Önce
Çin halkı hakkında bilgi verelim; bu halk tabiatıyla bir kabuğa veya uzlete çekilme
temayülüne sahiptir. Askeri ve savaşçı özelliği yoktur. Bu nedenle; etrafındaki
olanlara saldırmamakla ve yayılma siyasetinden uzak kalmakla ün kazanmıştır. Devleti
evrensel düşüncesine dayansın veya dayanmasın, kendi memleketini ve varlığını
savunurken bu savunmasını ölüm-kalım meselesi haline getirmez. Bundan dolayı, komşu
devletleri ve değerlerini korkutmaz oldu. Tersine, kendine göz diken ve tamahkar
sömürgecilerin hedefi oldu. Memleketi bir çok defa parçalanmış ve uzun tarihi
boyunca işgal altında kalmış, komşu devletler tarafından Avrupa ve Amerika gibi
sömürgeci devletler defalarca zillete ve aşağılanmaya maruz bırakmıştır.
Eskiden beri, İngiltere başta olmak üzere,
sömürgeci batı devletleri ve bu asırda Amerika Çin’le kapitalist esas üzerine
ticari ilişkiler kurdular. Halkı sömürmek, köleleştirmek ve onun kanını emmek gibi
kapitalist fikirleri bu ilişkilerde temel olmuştur. İngiltere, İngiliz olan Doğu
Hindistan Şirketi yoluyla afyonu Çin’e soktu ve ticaretinde ihtikarcılık yapmış,
alçak yollara başvurmuştur. Çin malı alıp Çinli’lere afyon vermiştir. Çin’in
bazı ahalisi karşı çıkınca İngiltere Çin’e karşı savaş ilan edip saldırdı.
Bu savaş afyon savaşıyla ünlüdür. Bu zehirli ticarete karşı Çin ahalisi
direndikçe İngiltere kaba kuvvet ve teröristlikle müdahale edip susturacak zorla
ticaret için Çin pazarı açıyordu. Şanghay’ı işgal etmiş ve Nanking’e
saldırmaya hazırlanmış ve Hong Kong’u da işgal etmişti. Çin’de yabancı tüccar
ve ailelerinin ikametini ve kayıtsız şartsız ticaret yapmalarını temin etmiştir. Bu
anlaşmaya Nanking anlaşması denilmektedir. Bu anlaşma zorla Çin’e kabul
ettirilmiştir. Az müddet geçer geçmez ABD ve Fransa yanına gelip 1854’te bu üç
devlet Nanking anlaşmasında tadilat yapıp Çin’in bütün parçalarında afyon ve
domuz ticaretleri dahil olmak üzere ticaret yama hürriyeti ve her yerinde hareket etme
hakkını eklediler. Batılılar Çin’ den işçi alarak onlara köle muamelesi
yapıyorlardı. Özellikle Amerika’da bu muamele daha açık görülüyordu. 1857’ de,
ABD’ini desteğiyle İngilizler ve Fransızlar Çin’in kanton limanını işgal
ettiler. Ondan sonra bu ava saldıranlar fazlalaştı; İtalya, Almanya, Japonya ve Rusya
Çin’i paylaşmaya başladılar. Böylece Çin her tamahkar ve her sömürgeci için
mübah bir saha olmuştur. Merhametsizce sanki bir ölü parçalanıyor ve sinsi
düşünceyle Çin halkı sömürülmüştür.
Şu var ki; Çin halkı ve siyasi güçleri bu
musibetlerden kısmen de olsa sorumludur. Düşmanlarının kendi memleketlerini
parçalaması, işçilerine müdahale etmesine müsaade etmeleri, zulüm, zillet, ezilme,
haysiyeti zedeleme konularında ve bunun üzerine ayaklarla basıp yürümesinden
sorumludurlar. Bu durum tamamen İslam ümmetinin hali gibidir. Sömürgeciler tarafından
kendi başlarına gelen bütün musibetlerden kısmen sorumludur. Çünkü onlar, senin
düşmanındır. Sana saldırmak istiyor, seni ezmek, sömürmek, horlamak,
zilletleştirmek ve parçalamak istiyor. Sen onun planlarına uyarsan ve halkının
siyasetçileri onun ajanları olurlarsa o domuz sömürgecilerin ortağı olmuyor musun?!
