DEMOKRASİ
İÇİN SEÇİM HARAMDIR
Bir çok insan demokrasinin seçim olduğuna veya
seçimin demokrasi olduğuna inanır. Halbuki, böyle değildir. Zira, seçim veya
sandığa başvurup oy atmak bir üslubtur.
Demokrasi ise, asıl mucidi olan Yunanlı filozof
Eflatunun tarifine göre, bir din veya bir kanun egemenliği altında bulunmadan tam hür
bir şekilde iradeyi kullanmaktır. Başka ifadeyle insanlar kendi kendilerini
yönetmesidir. Demokrasinin yunancasının manası halkın hakimiyetidir. Eflatun kendisi
bunu uygulamadı, çünkü bu hayali bir düşüncedir.
Batı, bu düşünceyi önbilgi olarak alıp
bambaşka bir şekle soktular. Başta İngiltere’de 1600’lerin ortalarında demokratik
devrim yapmak için hareket oldu. Fakat kralın çevresi Dükler, Lortlar ve zengin soylu
aileler demokrasiyi istedikleri hale soktular. Kralın otoritesi kısıtlanacak yanında
hükümet kurulacaktır. Zengin soylu ailelerin temsilcileri olan Lortlar kamarası
yanında halkın temsilcileri olacak Avam kamarası kurulacaktır.
Böylece halkı kandırmak için bu meclisi
kurdular. Fakat, esasta güç sahibi Lortlar kaldı. Halk ise avam kamerasının
üyelerini seçecektir. Bunlar halkı temsil edecekler. Halkın görevi burada bitiyor.
Ondan sonra bu meclis istediği kanunu çıkartacaktır. Ama, halk kanun
çıkartamayacaktır. Kendi kendini yönetecektir, belli bir zümre kanunları
çıkarıyor ve yönetim işini yapıyor. Genellikle halk kesimleri kendileri ile ilgili
kanunlardan memnun değildir. Her kesim kendisiyle ilgili kanunları protesto ediyor.
Aynı anda demokrasinin temel hürriyetleri içerdiğini savunuyorlar. Fakat her hürriyet
bir takım kanunlarla kayıtlıdır. Bundan anlaşılan odur ki halkın temsilcileri
seçmek için sandığa başvurup oy atmak bir üslub olarak kullanılmaktadır.
Demokraside temel şey, insanlar tarafından kanunlar çıkartmak ve buna göre onları bu
kanunlara göre yönetmektir. Bu kanunları çıkartacak ve uygulayacak kimseleri halka
seçtirirler. Hem de bunu uygularken baskı yaparak seçime insanların gitmesini
zorlarlar. Onlara ceza verirler. Böylece insanlar hürriyetlerini serbestçe kullanmış
olurlar.!! Hem de devletin kabul ettiği ilke, fikir ve kanunlar dışında kesinlikle
seçime katılmaya müsaade yoktur, kim başka ilke ve fikre çağırıp seçime katılmak
istiyorsa önlenir ve cezalandırılır.
Türkiye’de diğer Batı devletleri gibi bu
uygulamaları yapmaktadır. Biri İslam’a çağırarak seçime katılmak istiyorsa
önlenir ve cezalandırılır. Her zaman seçim oluyor, fakat Atatürk ilkeleri ve Batı
temel kanunları değişmiyor. Bunları değiştirmeye kalkışmak yasaktır. Öyleyse
Yılmazı seç, yada Eceviti seç, Çilleri seç, yada Kutanı seç veya başkalarını
seç değişecek bir şey yoktur. Çünkü aynı ilkelere ve temel kanunlara bağlı
kalıp bunlara göre icraat yapacaklar. Bundan dolayı, demokrasi denilen hayali fikir
için (sandığa giderek) demokrasiyi uygulamaya çalışacak, buna göre kanun
çıkartacak kimseleri seçmek İslam’a taban tabana zıttır.
