Hilafet -112                Zilhicce  1419             Mart  1999               Yıl 11

<<

ZULÜMDEN KURTULMAK

>>

 

SURİYE’DEKİ İSLAM’İ ÇALIŞMALARDAN ALINACAK DERSLER

Esad Mansur

1970’li yılların sonlarında başlayıp 1982 de sona eren Suriye rejimine karşı silahlı mücadelede Ihvan-i Müslimin ve diğer bazı İslâm’î gurupların faaliyetlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının sebeplerini Ömer Abdulhakim “Suriye’deki Cihad, İslâm’î Devrim" adlı, 1623 sayfalık kitabında maddeler halinde topladı. "Suriye’deki cihad üzerine tecrübe notları” isimli bölümünden bazı kesitler sunuyoruz.

1-Harekete geçmeden önce bir strateji ve kapsamlı bir planlamanın bulunmaması:

İlk defa cihadı başlatanlar vakıanın verileri ve gelecek ile ilgili tahminler ve ince hesaplara dayalı herhangi stratejik bir tasarıya sahip değillerdi. Memleketlerinin durumu, coğrafyası, demografyası, etnik yapısı, dini, milliyetçi ve siyasî hareketleri, rejimin ve onun mekanizmaları ile ilgili hiç bir ciddi araştırma yapılmadı ve itibara da alınmadı. Ayrıca rejimin gücü ve bizim gücümüz arasında mukayese gözetilmedi. Dost ve düşman güçler, onların imkânları, tabiatı ve onlardan nasıl istifade edilebileceği konusunda araştırmadı.

2-Samimi mücahidlerin değişik guruplar ve oluşumların içerisine dağılmaları:

Samimi olanlar bir araya gelemediler, bir yöneliş üzerine çalışmalarını yoğunlaştıramadılar. Tersine değişik guruplara bağlı oldukları için aralarında sürtüşmeler, birbirlerini çekememeler, birbirlerinden nefret etme ve hizipçilik ve gurupçuluk halleri onları etkiledi. Çünkü, guruplar ve liderleri çelişkili meşreplere ve hedeflere sahip idiler. Bundan dolayı, dini ve ahlâkî yönde olumsuz etkilenmeler doğmuştur.

3- İdeolojik alanda, devrimci cihad nazariyesi ve açık hedefleri belirginleştirmede acziyet göstermektir: Misal olarak, “Nuseyrilerle savaş İslam yönetimi kur” sloganı bu çatışmaya giren bütün İslâm’î kitleleşmelerin sloganı idi. Fakat, bunların çoğu İslâm’î yönetimin şeklinin nasıl olduğunu anlamaya bile yaklaşmadılar. Bu savaşın nedeni bunun ne kadar farz olduğunu ve buna neden çağrıldıkları ve neden bu uğurda öleceklerine dair bir bilgilerinin olmayışı ve edinmeyişleridir. Mücahidler kendilerinin ne olduklarını, ne istediklerini ve kendilerini harekete geçiren şeyin ne olduğunu ince ve sınırlı şekilde insanlara kavratma noktasında aciz kaldılar.

4-Siyasî ve devrimci uyanıklığın az olması, genel olarak şer’i ilim seviyesinin düşük olmasıdır:

Bu sebepten dolayı,bu guruplar kolayca tuzağa düşürüldüler. İçlerine sızmak kolay oldu. Bunların tek gayesi çok insan toplamaktı.

Kısaca samimi olan gurupların, mücahidlerin tümü , hareket ve ölmek için yönlendirilmişti. Fakat şerî ilim ve siyasî uyanıklık alanlarında pek düşük idiler. “Devrimci cihadî” guruplar, lâzım olan şerî ilim ve siyasî uyanıklıktan çok aşağı seviyede idiler.

 

5-İlk darbeyle nitelikli kişiler yok edildikten sonra sayıya dayanmaya çalışmak:

1979’dan 1980’in sonuna kadar süren bir dönemde bir çok üstün nitelikli kişiler şehit edildi. Daha sonra lider durumunda olan kişiler guruplarını genişletmek maksadıyla kapılarını herkese açık tuttular. Böylece nitelik ikinci plana itilerek sayıyı artırmaya gidildi. Bu sebeple, olumsuz, anormal ve öldürücü durumlar ortaya çıktı. Bunlar İslâm ahkâmına pek bağlı değil ve davalarına sebatlıktan uzak idiler. Bunlar sadece coşku ve heyecana sahip idiler. Bir müddet sonra ve özellikle Suriye dışına çıkınca coşku ve heyecanları yok oluyordu. Ayrıca, sayıya dayandıkları için Suriye istihbarat teşkilâtı mensuplarının bu guruplara sızmaları çok kolay oldu.

