<< önceki konu

bismi.jpg (2678 bytes)

       sonraki konu >>

AMERİKA’NIN İSLÂM'I YOK ETME SALDIRISI

KONU

İNSAN HAKLARI

Amerika ve Batının bayraklaştırdıkları, müslümanların taşımaları, almaları ve benimsemeleri için çalıştıkları sloganların üçüncüsü ise "İnsan Hakları" sloganıdır. Başlarındaki uşak idarecilerin ellerinden çektikleri zulüm, işkence ve baskılar nedeniyle bu sloganın göz kamaştırıcılığı ile müslümanların çoğu aldatılmaktadır. Bu hakların aslını öğrenebilmek için Kapitalizmin; insan tabiatına, fert ile topluluk arasındaki ilişkilere, toplumun vakıasına ve Devleti’n görevlerine nasıl baktığını bilmek gerekmektedir.

Kapitalist ideolojiye göre insan doğal haliyle kötülüğe meyilli değil iyiliğe meyillidir. İnsandan görülen kötülüklerin nedeni onun iradesinin kısıt altına alınmasına dayanır. Bu nedenle Kapitalistler, insan tabia tındaki iyi yönün açığa çıkması için iradesinin kayıtsız olarak serbest bırakılması gerektiğini söylerler. Böylece hürriyetler fikri Kapitalist ideolojinin en belirgin fikirlerinden biri haline geldi.

Kapitalistler fert ile topluluk arasındaki ilişkilerde çelişkilerin var olduğunu, dolayısıyla da topluluğa karşı ferdin hürriyetlerinin sağlanması ve korunması gerektiğini söylerler. Aksi durumda ise topluluğun çıkarları ferdin çıkarlarının önüne geçecektir. Bu nedenle Kapitalistler, ferdin çıkarlarını topluluğun çıkarlarının önüne alırlar ve devlete de ferdin çıkarlarını sağlama ve koruma görevini verirler.

Kapitalistlere göre toplum, belli bir arazi parçası üzerinde yaşayan fertlerden meydana gelmektedir. Ferdin ihtiyaçları karşılandığı zaman otomatikman kesin bir şekilde toplumun ihtiyaçları da karşılanmış olacaktır.

Doğrusunu söylemek gerekirse Kapitalistlerin insanın tabiatı, fert ile topluluk arasındaki ilişkiler, toplumun yapısı ve Devleti’n görevleri hakkında söyledikleri sözleri tamamen yanlıştır.

İnsan tabiatı, ne Kapitalistlerin dedikleri gibi tamamen hayırlı, ne de Kilisenin eski filozoflardan naklen söylediği; insan, Adem'in hatasının varisidir sözüne dayalı olarak tamamen ºerlidir.

Oysa insan hakkında doğru olan; doyurulması gereken içgüdü ve fizyolojik ihtiyaçların var olduğudur. Allah'ın insana verdiği akıl üstünlüğü ile insan, içgüdü ve fizyolojik ihtiyaçlarını doyurma yolunu seçme iradesine sahiptir. İhtiyaçlarını doğru bir yoldan doyurursa hayır işlemiş, yanlış veya anormal bir yoldan doyurduğunda da şer işlemiş olur. İnsan tabiatı itibarı ile hem hayır hem de şer işlemeye hazırdır. Hayrı ve şerri iradesi ile insan seçer. İslâm'ın insan hakkında söyledikleri ve Allah Sübhanehu ve Teâla'nın ayetlerle açıkladığı hakikat de budur: Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:

"Nefse ve onu düzenleyene, Sonra da ona; hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene"

"Biz ona iki de yol gösterdik."

"Gerçekten Biz, ona yolu gösterdik. Buna kimisi şükreder, kimisi de küfür."

İster Kapitalistlerin ferdin çıkarlarının toplumun çıkarlarının önüne alınması gerektiğini söylemeleri olsun ister ferdin çıkarları ile toplumun çıkarlarının iç içe bulunması gerektiğini söyleyen derebeyliği savunanlar olsun isterse ferdi, bir çark üzerindeki dişliye benzeten Marksist Sosyalistler olsun bunların tamamının fert ile cemaat arasındaki ilişkilerin çelişki ve çatışma ilişkileri olduğu fikirleri tamamen yanlıştır.