Ancak, Çin hiç bir zaman büyük devlet olmadı ve devletler arası siyasetinde etkili
olmadı. Komünizmi benimseyip komünist devlet olunca komünizmi evrensel veya devletler
arası yaymak için tanımadı. Sadece mahalli ve milli sıfatı ona takarak sahip
çıktı. Evet bazı bölgesel siyasi çalışmalar yaptı, fakat bunlar pek ciddi bir
çalışma değildi. Bunları gütmeye devam etmedi ve sürdüremedi. Asıl olan ekseninde
dönmeye devam etti. Devletlerarası ve evrensel tesiri hiç yoktur. Tersine düşmanları
tarafından kışkırtılan problemlerle meşgul oldu. Buna binaen, Çin’in nüfusu bir
milyar insandan fazla olmasına rağmen büyük devlet sa-yılmaz. Bu sayı suyun
köpüğü gibidir. Değeri yoktur ve o hesaba katılmaz.
Çin idari açısından değişik bölgelere
bö-lünmüştür, bir kesimi özerkliğe sahiptir. Pekin, Şangahay ve Yantsin şehirleri
Çin yönetiminin merkezi idaresine bağlıdır.
İkinci cihan savaşından sonra ABD uzletten
çıkınca devletler arası ve evrensel siyaset ve devletlerarası ilişkileri etkilemek
yoluyla devletlerarası durumunu etkilemek için gayret göstermiştir. Rakipsiz birinci
devlet olarak dünya tahtı üzerinde oturmak için kararlılığı yansıtmıştır. Daha
doğrusu, bütün dünya üzerine egemenliği yerleştirmek ve diğer devletlerden
egemenlikleri çekip atmak için planını ortaya koymuştur. Daha önce büyüklüğünü
gösteren devletlerin istifa etmelerini istemiştir.
Rusya’ya karşı Çin’i kullanmak üzere
Çin’de komünist partinin iktidara gelme kolaylığı sağlamıştır. Böylece, Çin
ile Sovyetler Birliği arasında düşmanlık yerleşmiştir. Bununla birlikte, ABD
Çin’in egemenliği ve toprak birliğine tecavüz edip Milli Çin ve Tayvan’ı
kopartmıştır. Tayvan’a ağır silah verdi. Çin’e karşı Tayvan’ı üs olarak
hazırlamıştır.
Soğuk savaş esnasında ABD Çin’e karşı
siyasetinde başarısızlık göstermiştir. O zaman da İngilizlerin Amerika üzerine
oyunları vardı ve aynı anda İngiliz’ler Kore savaşına Amerika’yı sokmak
istediler.
Amerika ile Sovyetler Birliği arasında anlaşma ve
detant siyaseti gerçekleşince bu iki devlet Çin üzerine anlaştılar. Bu plandaki
ABD’nin rolü devletlerarası yönden Çin’i istedikleri anlaşmayı kabul ettirmek
için Pasifik Okyanus bölgesinde sınırlı savaşı çıkartmaktı. Bu nedenle, Vietnam
savaşı çıkartılmıştır. ABD, Çin’i BM’lerine ve ona bağlı güvenlik
konseyine sokunca onun devletlerarası egemenliği altına girme konusunda başarılı
oldu. Böylece, Çin devletlerarası yasallığı altında çalışma tuzağına
düşmüştür. Veto hakkına sahip olmasına rağmen ABD’nin liderliği altına
girmiştir. Çünkü, bu halk şeklidir. Soğuk savaş sırasında ABD Çin’i kendi
kucağına attırmaya, Sovyetler Birliği’ne karşı onu çalıştırmak üzere onu
kuvvetlendirmeye ve evrensel egemenliğinin içeriğine sokmaya çalışmış-tır.
