Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

PDF

Hizb-ut Tahrir davasından yargılanan Mehmet BULUT’un, Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde, 16 Ocak 2002 tarihinde yapılan duruşmada, Mahkemeye okumuş ve vermiş olduğu savunma metnidir.

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd, Alemlerin Rabbi olan Allah (c.c)’a, Salat ve Selam Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’e, Aline, Ashabına ve kıyamete kadar İslam’a gönül veren, mü’minlerin üzerine olsun.

2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkan ve Üyelerine!

Ben, iddianamede belirtildiği üzere, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Hizb-ut Tahrir’e üye olmakla suçlanıyorum. Benim Hizb-ut Tahrir üyesi olduğum doğrudur. Hizb-ut Tahrir’e üye olmaktan şeref duyduğumu, ifade etmek istiyorum.

Hizb-ut Tahrir bir terör örgütü olmayıp, ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir. Fikri ve siyasi mücadele yolu ile Allah’ın indirdiği din olan İslam’la hayatı yönetecek, Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmayı amaçlamaktadır. Bugüne kadar gerek Türkiye’de gerekse diğer müslüman ülkelerde yapmış olduğu siyasi faaliyetinde, İslam’ın dışına hiç çıkmamıştır. Bu nedenle, İslam’a göre yasal bir partidir. Yine yürütmüş olduğu faaliyetinde, Allah Rasulü (sav)’in benimsediği üzere fikri ve siyasi mücadele metodu dışında, terör olarak nitelendirilebilecek bir eylem yada yönteme başvurmamış, bu durumda zaten iddia makamı tarafından delillendirilememiştir. Bu nedenle terör suçlamasını kesinlikle reddediyorum.

Ayrıca iddia makamı, iddianamesinde Amerika’da, Pentagon ve Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırı sonrasında bildiri dağıtmakla da beni suçlamaktadır. Bu bildiriyi niçin dağıttığımı açıklamak istiyorum. Dünyanın süper devleti, yeni dünya düzeninin efendisi emperyalist Amerika, kendi gücü yetmiyormuş gibi bütün dünya ülkelerini de yanına alıp devletlerarası bir koalisyon oluşturarak, 20 yıldır savaş acısıyla ve yoksulluğuyla dünyanın en zayıf toplumu haline gelmiş olan Müslüman Afganistan halkına, acımasızca ve zalimce saldırıya hazırlanmıştır. Bu tarihte eşi benzeri görülmemiş insanlık dışı saldırı, Amerika ve Avrupa’nın açıklamaları ile sadece Afgan halkına değil, bütün Müslümanlara ve insanlığa yapılmış bir saldırıdır.

Nitekim, dünyanın bir çok Müslüman ve Müslüman olmayan ülkelerinde de, bu insanlık dışı saldırı protesto edilmiştir. Ben de hem insanlığım, hem de Müslümanlığım gereği olarak, bu bildiriyi isteyerek dağıttım. Zira bu bildiride yer alan ve şimdi özetleyeceğim şu ifadelerde, Hizb-ut Tahrir bu insanlık dışı zalim saldırıya karşı çıkmıştır.

“Gerçek şu ki, bu olaylarda Amerika, maksatlı bir şekilde bizi şaşırtmaya devam etmektedir. Öyle ki bizi buna alıştırdı. Amerika’nın iç istihbaratı ile ilgili çalışan FBI’ın Oklahoma’daki merkezine 1995’te saldırılınca, hemen Arapları ve Müslümanları yoğun bir şekilde suçlayıp durdu. Çok zaman geçmeden, bu saldırıyı yapanın bir Amerikalı olduğu ortaya çıktı. Nitekim, Amerika, Sudan’daki ilaç fabrikasını bombaladığında, oranın bir silah fabrikası olduğunu sandığını söyledi. Halbuki orasının, bir ilaç fabrikası olduğunu çok iyi biliyordu. Çünkü o, Sudan’da küçük büyük ne kadar fabrika varsa hepsini biliyordu. Amerika bunu, içerdeki baskıları dindirmek için yaptı. Amacına ulaşamayınca da yaptığından dolayı, Sudan’dan özür diledi. Lübnan havayollarında bir uçağı düşünce de aynı şeyi yapmıştı. Aslında şu anda Amerika, bu olayın arkasında kimin olduğunu biliyor. Kasten bilmemezlikten gelip, başkasını suçluyor ki; bundan birçok fayda elde etsin. Amerika’nın elde etmeye çalıştığı kazanımlar, dünya kamuoyunu yanına almak, bu büyük musibetten sonra içerdeki muhalefeti bastırmak, dünya ve özellikle Orta Asya üzerindeki nüfuzunu yaymak, dünyanın ve özellikle petrol ülkelerinin gelirlerini paylaşmak ve batı medeniyetine ihtiyacı olan bir düşman -ki bu İslamdır- icat etmek şeklinde sıralanabilir.

Ey Müslümanlar!

