b-) Sana Ait Olmayan Şeyin Alış-Verişi Caiz Olmaz |
|
Mülkiyet hakkı oluşmadan önce malın alış-verişi caiz olmaz. Bu halde o mal satılırsa, bu alış-veriş batıl
olur. Bu tam olarak şu iki hale/duruma uyar: Birincisi; malın,
mülkiyet hakkı oluşmadan önce satılması. İkincisi; malın,
satın alınmasından sonra satılması. Fakat o mala, mülkiyet
hakkının oluşmasının tamamlanması hususunda şart koşulan
teslim alma ile sahip olmadan önce satılması. Çünkü alış-veriş
akdi/sözleşmesi ancak mülk üzerinde olur. Fakat onu henüz mülk
edinmemiş, ya da satın alıyor, fakat onda kendisi için mülk
hakkı oluşmamış. Çünkü onu teslim almamış. Bunlar üzerinde
alış-veriş akdi/sözleşmesi oluşmaz. Çünkü üzerinde şeriata
göre akdin/sözleşmenin vukuu bulduğu mahal/yer bulunmamaktadır.
Nitekim Rasulullah (u), satıcıya sahip olmadığı şeyi satmasını
yasaklamıştır.
- Hakim b. Hazzam’dan şu rivayet edildi: “Dedim ki; Ya Rasulullah!
Bir adam gelip satmakta olduğun şeyden yanımda olmayanı
satmamı benden istedi. Sonra onu pazarda sattım. Bunun üzerine
Rasul (u) dedi ki:
لا
تَبِعْ مَا
لَيْسَ
عِنْدَكَ “Yanında olmayan şeyi satma.”
- Amru b. Şauyb’dan o da babasından o da dedesinden Rasulullah (u)’in şöyle dediğini rivayet etti:
لا
يَحِلُّ
سَلَفٌ
وَبَيْعٌ
وَلا
شَرْطَانِ
فِي بَيْعٍ
وَلا
رِبْحُ مَا
لَمْ
تَضْمَنْ
وَلا
بَيْعُ مَا
لَيْسَ
عِنْدَكَ
“Alış-veriş yaparken selef (paranın peşin malın sonradan
verilmesi) helal olmaz. Alış-verişte iki şart olmaz. Tazmin
etmedikçe kazanç olmaz. Yanında olmayanın satışı
olmaz.”
Böylece Rasulün; ما
ليس عندك “Yanında olmayan” tabiri geneldir. Ona “mülkünde olmayan”,
“teslim etme gücünde olmayan”, “hakkında mülk edinme
hakkı tam oluşmamış olan” manaları da dahil olur. Bunu, mülk
edinme hakkının tamamlanmasında teslim almanın şart koşulduğu
hususlardan teslim alınmayan şeyin alış-verişini yasaklama
hakkında geçen hadislerde teyid etmektedir. Zira o hadisler,
satın alınmasının kendisine tamamlanması için teslim alınmasının
gerektiği şeyi satın alan kişi, onu teslim almadıkça
satmasının caiz olmadığına delâlet etmektedir. Böylece
onun hükmü, sahip olmadığın şeyin satılması hükmü
olmaktadır.
- Çünkü Nebi (u) şöyle dedi:
مَنِ
ابْتَاعَ
طَعَامًا
فَلا
يَبِعْهُ
حَتَّى
يَسْتَوْفِيَهُ “Kim bir yiyecek satın alırsa, onu tamamen teslim
almadan satmasın.”
- Ebu Davud da şunu rivayet etti: “Nebi (u), tüccarlar onları konaklama yerlerine götürmedikçe,
ticari malların satıldığı yerde satılmasını yasakladı.”
(Ebu
Davud)
- İbn Mâce de şunu rivayet etti: “Nebi (u), teslim alınasıya kadar sadakaların satılmasını
yasakladı.” (İbni
Mâce)
- Şu da rivayet edildi: “Nebi (u), Attâb b. Useyd’i Mekke’ye gönderirken şöyle
dedi: “Onlara teslim almadıkları şeyi satmayı
yasakla.”
Bu hadisler, teslim almadıkları şeyin satılmasının yasaklanması
hakkında sarihtirler/açıktırlar. Çünkü satıcının o mal
için mülkiyet hakkı oluşmamıştır. Bunun nedeni de, teslim
almanın gerekli olduğu hususta müşteri/satın alan onu
teslim almadıkça o malda mülkiyet hakkı tamamlanmış olmaz.
Çünkü o malın sorumluluğu halen satıcısındadır.
Buradan açığa çıkıyor ki; alış-verişin sıhati hakkında, mala
satıcının sahip olması ve o mal için mülkiyet hakkının
tamamlanmış olması şart koşulmaktadır. Mala sahip olmamışsa
ya da sahiptir fakat mülkiyet hakkı o mal için tamamlanmamış
ise, o malı satması kesinlikle caiz olmaz. Bu hüküm, alış-verişin
tamamlanması için hakkında teslim almanın şart koşulduğu
sayılan, tartılan ve ölçülen şeylerden sahip olunup da
teslim alınmayan şeyleri kapsar.