1980’lerin ortalarında ABD Sovyetler Birliği’nin yıkılışının yaklaştığını
hissedince Çin’e egemen olma düşüncesine Çin’i parçalama düşüncesini
katmıştır. Sovyetler Birliği parçalanınca ve komünist düşüncesi ortadan
kalkınca Rusya’yı parçalamak ve ona egemen olmak için planlar çizmiştir.
Buna binaen, Çin’e karşı Amerikan siyaseti,
Çin’i parçalamak ve kuvvetlenince kendi sömürgeciliğinin boyunduruğu altına
sokmaktır. Bu siyaset, ABD’nin bütün dünya üzerine egemen olma rüyasıyla
bağdaşır. Zira, ABD bütün dünyayı kendi çiftliği haline getirmeye
çalışmaktadır. Bunun için ne gerektiriyorsa ABD onu yapar, ister dünya devletleri ve
halkları zaafa uğratmak olsun, ister onları parçalamak olsun, isterse de kendi yeni ve
sinsi evrensel sömürgeciliğin boyunduruğu altına sokmak olsun fark etmez. Dünya
devletleri ve halklarının çıkarlarını engellemek için her türlü kargaşa
yapmaktan asla vazgeçmez.
Çin’e karşı Amerikan siyasetinin üzerine
kurulan esas ise, içinde Amerikan mefhumuyla ve kültürel, siyasal ve ekonomik
sömürgecilik yoluyla kapitalizmi yaymaktır. Amerika’nın rüyasını
gerçekleştirmek ve yeni dünya düzenini uygulamak ve hatta Çin dahil olmak üzere
dünyaya egemenliğini kabul ettirmek için şu yollara başvurur:
Demokrasi, hürriyet, çoğulculuk, şirket, serbest
piyasa ekonomisi, global (küresellik), özelleştirme, bağımsızlık, diyalog kurma,
insan hakları, terörizmle mücadele, BM'i geliştirme, milliyetçilik ve
vatancılıktır.
Çin’e karşı Amerikan siyasetinin te-melleri
şöyledir:
1. Çin’lilerin Amerikan kültürüne ve
kapi-talist mefhumlarına yönelmelerini sağlamak.
2. Onları kapitalist temeli üzerine siyasi ve
iktisadi reform yapmaya çağırmak.
3. Çin’in Amerika’dan ayrılma
düşünce-siyle savaşmak.
4. Çin’de alınan kararları etkilemek.
5. Çin’de değişik eyaletlerde ve özerk
bölgelerinde bağımsızlık arzusunu kışkırtmak.
6. Çin içinde siyasi, askeri ve stratejik
boşluğu meydana getirmek.
7. Çin’deki sosyalist düşüncesini
silmek.
8. Çin’i değişik devletlerarası ve
bölgesel kuruluşlara bağlamak.
9. Çin’de sorunlar ve krizler oluşturmak
ve bunların çözümünü Amerikan siyasi fikirlere bağlamak.
10. Amerikan mefhumuyla kapitalist fikir için
Çin halkını hazırlamaktır.
Çin’e karşı Amerika’nın dayandığı
gerçekler şunlardır:
A. Çin’le ilgili tarihi ve siyasi
gerçekler şöyledir:
Çin’in bölünmesi kolaydır, ona egemen olmak ta
kolaydır. Özerk bölgeler ve eyaletler üzerinde merkezin tesir gücü Çin’in
kuvvetli veya zayıf olmasına bağlıdır, birleşik Çin’e egemen olabilmek için
merkeze egemen olmak gereklidir, merkez ile bölgeler arasında çekişmeyi çıkartıp
bunların bağımsızlığı elde et-meye doğru yöneltmek. Çin’in parçalanmasına
yol açar. Bundan dolayı, ABD, Çin’deki merkezin bölgelere egemenliğini zaafa
uğratmak ve bunlarda bağımsızlık hareketi alevlendirmek için çalışmaktadır.
Çünkü, Çin’i parçalayıp üzerine egemen olmak istemektedir.