İslam’da seçim vardır, fakat bu seçim
İslam’ı uygulayacak Halife içindir. Halife Allah’ın kitabı ve Resulünün
sünnetini uygulamak ve dünyaya İslamiyeti taşımak için ümmet tarafından seçilir
ve bunun üzerine ona biat verilir. Medine halkı İslam’a girdikten sonra
Resulullah’ı kendileri için bir yönetici olarak kabul ettiler başka ifadeyle ona
biat ettiler. Raşidi Halifelerin hepsi ümmetin rızasıyla ve biatlarıyla yönetime
geçtiler. Ayrıca Şura ve meşveret Halife ve yöneticileri hesaba çekmek, düzeltmek
için ümmetin vekilleri ümmet tarafından seçilir. Vilayetlerde valiye şikayetlerini,
görüşlerini ve isteklerini iletmek üzere Vilayet meclisleri, Vilayet halkları
tarafından seçilir.
Burada önemli olan İslam hükümlerini
uygulamaktır. Demokrasi de önemli olan insanların arzularını yerine getirmektir,
seçim her iki sistemde de birer üsluptur. Bundan dolayı seçime gidilir. Fakat,
demokrasilerde kanunları çıkartacak ve uygulayacak kimseleri seçmek için sandığa
gitmek haramdır. Allah’a ve Resulüne inanıp böylesi seçimin manasının ne
olduğunu kavrayan Müslüman seçime gitmez. Aksi takdirde dünyada ve ahirette onun
akıbeti pek vahimdir. Bu sebeple Türkiye’deki insanlar bedbahttır, huzursuz,
sıkıntılı ve perişandır. İnşallah Müslümanlar uyanırda bu 18 nisan seçimleri
onlar için son olur, tevbe ederler ve böylesi harama bir daha iştirak etmezler.
Çünkü yüce Rabbımız şöyle buyuruyor.
"Onlar hala cahiliyye
hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inananlar için Allah’ın hükmünden daha
güzel hüküm koyacak kimmiş?” (Maide 50)
Yoksa bunlar kesin olarak
inanmamışlar veya inandıklarını iddia mı ediyorlar.
“Sana ve senden önce indirilene
inandıklarını iddia edenleri gördün mü? Tağuta muhakeme olunmak istiyorlar. Tağutu
inkar etmeleri kendilerine emredildiği halde, Tağutun önünde muhakeme olmak
istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” (Nisa 60)
Cahiliyye ve Tağut hükümleri Allah’ın hükmü
dışındaki her hükümdür. Beşerin ve şeytanın çıkardığı hükümdür. Bu
nedenle mümin olabilmeleri veya gerçek mümin olabilmeleri için şu şartı koştu.
“Rabbine and olsun ki
aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem kılmazlarsa ve verdiğin hüküm
hakkında içlerinde hiç bir sıkıntı bulunmadan bu hükme tam teslimiyet
göstermezlerse mümin olmazlar." (Nisa 65)
İşte gerçek Müslüman ve mümin budur. Size bunu
hatırlatıyoruz. Cahiliyye ve Tağut olan laiklik, demokrasi ve Atatürk ilkeleri ve
bunları uygulayacak kimseleri seçmek için seçime katılmanız imanınıza
aykırıdır. Allah’tan korkun bundan vazgeçin. İslam Hilafet Devletini kurmak için
çalışın. Ancak o devlet İslam’ı uygulayacak, Halifenin seçilmesine ve onu hesaba
çekecek kimselerin seçilmesine katılırsınız. Demokratik seçimlerden vazgeçmezseniz
akıbetiniz şu ayeti kerimede açıklandı.
“Kim benim hidayetime
(Allah’ın emrine) uyarsa hiç şaşkın, bedbaht, huzursuz ve sıkıntılı olmaz. Kim
benim zikrimden (Allah’ın emrinden) uzaklaşırsa onun için sıkıntılı ve huzursuz
bir hayat vardır. Kıyamet günü kör olarak haşrederiz. Diyecek ki Rabbım ben
dünyada gören insandın. Niye beni kör olarak haşrediyorsun? Allah ona diyecek ki
benim ayetlerim sana geldi, onları unuttun. Bu nedenle bugün unutuluyorsun.” (Taha
123-126) |