Mülkiyet hakkının oluşması için teslim almanın şart koşulmadığı
hususa gelince; bu ölçülen, tartılan ve sayılan şeylerden
başkadır. Hayvan, ev, arazi v.b. gibi. Bunları teslim almadan
önce satması satıcıya caiz olur. Bu hususlarda ister teslim
almış olsun ister almasın icab ve kabul alış-veriş
akdinin/sözleşmenin yapılmış olması ile alış-veriş
tamamlanmış olur. Dolayısıyla satıcı o malı satarken,
kendisi için mülkiyet hakkının tamamlanmış olduğu şeyi
satmış olur.
Dolayısıyla alış-verişin olmaması meselesi, teslim almak ve teslim
almamakla alakalı değildir. Mesele sadece alış-veriş mülkiyetiyle
ve bu mülkiyetin onun için tamamlanmış olması ile alakalıdır.
Ölçülmeyen, tartılmayan ve sayılmayan şeylerden teslim alınmamış
olanın alış-verişinin caiz olması ise, sahih hadis ile
sabittir. Ebu Davud, İbn Ömer’den şunu rivayet etti: “Ben
el-Baki’ denilen yerde deve satıyordum. Dinar ile satıyor
dirhem alıyordum. Dirhem ile satıyor dinar alıyordum. Bunu
bundan alıyor şunu şundan veriyordum. Sonra Rasulullah (u)’e gittim. O Hafsa’nın evinde idi. Ona dedim ki;
Ya Rasulullah! Bana fırsat ver de sana soru sorayım. Ben
el-Baki’de deve satıyorum. Dinar ile satıyorum dirhem alıyorum.
Dirhemle satıyorum dinar alıyorum. Şundan şunu alıyorum şunu
şundan satıyorum. Bunun üzerine Rasulullah (u) dedi ki:
لا
بَأْسَ
أَنْ
تَأْخُذَهَا
بِسِعْرِ
يَوْمِهَا
مَا لَمْ
تَفْتَرِقَا
وَبَيْنَكُمَا
شَيْءٌ
“İkiniz arasında bir şey olduğu halde ayrılmadığınız
sürece, o günün fiyatıyla onu almanda bir sakınca yoktur.”
Bu, teslim almadan önce bedelde tasarrufta bulunmaktır. Bu alış-veriş
gibi iki bedelden birisidir.
- Buhari İbn Ömer’den şunu rivayet etti: “İbn Ömer, Ömer’e ait
bir genç deve üzerinde olmayı sıkıcı buluyordu. Nebi (u) Ömer’e dedi ki; Onu
bana sat. Ömer de; O senindir, dedi. Rasul (u) de onu satın alıp şöyle dedi: O senindir, ya Abdullah b. Ömer. Onunla istediğini
yap.”
Bu, teslim almadan önce alış-verişte hibe ile tasarruftur ki; teslim
almadan önce satılanın mülkiyetinin tamamlandığına delâlet
etmektedir. Satıcıya o mal için mülkiyet hakkının
tamamlanmış olmasından dolayı alış-verişin caiz olduğuna
delâlet etmektedir.
Buna binaen, hakkında mülkiyet hakkı tamamlanmış satıcıya, sahip
olduğu şeyi satması caiz olmaktadır. Sahip olmadığı veya
hakkında mülkiyet hakkı tamamlanmamış olanı satması ise
caiz değildir.
Bun göre; küçük tüccarların mal hakkında müşteri işte pazarlık
yapmaları, sonra bedel üzerinde müşteri ile anlaşmaları, o
malı müşteriye satması, sonra da kendisine sattığı kimse
için o malı satın almak maksadı ile başka bir tüccara
gitmesi, o malı getirip müşteriye teslim etmesi caiz olmaz.
Çünkü bu sahip olmadığı şeyi satmaktır. O tüccara
maldan sorulduğunda, mal yanında değildir ve o mala sahip de
değildir. Fakat o malın pazarda başkasında mevcut olduğunu
bilmektedir. Müşteriye o malın var olduğunu bildirerek yalan
söylemektedir ve ona satmaktadır. Sonra da onu satmasından
sonra satın almak için gitmektedir. İşte bu henüz sahip
olmadığı bir malın satılması olduğu için caiz değildir,
haramdır.
Sebze ve tahıl pazarındaki dükkanların sahiplerinin kendileri için mülkiyet
hakkı tamamlanmadan önce sebze ve buğday satmaları da aynı
şekildedir. Zira bazı tüccarlar çiftçilerden sebze ya da buğday
satın alıyorlar, onları teslim almadan satıyorlar. Bu ise
caiz değildir. Çünkü bu, teslim almadan önce mülkiyet hakkının
tamamlanmadığı yiyecektendir.
Başka ülkelerden mal ithal eden ithalatçıların yaptığı da aynı şekildedir.
Zira onların bazıları malı satın alıyorlar ve o mal hakkında
ülkeye teslim edilmesini şart koşuyorlar. Sonra da o malı;
ülkeye ulaşmadan önce yani o mal hakkında mülkiyet hakkı
oluşmadan önce satıyorlar. Çünkü henüz mülkiyet hakkı
oluşmamış şeyin alış-verişidir.
|