6-Cihad edenlerin iç ve dış enformasyon araçlarının zayıf olmasıdır.

Bazı bildirilerin çıkartılması dışında toplulukları hazırlamak ve destekleyici bulmak için enformasyonla ilgili planları yoktu. İçeride tamamen enformasyon ihmal edildi. Sadece dışarıda olanla yetinildi. Fakat, dışarıdaki enformasyon araçları yalan ve aldatma işine çevrildi. Bu enformasyon haber verici niteliğinde idi fakat fikrî değildi. İçeride ve dışarıda fikre destekleyici yönüne önem verilmiyordu. Sadece haber alınmakla yetiniliyordu. Bu haberler de abartılı ve yalanlarla dolu idi.

7-Mücahidlerin dışarıdan yardım beklemeleri ve kendi kendilerine itimat etmemeleri:

Bu konuda o kadar ileriye gittiler ki; Irak gibi düşman rejimlere itimat ettiler. Eğer cihada dayalı devrimci bir hareket dıştan gelecek yardıma dayanırsa bu hareket diğerlerinin elinde bir siyasî oyun kartına dönüşüverir. Yardım aldıkları kişilerin kararlarına uymazsa hemen bitirilir. Suriye’deki hareket bunu çok geç anladı ve bu sonuç kendisi için ağır bir ders oldu. Tabii ki bu dersi almak isteyenler içindir.

8- Bu guruplar memleketlerinin şartlarına uygun olmayan uzun bir çete savaşının içerisine düştüler, düşürüldüler.

Bu durum (stratejik olmayan planlamanın) daha doğrusu hiç olmayan bir planlamanın, vakıanın verilerini düşünmeden, sırf kendi kafalarının ürünü olan fikirlere dayalı tasarıların konmasından kaynaklanmıştır. Ayrıca, rejimin küçük ajanlarını hedef edindiler. Böylece bir çıkmaza girdiler. Hareket başlatılmadan önce, araştırmaya ve dakik bir incelemeye dayanmadığı için, çalışmanın neticesi pek hüzünlü olmuştur.

9-Uzun süre dışarıda kalmak, toplulukların desteğini kaybetmek ve elemanlarda dini ve devrimci seviyenin düşük olması.

Bir çok elemanın dışarıya kaçması değişik ülkelerde yerleşmesinden dolayı halkın onlara olan desteğini kaybettirdi. Çünkü, halk ile olan alâkaları kesildi. Böylece halktan uzaklaşarak gittikleri memleketlere yerleştiler ve dönüş düşünülemez oldu. Böylece elemanlar meydanı terk etmiş oldular.

10-Çete savaşlarında İslâm’î ve evrensel tecrübelerden faydalanılmaması:

Tarih tecrübeler ile doludur. Değişik alanlarda insanda, faaliyetleri ile ilgili tecrübe birikimine binaen bilim ve tecrübeler gelişir. Savaşlar ve devrimler buna örnek olarak gösterilebilir. Kur'an ve Nebevî sünnet bunlarla ilgili çok şeyler anlatmaktadır. Tarih ve olaylardan ders almamız istenmektedir. Fakat okuma ve inceleme alışkanlığı olmadığı için adeta bir cahillik vardı. Diğerlerinin tecrübelerine bakılmadan işe girişildiği ve de basit çukurlara düşüldüğü daha sonra görülmüş oldu.

11-Rejimlerle daimi bir destekleyici olarak muamele yapıldı.

Komşu rejimler delil üstü delil gösterilerek geçici de olsa bile müttefik olamazlar. Bütün bu rejimler İslâm’dan korkuyor, kardeşlerimizi hapislere atıyorlar. Dünkü veya bugünkü düşmanımız; müstakbel dostumuz, yoldaşımız ve yardımcımız olamaz. Bu dersi öğrenmediler.

12-Dışarıda açık faaliyet yapmak:

Savaşın gerektirdiği durumdan dolayı gizli örgütler olarak çalışıldı. Komşu memleketlerde ise tam tersi oldu. Bizi misafir olarak kabul eden düşman rejimler gizli çalışmalarımızı kabul edemezlerdi. Çünkü ne yaptığımızı ve ne istediğimizi öğrenmek istiyorlardı. Bu gençler adeta her şeylerini gösterdiler. Sayılarını, elemanlarının isimlerini, niyetlerini, güçlerini ve planlarını açıkca gösterdiler. İhvan-ı Müslimin bu konuda çok ileriye gitti. En gizli şeyleri, skandalları ve iç problemleri karşılıklı telefonda açıkça konuşuyorlardı. Telefonlarının dinlendiğini ve hatta dinleyenlerle konuştukları halde bu duruma devam ettiler. Bu adeta deliliğin bir göstergesidir. Bunları öğrendikleri için bu rejimler o ülkelerde faaliyet gösteren diğer İslâm’î hareketlere büyük darbeler indirdiler. Çünkü onlar da bize benzemektedir ve hepimizin gayesi aynıdır.

