FIKIH ÖĞRENİMİ


Hayatında gerekli olan şer'î hükümleri bilmesi her müslümana farzı ayındır. Çünkü müslüman, amellerini Şeriatın hükümlerine göre yapmakla emrolunmuştur. Zira, Şari’nin/Şeriat koyucunun insanlara ve mü’minlere hitap ettiği “Teklif hitabı”/sorumluluk yükleme hitabı; hiçbir kişi için seçeneği olmayan kesin hitaptır. Bu hitap ister iman hakkında olsun ister ise insanın amelleri hakkında olsun fark etmez. Allahu Teâlâ’nın;

آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ “Allah’a ve Resulüne iman edin.”[1] sözü de,

وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا “Allah alış-verişi helal, faizi haram kıldı.”[2] sözü de teklif hitabıdır. Bize hitap ettiği konu bakımından değil de hitap olması bakımından bir kesin hitaptır. Bunun delili Allahu Teâlâ’nın şu sözüdür:

إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَنْ يَكُونَ لَهُمْ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ “Allah ve Rasulü bir işte hükmettiğinde o işlerin onlara bir seçenek yoktur.”[3]

 Ayrıca her amelden sorgulanacağına dair şu ayetler de bu konuda delildirler:

فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَه (7) وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَه “Kim zerre miktarı hayır işlemişse onu görür, kim zerre kadar şer işlemişse onu görür.”[4]

يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا وَيُحَذِّرُكُمْ اللَّهُ نَفْسَهُ “Herkesin iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır olarak bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor.”[5]

وَتُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ “Herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir.”[6]

İşte böyle teklif/sorumluluk yükleme kesin bir şekilde gelmiştir. Müslüman herhangi bir iş yaparken Şeriatın hükümlerine bağlı olmaktan kesin bir şekilde mükelleftir/sorumludur. Teklifin konusuna yani Allah’ın müslümanı talep yada terk yada serbest bırakma şeklinde kendisiyle sorumlu kıldığı hususa gelince; o, ya farz, ya mendub, ya mubah, ya haram veya mekruh olabilir. Ancak teklifi kesin bağlayıcıdır. Bu hususta serbestiyet ve seçenek yoktur, tek bir hal vardır, o da ona bağlı kalmanın vacib oluşudur.

Bundan dolayı, dünya hayatında kendisine gerekli olan şer'î hükümleri bilmesi her müslümana farzdır. Hayatında kendisine gerekli olmayan şer'î hükümleri bilmesi ise farzı ayın değil farzı kifâyedir. Müslümanların bir bölümü o hükümleri bilirlerse sorumluluk diğerlerinden düşer. Bunu Enes b. Malik’in şu rivayeti de teyid etmektedir: “Rasulullah (u) şöyle demiştir:

طَلَبُ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ “İlim talep etmek her müslümana farzdır.”[7]

Her ne kadar burada, Müslüman'ın hayatında gerekli olan her ilim kasdolunmuş olsa da buna fıkıh da dahildir. Çünkü müslümanın ibadetlerden, muamelattan ve diğerlerinden gerekli şer'î hükümler fıkhı oluştururlar.

Bundan dolayıdır ki, fıkıh öğrenimi müslümanlar için gerekli hususlardandır. Hatta ister farzı ayın şeklinde olsun ister ise farzı kifâye şeklinde olsun fıkıh öğrenimi Allah’ın müslümanlara farz kıldığı hükümlerdendir.

Fıkıh öğrenimine teşvik eden hadisler de gelmiştir. Nitekim Rasulullah (u) fıkıh öğrenmeye teşvik etmiştir. Buhari Muaviye b. Ebi Sufyan yoluyla Rasulullah (u)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:

مَنْ يُرِدِ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ “Allah kime hayır dilerse onu dinde fakih yapar.”[8]

Aynı hadisi İbn Mâce de Ebu Hüreyre kanalı ile rivayet etmiştir. Hazzam b. Hakim amcasından o da Rasulullah (u)’den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

“Sizler öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki; fakihleri çok hatibleri az, vereni bol dileneni az. Böylesi bir zamanda amel ilimden hayırlıdır. İleride öyle bir zaman gelecek ki; fakihleri az, hatipleri çok ve dileneni çok, vereni az olacak. Öylesi bir zamanda da ilim amelden hayırlıdır.”

Bu hadisler, fıkhın önemini ve üstünlüğünü, fıkhın öğrenimine teşviki açıkça ortaya koymaktadırlar. Ömer b. Hattab (t)’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Geceleri ibadetle gündüzleri oruçla geçiren bin abidin ölümü, Allah’ın helal ve haramını görebilen basiret ve idrak sahibi bir kişinin ölümünden daha ehvendir/ önemsizdir.”  



[1] Nisa: 136

[2] Bakara: 275

[3] Ahzab: 36

[4] Zilzâl: 7-8

[5] Ali İmran: 30

[6] Nahl: 111

[7] İbni Mace, K. Mukaddime, 220

[8] Buhari, K. İlm, 69