B. Toplumları değiştirmek, yok etmek ve
onlara egemen olmak ile ilgili gerçekler.
C. Çin’in içinde bulunduğu siyasi
güçlerin durumu, özellikleri ve bunları sevk edici faktörler oluşabilecek
problemlerinin gerçekleri.
D. Çin’in komşu devletleri ile ilgili
gerçekler.
E. Fikri ve siyasi saptırma gerçekleri.
Nitekim, ABD Çin’i siyasi ve iktisadi reformlarıyla gerçekleri hakkında Çin’i
saptırmaya çalışmaktadır. Ayrıca; evrensel güçler, milliyetçilik tehlikesi,
Çin’den bağımsızlık arzusu ve benzeriyle ilgili gerçekleri saptırmaya da
çalışıyor. Bu nedenle, milliyetçilik yoluyla Çin’in birliğini parçalamak için
"Çin milliyetçiliği” Çin devletinin siyasetinin temeli haline getirmeye gayret
sarf etmektedir.
Çin’i bölmek ve ona egemen olmak için
Amerikan siyaseti şunlarla özetlenebilir:
1. Hürriyet, kapitalizm, milliyetçilik,
zenginlik, fakirlik sloganları altında Çin’de bölünme ruhunu alevlendirmek.
2. Çin toplumunda gevşeklik ve kargaşalar
çıkartarak fitne, çatışma ve yerel savaşları meydana getirerek de toplumu patlatmak
ve hürriyete talip olanları gütmektir.
3. Sosyal, ekonomi ve siyasi reformlar
adıyla Çin’deki sosyal ve ziraat hayatını tahrip etmek.
4. Ticari faaliyet göstermek için Çin’deki
askerleri yöneltmektir. Bu şekilde, askeri boşluk meydana gelir ve askerlerin
siyasilere güvenleri sarsılır. Bu yolla orduya sızmak ve onu etkilemek mümkün olur.
Böylelikle askeri, sanayi, ticari ve sivil sanayiye yöneltme sağlanır. Aslında zayıf
olan askeri zihniyeti kapitalist esasa dayanan sırf ticari zihniyete çevirmektir.
Böylece, ordu fasit olur, orada kargaşa olur, disiplin kalkar, memleketin birliği için
savunma ve savaşma ruhu ölür. Bundan sonra, Çin’in parçalanması ve ona egemen
olmak konusu kolaylaşır ve netice olarak; Çin ABD’nin çiftliği olur.
5. Amerikan denetimiyle radyo istasyon-ları
tesis etmektir. Bu radyoların amacı bozuk batı fikirleri, çirkin kapitalist
kültürü, yalan haberleri ve saptırıcı bilgileri yaymaktır. Bu yolla, Çin toplumunu
felç ederek Amerikan egemenliği altına girmek için ortam ve atmosfer hazırlanmış
olur. Eskide bu tür radyolar, aynı fikirlerle Doğu Avrupa’ya karşı
kullanılmıştır.
6. Çin’e karşı Tayvan, Hong Kong, Çin
sahillerinde bulanan bölgeler, Amerika’ya tabi memleketleri oluşturmaktadır. Bu
memleketler ve devletler, Çin’e karşı Amerika’nın çizdiği siyaseti ve hedefleri
gerçekleştirmeye yönelik çalıştırılmaktadır.
7. Egemenliği sağlamak kredi verme ve ekonomi
yardımı hususuna dayanmaktadır.
8. Çin’in kültürünü çocukları ABD’ye
çekip onlara Amerikan kültürüyle aşılamak ve CIA’ye bağlamaktır. Bundan sonra,
memleketlerine birer yıkıcı silahlar olarak dönsünler.
9. Birkaç önemli meselede saptırma siyaseti
uygulamaktadır. Bunlar şöyledir:
A. Çin’de Amerikan yatırımı veya tabi olan
şirketlerin tehlikesinin gerçeğini saptırmak.
B. Amerikan mefhumuyla veya Çin mef-humuyla
reform yapmak için atılan slogan-ların tehlikesinin gerçeğini saptırmak.
