Mart’ın 24’üncü günü gece yarısı Nato Amerika liderliğinde
Sırplara karşı Kosova’da büyük çapta bir saldırı başlatmıştır. Amerika bu
saldırı için daha önceden büyük planlar yapmıştı. Bu planı yürürlüğe koyarak
Kosova ve Sırplar için bir antlaşma taslağını imzaya açtı. Kosova’lı lider bu
antlaşmayı kabul ederek imzaladı. Fakat Sırplar bu antlaşmayı imzalamaya
yanaşmadı. Böylece Amerikanın beklemiş olduğu fırsat doğmuş oldu.
Bu duruma belki Müslümanlar sevinmiş olabilirler.
Fakat bu Müslümanlar için büyük bir yenilgidir. Çünkü daha önce Amerika ve
müttefikleri ile beraber Irak’a saldırmışlardı. Yine Amerika Libya’ya, Sudan’a,
Afganistan’a saldırılar düzenlemişti. Bunlar Müslümanlar nezdinde ne de çabuk
unutuldu.
Amerika için Müslümanlar bir araç olarak
kullanılmaktadır. Yugoslavya’ya saldırısı da aynı anlamdadır. Amerika bu bölgede
nüfusunu pekiştirmek ve yerleşmek için Kosova’lı Müslümanları kışkırtarak
emeline ulaşmaya çalışmaktadır. Aynı anda birleşmeye giden Avrupa birliğini zora
sokmak, Avrupa içerisinde istikrarsızlıklar meydana getirmek Avrupa’yı meşgul etme
çabasındadır.
Amerika George Bush döneminde Birleşmiş
Milletleri ve güvenlik konseyini kullanarak Irak’a saldırmıştı. Şu anda Amerika
Nato’yu kullanarak istediği hedeflere saldırmaktadır. Oysa ki eski Sovyetler
Birliği dağıldıktan sonra Warşova
paktı gibi Nato’nun da dağılması gerekmekteydi. Fakat Amerika bu dağılımı
önleyerek Nato’yu koruma ve genişletme yoluna gitmiştir. Polonya, Macaristan ve Çek
Cumhuriyetlerini bünyesine aldığı gibi
Rusya ile de Rusya-Nato
antlaşmasını sağladı. Bu yolla Amerika kendisine boyun eğmeyen memleketlere karşı
saldırılar düzenleyerek Nato’yu dünya polisi gibi kullanmaktadır.
Bugün Kosova’da yüz binlerce Müslüman
evlerinden kovularak göçe zorlanmaktadır. Aç-susuz olarak yollara dökülen kadın,
yaşlı ve çocuklar bin bir perişanlıkla Sırp zulmünden kaçıyorlar. Erkeklerin
pasaportları ellerinden alınarak başka ülkelere gitmeleri engellenmektedir.
Kosova’da Müslüman katliamı olurken Nato kendi çıkarlarının hesabını
yapmaktadır. Oynanan oyunlar yapılan planlar her zaman Müslüman’ın aleyhine
olmuştur.
Müslümanlar Amerika ve Nato’nun böylesi
tutumunu şiddetle reddetmelidirler. Kosova da ki Müslümanları korumak ancak
Müslümanların işidir. İslam ümmeti Sırplara karşı cihadı ilan ederek Kosova,
Sırbistan, Karadağ, Makedonya, Bosna hersek ve Slovenya’yı kurtarmak için müdahale
başlatmalıdırlar çünkü buraları İslam topraklarıdır.
Şu soru akla gelebilir; bugün İslam ümmeti
paramparçadır. İslam toprakları üzerinde 55 adet karton devletçik bulunmaktadır.