13-Dışarıdaki askerî faaliyetin başarılı olmaması, düşmanı ve düşmanının dostlarına karşı gelme gücünün kaybedilmesine sebep olması:

Bunun sebepleri örgüte tahakküm eden başkanların kusurlu olmalarıdır. Böylece devlet bunları hafif görüp saflarına girdi ve onları kuşattı. Dışarıda rejimin ajanları bunları tasfiye etmeye başladı. Bu hal önlenemedi

14-Rejimin yıkılmasından sonraki durumlar ve merhaleler hakkında her hangi bir tasarının bulunmaması:

Rejim düşmüş olsaydı veya ani bir darbe ile düşürülse idi acaba nasıl bir tutum takınılacaktı? Komşular ile nasıl bir muamelede bulunulacaktı? Diğer cemaat ve kitleler ile nasıl bir ilişki kurulacaktı? Bu ve buna benzer gibi konularda hiç bir tasarı yoktu.

15-Güvenilir ve samimi alimler etrafında toplanmamak ve onlardan faydalanmamak:

Mücahid ve alimlerde hatalar olmuştur. Güvenilir alimler ne yapacaklarını bilmedikleri için, sürgünleri tercih ettiler. Özellikle petrol tutkunu alimlerin mezarı olan Suudi Arabistan’da uykuya daldılar.

Aynı zamanda mücahidler alimlere yönelmediler. İki taraf arasında karşılıklı cefakârlık oluştu.

16-Devrim için memleketteki bütün İslâm’î kesimleri özellikle bedevî aşiretler ve Kürtleri hazırlamamak ve onlardan faydalanma yoluna gitmemek:

Oysa, İslâm boyasıyla ortaya çıkan devrim hareketleri kapsamlı olduğu gibi her Müslümanı da içine almaktadır. İslâm’î devrim hareketi bahsedilen Müslümanları kendi tarafına kazanmaya çalışmayınca, Suriye Devleti değişik kandırmacalar, tehditler ve dünyevî menfaat sağlama uğruna onların çoğunu kendi tarafına çekti. Özellikle Müslüman Kürtler (kimliklerini kazanma açısından) dışarıdan ithal edilen sapık fikirlerin avı oldular. Böylece halkın önemli bir bölümü kaybedilmiş oldu.

Bunun sebebi; toplum sahasını incelememek, malum olan verilerden faydalanmamak ve bunlarla ilgili kapsamlı planlama yapılmamasıdır.

17-Sivil olarak İslâm davetini taşıyan örgütleri direniş ve nefsi müdafaa yapabilme eylemine dönüştürme ve askerî örgüt haline getirme konusunda başarı sağlanmaması.

İslâm dünyasında İslâm’î daveti yüklenen hareketler için bu bir ders oldu. Ayrıca, camilerdeki barışçı davet üslupları yerine askerî faaliyetleri uygulamaya çalıştılar. Hocalar da general elbisesi giyince büyük bir başarısızlık oluştu. Bunların askerlik bilgileri yoktu. Senelerce çalışıldı, fakat silah taşımakla ilgili eğitimleri olmadığı gibi, birden bire hızlı bir şekilde silaha sarıldılar.

18-Bütün bu acı derslerin yanında bazı faydalı olabilecek ibretler de vardır. Tecrübeler şunu ispatlamıştır: İslâm’î devrimi yapabilmek için Müslüman toplulukları cihada hazırlamak mümkündür. Ancak, zalimlere karşı mücadele etmek, sebatlık göstermek ve fedakârlık gösterme konusunda güzel örnek olmak şarttır. Bir buçuk yıl boyunca yapılan askerî cihadın bir çok kusurları olmasına rağmen rejimi yıkmak, zalimleri ve azgınları düşürmek, cihada katılmak ve İslâm için cihad etmek üzere yüzlerce Müslümanı harekete geçirdi. Hama tecrübesi, mücahidlerle beraber binlerce Müslümanın da cihad etmeye hazır olduğunu gösterdi.

Bu da, Müslüman bir halkın daha güzelini yapacağına dair bazı ümitler vermektedir.

* * * * *

< Önceki

112. sayıyı WORD olarak yükle

sonraki >