C. Kaplanlar olarak adlandırılan Asya
örneğinin gerçeğini ve bağlılığa ve kabuğa çekilme durumuna götüren bu
kaplanların Çin tarafından örnek edinmesinin tehlikesinin gerçeğini saptırmaktır.
Bunlar Çin’i ve komşularını Çin gücüyle
ilgili saptırmalardır. Böylece Çin, kumlu bir toprak üzerine durur ve ABD tarafından
tuzağa kolayca düşürülür ve çizilen plana uydurulur.
Zira, Çin’in bütün dünyaya egemen olacağına,
evrensel güç olacağına, halkı dünyanın en zengin halk olacağına, Amerika ile
ticari dengenin Çin lehine olduğuna dair ve buna benzer söylentilerin tümü
aldatıcıdır. Hem de bu söylentiler Amerikan siyasiler veya akademiler veya
devletlerarası kuruluşlar tarafından sadır olmaktadır.
Bundan maksat, Çin’e sızabilmek, ekonomisini
vurmak, içinde enflasyon meydana getirmek, onun servetlerini çalmak, halkını
sömürmek, içinde bozgunculuğu yaymak, içinde kokuşmuş kapitalist sınıfları
oluşturmak, mafya ve diğer çeteleri oluşturmak, kağıt dolarlarla Çin’in
tamahkarlığını doyurmak, Rusya, Hindistan, Japonya ve diğer komşu devletleri ondan
korkutmaktır ki, ABD bunlara egemen olsun be Çin’i parçalamak ve ona egemen olmakla
ilgili siyasetini uygulayabilmek için onları kullansın.
Çin’deki vaziyet, görülen müstakbel karanlık
ve yalnız Çin’e değil bütün dünyayı kapsayacak kötü akibetlerle doludur.
Özellikle, Çin’ e, Rusya ve Avrupa’yla ilgili Amerika’nın planları başarılı
olursa bütün dünyada tehlike vaki olur. Böylece, Amerika’nın rüyası
gerçekleşir.
Çin’in, Rusya’nın, Japonya’nın, İslam
dün-yasının ve diğer zayıf devletlerin karşılaştıkları sorunlar ölüm-kalım
meselesidir. Ya izzetle, haysiyetle, otoriteyle ve hür iradeyle hayatta kalırlar ya da
ABD’nin tebaları, köleleri olurlar.
Bundan dolayı, bu sorunlara karşı ölüm-kalım
tutumu edinmeleri lazım. Gerekirse sıcak savaşa girmek için gerekli olan keskin
siyasetler benimsemeliler. Ancak, bu şekilde azgın Amerika egemenliği dünya üzerinden
kaldırılır ve Amerikan ahtabotunun kolları kesilir, onun evrensel tehlikeleri mahsur
bırakılır.
Bunu gerçekleştirebilmek için dünya
devletleri şu noktaları izlemelidir:
1. BM’lerden geri çekilmek. Onun yerine
kanuna dayanmayan yalnız devletlerarası örfe dayanan evrensel bir kuruluş kurmaktır,
katılacak devletler arasında o örfler tartışılır ve tesbit edilir. Evrensel
tehlikeleri tedavi etmek için doğru temellerde onların tarafından tesbit edilir.
Milliyetçi ve vatancı tehlikeler, devletlerarası sınır sorunların çözümleri ve
dünyanın karşılaştıkları bütün problemlerin ve tehlikeleriyle ilgili örf haline
getirilecek doğru esaslar tesbit edilir.
2. Dolar ile veya başka paralarla mu-ameleyi
terk edip altın ve gümüşe dayalı paralarla muamele yapmaktır. Altın ve gümüşe
dayalı olmayan paralardan kurtulmak için planlar hazırlanır.
3. ABD ile siyasi, diplomatik ve kültürel
ilişkileri kesmek, onun yatırımına son vermektir. Aynı zamanda ABD’yi destekleyen
Avrupa devletleriyle aynı muamele yapmaktır.