Bismillahirrahmanirrahim
Hamd, Alemlerin Rabbi olan Allah (c.c)’a,
Salat ve Selam Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’e, Aline,
Ashabına ve kıyamete kadar İslam’a gönül veren, mü’minlerin
üzerine olsun.
2 Nolu Devlet Güvenlik
Mahkemesi Başkan ve Üyelerine!
Ben, iddianamede belirtildiği üzere,
Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Hizb-ut Tahrir’e üye
olmakla suçlanıyorum. Benim Hizb-ut Tahrir üyesi olduğum
doğrudur. Hizb-ut Tahrir’e üye olmaktan şeref duyduğumu, ifade
etmek istiyorum.
Hizb-ut Tahrir bir terör örgütü olmayıp,
ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir. Fikri ve siyasi mücadele
yolu ile Allah’ın indirdiği din olan İslam’la hayatı yönetecek,
Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmayı amaçlamaktadır. Bugüne
kadar gerek Türkiye’de gerekse diğer müslüman ülkelerde yapmış
olduğu siyasi faaliyetinde, İslam’ın dışına hiç çıkmamıştır.
Bu nedenle, İslam’a göre yasal bir partidir. Yine yürütmüş
olduğu faaliyetinde, Allah Rasulü (sav)’in benimsediği üzere
fikri ve siyasi mücadele metodu dışında, terör olarak
nitelendirilebilecek bir eylem yada yönteme başvurmamış, bu
durumda zaten iddia makamı tarafından delillendirilememiştir. Bu
nedenle terör suçlamasını kesinlikle reddediyorum.
Ayrıca iddia makamı, iddianamesinde
Amerika’da, Pentagon ve Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan
saldırı sonrasında bildiri dağıtmakla da beni suçlamaktadır.
Bu bildiriyi niçin dağıttığımı açıklamak istiyorum. Dünyanın
süper devleti, yeni dünya düzeninin efendisi emperyalist Amerika,
kendi gücü yetmiyormuş gibi bütün dünya ülkelerini de yanına
alıp devletlerarası bir koalisyon oluşturarak, 20 yıldır savaş
acısıyla ve yoksulluğuyla dünyanın en zayıf toplumu haline
gelmiş olan Müslüman Afganistan halkına, acımasızca ve zalimce
saldırıya hazırlanmıştır. Bu tarihte eşi benzeri görülmemiş
insanlık dışı saldırı, Amerika ve Avrupa’nın açıklamaları
ile sadece Afgan halkına değil, bütün Müslümanlara ve insanlığa
yapılmış bir saldırıdır.
Nitekim, dünyanın bir çok Müslüman
ve Müslüman olmayan ülkelerinde de, bu insanlık dışı
saldırı protesto edilmiştir. Ben de hem insanlığım, hem de Müslümanlığım
gereği olarak, bu bildiriyi isteyerek dağıttım. Zira bu
bildiride yer alan ve şimdi özetleyeceğim şu ifadelerde, Hizb-ut
Tahrir bu insanlık dışı zalim saldırıya karşı çıkmıştır.
“Gerçek şu ki, bu olaylarda Amerika,
maksatlı bir şekilde bizi şaşırtmaya devam etmektedir. Öyle ki
bizi buna alıştırdı. Amerika’nın iç istihbaratı ile ilgili
çalışan FBI’ın Oklahoma’daki merkezine 1995’te
saldırılınca, hemen Arapları ve Müslümanları yoğun bir
şekilde suçlayıp durdu. Çok zaman geçmeden, bu saldırıyı
yapanın bir Amerikalı olduğu ortaya çıktı. Nitekim, Amerika,
Sudan’daki ilaç fabrikasını bombaladığında, oranın bir
silah fabrikası olduğunu sandığını söyledi. Halbuki orasının,
bir ilaç fabrikası olduğunu çok iyi biliyordu. Çünkü o, Sudan’da
küçük büyük ne kadar fabrika varsa hepsini biliyordu. Amerika
bunu, içerdeki baskıları dindirmek için yaptı. Amacına
ulaşamayınca da yaptığından dolayı, Sudan’dan özür diledi.
Lübnan havayollarında bir uçağı düşünce de aynı şeyi
yapmıştı. Aslında şu anda Amerika, bu olayın arkasında kimin
olduğunu biliyor. Kasten bilmemezlikten gelip, başkasını suçluyor
ki; bundan birçok fayda elde etsin. Amerika’nın elde etmeye çalıştığı
kazanımlar, dünya kamuoyunu yanına almak, bu büyük musibetten
sonra içerdeki muhalefeti bastırmak, dünya ve özellikle Orta
Asya üzerindeki nüfuzunu yaymak, dünyanın ve özellikle petrol
ülkelerinin gelirlerini paylaşmak ve batı medeniyetine ihtiyacı
olan bir düşman -ki bu İslamdır- icat etmek şeklinde
sıralanabilir.
Ey Müslümanlar!