Fert-toplum ilişkileri hakkında doğru olan ise İslâm'ın ortaya koyduklarıdır. İslâm'a göre fert-toplum ilişkisi, insan vücudundaki herhangi bir organ ile vücudun tamamı arasındaki ilişkiye benzemektedir. Aralarında asla bir çelişki yoktur. Elin insan bedeninden bir parça olması gibi fert de toplumdan bir parçadır. İnsan bedeninin elsiz olması nasıl düşünülemezse, bedensiz bir elin de hiçbir değeri yoktur.

İSLÂM hem ferde hem de cemaata birtakım haklar tanımıştır. Bu haklar birbiri ile çarpışan veya çatışan haklar değil birbirini tamamlayan haklardır. Birinin diğeri üzerine üstünlük sağlamasına yol açmayacak şekilde Devleti’n, iki taraf arasındaki dengeyi sağlaması kaydıyla her birinin diğerine karşı görevlerini düzenlemiştir İslâm. Her birinin kendi hakkını elde etmesi ve görevlerini yerine getirmesi gerekir. Fert ile toplum arasındaki ilişkilerin düzenlenmesini Rasulullah (s.a.s)'in ºu hadisi ne kadar güzel ifade etmektedir:

"Allah'ın emirlerini yerine getirenler ve çiğneyenler; çekilen kura sonucunda bir kısmı geminin üst kısmına bir kısmı da alt kısmına yerleşen bir gemi yolcularına benzerler. Suya ihtiyaç duydukları zaman üst kattakilere uğramak zorunda olan alt katta bulunan yolcular, su ihtiyacımızı karşılamak için alttan gemiyi delsek de üst kattakilere eziyet etmesek derlerse ve üst katta bulunanlar da dilediklerini yapmakta onları engellemezlerse hep birlikte helak olurlar. Eğer onları gemiyi delmekten alıkoyarlarsa hep birlikte kurtulurlar."

Kapitalistlerin toplum, bir yerde yaşayan fertler topluluğudur sözü doğru tarifin yalnızca bir bölümünü oluşturmaktadır. Zira toplum, sadece bir yerde bir arada yaşayan insanlar topluluğu değildir. Toplum; fertler, fikirler, fertler arasında egemen olan duygular ve üzerlerine uygulanan sistemden meydana gelen aralarında sürekli ilişkiler bulunan insanlardan meydana gelir. Sayıları binleri bulsa da gemi veya tren yolcuları bir toplumu oluşturmazken, sayıları yüzleri aşmayan küçük bir köy halkı ise bir toplum sayılırlar.

Kapitalist ideolojinin toplum, insan tabiatı ve fert-toplum ilişkilerini kavramadaki yanılgıları böylece açığa çıkmaktadır. Devleti’n görevlerini tesbitte düştükleri hatalar ise birçok açıdan görülmektedir. Devleti’n görevi sadece ferdin çıkarlarını sağlamak ve korumak değildir. Devlet; belli bir sistem çerçevesinde bütün hak ve görevleri belirlenmiş, bir bütün olarak içeride ve dışarıda ferdin, cemaatın ve toplumun işlerini gözeten, herhangi bir şeye bakmadan insan olması itibarı ile insanlık için elverişli olan diğer insanlara taşıyacağı bir risaleti varsa o risaleti dünyaya taşıyan varlıktır.

Kapitalist ideolojinin insan tabiatına, ferde ve ferdin içerisinde büyüdüğü cemaatla ilişkilerine, içerisinde yaşadığı topluma, ferdin çıkarlarını temin etme ve koruma, inanç, düşünce, mülk ve kişisel hürriyetlerden meydana gelen ferdin dört temel hürriyetini temin etme ve bunları sağlamaktan ibaret olan Devleti’n görevine bakışı özetle budur.

Bu hürriyetler aynı zamanda "İnsan hakları" kavramının kaynağını oluşturmaktadır. Yeryüzünü; güçlü olanın zayıfı yediği vahşi bir ormana dönüştüren, içgüdü ve organik ihtiyaçlarının doyurulmasında mutlak bir serbestlik sağlanması sonucunda insanı hayvanlardan da aşağı bir seviyeye düşüren Kapitalist toplumlardaki her türlü belanın temel nedeni de bu hürriyetlerdir.

Kapitalist toplumlardaki insanlar adeta hayvanları andırmaktadırlar. Zira onlara göre mutluluk, insanın her türlü ihtiyacının en üst seviyede karşılanması ile elde edilmektedir. Oysa bu toplumlar gerçek mutluluğun tadını bilmemektedirler. Yaptıkları davranışlarla sürekli olarak düşmanlık, sıkıntı ve tedirginlik içerisinde yaşamaktadırlar.

<< önceki konu

kitabı yükle 69KB

sonraki konu >>