Bunlar aynı anda İslam düşmanı ve Amerika ve İngiltere güdümlüdürler. Böylesi
bir İslam ümmeti nasıl Kosova gibi kendi problemlerini çözebilir? Bunun cevabı gayet
açıktır. Müslümanlar bu sahte devletleri bir an önce izale edip yerine İslam
devleti olan Hilafeti kurmaya çalışmalıdırlar. Aksi halde Kosova ve bu konumda olan
Müslümanların şu an güce başvurmaları çok yanlış bir olaydır. Ancak güç elde
edilirse o an harekete geçilir. Yoksa bu bölgelerde sadece siyasi ve fikri mücadele
yoluna gidilmelidir. Amerika veya başka bir güce dayanarak atağa kalkışmak büyük
bir intihardır. Bunun örneğini Bosna ve Afganistan da gördük. Asıl zaferi
Müslümanlar üzerinden Amerika elde etmektedir. Bütün dünya Müslümanlarını bu
konuda uyanık olamaya çağırıyoruz.
Amerika ve Batılı devletlerin dış siyaseti
sömürgecilik esası üzerine kuruludur. Onlar için her şeyden önce menfaat
gelmektedir. Kendilerinin savunduğu insan hakları asla bu konunun önüne geçemez.
Ekonomisini Müslümanların mallarını gasbederek ayakta tutmaya çalışan Amerika,
asla Müslümanların lehine bir harekete girişmez. Bunun tersini düşünmek büyük bir
gaflettir. Yüce Allah (cc) Ali İmran 118-119’ da şöyle buyurmaktadır.
“Ey iman edenler! Kendi
dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri
durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları
ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalblerinde sakladıkları
(düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi
açıklamış bulunuyoruz. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri
halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitablara inanırsınız; onlar ise, sizinle
karşılaştıklarında –İnandık- derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size
olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden,
(kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalblerin içindekini hakkıyla bilmektedir.”
Bu ayette açıkça görüyoruz ki kafirden asla
dost olmaz. Müslümanlardan menfaat sağlamak için dost gibi görünürler. Bunlar
görüntüden öteye gitmez. Zira menfaatları çatıştığı zaman hemen gerçek alçak
yüzlerini ortaya seriverirler. Hal böyle iken Müslümanların ne yapması gerekir
sorusuna cevap olarak Müslümanları bulundukları zilletten kurtaracak gerçek
şahsiyetini ve izzetine dönmesini sağlayacak İslam davetini cihad yoluyla aleme
taşıyacak olan Hilafet Devletini tekrar yeryüzüne hakim kılma mücadelesi yapması
gereklidir. Zira şu anda her bölgede Müslümanların kanı, malı, heder ediliyor,
insanlığı hiçe sayılıyor. Bu kafir zulmüne son vermek ancak güç elde etmekle
gerçekleşir. Bu güç Müslümanların gücü olmalıdır. Amerika ve Avrupa’dan güç
ve yardım taleb etmek demek onların sömürgesine girmeyi kabul etmek demek olduğuna
göre bu düşünceden Müslümanların kurtulmaları gerekir. Aksi halde zilletten
fakirlikten, kölelikten asla kurtulamazlar. Kurtuluşun tek yolu daha önce
bahsettiğimiz bütün dünya Müslümanları tek bir çatı altında toplayacak,
Allah’ın kitabı Resulullahın (sav) sünneti ile hükmedecek Raşidi Hilafeti ikame
etmekle ancak mümkündür. Resul (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“İmam (Halife) kalkandır. Onun arkasında korunulur ve onun arkasında
savaşılır”
Maalesef şu anda bütün dünya Müslümanlarının
korunacak kalkanları yani sultaları (devletleri) yoktur ki Müslümanların dinlerini,
namuslarını, canlarını, mallarını zalimlerden sömürgecilerden koruyabilsin. Eğer
Müslümanlar Allah’ın dinine sımsıkı sarılıp onun dinini bütün dünyaya hakim
kılmak için fikri mücadele etmezlerse asla kafirlerin ve onların yandaşlarının
zulmünden kurtulamazlar.
"Bütün dinlerden üstün
kılmak üzere, peygamberini hidayet ve hak dini ile gönderen O’dur. Şahit olarak
Allah yeter."(Fetih 28) |