Amerika’nın sizi zorladığı
şeyleri, kendisine vermeniz şer’an haramdır. Amerika’nın
emirlerine boyun eğmeniz, çeşidi ne olursa olsun yardım etmeniz,
güvenlik ile ilgili istihbarat sağlamanız, Amerika’nın
topraklarınızdan veya hava sahanızdan veya sularınızdan geçmesine
yardımcı olmanız Haramdır. Yine Amerika ile bir takım süresiz
sözleşmelerde bulunmak da caiz değildir. Askeri işlerinde ona
yardımcı olmak da caiz değildir. Onunla bir ittifak ve dostluğa
girmek helal değildir. Çünkü Amerika, İslam’ın ve Müslümanların
düşmanıdır. Bakın Allah (c.c) ne buyuruyor:
Ey iman edenler! Benim de düşmanım
sizin de düşmanınız olanları, dost edinmeyin! Onlar size gelen
gerçeği inkar ettiği halde, onlara sevgi gösteriyorsunuz. [Mümtehine
1]
Kaldı ki; Allah Subhanehu ve Teala,
onların Müslümanlar aleyhine neleri, kalplerinde gizledikleri
hususunda bizi uyarmak üzere, şöyle buyuruyor:
Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri
sırdaş edinmeyin! Çünkü onlar size fenalık etmekten geri
kalmazlar. Size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Gerçekten
kin ve düşmanlıkları, ağızlarından dökülen sözlerinden
belli olmuştur. İçlerinde sakladıkları düşmanlık ise, daha büyüktür.
Eğer düşünüp anlıyorsanız, herhalde ayetlerimizi size açıklamış
oluyoruz. İşte siz böyle kimselersiniz ki; onlar sizi
sevmedikleri halde, siz onları seversiniz. [Al-i İmran
118-119]
Kuşku yok ki; Allah(c.c)’nın bize
haber verdiği bu kini, kafirlerin yetkili kişilerinin
davranışlarında gördük. Hatta pis Yahudilerin, Müslümanları
terörist olarak niteleyip, diğer kafirleri tahrik edince, normal
halkın bile müslümanlara kin duyduğuna şahit olduk. Nitekim
camilere ve sokakta yürüyen Müslüman kadınlara saldırdılar.
Başkan Bush da bu savaşı bir intikam savaşı olarak
değerlendirdi. “11 Eylül’de New York ve Washington’a yapılan
saldırının intikamı alınacak” dedi. Hatta daha da ileri
gitti. 16.09.2001’de bu savaşın bir “haçlı savaşı”
olduğunu söyledi. Amerika bu sözünden sonra, müslümanların
kendi safında yer almasını nasıl isteyebilir. Çünkü Başkan
Bush, utanmadan bu savaşın yalnızca Bin Ladin’e ve Afganistan’a
karşı bir savaş olmadığını, Amerika’nın önünde eğilmeyen
bütün müslümanları kapsadığını söylüyor. Aslında bu;
izmihlalin, kulluğun ve köleliğin ta kendisidir. İnsanlara
mutlak manada hükmetmek demektir. İşte bu büyüklenmedir ki,
milletlerin kalbine Amerikan düşmanlığını ekmiştir. Öyle ki;
Amerika’ya zarar vermek için, ölümü göze alıp kendini feda
ediyorlar. Bu şekilde ondan intikam alıyorlar. Demek ki, Amerika
ektiğini biçiyor.
Ey Müslümanlar!
Eğer sizin yöneticileriniz, dinlerini bırakmış
korkak uşaklar ise ve eğer bütün saygınlıklarını kaybetmiş
olup zalim müstekbir Amerika’nın önünde bir köle gibi davranıyorlarsa
ve onlardan hiçbir umut beklenmiyorsa, söyleyin Allah aşkına, bu
yöneticilerin Amerika ile ittifak kurup sizi müslüman kardeşlerinizle
savaşmaya sürüklemelerine izin mi vereceksiniz?
Yöneticilerinizin, hava alanlarınızı, denizlerinizi ve
topraklarınızı müslüman ülkeleri işgal etsin diye Amerika’ya
vermesine göz mü yumacaksınız? Amerika’nın müslüman kardeşlerinizi
öldürmek için kullandığı, askeri vermeye razı mı
olacaksınız? Allah’a and olsun ki, bu yöneticilerin yaptıkları
görülmedik büyük bir cürümdür. Yine Allah’a and olsun k;i eğer
onların Amerika’nın istediği gibi yapmalarına müsaade
ederseniz, bu sizin için utanç verici bir durum ve büyük bir
günahtır. Şu anda acil olarak yapmanız gereken şey yöneticilerinizin,
ülkelerinizin kapılarını Amerika’ya açmalarına engel olup,
Amerikalıları ülkenizden ve bütün müslüman ülkelerden kovmanızdır.
Şu da var ki; bütün İslam Ümmeti’nin sorunlarını kökten
halledecek esas iş, müslüman ülke ve devletleri tek bir devlet
bünyesinde birleştirecek ve İslam’ı cihana hem de bütün
cihana taşıyacak olan Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmaktır.
Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve
parçalanmayın. [Al-i İmran 103]
Özetlediğim bildirinin içeriğinden de
anlaşılacağı gibi, yeryüzünün en zayıf ve mazlum Müslüman
halkına, dünyanın en zalim ve emperyalist gücü tarafından
yapılmış bu vahşi saldırıya karşı çıktığım için burada
yargılanıyor isem; bu yargılamadan, insanlığım, Müslümanlığım
ve partim Hizb-ut Tahrir adına şeref duyduğumu belirtiyorum.
Asılsız bütün bu suçlamaları reddediyor ve tahliyemi talep
ediyorum.
|