Amerika’nın sizi zorladığı şeyleri, kendisine vermeniz şer’an haramdır. Amerika’nın emirlerine boyun eğmeniz, çeşidi ne olursa olsun yardım etmeniz, güvenlik ile ilgili istihbarat sağlamanız, Amerika’nın topraklarınızdan veya hava sahanızdan veya sularınızdan geçmesine yardımcı olmanız Haramdır. Yine Amerika ile bir takım süresiz sözleşmelerde bulunmak da caiz değildir. Askeri işlerinde ona yardımcı olmak da caiz değildir. Onunla bir ittifak ve dostluğa girmek helal değildir. Çünkü Amerika, İslam’ın ve Müslümanların düşmanıdır. Bakın Allah (c.c) ne buyuruyor:

Ey iman edenler! Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olanları, dost edinmeyin! Onlar size gelen gerçeği inkar ettiği halde, onlara sevgi gösteriyorsunuz. [Mümtehine 1]

Kaldı ki; Allah Subhanehu ve Teala, onların Müslümanlar aleyhine neleri, kalplerinde gizledikleri hususunda bizi uyarmak üzere, şöyle buyuruyor:

Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin! Çünkü onlar size fenalık etmekten geri kalmazlar. Size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Gerçekten kin ve düşmanlıkları, ağızlarından dökülen sözlerinden belli olmuştur. İçlerinde sakladıkları düşmanlık ise, daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, herhalde ayetlerimizi size açıklamış oluyoruz. İşte siz böyle kimselersiniz ki; onlar sizi sevmedikleri halde, siz onları seversiniz. [Al-i İmran 118-119]

Kuşku yok ki; Allah(c.c)’nın bize haber verdiği bu kini, kafirlerin yetkili kişilerinin davranışlarında gördük. Hatta pis Yahudilerin, Müslümanları terörist olarak niteleyip, diğer kafirleri tahrik edince, normal halkın bile müslümanlara kin duyduğuna şahit olduk. Nitekim camilere ve sokakta yürüyen Müslüman kadınlara saldırdılar. Başkan Bush da bu savaşı bir intikam savaşı olarak değerlendirdi. “11 Eylül’de New York ve Washington’a yapılan saldırının intikamı alınacak” dedi. Hatta daha da ileri gitti. 16.09.2001’de bu savaşın bir “haçlı savaşı” olduğunu söyledi. Amerika bu sözünden sonra, müslümanların kendi safında yer almasını nasıl isteyebilir. Çünkü Başkan Bush, utanmadan bu savaşın yalnızca Bin Ladin’e ve Afganistan’a karşı bir savaş olmadığını, Amerika’nın önünde eğilmeyen bütün müslümanları kapsadığını söylüyor. Aslında bu; izmihlalin, kulluğun ve köleliğin ta kendisidir. İnsanlara mutlak manada hükmetmek demektir. İşte bu büyüklenmedir ki, milletlerin kalbine Amerikan düşmanlığını ekmiştir. Öyle ki; Amerika’ya zarar vermek için, ölümü göze alıp kendini feda ediyorlar. Bu şekilde ondan intikam alıyorlar. Demek ki, Amerika ektiğini biçiyor.

Ey Müslümanlar!

Eğer sizin yöneticileriniz, dinlerini bırakmış korkak uşaklar ise ve eğer bütün saygınlıklarını kaybetmiş olup zalim müstekbir Amerika’nın önünde bir köle gibi davranıyorlarsa ve onlardan hiçbir umut beklenmiyorsa, söyleyin Allah aşkına, bu yöneticilerin Amerika ile ittifak kurup sizi müslüman kardeşlerinizle savaşmaya sürüklemelerine izin mi vereceksiniz? Yöneticilerinizin, hava alanlarınızı, denizlerinizi ve topraklarınızı müslüman ülkeleri işgal etsin diye Amerika’ya vermesine göz mü yumacaksınız? Amerika’nın müslüman kardeşlerinizi öldürmek için kullandığı, askeri vermeye razı mı olacaksınız? Allah’a and olsun ki, bu yöneticilerin yaptıkları görülmedik büyük bir cürümdür. Yine Allah’a and olsun k;i eğer onların Amerika’nın istediği gibi yapmalarına müsaade ederseniz, bu sizin için utanç verici bir durum ve büyük bir günahtır. Şu anda acil olarak yapmanız gereken şey yöneticilerinizin, ülkelerinizin kapılarını Amerika’ya açmalarına engel olup, Amerikalıları ülkenizden ve bütün müslüman ülkelerden kovmanızdır. Şu da var ki; bütün İslam Ümmeti’nin sorunlarını kökten halledecek esas iş, müslüman ülke ve devletleri tek bir devlet bünyesinde birleştirecek ve İslam’ı cihana hem de bütün cihana taşıyacak olan Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmaktır. Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:

Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve parçalanmayın. [Al-i İmran 103]

Özetlediğim bildirinin içeriğinden de anlaşılacağı gibi, yeryüzünün en zayıf ve mazlum Müslüman halkına, dünyanın en zalim ve emperyalist gücü tarafından yapılmış bu vahşi saldırıya karşı çıktığım için burada yargılanıyor isem; bu yargılamadan, insanlığım, Müslümanlığım ve partim Hizb-ut Tahrir adına şeref duyduğumu belirtiyorum. Asılsız bütün bu suçlamaları reddediyor ve tahliyemi talep ediyorum.

***

Bu sayfayı birine göndermek için tıklatınız

Yukarı