerleşen haberciler hakkındaki tartışmayı iyice kızıştırdı. Amerikan birlikleri ile beraber haber yapan batılı habercilerinin haberlerinin nasıl bir değeri olabilir ki?! Onlar, yere ineceklerinde, neler olabileceğini görebilmek için deniz askerlerinin ağır silahlarla seri bir şekilde yoğun yaylım ateşi açtıklarını seyrederken, nasıl haber aktarabilirler ki?!

Arap haber televizyonu El-Cezire, Felluce’yi terk etti. Fakat savaşın etkilerini yansıtabilmeleri için sivil halka, (bunlar doktorlar da olabilir) kameralar dağıttı.

Eski BBC habercisi Martin Bell dünkü konuşmamızda şöyle dedi: “El-Cezire’ye teşekkür etmeliyiz. Bu çok doğru bir fikirdir ve bizim de bunu yapmamamız için hiçbir sebep yok...”

Neden BBC Arap habercilerini Felluce halkı arasına yerleştirmedi veya doktorlara kameralar vermedi? Belli ki birkaç tane daha isimsiz mezar bulunabilirdi ve belki Saad dünyaya en küçük mücahidin hikayesini anlatabilirdi!

YIL 15  SAYI 181  ZİLKADE/ZİLHİCCE 1425 / OCAK 2005

 

Yukarı